AKP halkın gözünde 'eli hep cebimizde' imajını oluşturmuş
Can Ataklı: Biliyorsunuz marketlerin 25 kuruşa sattıkları poşetin birkaç kuruşluk kârı marketlere kalmıyor, bunlar devlete veriliyor. Galiba halkın en azından yüzde 10'u bu paraların birileri tarafından iç edildiğine inanıyor.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Poşetler konusunda espri yapmıştım meğer gerçekmiş
Hafta başında “Poşetleri 25 kuruş yapmayacaktınız” başlıklı yazımda market alışverişlerinden sonra aldıklarımızı doldurduğumuz naylon poşetlerin paralı olmasının seçim sonuçlarını etkilediğini yazmıştım.
Aslında “acayip yazılar” vinyeti kullandığım yazı yarı ironik, esprili bir yazıydı.
Sosyal medyada “O poşetlerden alınan paradan bile götürdünüz, size oy moy yok ” ifadelerini görünce ben de bunu kendi köşe yazıma dönüştürmüştüm.
Ancak hafta sonuna doğru GENAR'ın poşetlerle ilgili araştırması önüme gelince ağzım bir karış açık kaldı.
Çünkü GENAR'ın İstanbul genelinde yaptığı araştırmaya göre yılbaşında yürürlüğe giren ücretli poşet uygulamasının toplumu ikiye böldüğü görülüyor.
Araştırmaya göre halkın yüzde 52.5'i bu uygulamanın kalkması gerektiğini savunurken yüzde 9.5'i uygulamanın İstanbul seçimlerinde siyasi tercihini etkilediğini söyleyecek kadar tepkili.
Düşünebiliyor musunuz halkın yüzde 10'una yakın bölümü “Sırf bu bile bu kez AKP ‘ye oy vermememe neden oldu” demiş.
İşin garibi, “Poşetlerin paralı olması nedeniyle oy tercihimi değiştirdim” diyenlerin oranı Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım arasındaki farkla neredeyse aynı.
Elbette bu farkın tamamen “paralı poşetler” nedeniyle oluştuğuna ihtimal vermiyorum.
Ancak paralı poşet halkı ciddi biçimde öfkelendirmiş.
“Buradan da mı götürüyorlar?” diyenler anladığım kadarıyla espri yapmıyor gerçek duygularını dile getiriyorlarmış.
Biliyorsunuz marketlerin 25 kuruşa sattıkları poşetin birkaç kuruşluk kârı marketlere kalmıyor, bunlar devlete veriliyor.
Galiba halkın en azından yüzde 10'u bu paraların birileri tarafından iç edildiğine inanıyor.
Buradan şöyle bir sonuç çıkıyor;
AKP halkın gözünde “eli hep cebimizde” imajını oluşturmuş.
AKP Genel başkanı Erdoğan dün İstanbul'da milletvekilleri ile bir araya gelerek yenilginin nedenleri üzerinde fikirler aldı.
Önerim şu; bence iri iri tahliller yapacaklarına çok basit gibi görünen sorunlara eğilsinler. Poşet deyip geçmeyin, halk artık 25 kuruşluk poşetin iki üç kuruşluk kârına bile göz diktiğinize inanıyor. Bu algıyı yıkmak çok zordur. Gerçi bundan sonra ne fayda eder onu bilemem.
BUNU YAZMAK GEREK
Poşetler keşke toptan yasaklansa
Poşetlerin paralı olmasının tepki yarattığı ve seçim sonuçlarını bile etkilediğini anlattığım esprili yazı ne yazık ki bazı okurlarım tarafından yanlış değerlendirilmiş.
Yazıma tepki gösteren bazı okurlarımdan bazıları, özellikle “AKP'li olmadıklarını” belirttikten sonra “bu hükümetin aldığı iyi kararlardan biri, çevreye bu kadar zararlı naylon kullanımını azaltmaya da karşı çıkmayın” dediler.
Yine çevreci bazı okurlarım “İyi bir şey yapıldı, bunu baltalamayın” diye tepki gösterdiler.
Şunu açıkça belirteyim; naylon poşetin kullanımını azalma çabasına yürekten katılıyorum. Poşetlerin paralı olması bu önlemin önemli caydırıcı unsurlarındandır.
Bu yasağa ilk günden beri de destek verdim.
Son yazımda da yasağa karşı çıkmadım.
Bazı vatandaşların “her şeyden götürüyorlar, 25 kuruşluk poşetten bile mi götürüyorlar, bunlar nasıl şeyler böyle?” diye sorduklarını ve bu nedenle AKP'ye oy vermediklerini yazdım.
Esriydi aslında.
Ama diğer yazıda gördünüz işte, meğer pek çok kişi gerçekten böyle düşünmüş.
Kısacası; “Naylon poşete karşıyız, ama buradan bile götürülmesine karşıyız.”
Tamam mı sevgili okurlarım?
ÖNERİ
Plastik üreticileri “tüketiciyi cezalandırmayın geri dönüşümü teşvik edin”
Madem bu pazar laf naylondan açıldı, GENAR'ın çok ilginç araştırmasını Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı'nın önerilerini de size sunayım.
Vakfın başkanı Yavuz Eroğlu, “Elbette ki çevre birinci önceliğimiz ve vazgeçilmezimiz. Ancak biz baştan beri amacın çok doğru ama yöntemin yanlış olduğunu söyledik. Çözüm tüketiciyi cezalandırmak değil geri dönüşümü teşvik etmek olmalıdır” diyor.
Eroğlu'nun sıraladığı önlemler paketi şöyle;
1- AB mevzuatında olduğu gibi tek katı 15 mikron altı ve 50 mikron üstü poşetler ücretsiz olmalı.
2- Her bir poşetten alınan 25 kuruş ücretten markete kâr olarak bırakılan 10 kuruş kesinti iptal edilmeli. Devlete giden 15 kuruş ise sadece çevrenin korunması amaçlı faaliyetlerde kullanılmalı.
3- Çözüm tüketiciyi cezalandırmak değil geri dönüşümü teşvik etmek olmalı.
4- Depozito uygulaması ile marketlerde geri dönüşüm noktası olmalı, poşeti geri getiren müşteriye ücret iadesi ya da karta puan yükleme uygulaması yapılmalı
5- Geçiş makul bir süreye yayılmalı ve özellikle küçük esnaf (Bakkal, kuruyemişçi, ekmek bayii, pazar yerleri vb.) tamamen bu kanun kapsamı dışına çıkmalıdır.
6- En önemlisi kalıcı davranış değişikliği için okullardan başlayan, bilinçli tüketim ve geri dönüşüm eğitimi seferberliği yapılmalıdır.
ÇOK GÜLDÜM
Pazara üç fıkra
Bu hafta Yıldırım Tuna'dan gelen üç fıkrayı sunuyorum;
Babalar ve Kızları
Harika bir evlilik töreni idi..
Kızın annesi çok zor anlar yaşadı, bir ara kendini tutamayıp ağlamaya başladığında hemen yanına gittim, “Üzülmeyin hanımefendi..” dedim, “Kızlar kocalarını seçerken babalarını örnek alırlar…”
Kadın “Biliyorum” dedi gözyaşlarını kibarca silerek, “Onun için ağlıyorum ya!”
Hani İyiydin?
Mahkemede hakimle şikayetçi arasındaki konuşma:
– Kazadan sonra size ‘Nasılsınız?..' diye soran otoyol polisine ‘Çok iyiyim, harikayım' demişsiniz, şimdi tam tersini söyleyip tazminat istiyorsunuz..!
– Efendim atım Şimşek.
– Bırak şimdi atını matını… Olayı anlat..!
– Efendim, müsaade ederseniz olayı arz edeceğim, atım Şimşek'le otoyolda giderken kamyonun biri bize çarpınca ikimiz de yolun kenarına fırladık, müthiş canım yanıyor ve kımıldayamıyordum, yattığım yerden atımın acı dolu feryatlarını duyuyordum tam o sırada otoyol polisi geldi, atın iniltilerini duyunca ona yöneldi, tabancasını çıkararak tam alnının ortasından vurdu, elinde dumanı tüten tabancasıyla benim yanıma geldi, “Atının durumu çok kötüydü hallettim” dedi ve sordu, “Peki, sen nasılsın bakalım?.. ”
Kocaların Değeri
Kadın eşiyle erkek berberine gitmiş, kocası tıraş olurken oradaki magazinlere göz gezdiriyormuş, bir ara dergilerden birinde çok ilgisini çeken bir el örgüsü motifine rastlamış “Affedersiniz” demiş berbere, “Bu dergiyi alıp yandaki kırtasiyecide şu sayfanın fotokopisini çektirebilir miyim?..”
Berber “Tabii” demiş, “Yalnız kıymetli bir şeyinizi bırakın buraya, dergiyi geri getirdiğinizde alırsınız.”
Kadın “Aa?.. Şu anda tıraş ettiğiniz adam benim kocam, o burada ya” demiş şaşırarak.
“Tamam da” demiş berber, “Gerçekten geri gelmenizi icap ettirecek kıymetli bir şeyin elimizde olması lazım!”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları