loading
close
SON DAKİKALAR

AKP’nin demokrasi şöleni!

Can Ataklı
Tarih: 08.10.2023
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Demokrasi şöleni öyle mi? Ortada tek aday bile yok, kimse yarışmıyor, kimse eleştirmiyor, genel başkanın gösterdiği kişiler sözde oylanıyor ve bunun adı demokrasi şöleni oluyor.

ACAİP YAZILAR

Yalnız ve yaşlı yaşamanın hüznü

Hepimiz bir gün yaşlanacağız.

Bütün amaç bu kaçınılmaz durumu en iyi şekilde karşılamak.

Peki yaşlılığa yalnız ve kimsesik yakalanmak hiç aklınıza geliyor mu?

Kapınızı çalacak bir kişinin bile olmaması, hiç kimsenin sizden haberi olmaması nasıl bir histir acaba?

Birkaç gün önce sosyal medya hesabıma düşen bir yazıyı okurken çok hüzünlendim.

Yazan kim bilmiyorum ama yazıda geçen isim ve para birimine bakınca Çin olduğu anlaşılıyor.

Önce yazıyı birlikte okuyalım;

Geçen kış işimden çıkarıldım. Geçimimi sağlamak için gazete dağıtımcısı olarak geçici bir işe girmek zorunda kaldım.

Dağıttığım evlerden birinin posta kutusu mühürlenmişti, bu yüzden kapıyı çalmak zorunda kaldım. Dengesiz adımlarla yaşlı bir adam olan Bay Xu, yavaşça kapıyı açtı. “Efendim, posta kutusunu neden mühürlediniz?” diye sordum.

“Bunu bilerek mühürledim” diye cevap verdi.

Garip bir şekilde gülümsedi ve devam etti: “Seninle bir konuyu tartışmak istiyorum. Her gün gazeteyi bana teslim ederken lütfen kapıyı çal ya da zili çal ve bizzat bana ver.”

Ben de “Elbette ama bu ikimiz için de sakıncalı ve zaman kaybı” diye cevap verdim. Bu düzenleme beni şaşırtmıştı.

O, “Sorun değil, her gün evdeyim. Buna ne dersin... Kapıyı çalma ücreti olarak sana her ay fazladan 500 yuan vereceğim” dedi.

Yalvaran bir ifadeyle ekledi: “Eğer bir gün kapıyı çalarsanız ve benden haber alamazsanız lütfen polisi arayın!”

Şoke oldum ve “Neden?” diye sordum.

“Eşim vefat etti, oğlum yurt dışında, ben burada tek başıma yaşıyorum, kim bilir benim zamanım ne zaman gelir?” diye cevap verdi.

O anda yaşlı adamın buğulu, nemli gözlerini gördüm.

“Gazeteyi okumak için abone olmuyor musun?” diye sordum.

“Hiç gazete okumam... Kapı sesi için abone oluyorum!” diye cevap verdi.

Ellerini kavuşturdu ve şöyle dedi: “Genç adam, lütfen bana bir iyilik yap! İşte oğlumun yurt dışı telefon numarası. Bir gün kapıyı çalarsan ve benden haber alamazsan lütfen oğlumu ara ve ona haber ver.”

Yazıyı buraya kadar okuyan herkesin aklına sanıyorum hemen şu gelmiştir;

“Çevremde böyle insan var mı, böyle birini tanıyor muyum?”

Ve yine sanıyorum bunu düşünen herkesin içini derin bir hüzün kaplamıştır.

Peki ne yapmak gerek?

Ben de tam bilemiyorum ama çevremizde bildiğimiz böyle biri varsa, ara sıra kapısını çalmak, bir bahane ile hatırını sormak mümkün olabilir belki.

Örneğin teknoloji gelişti artık herkesin akıllı telefonu var.

Bu telefonlara yüklenen WhatsApp sayesinde insanlar gruplar oluşturuyor ve gün içinde birbirlerine çeşitli mesajlar atıyor.

İşte tek başına yaşayan, ailesinde fazla kişi kalmamış tanıdıklarımızla, arkadaşlarımızla, akrabalarımızla gruplar oluşturabiliriz.

Sonuçta yapılacak iş çok basit.

Her sabah gruptaki herkes bir “günaydın” mesajı atabilir.

Bazılarınızın “Bizim böyle gruplarımız var, her sabah ilk iş bir mesaj atıyoruz” diyebilir.

Benim de var böyle gruplarım.

Ve sanıyorum farkında olmadan aslında hepimiz “Bu sabah da uyandım, hayattayım” mesajı veriyoruzdur belki de.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Bir Atatürk anısı daha, yine yabancı ama bu kez Türkiye’den

Önceki hafta gemilerde çalışan bir makine mühendisinin çeşitli ülkelerde Atatürk’le ilgili yaşadığı anıları yazdıktan sonra siz okurlardan aynı nitelikte kendi başlarından geçen olayları anlatan mesajlar almaya başladım.

Bu hafta da böyle bir anı geldi.

Okuyalım;

Merhaba Can Bey;

Köşenizde yabancıların Atatürk’e verdiği önemi anlatan, onların görüşlerini yansıtan yazılar yazdınız. 

Bir anı da ben anlatayım ama, benim anım yurt dışında değil yaşadığım şehir İzmir’de geçiyor.

Geçtiğimiz ağustos ayında deniz kenarındaki kafelerden birinde oturuyorum. Hava öyle sıcak ki gölgede belki 45 derece...

Yan masada bir turist genç oturuyor. Bir ara kendisine selam verip, “Koreli misiniz?” diye sordum. “Hayır” dedi, “Aslen Çinliyim ama New York’da yaşıyorum Amerika’da doğdum” dedi

27 yaşında matematik öğretmeniymiş.

4 gündür Türkiye’deymiş.

Bana “Atatürk Müzesi yakın mı?” diye sordu.

“Evet dedim yürüme mesafesinde, istersen gösterebilirim” dedim.

Yürürken sohbet ettik, Atatürk ile ilgili çok şeyler anlattı, büyük hayranıymış. Dinlerken göğsüm kabardı.

“Atatürk’ü nereden biliyorsun?” diye sordum. Amerika’daki Türk arkadaşlarından duymuş, sonra araştırmış, araştırdıkça merakı artmış. Hayran kalmış.

Müzeye vardık, müzenin kliması yoktu, içerisi felaket sıcaktı, buna rağmen her yerini dikkatlice gezdi, yazılanları okudu; salonda Türkçe İngilizce gösterilen, Millî Mücadele yıllarını anlatan videoları sonuna kadar izledi.

Kendisine ödül olarak güzel bir yemek ısmarladım. Atatürk’ü seveni/saygı göstereni biz de severiz, sayarız, değerini biliriz. Saygılar.

KOMİK

Ufak tefek güldüren cümleler

Okurlarımdan Erhan Tığlı zaman zaman esprili yazılar gönderir.

İşte bu hafta gelen ufak tefek güldüren cümlelerden seçmeler;

- Mezarlık girişinde, “Biz de gezerdik siz gibi, siz de geleceksiniz biz gibi” yazıyor. Adam ölmüş hâlâ laf sokuyor.

- Kebapçıya, “Abi Urfa ile Adana arasında ne fark var?” diye sordum. “300 kilometre” dedi. Sustum, lahmacun söyledim, yiyorum.

- Ben sineği öldürmemek için camı açıyorum. O gidip arkadaşlarını getiriyor, şerefsiz.

- Mantara bile kültür veren Rabbim, sana vermediyse, vardır bi bildiği!

- Doğru insanı bulduğunuzda beni de çağırın ne olur. Neye benziyormuş şu, bi bakıyım. Meraktan çatlayacağım valla!

“Erkeklerin hepsi odun” diyen kızlar; Sabah o kadar makyajı ormana gitmek için mi yapıyorsunuz? Doktora gittim, “Ağrı nerde?” dedi. “Doğu Anadolu Bölgesinde” dedim. Oksijen tüpüyle kovaladı beni. Salak mıdır nedir?

-Bir erkeğin en lezzetli yeri başının etidir. Milyonlarca kadın yanılıyor olamaz…

- Uzaydan astronot kağıda şunu yazmış. “Burada Tanrı falan görmüyorum.” Aşağıdan efsane bir yorum gelmiş. “Oksijen tüpün bittiğinde göreceksin.”

ŞAKA GİBİ

AKP’nin demokrasi şöleni!

İktidar partisi dün 4’üncü Olağanüstü kongresini yaptı.

Genel Başkan Erdoğan sürekli alkışlar altında konuştu, yapılan seçimlerde de yeniden genel başkan seçildi.

Yandaş medya kongreyi “Demokrasi şöleni” başlıklarıyla sundu.

Hadi ya?

Demokrasi şöleni öyle mi?

Ortada tek aday bile yok, kimse yarışmıyor, kimse eleştirmiyor, genel başkanın gösterdiği kişiler sözde oylanıyor ve bunun adı demokrasi şöleni oluyor.

Bu milletin bir bölümü her söylenene inandıktan sonra AKP’nin kongresi için “demokrasi şöleni” demekte sakınca yok elbette.

ÇOK GÜLDÜM

Bu pazar yine üç fıkramız var 

Bu hafta Yıldırım Tuna’dan üç fıkra geldi.

Gelin birlikte okuyalım;

 Hedef paspas

İşe yeni girip mahalleye süt dağıtmaya başlayan genç delikanlı, bir eve geldiğinde, üzerinde şeffaf gecelik bulunan, içerisinden incecik külotu görünen tarif edilemez güzellikte bir kadın, davetkar bir gülüşle kapıyı açmış ve sütü almış..
İşe ilk başladığı pazartesinden cuma gününe kadar bu böyle her gün devam etmiş..

Cumartesi sabahı, bütün bir hafta sabahlara kadar gördüğü rüyaların azgınlığı ile artık kararlı sütçü kapıya yanaşınca, güğümü yere koymuş, pantolon ve külotunu indirmiş, en nazik yeri ortalıkta, yalnız ve seksi kadın kapıyı açınca gördüğünden etkilenecek ve içeride birlikte olacaklar,
fantezisi o..

Çalmış zili. Kapıyı 150 kiloluk, her bir kolu ağaç gövdesi gibi iki metre boyunda dev gibi bir adam açmış. “Şeyy!” demiş sütçü adamı görür görmez titremeye başlayarak, “Bugün de süt parasını ödemezseniz, vallahi paspasınıza çişimi yapacağım!..”

Ceket seçimi

Yaşlı adam kız torununa hediye olarak bir ceket almak istemiş, bir sürü model arasından hangisi olacağına karar veremeyince reyondaki genç tezgahtara “Delikanlı, yardım et bakalım.  Genç bir kız var, bu gece onunla buluşacaksın ve ona hediye bir ceket almak istiyorsun. Nasıl bir şey seçerdin?” diye sormuş.
“Valla, kurşun geçirmez bir şey alırdım” diye cevap vermiş genç adam. “Ben evliyim de!”

Makyöz

Adam düğün gecesinin sabahında eşinin gelin makyajını yapan makyözün çalıştığı güzellik salonuna giderek ona herkesin gece yarısı kuyruğa girip saatlerce sıra bekledikten sonra satın alabildiği son model cep telefonunu jelatinli paketiyle hediye etmiş.

Makyöz çok şaşırmış, heyecanlanarak teşekkür etmiş, paketi elleri titreyerek açıp içinde Nokia 1100’ü görünce anında çökmüş, morali bozulmuş.

Adam gülümsemiş “Oh olsun!” demiş, “Bu sabah karımı gördüğümde hissettiğim duygunun aynısı bu işte!”

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları