loading
close
SON DAKİKALAR

AKP’ye göre dünyanın en önemli derdi Aydın Doğan

Can Ataklı
Tarih: 27.10.2015
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı; Başta saraydaki olmak üzere AKP ve yandaş yalakaları özellikle 7 Haziran seçimlerinden bu yana işi gücü bıraktılar Aydın Doğan ve medyası üzerine gidiyorlar.

Başta saraydaki olmak üzere AKP ve yandaş yalakaları özellikle 7 Haziran seçimlerinden bu yana işi gücü bıraktılar Aydın Doğan ve medyası üzerine gidiyorlar.
Hani zannedersiniz ki dünyanın en önemli derdi Aydın Doğan ve medyası.
Sadece dünkü Star gazetesinin 4 sayfası Aydın Doğan’a ayrılmıştı.
Önce birinci sayfa manşeti Aydın Doğan.
Birinde Aydın Doğan’ın POAŞ’ı ile ilgili tam sayfaya yakın haber, diğerinde Aydın Doğan’ın Hilton arazisi, bir tam sayfaya yakın haber de Doğan medyasının “terörle” işbirliği üzerine çeşitlemeler. Tabii yazarları saymıyorum, onların da temel konusu bu.
Peki, nedir bu Aydın Doğan ve Doğan medyası düşmanlığı.
Elbette Doğan medyasının seçimden önce başlayan tavrı bunda çok etkili. Saray ve AKP medyanın çok önemli bir bölümünü baskı altına almayı başardı. Bunun dışında “fazla bir şey yapması pek mümkün olmayan” sağlam, muhalif, gerçek gazete ve televizyonlar kalıyor.
Doğan Grubu ise 12 yıl kimi zaman hafif muhalefet yaparak kimi zaman alttan alarak, kimi zaman iktidarın baskısına boyun eğerek (adam atmalar falan) yürüdü. Zaman zaman kızıp öfkelensek de Doğan grubu tam baş eğmedi.
Bu AKP için önemli bir “karizma çizilmesi” niteliğinde. Adeta deliye dönüyorlar.
Bu nedenle saldırıları çeşitlendirip halkın kafasında “kirli, sahtekâr, yolsuzluğa açık” bir Doğan grubu imajı yaratmak istiyorlar.
Doğan Grubu’na yönelik en şiddetli baskı “Bu yayın grubu teröre destek veriyor” şeklinde olanı. Aslında buna kargalar bile güler ama saraydaki ve AKP için bir şey fark etmiyor.
Gelelim Doğan Grubu’na “terörü destekliyor” saldırısının altında yatan gerçeğe.
Haziran seçiminde AKP 276’yı bulup tek başına iktidar olamadıysa, bunun tek etkin faktörü HDP’nin barajı geçmesidir.
HDP barajı aşınca AKP tek başına iktidar olamadı.
Eğer HDP bu seçime eskisi gibi bağımsız adaylarla katılmış olsaydı AKP yine tek başına iktidar olacaktı.
Bu nedenle AKP asıl hedef olarak HDP’yi görüyor ve bir anda kendi eliyle patlattığı terörün yarattığı derin öfkeden yararlanarak HDP’ye, HDP’li olmayanlardan giden oyları geri çekmeye ve bu partiyi yine baraj altında bırakarak açık ara tek başına iktidar olmayı hayal ediyor.
Doğan Grubu’na yönelik “terör suçlaması”nın altında yatan da bu. Öfke HDP’ye Aydın Doğan’dan ise bunun hıncını çıkarmaya çalışıyorlar.
Neymiş; Doğan Grubu yayınları seçim öncesi HDP’yi parlatmış, ekranda saz çalan Demirtaş’ı “cici çocuk” gibi göstermiş, seçim sonrası yaşanan terör olaylarında HDP’yi masum gibi sunmaya çalışmış, falan filan.
İşin aslı; sarayın ve AKP’nin 1 Kasım’da yaşayacakları gerçeğin farkında olarak deliye dönmüş halde ne yapacaklarını bilememesidir.

--KAFAMI BOZAN ŞEYLER---

Hani “nerede diktatörlük” diyorlar ya?

Saraydaki zata “diktatör” yakıştırması yapılması yeni değil. 2010’daki anayasa referandumundan sonra ağırlaşan baskılar nedeniyle “bu yapı diktatörlüğe benzemeye başladı” tanımlamaları önce AKP’ye ölümüne destek veren sözde aydın-liberal kesimde başladı.
Son 5 yılı uzun uzun anlatmaya gerek yok. Sadece son birkaç günde olanlara bakalım.
- Önce TV’dan sonra Dijitürk’ten atılan (cemaate yakın olduğu bilinen) 7 televizyon kanalının Türksat uydusundan çıkarılmasına karar verildi.
- Bir yıldır yayın yapan ve resmi ilan hakkı alan Korkusuz Gazetesi’ne Basın İlan Kurumu “hayır size ilan yok” dedi.
- Elinde parası ile aylardır Dijitürk kapısında bekleyen Ulusal Kanal’a hala “yerimiz yok” deniyor.
Bunlar hangi ülkede yaşanırsa yaşansın, “diktatörlük-faşizm” olarak tanımlanır.
Ne yasaların, ne hukukun, ne demokrasinin temel kurallarının, ne özgürlüklerin ne de insan haklarının tanınmadığı, ayaklar altına alındığı durumlara “faşizm” denir de ondan.

---DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER---

AKP işlediği suçu “hak” olarak görüyor

Cumhuriyet Gazetesi dün çok ilginç bir konuşma kaseti yayınladı. Üstelik görüntülü. Kimsenin saklanacak hali yok. Ayrıca gizli çekim falan da değil.
2 Şubat 2015’te TRT’de yayınlanan “Cumhurbaşkanı özel” programından önce konukların kendi aralarındaki konuşmalar yayınlanmış.
Belli ki reji, yayının tamamında, başında ve reklam aralarında kameraları açık tutmuş.
Bu konuşmalarda şu anda Cumhurbaşkanlığı Baş Danışmanı olan Mustafa Varank katılımcılardan Akif Beki, Hilal Kaplan ve Mahmut Övür’le sohbet ederken “Suç bizde ama. Ben dedim ki şunların kanalını (cemaate yakın kanallar) TÜRKSAT’tan kaldıralım. Özel şirket abi. O zaman bakan dedi ki ‘ya çok laf olur. Bilmem ne olur şimdi’. Daha iyi olurdu” diyor. Konuya Hilal Kaplan da girerek “Katılıyorum çok merhametli gidiliyor” yorumunu yapıyor.
Dün Bugün Gazetesi’nden arayıp “Bu hukuksuzluğa ne diyorsunuz?” diye sordular.
Onlara cevaben şunu söyledim; “AKP mantığına göre ortada hukuksuz bir durum yok. Çünkü güç zehirlenmesiyle o kadar kendilerini kaybettiler ki, yaptıkları şeyi suç olarak değil hak olarak görüyorlar. ‘millet bizi seçti o halde her şeyi yapmaya hakkımız var’ diye bakıyorlar.”

---ŞAŞIRDIM---

“Afedersiniz iki liranız var mı?”

Beşiktaş Meydanı Atatürk heykeli önünde yürürken tanıyan bir vatandaş önümü kesip “hayırlı olsun Can bey” dedi. Korkusuz’daki yazılarım için kutluyor.
Tabii ayak üstü “ne olacak seçimde” muhabbeti yapıyoruz.
O sırada çantasından, elindeki kitaplardan ve kıyafetinden üniversite öğrencisi, olduğu anlaşılan bir genç kız yanaştı ve “Özür dilerim iki liranız var mı?” diye sordu.
Sık rastladığımız duygu sömürüsü yapan dilencilerden değil, bu nedenle elimi cebime attım, tesadüf iki tek lira var, uzattım verdim.
“Teşekkür ederken” meraklanıp “hayrola ne için eksik kaldı paran?” diye sordum. Genç kız son derece umursamaz bir hava ile “dondurma alacağım” dedi ve yürüyüp gitti.
Şaşırdım tabii ama o kızın özgüvenine de hayran oldum. Yeni gençlik belki de böyle. Küçük bir ihtiyacı olduğunda hiçbir komplekse kapılmadan herhangi birinde yardım talep edebiliyor ve en önemlisi bunun gerekçesi karşı taraf için ne kadar saçma olursa olsun bunu çekinmeden söyleyebiliyor.
“Bizim partide genç yok” diye yakınanlar gençlerle ilgili çok ciddi araştırma yapmalı ondan sonra partilerinde neden genç olmadığını sormalı.

--FIKRA GİBİ---

Kokteyl terör

Tanımı önce Başbakanlıkta oturan kişi ortaya attı. Dedi ki “PKK’sı, DHKP’si, Işid’i (önce böyle söyledi sonra DAEŞ yaptı) paraleli Ankara patlamasını birlikte düzenledi. Bir kokteyl yaptılar.”
Sonra saraydaki düzeltme yaptı. Bunun bir kolektif terör olduğunu söyledi. Sanki “yeni bir şey söylenecekse ben söylerim, sana ne olur” der gibi.
Herkese aptal muamelesi yapınca böyle oluyor. Birbiriyle kanlı bıçaklı olan üç terör örgütüyle, araları bozuldu diye terörist damgası yiyen cemaat bir masaya oturmuş, Ankara’da bomba patlatmaya karar vermişler.
Şaka değil, başbakanlıktaki kişi “masaya oturdular” lafını bile etti.
Oysa o bombanın ardında kanlı Işid terör örgütünün olduğu kesin. Bunu şu anda iktidarı elinde tutanlar da biliyor.
Ama “Işid yaptı” diyemedikleri için “kokteyldi, kolektifti” gibi laflarla topu taca atarak sorumluluktan kaçmaya çalışıyorlar.
Ama yağma yok. 10 gün sonra bunların hesabı sorulmaya başlar.

Can Ataklı - Korkusuz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları