loading
close
SON DAKİKALAR

Allahaşkına biri sakin kafayla bu yazıya bir başlık koysun!

Can Ataklı
Tarih: 11.01.2016
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı; İnsanlarımız bu kadar mı sapkın hale geldiler acaba?

Çünkü ben bu yazıya başlık bulamadım.
Çünkü böyle bir yazıya başlık bulmak çok zor.
Çünkü böyle bir habere başlık atmak için insanının sinirlerine hâkim olabilmesi gerek.
Çünkü eğer ben bir başlık yazmaya kalkarsam, sinirlerime hâkim olamayacağım için suç olacak bir şey yazarım.
Ki biliyorsunuz, onca saldırıya rağmen sakinliğimi korumaya çalışırım, hatta çoğu zaman şaşırırsınız, ekranlarda abuk sabuk konuşmalara karşı “Nasıl oluyor da kendini tutuyorsun” dersiniz.
Ama bu haberde gerçekten sinirlerime hâkim olamayabilirim, kendimi tutamayabilirim.
O zaman da hem benim hem de gazetemin başı derde girer.
Hakaretten tazminatı falan bırakın ceza davalarıyla uğraşır üstüne bir de hapis yatarız.
Dengesizin biri Diyanet’e sormuş; “Kızımı öperken şehvet duyarsam, nikâhım ne olur?”
Allahım, aklımı yiyebilirim.
Bir baba bunu nasıl sorar?
Aklına geldiği için mi?
Yoksa kızını öperken şehvet duygularına kapıldığı için mi?
Ama sapıklığa bakar mısınız, hangisi olursa olsun “bunun dine uygun olup olmadığını” öğrenmek istiyor.
Demek ki dine uygun olsa, şehvetten kuduracak.
Haydi, bu dengesiz böyle bir soru sormuş.
Peki, Diyanet ne cevap vermiş? İşte orası evlere şenlik.
Bakın bu “dengesiz” babanın sorduğu soruya verilen cevap aynen şöyle;
“Babanın kendi öz kızını öperken şehvet duyması durumunda nikâhının ne olacağı konusunda görüş ayrılığı vardır. Bazı mezheplere göre, babanın şehvetle kızını öpmesi ya da şehvetle ona sarılmasının nikâha bir etkisi yoktur (bkz. İbn Rüşd, Bidayetü’l-Müctehid, Mısır 1975, II, 33; İbn Kudame, el-Muğni, VII, 486; İbn Cüzey, el-Kavaninü’l-Fıkhiyye, 138). Hanefilere göre ise; babanın, kızını şehvetle öpmesi, kızına şehvetle sarılması durumunda, kızın annesi bu babaya haram olur. Ancak bu tür sonuç doğuracak tutmanın, teni tenine değerek olması, ya da altının sıcaklığını iletecek kadar ince bir örtüden olması gerekir. Kalın elbisesinden tutarak, ya da vücuduna bakıp düşünerek şehvet duymak, bu tür bir haramlık oluşturmaz. Ayrıca kızın, 9 yaşından büyük olması gerekir. Şehvet duymanın işareti, erkeğin organında bir uyanma, uyanıksa uyanışının artması, kadının da kalbinin heyecanla çarpmasıdır (Merğinani, el-Hidaye, I, 192; Mevsıli, el-İhtiyar, III, 109).”
Düşünebiliyor musunuz; Diyanet böyle bir soruya dini açıdan cevap vermeye çalışıyor.
Üstelik verdiği cevap, belki dinden başka bir şey düşünmeyen ve o sayede cennete gideceğini inanan bir avuç meczup için yeterli olabilir ama inancını samimi biçimde yaşayan milyonlarca insanı çileden çıkarır.
Diyanet “Bu çağda böyle saçma sapan soru mu olur, velevki zamanında bir başka dengesiz bu soruyu sordu diye incelenmiş olsa bile biz böyle bir soruya cevap bile vermeyiz” demiyor, diyemiyor.
Kendini Şeyhülislam yerine koyan Diyanet bu tavrı ile açıkça dini hizmet vermiyor tam tersine insanları dinden soğutacak hatta daha da ilerisi, inancını sorgulayacak hale getiriyor.
Tabii bu arada çok da merak ediyorum; “dine uygun mudur?” diye gelen soruların çoğunun cinsel içerikli olması da çok dikkat çekici.
İnsanlarımız bu kadar mı sapkın hale geldiler acaba?
Bu arada son bir not; Diyanet bu konula ilgili gelen tepkiler üzerine soruyu ve cevabı internet sitesinden çıkarmış.

--BAŞIMDAN GEÇENLER—

Milli Merkez yeniden hayata döndü
12 Eylül 2010 referandumundan sonra AKP iktidarı tarafından alevlendirilen yeni anayasa ile ilgili “oynanmak istenen oyunla kamuoyunu uyarmak” amacıyla bir araya gelen aydınların oluşturduğu “Milli Merkez platformu” yeniden bir araya geldi.
Milli Merkez 2010’dan Haziran genel seçimlerine kadar Türkiye’nin hemen her yerinde yüzün üzerinde konferans, panel, toplantı düzenlemiş ve AKP iktidarının “Meclis’in yeni anayasa yazma” dayatmasına karşı hukuksal gerekçeleri kanıt göstererek halkı bilgilendirmeye çalışmıştı.
AKP iktidarının “gerici-bölücü” bir anayasa için çabaladığını anlatan Milli Merkez her ne amaçla olursa olsun yeni ir anayasa hazırlamak üzere görüşmeler yapmayı, komisyonlar kurmayı da bu çabaya meşruiyet kazandıracağı gerekçesiyle karşı çıkmıştı.
Milli Merkez seçimlerden önce destekçiler arasındaki bazı görüş arılıkları nedeniyle faaliyetine ara vermişti.
Ancak yeni anayasa dayatmasının tekrar ortaya çıkması üzerine Milli Merkez’in de canlandırılması gerektiğine inanan bir gurup aydın, yazar, siyasetçi, akademisyen yeni bir kurucu yönetim kuruluyla tekrar bir araya geldi.
“Atatürk’ü birleştirici unsur” olarak kabul eden Milli Merkez, hiçbir parti ile birlikte hareket etmeden, aydınlanma hamlesine destek vermek üzere yine ülkenin dört bir yanında halkla toplantılar yaparak “bilgilendirme-bilinçlendirme” kampanyaları düzenleyecek.
Kurucu Başkanlığını yine Hüsamettin Cindoruk’un yaptığı Milli Merkez’in yeni yönetiminde Ataol Behramoğlu, Dilek Akagün Yılmaz, Enis Öksüz, Kemal Alemdaroğlu, Kemal Anadol, Önay Alpago, Süheyl Batum, Şahin Mengü, Şükrü Sina Gürel, Ufuk Söylemek, Uluç Gürkan, Zekeriya Beyaz gibi kamuoyunun yakından tanıdığı isimler göze çarpıyor.
Milli Merkez ilk etkinliğini geçtiğimiz Perşembe günü yaptı. Kemal Alemdaroğlu’nun yönettiği “Basın ve ifade özgürlüğü” konulu panelde Süheyl Batum, Pınar Türenç, Ümit Kocasakal konuştular.

--DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER—

HDP tamamen dışlamak için erken seçim yapılabilir
Önce CHP milletvekili Muharrem İne dile getirdi. AKP’nin bu yıl içinde bir baskın seçim yapabileceğini ileri sürdü.
Şimdi de AKP’nin yeni yaratılan “yıldız yazarlarından” Ersoy Dede de “6 ay içinde bir seçime gidilebileceğini” yazdı.
Gerekçe çok basit.
AKP son seçimde 317 milletvekili çıkardı. Ancak bu sayı yeni anayasayı Meclis’ten geçirip referanduma götürmek için yetmiyor. Referandum için en az 330 milletvekili gerekiyor çünkü.
AKP baskın bir seçimle sayısını 330’a hatta tercihan 367’ye çıkarmak istiyor.
Peki, baskın bir seçimle bu sayıya ulaşmak mümkün mü? Bu bir risk oluşturmaz mı?
Bana göre her seçim risk taşır, ancak AKP kurmayları “HDP’nin bu kez barajı aşamayacağına” inanıyor. Bu durumda HDP’nin 58 milletvekilinin tamamına yakınının AKP’den seçilmesi ihtimali çok yüksek. İşte buna güveniyorlar.
Bana göre AKP elbette önce Meclis’i zorlayacak ve mevcut durumdan 330’u bulmayı isteyecektir.
MHP’den 15-20 kişinin bu desteği sağlama ihtimali vardır.
Bunun dışında, birçok HDP milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve tutuklanmaları halinde kalan HDP milletvekillerinden öyle bir destek alınması da mümkündür.
AKP ancak bu yollardan sonuç alamazsa baskın seçimi gündeme getirebilir.
Kişisel kanaatim, HDP’nin bu kez barajı aşmasının çok zor olacağı yönünde.
Tabii bu durumda HDP eski yöntem olan “bağımsız adaylar” formülünü tekrar kullanmak isteyebilir, ama bunda bile 30’a yakın milletvekili kaybedecektir ki AKP 330’u yakalayabilir.
Bütün bunları bozacak en etkili formül, Kurultay’dan güçlenerek çıkan bir CHP’nin çok etkin muhalefet yapmasıdır.

--HOŞUMA GİDEN ŞEYLER—

Dilek Türker’den Kuvay-ı milliye kadınları
Dilek Türker 50 yıllık sanat yaşamını günümüzde çok anlamı olan bir tiyatro eserini yöneterek ve oynayarak taçlandırıyor.
Ragıp Ertuğrul’un Nezihe Araz’ın ünlü eseri “Kuvay-ı milliye kadınları”ndan esinlenerek yeniden yazdığı “Abide-i aşk” adlı tiyatro oyunu yarın Akatlar Kültür Merkezi’nde seyirciyle buluşacak.
Daha önce Beşiktaş Belediyesi’nin 2015- 2016 Kültür ve sanat sezonunun açılış etkinliği olarak sahnelenen Abide-i Aşk İstiklal Savaşı’na büyük fedakârlıklarla katılan muhteşem kadınları anlatıyor.
Perşembe günü Dilek Türker’le karşılaştım. “50. Sanat yılımı kutluyorum, bu oyunumu da ilk günün heyecanı ile oynuyorum” dedi.
Dilek Türker’i bu anlamlı gününde yalnız bırakmak istemeyenler yarın saat 18.00’de Akatlar Kültür Merkezi’ne gidebilir.

Can Ataklı - Korkusuz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları