Can Ataklı yazdı, ''MHP'nin muhalefeti yeterli mi?''
Cumartesi günü önce CHP Beylikdüzü İlçe Başkanlığı’nın düzenlediği “İleri demokraside medya” konulu bir toplantıda konuşmacıydım.
Saat 14.00’teki toplantı için Beylerbeyi’nden 12.20’de yola çıktım, Beylikdüzü’ne vardığımda saat neredeyse 14.00 olmuştu. Kılı kılına yetiştim yani.
Sözüme başlarken “Beylerbeyi’nden buraya 1.5 saatte ancak vardım, ilk kez söz verdiğim bir toplantıya gecikeceğim diye yüreğim ağzıma geldi. Burası çok güzel ama hiç dışarı gitmezseniz” dediğimde salonda gülüşmeler oldu.
İzleyiciler “Bugün cumartesi olduğu için şanslısınız, aslında en az 2 saat hatta 2.5 saat sürerdi yolculuğunuz yoksa” dediler.
İstanbul’un sahibi olmadığı için trafik sorununa da kimse çare düşünmüyor. Araçları sanki baraj kapakları açılmış da su bırakılmış gibi salıyorlar yollara, ondan sonrası hak getire.
Bir süre önce Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen’le birlikteydim. Benzer bir trafik sohbeti yaparken “İstanbul’da trafik polisi yok. Baktım sizin Bakırköy’de de durum aynı. Dışarıda bütün araçlar birbirine girmiş, ortalıkta tek polis bile yok” dedim.
Ateş Ünal Erzen “Polisin kadrosu çok zayıf. 12 saatlik vardiyalar hâlinde çalışıyorlar, iki günde bir devlet büyükleri de İstanbul’a geldiğinden çoğunu eskort ve koruma olarak kullanıyorlar” dedikten sonra “Aslında buna çare bulunabilir, benim bir önerim oldu” diye devam etti.
Ateş Ünal Erzen “Şu anda bütün belediyelerin zabıtaları var. Büyükşehir’deki zabıta sayısı en fazla. Bu zabıtalar gün içinde kendi görevlerini yapıyorlar, ama sabah ve akşam pik dediğimiz en sıkışık saatlerde trafik polisi gibi görevlendirilebilirler” diyerek formülünü anlattı.
Erzen “Senin de daha önceleri yazdığın gibi İstanbul trafiği kavşaklardaki tıkanıklık nedeniyle arapsaçına dönüyor. Çoğu kavşak kırmızı yandığında dolu kaldığı için yeşil yanan taraf da yürüyemiyor ve trafik durma noktasına geliyor. Oysa burada bir trafik polisi olsa, akışa göre trafiği keser, yönetir ve sıkışıklığı en aza indirir. Ama ne yazık ki polis sayısı yeterli değil. Oysa belediyelerde yaklaşık 3 bin küsur zabıta var. Zabıtaların hepsi trafik eğitimi alıyor. Sıkışık saatlerde her belediye kendi alanındaki kavşaklarda bu zabıtaları görevlendirebilir” dedi.
Erzen bu önerisini vali ve emniyet müdürüne de aktardığını belirterek “Çok beğendiler, uygulanmasının çok iyi sonuçlar vereceğini söylediler. Hatta Vali hemen bir hazırlık yapılmasını bile istedi, ama daha sonra ses çıkmadı” diye konuştu.
Ben de “Muhtemelen polisle zabıta arasında bir uyumsuzluk olabileceğini düşünmüşlerdir” dedim. Erzen “Niye çıksın ki, zaten zabıtalar sabah ve akşam en fazla bir saat, bilemedin bir buçuk saat görev yapacaklar ama trafik çok rahatlayacak” cevabını verdi.
Erzen belediye zabıtlarının böyle bir görevi “angarya” gibi göreceklerini düşündüğünü söyleyerek “Trafik müdürlüğü yeterli kaynak olmadığı için kadro açamıyor, ama İçişleri Bakanlığı trafik cezalarından oluşacak bir fon yaratabilir ve sıkışık saatlerde trafik polisliği yapan zabıtalara maaş gibi olmasa da onları da mutlu edecek bir para dağıtabilir. Ayrıca trafik sıkışıklığının ekonomiye verdiği hasarın yanında zabıtalara ödenecek para devede kulak kalır herhâlde” dedi.
İşte hiç olmazsa en sıkışık saatlerde İstanbul trafiğine çözüm olabilecek bir öneri. Vali’nin de Emniyet Müdürü’nün de haberi var.
İşin düzenlemesini yapmak ve uygulamaya sokmak en kolay tarafı.
*****
Bütçe açığı ilk 9 ayda 15 milyar liraya dayanmış. Haydi diyelim açık dayanacak bir yer buldu. Peki vatandaş nasıl dayanacak? (Gani Yıldız)
*****
MHP’nin muhalefeti yeterli mi?Yıllık izine çıkmadan önceki son yazımda “Hep CHP konuşuluyor, MHP muhalefet partisi değil mi?” diye sormuştum.
Yazımda MHP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, 12 Eylül anayasa referandumunda AKP’ye destek verdiğini, yerel seçimlerin öne alınması için de AKP’nin yanında saf tuttuğunu yazmıştım.
Yazı yayınlandığı gün MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural aradı.
“Bize haksızlık yapmışsınız Can Bey” diye söze girdi. Ben de “Hep CHP’nin iyi muhalefet olmadığı yazılıyor çiziliyor, size de dokundurdum” karşılığını verdim.
Vural “Ama” dedi ve devam etti. “Yazınızda Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden söz ediyor ve bizim erken davrandığımızı belirtiyorsunuz. Eğer AKP’nin aday belirlemesini bekleseydik, bu kez de (MHP adaya göre vaziyet alıyor) eleştirileri gelecekti. Biz demokratik olarak kararımızı bildirdik ve arkasında durduk.”
Vural’ın bu sözlerine karşılık “Ama orada sorun şu, siz kararınızı açıklayıncaya kadar AKP adayını belirleyemiyor ve Gül’ü söyleyemiyordu. Bir anlamda Gül’ü siz seçtirmiş oldunuz” dedim.
Vural da “İyi de biz de bir siyasi partiyiz, başkalarının yapacağına göre davranamayız ki” dedi.
Vural “İkinci olarak 12 Eylül referandumunda AKP’nin yanında durmadık, tam tersine hayır oyu vereceğimizi açıklayıp hiç yalpa da yapmadık. Oysa CHP Genel Başkanı bir genel aftan söz etti durup dururken, sonuçlara bakınca, suçu bizde değil CHP’de aramanız gerek” diye konuştu.
Vural’a “Haklısınız, ancak en çok firenin MHP’den olduğu belirtildi. Belki kamuoyu bu nedenle sizin AKP yanında durduğunuzu düşünmüştür” deyince Vural “Biz siyasetimizi ortaya koyarız, başkası nasıl değerlendirmiş ne düşünmüş diye bakmayız” dedi.
Vural son olarak “Anayasa değişikliği konusunda AKP’den bir teklif geldi. Bunu konuşacağımız yer Meclis’tir, başka türlü nasıl davranabilirdik ki?” deyince “Oradaki kastım başkaydı, diğer konularda sizin görüşününüzü almaya yanaşmayan AKP’nin, desteğiniz olmadan çıkamayacak bir yasa çıkaracağı bir zaman geldiğiydi” diye konuştum.
Oktay Vural “Olabilir, biz parlamento adabına ve namusuna uygun davranmayı seçtik” dedi.
Araya bir aylık süre girdi, ama MHP’nin bu tepkisini sizlerle paylaşmayı bir borç bildim.
*****
27 Ekim değil 3 Kasım olsaydı?İktidar partisi hiç beklenmedik bir anda kendini sıkıntıya soktu. Yerel seçimlerin öne alınması için hazırlanan anayasa değişikliği teklifi 360 oyda kalınca işler karıştı.
Cumhurbaşkanı’nın vetosundan sonra ne olacağı henüz bilinmiyor.
Oysa AKP’liler Genel Başkanı’nın ağzından çıkan her şeyi eksiksiz yerine getirme telaşında olmasalardı bu sorun belki yaşanmayacaktı.
CHP 27 Ekim tarihine itiraz ediyordu. 29 Ekim 2013 salı gününe denk geliyor. Pek çok kişinin cuma akşamından başlayarak çarşambaya kadar tatile gitmesi ihtimali yüksek. CHP “Gelin bir hafta sonra yapalım seçimi” dedi. AKP kabul etmedi.
CHP kulislerinde deniyor ki “AKP’nin bu inadı olmasaydı CHP’den de evet oyu çıkardı.”
Bu ayrıntıyı vetodan sonra düşünmek gerek.
Tabii bir diğer pazarlık konusu da yeni belediyeler kanunudur, bu da kaçınılmaz.