Anladığım kadarıyla sistemden kaynaklanan bir sıkıntı nedeniyle randevular bir tür çileye dönüşüyor...
Geçen hafta bir okurumdan gelen hastaneden ranvevu alamama öyküsünü sizlerl paylaşmıştım. Diş için randevu almaya çalışan okurum başından geçenleri ironik bir dille anlatmıştı.
Bu yazıdan sonra Sağlık Bakanlığı’ndan aradılar. Ranvevu konusunda hassas olduklarını bu nedenle okurumdan gelen mesajı tahkik etmek istediklerini söylediler.
Bu ilgilerinden ötürü teşekkür ettim.
Ancak hafta içinde gelen başka mesajlarda da randevu konusunun gerçekten bir soruna dönüştüğünü farkettim.
Anladığım kadarıyla sistemden kaynaklanan bir sıkıntı nedeniyle randevular bir tür çileye dönüşüyor. Bugün de sizlerle iki okurumdan gelen mesajı paylaşmak istiyorum. Umarım Sağlık Bakanlığı’nın ilgisini çekecektir.
BİRİNCİ MESAJ: Saygıdeğer Can bey; 19 yıllık hekimim. Sağlık bakanlığı bir süre önce Erzurum merkezli bir randevu sistemini hizmete açtı. Artık hastaneler kendi randevularını veremiyorlar. Merkezi hastane randevu sistemi (MHRS) mevcut. Randevu sisteminde 2 ay sonrasına dek randevular açık. Dolayısıyla yoğunluk yaşanan branşlarda randevular dolduğu için gerçekten randevu alınamıyor.
Sistem hekime 5 dakika aralıklarla randevu vermekte. Dolayısıyla hekim tarafında da durum çok sıkıntılı. Verilen sürede hastayı dinleyip, muayene edip göndermezseniz kapıda yığılmalar, homurdanmalar sonrasında da sağlık bakanlığının kurduğu hasta hakları birimine ya da direkt hatla Sağlık Bakanlığı’na şikayet edilmek söz konusu olabiliyor.
Hekim her şikayet için savunma vermek zorunda. Hastaların sürekli sözlü bazen fiili tacizleri de cabası. İki aylık randevu açıldığı için birinci derece akraba ölümü veya kendi ciddi hastalığınız dışında mazeret izni kullanamıyoruz. Örneğin çocuğunuz hasta olsa, eşinizin, anne veya babanızın ciddi bir hastalığı olsa izin alamıyorsunuz. Bütün bunların karşılığında da komik sayılabilecek ücretlerden söz etmek bile istemiyorum.
Dolayısıyla sağlık personeli son derece motivasyonsuz, kırgın, bazen kızgın, isteksiz bir durumda çalışmaktadır.
Ayrıca sistem sorunu vatandaş için değil, bizim için de geçerli. Kısa bir süre önce ben de kendi çalıştığım hastaneden annem için randevu alamadım. Randevusunu iptal eden birisi yerine annemi muayene ettirebildim.
İKİNCİ MESAJ: Sayın Ataklı Osmangazi Üniversitesine göz için randevu almıştım ancak 2 ay sonraya verilebildi. Gittiğimizde herkes isyan içindeydi, doktorlar ise çaresizdi. Yeni performans sistemine göre her 5 dakikaya bir muayene. Tabii ki muyene 5 dakikada olamadığı için randevular 3 saate yakın sarkmış, doktorlar insanlara laf anlatmakta zorluk çekiyorlar, izin alıp gelenler ise sinirli, sürekli doktorlar ile hastalar arasında bir tartışma vardı, yani işin kısası, sağlıkta durum rezalet. Eskişehir’in en iyi işleyen kurumunu bile rezil ettiler.
*****
Buyrun bu haftanın fıkralarınaBir hafta çabuk gelip geçti, Yıldırım Tuna’nın fıkralarıyla yine birlikteyiz. Hava dışarıda çok sıcak, bir yerlere gitmediyseniz hala önce biraz keyiflenin o zaman..
Doktor kontrolüTemel suratı bembeyaz kahveye gelmiş, “Hayrola?” diye sormuş arkadaşları, “Ne oldu?” Temel “Sormayın” demiş , “Doktoruma rutin kontrola gittim, her şey normal giderken doktor işaret parmağıyla en nazik yerimi kontrol etti.” Arkadaşları “Ee?” demişler, “Normal bir şey bu?.” Temel sinirlenerek “Ne normali be!” demiş, “Bir daha hayatta o dişçiye adımımı atmam..!”
Polis sınavıPolis olmak isteyen delikanlıyı mülakata almışlar, “Al şu biber gazını karşına çıkan bütün insanların suratına sık, bir de kedi bul onun gözüne püskürt” demişler. “Neden kedi?” diye sormuş delikanlı. “Tamam aslanım” demiş yetkili amir mutlu bir şekilde, “İşte hep böyle olmalısın.. İşe alındın..!”
Depresyondaki adam..Adam “Depresyondayım kurtarın beni doktor” diye psikiyatrdan randevu almış. “Çok çirkinim diye kimse yanıma yaklaşmıyor, herkes korkup benden kaçıyor, ölmek istiyorum, bana yardım edebilir misiniz?” diye sormuş. “Aa.. Tabii ki” diye cevap vermiş doktor, “Şu divana gidip uzanın, bu saçma sapan olumsuz duygulara neden kapılıyorsunuz bana anlatın bakalım. Yalnız lütfen yüzükoyun uzanın suratınızı görmeyeyim, ne de olsa tırsıyor insan!”
Beşamelli ördekAdam koşarcasına eve gelip acele bir iş yemeğine katılması gerektiğini söyleyip duşa girince kadınsı sezgileri ile şüphelenen karısı o duştayken adamın ceplerini karıştırmış ve “Aşkım seni bu akşam bekliyorum, sana beşamelli ördek hazırladım” notunu bulmuş. Tabii ki müthiş bozulmuş, ama açık vermeden en seksi kıyafetlerini giymiş, balık ağı çoraplar, harika bir makyaj, iç gıcıklayıcı parfüm ve en davetkar haliyle uzanmış divana...
Duştan çıkan adam hayretler içinde karısının yanına gitmiş, uzun zamandır unuttukları duyguları birlikte tatmışlar, daha sonra iki kere daha bu mutluluğu yinelemişler, yorgunluktan yerlerde sürünen adam yalanı ortaya çıkmasın diye mecburen “Geç kaldım” diyerek evden çıkmış, bitkin bir halde sevgilisinin evine gitmiş, yemeğin bitmesiyle de masada sızmış, kalmış. Bu sefer sevgilisi çok üzgün, anlam veremediği bir şüpheyle adamın ceplerini karıştırırken kendi yazdığı notu altına bir cümle eklenmiş bir şekilde bulmuş... “Size ördeğinizi yolluyorum ama ‘Beşamelsiz’..!”
PastaAdam hızlı adımlarla pastaneye girip vitrine bakmış, “Ne pastalarınız var? Şunlar ne?” diye sormuş. “Şu elmalı, şu da Ali’nin pastası efendim” diye cevap vermiş pastacı. “Ali’nin pastası mı? Ne var içinde?” diye sormuş adam.“O da aynı elmalı efendim” cevabını alınca tekrar sormuş; “Adı neden Ali’nin pastası o zaman?.” Pastacı cevaplamış; “Ali bey tuvalete gitti, sinek falan konmasın diye buraya koyduk, siz birden sordunuz diye şey ettim efendim..!”
Hadi, bir an önce tatile..Bu gece arka bahçemde zifiri karanlıkta siyahlar giymiş, kar maskeli el fenerli birini gördüm, “Ne yapıyorsun orada kardeş?” diye seslendim, “Siz yazlığa gitmediniz mi?” diye sordu, “Hayır” dedim, “Yarın akşam gidiyoruz.” Adam çitin üzerinden atlayıp hızla uzaklaşırken “Tamam” dedi “İyi tatiller, tadını çıkartın.” Ben de “Merak etme..” dedim gülümseyerek.. Yahu bu dünyada hala ne kadar nazik ve iyi insanlar var...
*****
Gani Yıldız’danSüleyman Demirel, darbelerin ve iddiaların soruşturulmasıyla ilgili olarak, “Yarın da bugünkü yanlışları bir başkası araştırır” demiş. Güzel de, işi hesaplaşma olarak görmeyip araştırmanın yanına geliştirmeyi de katsak ve demokrasinin güçlenmesi için “AR-GE” mantığıyla çalışsak daha iyi olmaz mı?
***
İyi haber: ABD’li araştırmacılar “Yeme artık” diyen gen bulmuş. Kötü haber: Bazı siyasilerimizde o gen bulunamamış.
***
Başlatılan projeyle İstanbul trafiği “akıllanıp rahatlayacak”mış. İstanbullu trafik çilesi çekmekten aklını kaybettiği için bu uygulama başarılı olsa bile aklını geri kazanıp rahatlaması çok zaman alır.
***
Tam, “Vatandaşın karnı doyacak, enflasyon tek haneye indi” dedik, sucukta at, pidede domuz eti, yoğurtta jelatin çıktı...
***
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı “Yapı Denetimi Yasa Taslağı”nda, birçok binaya ibadet yeri zorunluluğu getiriliyormuş. Neden acaba? “Allah’ım bu binalar depremde yıkılmasın” diye dua etmek için mi?
***
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Türkiye fiilen yarı başkanlık sistemine geçti” demiş. AKP’nin milleti başkanlık sistemine ikna etmek için ne söyleyeceği muhtemel söz: “Allah bir işi yarım bırakanı sevmez!”
Vatan