Bu millet bağışı sever ama nedense hesabını sormayı hep unutur
Can Ataklı; Tam tahmin ettiğim gibi yardımları yatırmamışlar.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Tam tahmin ettiğim gibi yardımları yatırmamışlar
Deprem yaraları sarmak için bir şova dönüştürülen yardım toplama gecesinin ertesinden itibaren ısrarla sordum.
Dedim ki “Telefonlarla yapılan yardımlar gerçekten verilen hesaplara yatırıldı mı?”
Defalarca sordum.
İş insanlarına da seslendim, “Şu kadar milyon lira yatırdığınızı söylüyorsunuz, bunun dekontunu gösterir misiniz?”
Bir tanesinden bile cevap gelmedi.
AFAD’a aktarıldığı söylenen paraların akıbetini sordum.
Hem de defalarca.
“Bu hesabı kim kontrol ediyor?” diye sordum
Ekledim “Şu ana kadar deprem yaralarını sarmak için bu hesaptan ne kadar para ödendi?”
Yine tek kelime cevap verilmedi.
Milletvekilleri sordu Meclis’te; tavır aynı tavır, yine cevap yok.
Sonunda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, lütfedip bir açıklama yaptı.
Ama ne açıklama?
Hem içi itiraflarla dolu hem de kimseyi tatmin etmeyen hatta kafa karıştıran bilgiler verdi.
Gelin Fuat Oktay’ın sözlerini birlikte okuyalım ve siz karar verin;
“Türkiye Tek Yürek Kampanyası’nda taahhüt edilen 115 milyar 146 milyon 528 bin liranın, 74 milyar 118 milyon 164 bin lirası yatırılmıştır. Toplanılan yardımın her bir kuruşu deprem bölgesinin inşa ve ihyasına harcanmaktadır. Taahhüt edilip henüz AFAD hesaplarına aktarılmayan kısmın da önümüzdeki günlerde söz verenler tarafından iletileceğine inanıyorum. Buradan da bir kez daha hatırlatmış olalım.”
Rezaleti görüyor musunuz
O gecenin üzerinden neredeyse bir ay geçti.
Taahhüt edilen bağışların 44 milyar lirası yatırılmamış.
Devlet kurumlarından verildiği söylenen paralar anında AFAD hesabına geçmiştir.
Bu durumda televizyon yayınına katılıp da “Benden şu kadar milyon lira” diyenlerin çoğu aslında bu paraları henüz vermemişler.
Fuat Oktay ise açıkça “merhamet sömürüsü” yapan bu kişileri koruyor.
İsimlerini açıklamıyor.
“AFAD hesaplarına aktarılmayan kısmın da önümüzdeki günlerde söz verenler tarafından iletileceğine inanıyorum” diyor.
Ayıptır bu.
Yapılan açıkça bir tür dolandırıcılıktır aslında.
Kim söz verip de henüz parayı yatırmadıysa bu milletin önünde teşhir edilmelidir.
Yok öyle milletin duygularıyla reklam yapıp sonra ortadan kaybolmak.
Konunun bir de öteki yüzü var.
AFAD hesabından şu ana kadar ne kadar para harcandı, hesapta ne kadar para kaldı, bu paranın kullanılmasında yetkili olanlar kimlerdi?
Bu soruların cevabı da yok.
Verileceğini de sanmıyorum.
Hele seçimler yaklaşırken hiç para hesabı verirler mi?
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Bayrak olayını yüzlerine gözlerine bulaştırdılar
Hatay’da önceki gün garip bir olay yaşandı.
CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, bu kente ziyareti sırasında depremde ölenlerin defnedildiği mezarlığa da gitti.
Mezarlığın girişine Türk Bayrakları ile Hatay Büyükşehir Belediyesi flamaları asılmıştı.
Ancak İçişleri Bakanlığı’ndan talimat üzerine bayraklar ve flamalar indirildi.
Kılıçdaroğlu da Hatay’daki konuşmasında bu durumun kendisini çok üzdüğünü söyledi.
Bu noktadan sonra işler karıştı.
Önce Hatay Valiliği bir açıklama yaptı.
Açıklamada “Sayın Kılıçdaroğlu’nun ziyareti öncesinde Hatay Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü tarafından mezarlığa asılan büyükşehir flamaları sökülürken mezarlık alanına tarafımızca asılan Türk Bayraklarımızın da söküldüğü tespit edilmiş olup emniyet birimlerimizce olaya müdahale edilerek Türk Bayraklarımız yerlerine asılmıştır. Şanlı bayrağımız namusumuzdur.”
Açıklamanın sonunda Türk Bayraklarını indiren kişinin Büyükşehir Belediyesi çalışanı olduğu ve hakkında soruşturma açıldığı da belirtildi.
Valiliğin hassasiyetine ve bayrak sevgisine bakar mısınız?
Ama olay öyle değil işte.
İçişleri Bakanı Soylu, CHP liderinin mezarlık ziyareti sırasında Büyükşehir Belediyesi flamalarının asılmış olmasını uygun bulmamış. Vali’ye kaldırma talimatı vermiş.
Valilik de belediyeye “kaldırın” demiş. Belediye çalışanları da flamalarla birlikte bayrakları da kaldırmışlar.
Kılıçdaroğlu konuyu gündeme getirmese bir şey olmayacak yani.
Ama Kılıçdaroğlu konuşunca görünene göre valiliğin paçası tutuşmuş “Biz bayrakları indirin demedik” diye kafa karıştırıcı bir açıklama yapmış.
Şaşkınlık ve panik.
Valilerin ne kadar liyakatsiz kişilerden seçildiği bir kere daha belli olmadı mı?
Ve işe bakın, bu vali milletvekili olmak için o acılı anların ortasında, Erdoğan’dan izin alarak dün görevinden istifa etti.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Bu millet bağışı sever ama nedense hesabını sormayı hep unutur
Büyük depremden sonra toplanan milyarlarca liralık bağışların nereye harcandığını bilemiyoruz.
Elbette o bölgeye çok ciddi yardımlar gidiyor.
Ancak zaten devletin yapmak zorunda olduğu harcamaları toplayıp kimsenin kontrol edemeyeceği bir hesaba aktarmak olacak iş değildir.
Bu para aktarma operasyonunu, şova dönüştürülen bir bağış toplama organizasyonu ile örtmeye çalıştılar o kadar.
Nasıl olsa hesap soran yok, merak eden yok.
Bakın bu tür kampanyalar daha önce de yapıldı.
Yine kimse toplanan paraların ne olduğunu sormadı.
Örneğin Beşiktaş Stadı’nın yakınındaki polislerle beraber çok sayıda vatandaş bombalı saldırı sonucu can vermişti. Bu korkunç saldırıdan sonra hemen bir bağış kampanyası düzenlenmişti.
Bu paranın toplamı ne kadardı, kimlere ne kadarı verildi, bilen var mı, bir açıklama yapıldı mı?
Yine 15 Temmuz gecesi için toplanan bağışların da akıbeti belli değil.
Bunlar sorgulama olmadığı, başta bağış yapanlar olmak üzere halk da pek merak etmediği için böyle oluyor.
Deniz Feneri gibi bir büyük yolsuzluğu yaşamış millet nasıl oluyor da hala hesap sormayı akıl edemiyor, şaşırıyor insan.
İşin kötüsü hesap sormak isteyene de kızıyorlar bir de üstüne.
ÖNERİ
İstanbul’da üç deprem vapuru hazır tutulsun
Deprem konusunda ister istemez çok daha duyarlı hale geldik.
Özellikle 20 milyona yakın kişinin yaşadığı İstanbul’da bu durum çok daha acil.
Büyükşehir Belediyesi, bilim insanlarından oluşan etkili bir heyetle önlemler üzerinde çalışıyor.
İmar durumu ile ilgili hazırlıklar yapılıyor.
Öte yandan AKP iktidarı da belediye ile hiç ilişkiye girmeden sorunu “Ben çözüyorum” havasında kendi planlarını yapıyor.
Açıkçası ortalığı karıştırmadan bizi felakete karşı hazır hale getirecek ne varsa yapılsın.
Bugün ben de küçük bir öneri sunmak istiyorum, muhtemelen düşünülmüş olmalıdır.
İstanbul içinden deniz geçen iki yarımadadan oluşuyor.
Bu nedenle deniz ulaşımı çok önemli.
Bir deprem anında da en etkili ve hızlı ulaşım denizden sağlanır.
O halde şimdiden en az üç deprem vapuru hazır hale getirilmelidir.
Bu gemilerde hem sağlık hizmetleri verilebilmeli hem de insan ve yardım malzemesi taşınması mümkün olmalıdır.
ŞAŞIRDIM
Cumhurbaşkanı adayı zengin olmalı
Yüksek Seçim Kurulu’nun “bağımsız cumhurbaşkanı adayı olmak isteyenlerden” istediği parayı duydunuz değil mi?
Bir bağımsız adayın 100 bin imza bulması yetmiyor.
Üstüne 550 bin lira da para vermesi gerekiyor.
Neden bu kadar çok para?
Herhalde YSK, “cumhurbaşkanı olmak istiyorsan zengin de olmalısın” demek istiyor.
Adaylık konusunu bile “parasal” hale getirmeyi başardılar ya.
Pes yani.
TWITTER TROLLERİ
Hulusi Bey şu işe bir el atın lütfen
Sanıyorum benim gibi yüzlerce Twitter kullanıcısı, şu aşağıdaki gibi tweetlerle karşılaşıyordur:
“Sn Hulusi AKAR @vedatbilgn? Emekli astsubaylar YOKSULLUK SINIRININ altında maaş alıyor. Sn @RT_Erdogan haberiniz var mı? Söz verdiğiniz haklarımız komisyonda RED edildi.”
Astsubaylar kendimi bildim bileli özlük haklarının yetersizliğinden şikayetçidir.
45 yıl önceydi, Ankara’da astsubayların yaptığı bir yürüyüş polis tarafından engellenmişti. Polisin kalabalıklara gaz ve su sıktığını ilk kez bu olayda görmüştüm.
Çok soğuk bir kış günüydü, o insanları sırılsıklam yapmışlardı.
Gördüğüm kadarıyla hala değişen bir şey yok.
Astsubaylar durumlardan hala şikayetçi, buna karşı ordunun daha üst rütbeli kesimlerinin ise bu duruma hiç dönüp bakmadıkları anlaşılıyor.
Son birkaç aydır neredeyse her gün Twitter hesabıma bu mesajlardan abartmıyorum onlarca geliyor.
Anlamadığım ordunun temel direği olan astsubayların sesine neden kulak verilmez.
Hulusi Bey gitmeden önce şu soruna bir el atsa, en azından itibarını yükseltmiş olur.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları