loading
close
SON DAKİKALAR

Buna nasıl başarı diyebilirsiniz?

Can Ataklı
Tarih: 26.01.2021
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı-Korkusuz

Can Ataklı: Bu durumda ayakta kalabilmek için galiba yine Amerika’nın sözünü dinleyecekler.

ANALİZ

Emirle fiyat düşürmek darbe dönemlerinin uygulamasıdır

İktidarın medyadaki büyük gemilerinden Hürriyet gazetesi, 22 Ocak’ta çok ilginç bir başlıkla çıkmıştı.

“Neden uçtu bu gıda fiyatları?” diye soruyordu Hürriyet gazetesi.

40 yılı aşkın gazetecilik hayatımda böyle bir habere hiç rastlamadım.

Saray iktidarı enflasyonu düşük gösteriyor.

Oysa, halkın enflasyonu açıklananın çok çok üstünde.

Üstelik herkesi ilgilendiren gıda fiyatları uçmuş gitmiş.

Hürriyet gazetesi “Zamlar yağmur gibi” diyemiyor, dememek için de güya soru soruyormuş gibi “Hay Allah, ne oluyor bu gıda fiyatlarına böyle?” diye hayretini dile getiriyor.

AKP iktidarının baskıları ile yeni kavramlara kavuştuk biliyorsunuz.

Zam yok artık, fiyat ayarlaması var.

Döviz kurları yükselmiyor, dalgalanıyor.

Enflasyon artmıyor, spekülatif hareketler oluyor.

Durum böyle olunca gıda fiyatlarındaki artış kabul ediliyor ama “Dur bi sor bakalım neden böyle oluyor?” zevzekliği ile halk “duble” kandırılıyor.

Hürriyet’in bu manşetinin nedeni bir iki gün sonra ortaya çıktı.

Konu “bir şekilde” AKP Genel Başkanı’na da aktarılmış.

O da bu duruma çok öfkelenmiş.

Demiş ki; “Yağ, bakliyat, sebze ve meyvede fiyatlar öncelikli meselemiz. Vatandaşın, gıda ürünlerini daha ucuza tüketmesi lazım… Bunun için gerekli talimatları verdik, gıdada neler olup bittiğini göreceğiz.”

AKP Genel Başkanı sonra da şunu eklemiş; “Öyle ama böyle bu iş bitecek. Fiyatlar böyle yüksek devam etmeyecek. Bunun önüne geçilecek, vatandaş rahat edecek, esnafımızın da yanında olacağız.”

Bu aslında “ekonomiyi batırdık, piyasayı da kontrol edemiyoruz, ne yapacağımızı bilemiyoruz” itirafıdır.

Durum böyle olunca da “fiyatların indirilmesi talimatı” geliyor akıllarına.

Fiyatlar talimatla düşer mi?

Düşer tabii.

Darbe dönemlerinde çok yapılmıştır bu.

Sıkıyönetim komutanları, zamanında fiyatlara “narh” koyardı.

Narh ne demek bilmeyenler için hemen yazayım.

“Tüketiciyi korumak amacıyla, özellikle zorunlu tüketim maddeleri için devletçe saptanan fiyat.”

Narh koymak geçici süre için geçerli olabilir ama ekonomi kurallarına çok aykırı olduğu için karaborsaya neden olur kısa süre sonra.

Nitekim geçmişteki örneklerinde de hep bu sonuca ulaşmış ve iktidardakileri daha da zor duruma sokmuştur.

Şimdi yıllar sonra bu kez narh değil ama fiyatları düşürmek için harekete geçmek de zaten batmış olan ekonomiye daha büyük zarar verecek ve iktidar işin içinden çıkamaz hale düşecektir.

ŞAŞIRDIM

Buna nasıl başarı diyebilirsiniz?

Yunanistan’la “istikşafi” görüşmeler başladı dün.

Anladığım kadarıyla “istikşafi” kelimesi alerji yaratıyor toplumda.

Muhtemelen Haziran 2015 seçiminden sonra AKP ile CHP arasında yapılan “istikşafi görüşmeler” akıllara geliyor ve ben de bu kelimeyi kullandıkça “Bunun Türkçesi yok mu?” eleştirileri yöneltiliyor.

Türk Dil Kurumu’na göre Arapça “keşf”ten türeyen bu kelime, “keşif ve tahkik etmeye çalışma, ayrıntıları açığa çıkarma” anlamına geliyor.

İstikşafi görüşme ise keşif, tanıma amaçlı görüşme demek.

Yunanistan’la bu tür görüşmeler 2002’de başladı. 5 yıl öncesine kadar da 60 görüşme yapıldı. Bugünkü 61’inci.

AKP iktidarı, Yunanistan’ın önüne 6 madde koymuş ama herkes biliyor ki, asıl konu 4’üncü maddede yer alıyor.

4’üncü madde, “Coğrafi formasyonların yasal statüsü” başlığını taşıyor…

Kısaca, Doğu Akdeniz’deki petrol/doğal gaz arama faaliyetleri ile ilgili.

AKP, bu alanda tam hakimiyetimiz olduğunu savundu bugüne kadar ve sondaj gemilerimizi donanma ile korudu.

Dışişleri Bakanı, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de ısrarcı bir tutum takınması halinde hiçbir taviz verilmeyeceğini açıkladı.

İktidar medyası dün başlayan görüşmeleri, “AKP iktidarının büyük başarısı” olarak sunuyor.

Yunanistan’ın masaya oturmak zorunda bırakıldığı ileri sürüyor.

Oysa bunun neresinin başarı olduğunu anlamak mümkün değil.

Saray, aylardır Doğu Akdeniz’deki haklılığımızı anlatıyor ve bunun için askeri güç de kullanıyordu. Oysa şimdi “gelin görüşelim” diyorlar.

Haklılığımızdan kuşku mu duymaya başladılar yoksa Biden’in gelişine hazırlık mı yapıyorlar?

AB, arama yapılan alanların bize ait olmadığını söylüyor. Amerika da bunu destekliyor.

Bu durumda ayakta kalabilmek için galiba yine Amerika’nın sözünü dinleyecekler.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEY6LER

Bir küçük seçim habercisi daha

İktidar, “Seçim yok, 2023’te normal zamanına kadar görevdeyiz” açıklamaları yapıyor ama bazı uygulamalar sanki seçim habercisi gibi.

Bunun son örneklerinden biri Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde, pandemi döneminde faaliyetlerine ara veren veya durdurulan iş yerleriyle ilgili alınan karar…

Buna göre, korona nedeniyle faaliyetlerine ara verilen iş yerlerinin gelir vergisi, stopaj ve KDV beyannamelerinin verilme ve ödeme süreleri ertelendi.

İçişleri Bakanlığı’nca alınan tedbirler kapsamında, geçici süreliğine faaliyetlerine tamamen ara verilmesine-faaliyetlerinin tamamen durdurulmasına karar verilen iş yerlerinin bulunduğu sektörlerde mücbir sebep ilan edildi. İşletmeler mücbir sebep kalktıktan 26 gün sonra vergi beyannamesi vermeye başlayacak.

Korona yasaklarının başlamasından bu yana neredeyse bir yıl geçti.

Bu süre içinde bu tür tedbirler hiç alınmadı.

Akılları şimdi mi başlarına geldi yoksa dediğim gibi olası bir seçime yönelik hazırlıklardan küçük bir örnek mi?

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Hiç açıklama yapmasaydınız daha iyiydi albayım

Habere bakar mısınız?

Bolu İl Jandarma Alay Komutanı Albay Ömer Ersever, Bolu Ülkü Ocakları’nı ziyaret etmiş.

Ocak Başkanı İsmail Akgül’e göre, “kendisi ve yönetici arkadaşları Albay Ersever’e hayırlı olsun ziyareti yapmışlar, albay da kendilerine iade-i ziyarette bulunmuş.”

Ersever, ziyaret sırasında üzerinde “Bolu İl Jandarma Komutanlığı” yazılı bir torba içinde hediyeler de vermiş.

Tabii bir askerin üniformasıyla ülkücü derneği ziyareti tepki çekmiş doğal olarak.

Bunun üzerine Albay Ersever yazılı açıklama yapmış ve şunu söylemiş;

 “Bakanlığımızın talimatları doğrultusunda yapmış olduğum şehit yakınları ve gazilerimizin ziyaretlerinden biri olan Kıbrıs gazimizin iş yeri çıkışında, hemen aynı bina içinde bulunan ve daha önce şehitlik ziyareti ve milli bayramlarda çok defa karşılaştığım vatandaşlarımızın ısrarlı daveti karşısında anlık olarak gelişen bu dernek ziyaretinin tamamen insani gerekçeyle icabet edilen bir ziyaret olduğunu kamuoyumuzun bilgilerine sunarım.”

İşte bu olmadı albayım.

Bir kere açıklamaya “bakanlık talimatı” diye başlamanız sanki bu derneğe gitmeniz de izinli gibi algılanabilir.

Tesadüfen aynı binada olduğu için bu derneğe girdiğinizi söylüyorsunuz ama nedense buraya da hediyeler bırakıyorsunuz.

Bunların açıklanması zor…

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Allah Allah olur mu böyle şey yahu?

Okullar tatile girdi.

Çocuklar üç hafta boyunca ekran başında olmayacak.

Özellikle anneler biraz rahatladı.

Okulların tatil olmasından yararlanan bir anne, ilkokul ikinci sınıftaki çocuğunu alarak Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçmek için motor iskelesine geliyor.

Ancak görevliler anneye, çocuğuyla motora binemeyeceğini söylüyorlar.

Anne motor saatini dikkate alarak çocuğunun doktorundan randevu almış.

Motora binebilse 15 dakika sonraki randevuya yetişebilecek.

Motor almadığı gibi, diğer toplu taşıma araçlarına da binmesi mümkün değil bu durumda.

Mecburen taksiye biniyor, dönüşünde de taksiye binmek zorunda kalacağı için hiç hesapta olmayan bir para harcıyor ve hayli de zaman kaybediyor.

Şimdi soruyorum, bu nasıl bir uygulamadır?

Tamam 12 yaş altı çocuklara sokağa çıkma yasağı var ama bu anne-babasıyla olduğunda da geçer mi?

Bu yasak çocukların arkadaşlarıyla toplanmalarını ve çok yakın mesafede oyun oynamalarını ve eğer herhangi birinde varsa koronavirüsün geçmesini önlemek için konulmuştur.

Yoksa bir annenin, babanın veya velinin, 12 yaş altındaki çocuğunu bir yerden bir yere götürmesine engel olmak için değil.

Ayrıca bu yasak tümüyle saçma sapan. Çünkü her yerde uygulanıyor.

12 yaş altı çocuklar toplu taşıma araçlarına binemiyor, alışveriş merkezlerine ve büyük marketlere giremiyor.

Düşünün evde yalnız bir kadın/ erkek, tek başına çocuğuyla yaşıyor veya eşi işte. Günlük alışverişini yapmak üzere yakınındaki bir alışveriş merkezindeki markete gidecek, yanında çocuğu var diye içeri sokulmuyor.

Olacak iş mi?

Ya da yazdığım örnekteki gibi çocuğuyla toplu taşıma araçlarına binemiyor.

Bu çok vahşi bir uygulamadır.

Genelgeyi hazırlayanlar bunu tekrar ele almalı ve bu tür yanlış uygulamaların önüne geçmelidir.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları