Can Ataklı; Okurlara önemli duyuru; geri adım atmadan mücadeleye devam
Okurlara önemli duyuru; geri adım atmadan mücadeleye devam
Seçim sonuçları herkes gibi benim için sürpriz oldu. Son birkaç güne girene kadar AKP’nin ciddi oy kaybı olacağını düşünüyordum, dün de belirttiğim gibi son bir iki gün ise AKP’de bir artış olabileceğini gözlediğimi belirtmiştim.
Tabii benim için önemli olan AKP’nin tıpkı 7 Haziran’da olduğu gibi tek başına iktidara gelememesi, 276’nın altında kalmasıydı.
Kurulduğu günden bu yana AKP iktidarı içime sinmedi.
Dünya görüşümüz, fikirlerimiz, ekonomik ve sosyal anlayışımız, demokrasi, hukuk, insan hakları, özgürlükler ve inançlar konusunda ayrılıklarımız var.
AKP iktidarının Türkiye’yi daha iyiye, daha uygar olmaya, eğitimde, bilimde, sanatta, demokrasi, hukuk, insan hakları ve en önemlisi özgürlükler konusunda geliştireceğine hiç inanmadım.
Çünkü AKP’yı kuran zihniyetin ne olduğunu biliyorum.
Ancak buna rağmen, halkın oylarını aldığı sürece iktidarda kalması da beni ruhen rahatsız etse de demokratik açıdan bir sorun yaratmadı.
Elbette bu süreçte AKP’yi sürekli eleştirdim.
Yanlışlarını, Türkiye’yi götürdüğü yolun çıkmaz olduğunu dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım.
Şimdi seçimler bitti.
AKP beklenmedik biçimde yüzde 49’un üzerinde oy alarak tekrar tek başına iktidar oldu.
Sonuç, devlet gücüyle yaratılan koşullar ne kadar etkili olursa olsun, bu parti adına bir başarıdır.
Demokrasi anlayışım ve siyasi ahlakım gereği kutlamanın da görevim olduğunu biliyorum.
Ancak, AKP’nin bu başarısı, eskisinden çok daha güçlü olarak tek başına iktidara gelmesi bu partinin zihniyetine, devleti yönetme biçimine, toplumun kötü yönde etkileyen tutum ve davranışlarına bundan sonra karşı çıkmayacağım, bunları eleştirmeyeceğim anlamına gelmez.
Bana uymayan bir zihniyetin yeniden iktidara gelmiş olması, içimde bir yenilmişlik, bezginlik, karamsarlık havası asla oluşturmadı.
Sadece üzüldüm, o kadar.
Okurlarımla paylaşmak istiyorum ki, sanki seçim hiç olmamış gibi gördüğüm bütün yanlışları eleştirmeye, Türkiye’nin daha aydınlık, daha gelişmiş, daha uygar bir ülke olması, demokrasi, hukuk, insan hakları, özgürlükler alanında daha ileri gitmesi için çalışmaya devam edeceğim.
Türkiye hepimizin.
Hepimiz üzerine düşen görev yerimizi yapmak zorundayız.
--FIKRA GİBİ--
Dolar 2.80 uzanmış
Seçimden hemen bir gün sonra zafer sarhoşu olan iktidar yandaşları “ekonominin de bir anda düzeldiğini” söylemeye başladılar.
Borsa patlamış, döviz ve altın fiyatları düşmüş.
Dolar 2.80 olmuş. Yandaş gazeteler “Dolar 2.80 uzandı” diye manşet atmışlar.
Güzel, elbette Türk parasının değer yitirmesi hiç birimiz in hoşuna gitmez.
Ama biraz da mantık gerekli.
Bugün 2.80 oldu diye sevinç naraları atılan dolar yine AKP döneminde 1.2’ye kadar gerilemişti.
Sonra yükselme başladı. 1.2’den 1.5’a çıktı. Sonra 1.8 oldu. Ki o 1.80 aslında gelmiş geçmiş en yüksek noktaydı.
Derken doların 2 lirayı aştığını gördük. “Vaaay tarihi rekor” dedik. 2.5 oldu. Sonra 2.8, 2.9 derken 3 lirayı da geçti.
Seçimin ertesi tekrar 2.8 olunca da bir sevin bir sevinç görmeyin gitsin.
Tabii o kadar unutkan bir millet haline getirildik ki, iktidar doları kendi eliyle getirdiği noktayı unutturup şimdiki duruma sevinmemizi sağlıyor.
--DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER—
Yine aynı şüphe; seçimde hile yapıldı mı?
Kasım seçimi bazı sloganların da pek etkisi kalmadığını gösterdi bize.
Örneğin, AKP muhalifi kesimler “oy kullanmayanların, tatile gidenlerin genellikle muhalif çevrelerden çıktığına” inanıyordu. Bu nedenle ısrarla “Oyunu kullan, oyunu kullanmazsan sonra şikâyet etme” sloganları ile adeta beyin yıkıyordu.
Sonuç ortada. Herkes oyunu kullandı. “Sandığa en çok CHP seçmeni gitmiyor” diyenler yanıldı. CHP oylarında hiç düşüş olmadı.
Buna karşın daha önceki seçimde AKP’lilerin sandığı gitmediği, sıkıyı görünce geri döndükleri anlaşıldı.
Bu seçimden sonra da “hile oldu mu?” tartışmaları var.
Özellikle sayımın yıldırım hızıyla yapılması ister istemez kafaları karıştırıyor.
Ancak bu dedikodularla, şüphelerle çözülecek bir sorun değil.
O halde basit bir çalışma yapmamız gerek.
Bu seçimlerde CHP, HDP, Oy ve Ötesi grubu sandıklara sahip çıktı. Hemen her sandığın ıslak imzalı tutanağı partilerin elinde var.
Bunların hepsi bir merkeze getirilir, toplaması yapılır. Çıkan sonuçla YSK tarafından açıklanan toplam sonuçlar karşılaştırılır, arada çok büyük farklar varsa hile olmuş demektir.
İşte o zaman partiler harekete geçer.
Diyelim ki bütün sandıkları toplamak zor.
Bu durumda şu yapılır; Örneğin CHP genel merkezi bütün il başkanlıklarından kendi seçim bölgelerindeki rastgele 20 sandığın kesin sonucunun gönderilmesini ister. Bu 1700 sandık eder. Yani toplam sandık sayısının binde biri.
Buradaki çıkan sonuç Türkiye sonucunun artı-eksi 2 hata ile binde biri demektir. Eğer çok büyük fark görülürse gereği yapılır.
2007’de benzer bir şüphe vardı. Yazılarımla partilere adeta yalvardım; “Her ilden 20’şer sandık sonucunu sayıp toplayın” dedim, dinlemediler.
Şimdi yapın bari ve milletin üzerindeki bu şüpheyi bitirin.
--KOMİK---
Doğan’ı anladım da Koza’nın düşüşünden size ne?
Yandaş medyanın dünkü “seçim zaferi” haberleri içinde “iftiharla” sunulan bir haber vardı.
Efendim AKP tekrar kazandıktan sonra borsa coşmuş, ama Doğan ve Koza İpek hisseleri düşmüş.
Çok sevinmişler.
İyi de burada komik bir durum var.
Birincisi ne olursa olsun borsada düşüşler kimseyi mutlu etmez, etmemeli. Çünkü hisselerin düşmesi demek birilerinin kaybetmesi demektir. Bu kaybeden de hisse sahibidir, siyasi görüşü ne olursa olsun vatandaştır.
Haydi diyelim ki Doğan Grubu’nun hisselerinin düşmesine “Onlar AKP’nin düşmesini istiyorlardı, kendileri düştüler” diye sevinen çıkarabilir. Sonuçta bu durumdan Doğan grubu da ciddi zarar görüyor.
Peki, Koza İpek kâğıtlarının çakılması niye o kadar sevindiler ki?
Çünkü bu şirketler artık Akın İpek’in değil. Devlet borcunu tahsil etmek için şirketlere el koydu. Yani hisseler düşmek yerine yükseldikçe devletin alacağını tahsil etmesi daha kolaylaşacak.
--ANALİZ---
Gül beklentisi içinde olanlar da hayal kırıklığına uğradı
Seçimlerden önce ortaya atılan “5. Parti” sözlerinin hedefi aslında AKP’nin parçalanmasıydı.
Beklenti şuydu; AKP seçimlerden yine tek başına iktidar olarak çıkamayacak, muhalefet kendi arasında bir koalisyon kuramayacak, saray ise içinde AKP olsa bile bir koalisyona izin vermeyecek, ülkeyi tekrar seçime zorlayacak, bu da AKP’de bir çatlamaya neden olacak.
Bu görüşü ben de savunuyordum. Çünkü nasıl 7 Haziran’dan önce “AKP tek başına iktidar olamazsa, saray siyaseti kilitler, kasımda yeniden seçime gideriz” dediysem, bu seçimlerden sonra da benzer bir sonucun çıkabileceğini, ancak bu kez seçime gitmenin çok zor olacağını, bu nedenle AKP’de bir çatlama yaşanmasının sürpriz karşılanmaması gerektiğini anlatmaya çalıştım.
Diğerlerinden farkım şuydu; Pekçok kişi AKP’de alternatif olarak Gül-Arınç ikilisini görüyordu.
Her iki siyasetçiyi de yıllardır izliyorum. Özellikle Abdullah Gül’ün böyle bir siyasi cesareti bence yok.
Bu nedenle yeni bir parti kurma ihtimali olduğunu görmüyorum.
Gül olsa olsa tepeden inme AKP’nin tekrar başına oturmak için hevesli olur ve bir plan yapabilir.
Ancak hem AKP içinde hem de iş dünyasında böyle bir beklenti vardı. Seçim sonucu Gül’ü bekleyenlerde de ciddi bir hayal kırıklığı yarattı.
Can Ataklı - Korkusuz