Can Ataklı; Kimse komplo teorilerine sığınarak 'karanlık ellerden' söz etmesin.
Paris’teki mizah dergisi Charlie Hedbo’ya yapılan kanlı baskın Fransa’nın 11 Eylül’ü olarak nitelendiriliyor.
Bu saldırı hiç kuşkusuz Avrupa’da çok büyük yankı yaratacak ve ciddi biçimde yükselen ırkçı akımları ve özellikle “anti İslam” propagandayı geliştirecektir.
Çok değil daha bir iki gün önce Avrupa’nın pek çok kentinde ırkçılığa ve islamofobiye karşı düzenlenen gösteriler, Köln Katedrali’nin eyleme bütün ışıklarını kapatarak katılması, son saldırı ile bir anda anlamsız hale geldi.
Paris saldırısıyla daha da yükselecek olan ırkçılık ve anti İslam akımlar, tamamen insani duygularla hareket eden demokrasi ve insan haklarına sahip çıkan milyonları da etkileyecektir.
Kısa bir süre sonra ırkçılık ve islamofobiye karşı çıkan dev kitlelerde bile çözülme olması, kitlelerin İslam karşıtı olmasa bile nötr hale gelmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Paris saldırısı Türkiye’de de tepki gördü. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidar ve muhalefet temsilcileri ard arda kınama açıklamaları yaptılar.
Sırası gelmişken bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Kınama “ayıplama” anlamındadır.
Öyle sanıyorum ki pek çok kişi kelimenin anlamını tam bilmeden “kınıyoruz” açıklamaları yapmakta bir sakınca görmüyorlar.
Oysa Paris’te yaşanan katliam için “kınıyoruz” tanımı çok hafif kalmanın da ötesinde anlamsızdır.
Ortada kınanacak yani ayıplanacak bir durum değil lanetlenecek vahşi bir saldırı vardır.
Dünya Paris olayını uzun süre tartışacaktır.
Burada Türkiye’yi de ilgilendiren çok önemli noktalar var.
Önümüzdeki günlerde Paris saldırısı ile Türkiye’nin ilişkilendirilmesi, bu olmasa bile Türkiye’yi rahatsız edebilecek gelişmeler olacaktır.
Kimse komplo teorilerine sığınarak “karanlık ellerden” söz etmesin. Ya da “Bunlar karışık işler, Avrupa’da anti İslam akımı güçlendirmek isteyenlerin oyunudur bu” da demesin.
Öyle olsa bile Avrupa ülkelerinin kamuoylarını aksi yönde etkilemek çok zordur.
Çünkü Avrupalılar da, Amerikalılar da daha doğrusu dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan milyonlarca kişi radikal İslamcı teröristlerin kafa kesmesini, başa ateş edilmesini, üzerine benzin dökülen insanların diri diri yakılmasını canlı yayınlarda defalarca izledi bugüne kadar.
Sonuçta küçücük grupların marifeti olsa bile milyarlarca insanın zihninde vahşi terörle İslam aynı anda anılır hale geldi.
Böyle düşünmek için ille başka dinlerden olmak da gerekmiyor.
Türkiye dahil pek çok Müslüman ülkede milyonlarca insanın zihninde de bu var.
Bizim Müslüman olmayanlardan farkımız İslamla bu tür vahşetin bir araya gelemeyeceğini bilmemiz.
Müslüman olmayan dünyada “İslam bu değil, her müslümanı terörist olarak varsayamazsınız” söylemine karşı “haklısınız, elbette bütün Müslümanlar terörist değil, ama bütün teröristler Müslüman” cevabını veriyorlar.
İşte acı gerçek bu.
Son 30 yılın terör bilançosuna bir bakın.
Neredeyse tüm kanlı terörist eylemlerin baş aktörleri önünde “Müslüman” kimliği olan örgütler var.
Yani son 30 yılın bütün teröristleri ne yazık ki Müslüman.
İşte Türkiye’nin sıkıntısı bu noktada ortaya çıkıyor.
AKP iktidarının “Esad’ı gönderme” takıntısı yüzünden uyguladığı yanlış politikalar bölgedeki terörist eylemlerin de artmasına neden oldu.
Bundan tam iki yıl önce Vatan Gazetesi’nde köşe yazarken 10 bin El Kaide militanının Türkiye’ye getirildiğini yazmıştım.
O tarihlerde hiçbir yalanlama yapılmadı bu habere.
Geçen günler içinde taşımanın çeşitli yollardan yapıldığı hatta sırf bu amaçla Pakistan’a Türk Hava Yolları’nın özel sefer yaptığı bile ortaya çıktı.
Suriye’deki iç savaşta Esad güçlerine karşı kullanılmak için getirilen bu militanlar güney illerimizde konuşlandırıldı.
Bunlara yatacak yer verildi, eylem için Suriye sınırını geçmeleri sağlandı, eylemden sonra tekrar Türkiye’ye dönmelerine göz yumuldu.
Yaralıları tedavi edildi.
Askeri eğitimden geçirildiler, silah ve mühimmatla da desteklendiler.
İki yıl önce 10 bin olarak bilinen militan sayısının bugün kaç binlere ulaştığı bilinmiyor.
İlk başlarda taşın altına elini koymak istemeyen ve Esad’ın başına bu belayı sararak işi halledebileceklerini düşünen batılı güçler Türkiye’nin bu girişimlerine ses çıkarmadılar hatta destek bile verdiler.
Ancak beklenen olmadı. Esad düzenlenen bütün komplolara, radikal İslamcı teröre rağmen yıkılamadı.
Bölgede Rusya’nın de söz sahibi olması, ayrıca Çin ve İran’ın da Esad’tan yana tavır koyması Amerika ve batılı güçleri geriletti, politikaların yeniden gözden geçirmelerine neden oldu.
Bütün bu gelişmeler sırasında bir tek Türkiye ilk günkü yanlışını inatla sürdürdü.
Daha önce batılı ülkelerle koordineli biçimde sağlanan yardımlar, özellikle silah ve mühimmat sevkıyatı artırıldı, Işid, El Nusra gibi örgütlere hayal bile edemeyecekleri geniş bir alan açıldı.
O andan itibaren batının Türkiye’ye bakışı da değişti.
Amerikalı İngiliz gazetecilerin kafalarının canlı yayınlarda kesilmesi batıda korku ve endişe yarattı.
Batı medyası İslamcı terörün destekçileri arasında Türkiye’yi de saymaya başladı.
Paris katliamı batının Türkiye’ye bu açıdan bakışını daha da ateşleyecektir.
Öyle sanıyorum ki Paris saldırısı iktidarda derin bir endişe ve hatta panik yaratmıştır.
Çünkü bu işin ucunun eninde sonunda Türkiye’ye sıçrayacağını kendileri de biliyorlar.
Şurası bir gerçek ki, iktidar terör eylemleriyle asla direk bağlantı içinde değildir ve olamaz, buna karşı bu vahşi eylemleri gerçekleştiren radikal örgütlerle manevi bağlarının olduğu da kesindir.
Ayrıca terör eylemleri ile bağlantı içinde olmasak bile Esad’ı devirmek uğruna bu radikal örgütlere sağlanan destek sonuçta Türkiye’yi terör eylemlerinin bir parçası haline de getirir.
Şunu da unutmamak gerek.
Türkiye bir NATO ülkesi.
Avrupa Birliği’ne girmek için çabalayan bir ülke.
AKP iktidarına kadar Batılı yaşam biçimini kendine hedef seçmiş, tüm Müslüman ülkeler içindeki tek demokratik ve laik devlet özelliği taşıyan ülkeydik.
AKP iktidarı görünüşte bu tabloyu değiştirmemiş olmakla birlikte zihnen laik demokratik sistemin tamamen dışına çıkmış durumda.
Bu da NATO müttefiki olduğumuz güçleri tedirginliğe iten çok güçlü bir faktördür.
Paris katliamında dolaylı da olsa Türkiye bağlantısının ortaya çıkması bu iktidarın çok ciddi bir sıkıntıya gireceğinin habercisi olacaktır.
Can Ataklı