Can Ataklı; AKP ve AKP’yi yöneten saray seçime kadar HDP’yi baraj altında bırakacak yöntemler üzerine çalışacaktır.
7 Haziran seçimleri çare olmadı.
Nedeni çok açık.
AKP tek başına iktidarını koruyamadı.
Oluşan yeni parlamento aritmetiği AKP’ye karşı bir koalisyon çıkaramadı ama saraydaki kişinin bununla teselli bulması mümkün değil.
Çünkü her ne kadar 292 milletvekiline sahip üç parti bir araya gelemese de, kritik bir anda ortaya konulacak 276 imza saraydakinin sonu olabilir.
AKP-CHP koalisyonu ile bunun giderileceğine ya da erteleneceğine inananlar vardı, ancak bu da saraydaki için garanti olamazdı.
Nitekim tam tahmin ettiğim gibi oldu; saraydaki bütün koalisyon olasılıklarının önünü tıkayarak ülkeyi yeniden seçime taşıdı.
Şimdi 1 Kasım’da yine sandık başındayız. İktidar, saraydakinin güdümünde tek hedefe kilitlenmiş durumda.
Tek başına iktidar. Bu olmazsa olmazı AKP’nin ve sarayın.
AKP’nin tek başına iktidarı yeniden kapması için iki olasılık var.
Birincisi oylarını ciddi biçimde artırmak ve HDP barajı geçse bile 276 sayısına ulaşmak.
İkincisi HDP’nin baraj altında kalması.
AKP’nin aklı ve mantığı elbette ikinci olasılık üzerinde yoğunlaşıyor.
Oyları ciddi biçimde artırmak ve her şeye rağmen tek başına iktidar sayısını yakalamak olanaksız değil, buna karşın zor ve zahmetli.
Oysa HDP’nin baraj altında kalması kolay yol.
HDP baraj altında kalırsa, oyları düşse bile AKP’yi tek başına iktidar yapıyor.
Hatta öyle ki, AKP ile CHP eşit oy alsalar, buna karşı HDP barajı geçemezse, AKP tek başına iktidar oluyor.
AKP ve AKP’yi yöneten saray seçime kadar HDP’yi baraj altında bırakacak yöntemler üzerine çalışacaktır.
Bir anda terörün nasıl başladığını, AKP’nin çözüm sürecini askıya almasını, topyekün HDP’ye yönelik bir saldırının başlatılmasını yeniden yazmak istemiyorum, daha önce sizlerle paylaşmıştım zaten.
Artan terör olaylarını protesto etmek amacıyla düzenlenen çok büyük miting bile biliyorsunuz AKP’nin seçim startı niteliğinde olmuştu ve saraydaki de başbakanlığa koyduğu kişi de kitleden “HDP’yi baraj altında bırakmasını” istemişti.
Yani bu şu demek ki; AKP bu seçimlere kadar ne siyasi ahlaka, ne yasalara, ne anayasaya, ne özgürlüklere aldırmadan sadece ve sadece tekrar iktidar sayısına ulaşmak için her yolu deneyecektir.
Buna bel altı vuruşlar da dahil.
İşte son örnek; Besmeleli seçim marşının “dini değer ve kavramların siyasete alet edilemeyeceği” kuralı gereği yasaklanmasını bile “CHP besmeleyi yasaklattı” propagandasına çevirdiler hiç utanmadan sıkılmadan.
Bu koşullar altında 1 Kasım’dan sonra parlamento aritmetiği değişir mi?
AKP tekrar 276’yı geçer mi?
Böyle olursa AKP açısından sorun yok. Yola devam ederler. Ancak şurası da bir gerçek ki, bunca yaşanandan sonra küçük bir farkla çoğunluğu yakalamış olmak AKP iktidarının güçlü biçimde yürümesine engel olacaktır. En küçük bir sarsıntıda sorun çıkması büyük olasılıktır, burası ayrı konu.
Sorun, AKP’nin 276’yı yakalayamamasıdır.
O zaman ne olacaktır?
Herkesin beklediği gibi AKP-CHP koalisyonu kurulacak mıdır?
Onu sayısal sonuçlar belirleyecektir.
Kişisel tahminim şu; AKP 7 haziranda aldığı 258’in üzerine çıkarsa kimse bir koalisyon beklemesin.
Saraydaki buna asla izin vermez ve AKP’yi azınlık hükümetine zorlar.
Çünkü, 7 hazirandan bu yana yaşadıklarımız AKP’nin bir azınlık hükümetiyle yola devem etmesini sağlayacak bir güç kazandırdı.
AKP hiç hak etmediği halde meclis başkanlığını aldı. Saraydaki, hükümeti kurma görevini başka kimseye vermedi. Buna tepkiler son derece cılız kaldı ve diğer üç parti de seçime gitme kaderine razı oldu.
Bunun ötesinde AKP seçim hükümetini de tek başına kurdu. Göstermelik olarak alınan iki HDP milletvekili hiçbir işe imza bile atamadan dışlandı.
Yani AKP karşısındaki blokun ciddi bir gücü olmadığını gördü ve yeni stratejisini buna göre kurguladı.
O halde saraydaki “gidebildiği kadar gitsin” mantığı ile önceliği AKP azınlık hükümetine verecektir.
Kimse bu süreçte CHP’ye veya başka bir partiye hükümeti kurma görevi verileceği hayaline kapılmasın.
İddia ediyorum. Böyle bir şey asla olmayacak.
Tabii bu görüşüm AKP’nin 258’i aşması halinde geçerlidir.
Buna karşı, saray, 258’in biraz altında kalınması halinde de benzer bir oyunu sahneye koymak isteyecektir.
AKP’nin oylarının 250’nin altında olması halinde ise durum farklı olur.
İşte o zaman sarayın iktidardan gitmemek için neleri göze alabileceğini, hangi tertiplere girebileceğini hep birlikte göreceğiz.
Bu konuda bir tahmin yapmak çok zor.
Çünkü saraydaki iktidara o kadar yapışmış durumda ve gitmesinin sonu olacağının bilincinde ki, ne yapabileceğini tahmin etmek bile insanın beynini zorluyor.
Her şeyi yapabilir.
Aklımıza gelen gelmeyen her şeyi.
Kısacası, AKP’nin yeniden tek başına iktidar olmaması halinde ilkbaharda bir seçime hazırlanmak kimseye sürpriz olmasın.
“Üst üste üç seçim olur mu?” demeyin.
Bal gibi olur. Başka ülkelerde oldu. Bizde de “Saraydaki ya rahat edene ya da gidene kadar seçim” olabilir.
Son olarak şunu da belirtmek isterim.
AKP’nin tek başına iktidar olmaması halinde ülkeyi yeni bir seçime zorlaması CHP ve MHP’yi de zora sokacaktır ki, saraydaki bunun da hesabını yapmaktadır.
CHP erken seçim nedeniyle Kurultay’ını erteledi.
1 Kasım’da CHP oylarını yükseltir, AKP’de dramatik bir düşüş olur ve bir CHP-AKP hükümeti kurulursa Kılıçdaroğlu ve ekibi hem rahatlayacak hem de güçlenecektir. İktidarda gidilecek bir Kurultay’da Kılıçdaroğlu ve ekibinin çok uzun yıllar yıkılmaz bir kale kuracak kadar güçleneceklerini söylemek yanlış olmaz.
Oysa, CHP oylarında ciddi bir artış olmaz, HDP barajı geçer ve AKP 7 haziranda aldığı sonuca yakın bir oy alırsa, bir koalisyon olmayacağı için CHP çok karışacaktır.
Seçimden sonra yapılacak Kurultay’da genel başkan ve ekibinden hesap sorulabileceği gibi kendisinin ve ekibinin değiştirilmesi bile gündeme gelebilir.
Aynı şekilde MHP’de de büyük tartışma yaşanacaktır. Her ne kadar MHP kongresini yapmış olsa da oyların fazla artmaması halinde genel başkanın çevresi kuşatılacaktır.
Her iki partide yaşanacak huzursuzluğun AKP’ye yarayacağı ortadadır.
AKP bahardaki bir seçime bu nedenle daha rahat gidecektir.
Can Ataklı