Can Ataklı; Çünkü; 7 Haziran seçimleri teknik olarak AKP’nin 13 yıllık tek başına iktidar sürecine son verdi. Artık AKP dilediği gibi kanun çıkaracak durumda değil.
Türkiye çok önemli günler yaşıyor.
Hükümet yok.
Meclis tatilde.
Terör ülkeyi kana buluyor.
Ekonomik göstergelerin okları aşağı doğru dönmüş durumda.
Belki siyasete gazeteci gözlüğü ile baktığım içindir; Meclis’in nasıl olup da tatile girdiğine akıl erdiremiyorum.
550 milletvekili Meclis’e geldi, yemin etti, aşağı yukarı 60 bin lirayı geçen üç aylık maaşlarını aldılar ve tatile çıktılar.
Meclis resmen 1 Ekim’e kadar kapalı.
Ancak bir koalisyon hükümeti kurulursa olağanüstü toplanacak, hükümet programını dinleyip oyladıktan sonra tekrar tatile çıkacak.
Meclis’in tatilde olmasına neden akıl erdiremiyorum?
Çünkü; 7 Haziran seçimleri teknik olarak AKP’nin 13 yıllık tek başına iktidar sürecine son verdi.
Artık AKP dilediği gibi kanun çıkaracak durumda değil.
Gece yarısı Meclis baskınlarıyla torba yasalar içine sıkıştırılmış, Türkiye’nin kaderini değiştirecek yasaları çıkarma gücü elinde değil.
Meclis’teki aritmetik üstünlüğüne güvenerek yolsuzlukların, hırsızlıkların üstünü örtme kabiliyeti de yok.
İktidarın karşısında bir koalisyon oluşturamayan ama seçmenlerine hırsızlıkların, yolsuzlukların hesabının sorulması, demokratik olmayan yasaların değiştirilmesi sözünü vererek oy toplayan diğer üç parti için altın tepsi içinde sunulmuş bir ortam mevcut.
Hükümet henüz kurulmamış olabilir.
Koalisyon çalışmaları sürebilir.
Saraydaki zat binbir numara ile ülkeyi tekrar seçimlere götürebilmek için çaba harcayabilir.
Ama bunların hiçbiri Meclis’in çalışmasına, yolsuzlukların hesabını sormaya başlamasına, başta “makul şüphe” yasası olmak üzere demokrasi ve hukuk dışı yasaları düzeltmesine engel değil.
Tam tersine, koalisyon görüşmelerine “Cumhurbaşkanının yürütmeye müdahalesiydi” veya “yolsuzluklarla ortak mücadeleydi” gibi kırmızı çizgileri koymaya hiç gerek duymadan, Meclis’in asli görevini yürütmesi sağlanabilir.
Örneğin 17-25 aralık yolsuzluk iddialarının soruşturmaya açılması, koalisyon çalışmalarının da önünü açar.
Çünkü Meclis her şeyden bağımsız olarak yasama ve denetleme faaliyetlerini sürdüreceği için örneğin CHP-AKP görüşmesinde bu konular hiç ele alınmayacaktır.
AKP “Cumhurbaşkanını pazarlık konusu yapmayız” diyemeyecektir. Meclis kendi işini yaparken hükümet kurma çalışmaları da ayrı biçimde yürütülecektir.
Ancak nedense ne CHP, ne MHP ne de HDP bunları hiç düşünmeden AKP’li Meclis Başkanı’ndan gelen “Meclis’i tatil etme önerisine” aynen katıldılar.
Örneğin bu Meclis koalisyon çalışmaları sürerken diğer yandan yüzde 10 barajının düşürülmesine yönelik anayasa değişikliği ile “Seçimle ilgili yasalar bir yıl geçmeden uygulanamaz” maddesinin geçici iptalini sağlayabilirdi.
Şimdi düşünün, koalisyon çalışmalarından bir sonuç alınamazsa ve saraydaki zat “Meclis’i feshederek üç ay içinde seçim kararı” alırsa ne olacak?
Meclis feshedileceği için baraj kaldırılmayacak.
Erken ya da tekrar seçimlere yine yüzde 10 barajı ile gidilecek.
Ayrıca yine Meclis hiç ortada kalmayacağı için, muhalefet sayısal üstünlüğü olduğu halde yolsuzlukların hesabının sorulmasını sağlayamayacak, hukuk dışı yasaların düzeltilmesinin yolunu açamayacak.
Seçimlere AKP’li bir Cumhurbaşkanı, AKP’li bir Meclis Başkanı, AKP’li bir Başbakan, çoğunluğu AKP’li bir hükümet, AKP’li valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri, AKP’li MİT müsteşarı ve AKP’li bürokratlarla gidilecek.
Meclis açıkken bile anayasayı, yasaları, hukuku, demokrasiyi ve teamülleri askıya alan saraydaki zatın ve AKP’nin Meclis olmadığında daha neler yapabileceğini hayal edin.
AKP karşısında sayısal üstünlüğü olan üç partinin, hiç zaman kaybetmeden “Meclis tatilini bitirecek” adım atması, denetim görevini yerine getirmesi, yasama faaliyetlerine yeni bir hükümet kurulmamış bile olsa derhal başlaması gerekir.
Suruç’taki hain saldırı partilerin aklını başına getirmelidir.
Meclis’teki sayısal üstünlük artık üç partinin aklına gelmeli ve seçmene karşı sorumlulukların gereği yapılmalıdır.
Aksi taktirde, ortaya çıkan kaos durumundan sadece ve sadece AKP’nin yararlanacağı ve yapılacak bir erken/tekrar seçimde yine tek başına iktidarı yakalayacağı gerçeği görülmelidir.
Bundan sonraki yazımda, “henüz kaçmamış olan” fırsatın tekrar değerlendirilmesi gerektiğini yazmaya çalışacağım.
Can Ataklı