Can Ataklı; 60 gün sonra mı, 90 gün sonra mı, yoksa Meclis’in alacağı seçim kararı ile belirlenecek bir başka tarih mi?
Beklenen oldu.
AKP-CHP koalisyonunun kurulamayacağı anlaşıldı.
Biliyorduk böyle olacağına bilmesine ama resmi açıklama yapılana kadar her türlü olasılık geçerli olabilirdi.
Başbakan Davutoğlu koalisyonun kurulamayacağını açıkladıktan sonra “Bundan sonra tek olasılığın” kaldığını söyledi. “Erken seçim.”
Evet seçime gidiyoruz ama Türkiye’de ilk kez yapılacak böyle bir seçime giderken çok sancı çekileceği de kesin.
Öncelikle “erken” seçim ama ne zaman.
60 gün sonra mı, 90 gün sonra mı, yoksa Meclis’in alacağı seçim kararı ile belirlenecek bir başka tarih mi?
Daha önceki yazılarımı okuyanlar hatırlayacaktır.
AKP’nin MHP’yi “seçim kararını meclis alsın, 2016 baharında seçim yapalım, bu arada bütçe de geçeceği için hazine yardımları için de kaynak bulunur” diye etkilemeye çalıştığını belirtmiştim.
Tabii bunun temel koşulu seçime bir AKP hükümeti ile gidilmesi.
Saraydaki zatın hükümette bir ortağa tahammülü yok.
MHP bu teşvike cevap verecek mi?
Şu anda meçhul. Ancak MHP’nin ne zaman ne yapacağı da hiç belli olmuyor. O da ayrı bir gerçek.
Ben yine kendi tahminlerimi yazmak istiyorum.
Daha önce, hatta seçimden önce defalarca söylediğim ve yazdığım gibi seçimin bu yıl içinde yapılacağına inanıyorum.
Kasım ayı gibi görünmesine rağmen saraydaki zatın alacağı kararla ekimin ikinci yarısında da seçim yapılabilir.
Öyle sanıyorum ki saraydaki zat seçimin uzamasını istemeyecektir. Saraydaki zata göre PKK’ya yönelik operasyonlar, PKK’nın hemen her kesimde nefret ve öfke yaratan eylemleri, AKP’nin dinci kanadında uyanan milliyetçi duygular, AKP’ye oy olarak dönecek.
Nitekim saraya bağlı yazarlar ve televizyon yorumcuları günlerdir “şehit sayısını” baz alarak AKP’nin yükselen oylarını tartışıp duruyorlar.
O halde saraydaki zatın planına göre seçimin çok çabuk hatta mümkünse hemen yapılması gerekiyor.
Aslına bakarsanız, öyle fırtınalı günler yaşıyoruz ki, çok hızlı yapılacak bir seçim CHP’nin de işine yarayacaktır.
CHP, Genel Başkanı’nın sakinliği ile “koalisyonda masayı deviren taraf CHP olmadı, AKP’nin zaten koalisyona gönlü de yoktu, ayrıca saraya rağmen bunu yapabilecek cesareti de bulamadılar” algısının toplumun önemli kesiminde oluşmasını sağladı.
Buna karşın seçimle beraber CHP’nin iç sorunları da baş gösterecek.
Birincisi CHP bu yıl içinde Kurultay’ını yapmak zorunda.
Bu yasal zorunluluk.
CHP Kurultay’ı kasımda.
Öyle ki Kurultay seçim haftasına bile denk gelebilir.
Seçimden önce yapılacak bir Kurultay’ın ayrı dert, seçimden sonra yapılacak bir Kurultay’ın ise ayrı dert olduğu herhalde siyasetle ilgilenen herkesin fark ettiği bir olgudur.
CHP’nin seçime giderken asıl sorunu adayların belirlenmesinde yaşanacak.
Ankara’daki CHP kulislerinden aldığım bilgiye göre, eğer seçimler 60 gün sonra olacaksa, Yüksek Seçim Kurulu’nun izni alınarak aday sıralamaları Genel Merkez’den yapılabilecek.
Yok eğer seçimler 90 gün sonraya kalırsa, o zaman CHP kendi tüzüğü gereği önseçim yapmak zorunda.
Üstelik bu kez önseçimlere Genel Merkez yönetiminde bununlar dahil herkes girecek.
7 Haziran seçimlerinde, Genel Başkan’ın önseçime girmesine rağmen kontenjandan gelip listelere oturan Genel Başkan Yardımcıları da ön seçimde ter dökecekler.
Kontenjandan giren herkesin önseçime girecek olması ister istemez eski listeleri altüst edecektir.
Bu arada başta İstanbul olmak üzere bazı illerde yapılacak ön seçimlerden sonra yayılan dedikoduların, erken seçim için yapılacak yarışta çok ciddi bir tartışmaya neden olacağı da açıktır.
Listeler konusunda AKP ve MHP’nin ve hatta MHP’nin rahat olduğunu düşünüyorum.
AKP beklediği oyu alamadığı yerlerde ufak tefek değişiklikler yapabilir.
MHP’de şu ana kadar aykırı tek ses çıkmadığına göre adaylar büyük oranda yine aynı olur.
HDP’de ise sürprizler yaşanabilir.
Sonuç olarak, seçimden iki ayı aşkın süre geçti. Ancak bu süreçte yükselen terör dışında siyasi hiçbir tartışma, çekişme, kavga yaşanmadı. Olmayacak koalisyon görüşmeleri çok sakin geçti.
Oysa şimdi durum çok farklı.
O nezaket günleri, tartışmasız toplantılar geride kalacak.
Bana göre bu yeni sürecin en flaş konusu, seçime nasıl bir hükümetle gidileceğidir.
Eğer saraydaki kişi anayasal yetkilerini kullanır da seçim kararı alırsa, Meclis’teki tüm partiler son seçimde aldıkları oy oranına göre seçim hükümetine bakan verecekler.
MHP böyle bir hükümete katılmayacağını açıkladı. (Ama MHP bu, son anda yine AKP’nin işine yarayacak bir şey yapabilir tabii.)
Bu durumda seçim hükümeti AKP-CHP ve HDP’den oluşacak.
İkinci aşama; anayasada da tanımı olmayan bir konu.
Tamam ortak hükümet kurulacak ama bakanlıklar nasıl paylaşılacak?
Hele HDP’nin de gireceği bir hükümette kim hangi bakanlığı alacak?
Bunu çözebilecek biri varsa “beri gelsin” derim.
O halde son tahminime geleyim; saraydaki zatın ne hükümeti olursa olsun, içinde başka partilerden de bakan olan hiçbir bir hükümete tahammülü olamaz.
Bu durumda, artık alıştığımız anayasa ihlallerinden birini daha yaşayacağız.
Saraydaki kişi, bir yolunu bulup seçime kadar AKP hükümetinin hatta şu anda istifa etmiş mevcut hükümetin gitmesini sağlayacaktır.
Nasıl olsa anayasa ihlallerine karşı “dur” diyebilecek bir güç yok.
Can Ataklı