Can Ataklı; Cumhuriyetin 92’nci kuruluş yıldönümünü kutladığımız sıradaki Cumhuriyet Valileri’nin, Emniyet Müdürleri’nin, Jandarma Komutanları’nın hali bu.
Trabzonspor’un Gaziantepspor’la maçı var.
Maç 2-2 bitmiş.
Her maçta görülebileceği gibi takımlardan biri hakemin kararlarından hiç hoşnut değil.
Bu maçta şikâyetçi takım Trabzon.
Bir penaltının verilmediğini, pek çok pozisyonda hakemin aleyhlerine düdük çaldığını ileri sürüyorlar.
Normal. İlk kez yaşamıyoruz bunu.
Takımın Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu maç sırasında İstanbul’da.
Maçtaki diğer yöneticiler kendisine maç sonucunu ve “hakem faciasını” telefonla aktarıyorlar.
Başkan çok öfkeleniyor, “Ben uçağa doğru gidiyorum, ben gelene kadar hakemleri bırakmayın, onlarla bir konuşmak istiyorum” talimatı veriyor.
Emri alan Trabzon yöneticileri hakem odasının önünde etten duvar örüyor, hakemleri dışarı bırakmıyor.
Tam bir rehin alma olayı yani.
Dışarıda binlerce Trabzonlu fanatik birikmiş “Hakemi bize verin” diye bağırışıyor.
Muhtemelen Trabzon’a vali diye konmuş biri yanında yine Emniyet Müdürü sıfatlı bir başka biri ile maçı izlemiştir. Anadolu klüplerinin maçlarında böyle oluyor çünkü.
Ayrıca Jandarma Komutanı da maçtadır.
Bunun ötesinde soyunma odalarının olduğu bölge her maçta polis kontrolü altındadır.
Ama buna rağmen, ancak Ortaçağ’da görülebilecek bir uygulama ile 4 hakem saatlerce rehin tutuluyor.
Ne vali, ne Emniyet Müdürü, ne Jandarma Komutanı ne Asayiş Müdürü kılını bile kıpırdatmıyor.
Adamlar haklı, nasıl kıpırdatsınlar ki, rehin alma talimatını veren saraydakinin “has” adamı.
Cumhuriyetin 92’nci kuruluş yıldönümünü kutladığımız sıradaki Cumhuriyet Valileri’nin, Emniyet Müdürleri’nin, Jandarma Komutanları’nın hali bu.
Neyse ki, her derde deva bir Cumhurbaşkanı var.
İş başa düşüyor ve Hacıosmanoğlu’nu arıyor.
Trabzon Başkanı da “Çok hatırlı biri arayınca” rehineleri serbest bırakıyor.
Bu satırları yazarken ülkeyi bu hale getirenlerden çok utandım.
Ama onlar utanmıyorlar.
--KAFAMI BOZAN ŞEYLER---
Yandaş yalakalığı bile solladılar
Trabzon Başkanı telefon talimatı ile 4 hakemi rehin aldırtmış. Hakemler her an öldürülecekleri korkusu içinde saatler geçiriyor.
Sonunda saraydaki araya giriyor, hakemler yüzlerce Trabzonlu fanatik taraftarın “ana avrat” küfürleri arasında stattan çıkıp canlarını kurtarıyor.
Böyle bir skandal dünyanın her ülkesinde önemli haberdir.
Ancak işin içinde saraydaki zat olunca durum değişiyor.
Yandaş yalaka medya, kendini de aşarak bu olayı ya hiç görmemiş ya da bundan da “Cumhurbaşkanlığına yağcılık yalakalık” çıkartmış.
Örneğin Sabah gazetesi diyor ki “Krizi bitirdi.”
Neymiş diye haberi okuyorsunuz. Trabzon Gaziantep maçında büyük hatalara imza atan hakem ve yardımcıları stattan 4 saat sonra çıkabilmiş, sorunu Cumhurbaşkanı çözmüş.
Bir şey yokmuş da “hakemler dışarı çıkamamış” o kadar.
Erdoğan Trabzon Başkanı’nı aramış da “olası büyük bir krizi önlemiş” ve hakemler “sağ salim” çıkabilmiş.
Yaşananlar gayet normal. Bu yalakalara göre.
Pes yani.
Yeni Şafak ise saraydakini “kahraman” ilan etmiş.
“Erdoğan kurtardı” diyor Yeni Şafak.
Star biraz daha insaflı. O hiç olmazsa “skandal” başlığını kullanmış.
Ethem Sancak diğer yalaka gazeteleri görünce çok korkmuştur herhalde. Spor yönetimi fırçayı yemiştir dün.
Kayyum’un el koyduğu Bugün ve Millet Gazeteleri’nde ise haber hiç yok.
Haberi koymayınca olmamış sayıyorlar besbelli. Öyle ya sarayın “has” adamını üzmemek gerek.
Bu arada bir son not: Trabzon Başkanı canlı yayında “Beni Cumhurbaşkanı aradı, ben de serbest bıraktırdım” dediği halde dün “Beni cumhurbaşkanı aramadı” demiş.
Aradı aramadı bilemem, kendi beyanları.
Ama deyin ki aramadı; yandaş yalakalar yalan haber yapmış oluyor bu durumda.
---BUNU YAZMAK GEREK—
Kayyum yayına değil paraya el koyabilir
Tam 11 yıl önce başıma geldiğinde de aynı sorunu yaşamıştık.
Hesapta TSMF “Uzan’ın borçlarını tahsil etmek için bütün şirketlere el koymuştu.”
Oysa el konulan şirketlerin arasında yer alan gazete, televizyon, dergi ve radyoların yayın politikaları da değiştirilmişti.
O zaman da dilimde tüy bitmişti. “Uzan’dan alacağınız için hukuku uygulayın. Yayın organlarını hükümetin borazanı haline getiremezsiniz” demiştim.
O sırada, bugün de “iri” gazetecilik yapanların hiçbiri bu sese kulak vermemişti.
Ne gariptir ki, 11 yıl önce kayyum eliyle el konulan medya organlarını hükümet borazanı haline getirenlerin başına aynı şey geldi.
Ben de yine aynı şeyi söylüyorum.
Kayyum parayı kontrol etmek için yönetime el koyar. Gazete ve televizyonların yayın politikasına karışamaz.
Sonuçta o medya organları da ticari bir kuruluştur. Para kazanmasını yayın politikasına borçludur.
Lastik fabrikasına el koyduğunuzda değişen bir şey olmaz. Aynı lastiği her zaman alanlar yine alır. Buzdolabı da öyle, gömlek fabrikası da.
Ama gazeteyi alanlar, tv’leri izleyenler onları yayın politikaları nedeniyle tercih ederler.
Yani politikayı değiştirirseniz ticari olarak zarar edersiniz.
Bunun çaresi o yayın organlarını ya tamamen kapatmak ya da bir meslek örgütünün yönetimine devrederek çok hızlı biçimde satmaktır.
--MERAK ETTİKLERİM—
Melih Gökçek ekranlara para verip mi çıkıyor?
Gökçek Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı.
Ancak ekranlarda en çok görünen bir yerel yönetici.
İyi de yerel yönetimle veya Ankara ile ilgili çok az görüş beyan ediyor.
Gökçek Türkiye’nin önemli sorunlarında adeta “çokbilir kişi” edasıyla ekranda görülüyor.
Gezi olayları oluyor; Gökçek 10 kanalda birden tek başına şov yapıyor.
17-25 Aralık oluyor Gökçek yine 10 kanalda arzı endam ediyor.
Terör olayları yaşanıyor, Gökçek yine 10 kanalda.
En istihbaratçıdan daha istihbaratçı, en ekonomistten daha ekonomist, en komplo teoricisinden daha komplo teoricisi.
Kartonlara yapıştırılmış gazete manşetlerini “görülmemiş” belge diyerek halkın kafasına bir şeyler sokmaya çalışıyor.
Söylediklerini bir an olsun ciddiye alsanız bile, arkası gelmiyor. Gökçek’in bulduğu belge ve kanıtlar nedense emniyetin, istihbaratın elinde yok, yoksa bile bunları ihbar kabul etmiyorlar.
Belli ki amaç kamuoyunu belli konularda etkilemek, algı yaratmak.
Benim merakım, Gökçek 10 günlük bir program içinde üst üste 10 ayrı kanala nasıl çıkıyor?
Bütün kanallar kapılarını açmış Gökçek’i mi bekliyor yoksa bunun karşılığında yüklü bir meblağ mı alıyorlar?
Kötü bir niyetle sormuyorum, hemen öfkelenmesin.
---ŞAŞIRDIM—
Yeni hedef Fox TV
Atalarımız “Çocuktan al haberi” diye bir deyim yaratmış.
Biz de bazı şeyleri böyle öğreniyoruz.
Yeni türeyen bir gazeteci var.
Ahmet Hakan’a “Yaşıyorsan hoşgörümüzden yoksa sinek gibi ezeriz” diyen çocuk.
Çocuk lafın gelişi, gençliğinden söylüyorum, ama çok şey öğreniyoruz.
Cemaat medyasının Dijitürk’ten, TVbu’dan çıkarılacağını daha sonra Türksat’tan da atılacağını ve sonunda el konulacağını ondan öğrendik.
Hürriyet’e yapılan saldırının ipuçlarını önceden vermişti. Daha pek çok şey.
Son verdiği bilgi Fox TV ile ilgili.
Küçük ana haberleri sunan Fatih Portakal ve arkasındaki haber ekibinin “FETÖ” üyesi olduklarını ileri sürerek “Her türlü pislik ve suça batmış FETÖ ile işbirliği içinde olmak suçtur ve cezası hapistir” diyor. Sonra da “Bilmem anlatabildim mi?” uyarısı yapıyor.
Haydi hayırlısı!
Can Ataklı - Korkusuz