loading
close
SON DAKİKALAR

Erdoğan aday olmazsa Başkanlık sistemi yine desteklenecek mi?

Can Ataklı
Tarih: 04.01.2016
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı; Erdoğan yeni anayasa ile başkanlık sistemine geçilmesi halinde, görev süresi bitene kadar eski yetkilerle sarayda oturacağını ama ondan sonra yapılacak seçimde aday olmayacağını açıklasın.

Hem haziran hem de kasım seçimlerinde “başkanlık sistemine” pek değinmeyen Başbakan Davutoğlu bir anda “başkancı” oldu.
Yeni Anayasa konusunda muhalefetle görüşme turuna çıkan Davutoğlu artık başkanlık sisteminin hararetli destekleyicilerinden biri haline geldi.
Cumhurbaşkanlığı mevcut sistemimizde “sembolik” bir anlam taşıyor. Gerçi 1982 Anayasası Cumhurbaşkanlarının sembolik görevlerini tanımladığı gibi, muhtemelen darbenin lideri Evren’in daha rahat hareket etmesini sağlamak için bu makama icraya gerektiğinde müdahale hakkı tanımış.
Erdoğan’a kadar bu makama oturan Cumhurbaşkanları, ki Evren hariç hepsi sivildi, icraya müdahale niteliğindeki bu yetkilerini kullanmadılar. Kullandıkları zaman bile bunu sembolik olarak gerçekleştirdiler.
Mevcut sistemi zorlayan ilk ve tek Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu.
Erdoğan Anayasa’nın verdiği yetkileri kullanmanın da ötesinde, adeta bir başkan gibi davranıyor ve buna hükümet dahil, diğer anayasal kurumlar ve muhalefet karşı duramıyor.
Erdoğan, aslında açıkça ihlal ettiği Anayasa’nın “kendisine göre” uydurulmasını istiyor. Başkanlık sisteminin altında yatan gerçek budur. Çünkü Erdoğan da biliyor ki, şu anda “zorla” uyguladığı bu yöntem uzun ömürlü olmaz. Hele bir iktidar değişikliği Erdoğan için tam bir kâbus olur.
Nitekim 7 Haziran seçiminden sonra Erdoğan çok ciddi bir panik yaşadı. Ama muhalefetin de desteği ile kendini çabuk topladı ve badireyi atlattı.
Şimdi aynı kâbusu yeniden yaşamamak için başkanlık sistemini zorluyor.
Erdoğan 13 yıllık iktidar döneminde çok ciddi bir medya altyapısı oluşturdu. Şu anda yazılı ve görsel medyada, saray bağımlısı geniş bir kitle var ve hemen her gün Erdoğan’ı parlatmak, Başkanlık sistemine geçebilmek, eğer olmazsa bile Erdoğan’ı bir başkan gibi ülkenin başında tutmak için çabalıyorlar.
Bu saray bağımlıları, gece gündüz “yeni anayasa ve başkanlık sistemi” propagandası hatta beyin yıkama operasyonu yapıyor.
Başkanlık sistemini anlatırken ısrarla şunu savunuyorlar; Parlamenter sistem kötü bir yönetim biçimidir. Bir parti tek başına iktidar olamazsa koalisyonlar nedeniyle ülke sürekli patinaj yapar, kalkınma ve gelişme sağlanamaz. Oysa başkanlık sisteminde parlamento ayrı hükümet ayrı olacak, güçler ayrılığı gerçek anlamda sağlanacağı gibi başkan dahil herkes denetim altında olacak.
Erdoğan da bu sisteme geçilmesini isterken “Bunu bir kişi için düşünmeyin, Türkiye’nin geleceği için düşünün, böyle bir ortamda yapacağımız hamle Türkiye’nin geleceğini şekillendirecektir. Biz kalıcı değiliz, önemli olan bu ülke, bu ülkenin insanları ve onların mutluluğu refahı” diyor.
Çok güzel.
O halde bir öneride bulunmak istiyorum.
Eğer hem Erdoğan hem de hizmet edenleri gerçekten böyle düşünüyorlarsa, gerçekten samimi iseler şu yapılsın: Erdoğan yeni anayasa ile başkanlık sistemine geçilmesi halinde, görev süresi bitene kadar eski yetkilerle sarayda oturacağını ama ondan sonra yapılacak seçimde aday olmayacağını açıklasın.
“Başkanlık sistemi” diye tutturtanlar Erdoğansız bir başkanlık sistemini yine aynı hararetle savunacaklar mı?
Ya da şunun cevabını versinler; Erdoğan aday olmazsa savundukları başkanlık sistemine uygun adayları var mı?
Basit gibi görünen bu soru, aslında çok can alıcıdır. Cevabı aslında sadece bir kişi için başkanlık sisteminin getirilmek istendiği gerçeğini herkesin yüzüne çarpacaktır.
Pek o bir kişi gittiğinde ne olacaktır?

--MERAK ETTİKLERİM—

Özerkliği savunmak neden ihanet oluyormuş
Şimdi herkes hafızasını kendi vicdanında bir tazelesin.
Açılım adı verilen politika başladığından bu yana geçen süreçte aklınızda ne kaldı?
Aslında akılda kalan pek bir şey yok. Çünkü açılım denilen nesnenin içi boştu zaten.
Buna rağmen en çok duyduğumuz şeylerin başında “özerklik, öz yönetim, ana dilde eğitim” kavramları geliyor.
Yani son altı yılı tv ekranlarında, gazete sayfalarında özerkliği anlatanları dinleyerek geçirdik.
Hükümetin gerek İmralı’daki gerek dağdaki, gerekse Avrupa’daki terör liderleriyle yaptığı resmi pazarlıklarda da özerklik, özyönetim lafları çok geçti.
Açılımın askıya alınmasından önce Dolmabahçe’de yapılan son büyük toplantıda üzerinde mutabakat sağlandığı belirtilen 10 maddelik anlaşma da özerkliği içeriyordu.
Peki, şimdi ne oldu da “özerklikten söz etmek ihanettir” aşamasına gelindi?
Çok basit, iktidar açılım masalıyla varmak istediği yere vardı, tıpkı demokrasi gibi açılım da hedefe giden bir tramvay gibi algılanıyordu, hedefe varıldı, tramvaydan inildi.
Benim merakım, yıllarca adeta kafamızı ütüleyen “açılımcı, özerk yönetimci, ana dilci” sözde entelektüel, liberal, eski solcu takım nasıl oldu da bu iddialarından bir anda vazgeçiverdi.
Düne kadar teröriste açılan her ateşi “insanlık dışı, vahşet” olarak niteleyenlerin bugün kentlerin abluka altına alınmasına, bombalanmasına hiç ses çıkarmadıkları gibi “devlete uzanan el kırılır” aşamasına gelmelerini de ibretle izliyorum.

--DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER—

Parti kapatmak yerine topluca dokunulmazlıklar kalkabilirmiş
İktidar çevresinde kümelenip yıllardır “demokrasi, hukuk, özgürlükler, insan hakları” diye sanki biz bunlara karşıymışız gibi başımızın etini yiyenler, şimdi maşallah “parti kapatmaktan” söz etmeye başladılar.
Üstelik kendilerince çok güzel bir bahane de bulmuşlar; “Efendim zamanında HDP AKP’nin getirdiği parti kapatmayı ortadan kaldıran anayasa değişikliğine karşı çıkmış, şimdi başlarına geleceğe razı olmalıymışlar.”
Kim diyor bunları, AKP’liler ve diğer yandaş yalaka zevat.
HDP kapatılır mı bilemem.
Ancak iktidarın HDP’den tamamen kurtulmak istediği kesin. Zaten bu nedenle HDP’yi tuzağa çektiler, şimdi “Siz böyle terbiyesizlik yaparsanız sizinle görüşmeyiz bile” diyorlar.
HDP’nin alternatifi ise Hüdapar ve Hakpar. İkisi de radikal dinci, şeriatçı. Tam bu iktidarın dişine göre.
Bazı AKP’lilerden duyduğum kadarıyla parti kapatmak hem laf olarak itici geliyormuş hem de süreci biraz uzunmuş.
Oysa bunun yerine HDP’li milletvekillerinin hepsi için mahkemeler fezleke gönderebilirmiş Meclis’e. Meclis’te AKP çoğunluğu fezlekesi gelen HDP’lilerin dokunulmazlıkları kaldırır, mahkemeler de bu milletvekillerini hemen tutuklarmış.
Dokunulmazlıklar kalksa bile bu isimlerin milletvekilliği devam eder ama hepsi terör suçundan hapse gireceği için uzun süre çıkamazlar ve yasama görevlerini yapamazlarmış.
Parti kapatmaya karşı ne dahiyane! fikir değil mi?

--BUNU YAZMAK GEREK—

Yeni yılınızı kutlarım
Bugün yılın son günü. Yarın 2016 yılına girmiş olacağız. Cuma günleri yazım yok biliyorsunuz, bu nedenle yılın sonu günü hepinizin yeni yılını kutlamak istedim.
Uzun bir aradan sonra yazma fırsatını bana veren ve siz okurlarımla buluşturan Korkusuz Gazetesi’ne de bir kere daha teşekkür ederim.
Korkusuz sizlerin desteği ile her gün daha da güçleniyor, tirajı ama en önemlisi etkisi ve gücü artıyor.
Ülkece çok kötü günler geçiriyoruz ama inanıyorum bunları atlatacak ve huzurlu, mutlu, aydınlık günlere kavuşacağız.
Unutmayın her karanlığın bir sonu vardır, güneşin doğmasına kimse engel olamaz.
Cumartesi günü yeni yılın ilk yazılarıyla buluşmak üzere hepinize sevgiler, saygılar sunarım.

---ÖFKELİ ADAM---

Yolda kalanlara çok üzülmedim
Şimdi hakkını verelim, hem Büyükşehir hem ilçe belediyeleri bangır bangır bağırarak herkesi uyardı. “Çarşamba günü çok yoğun kar yağışı olacak. Arabanızla trafiğe çıkmayın, hatta gerekmiyorsa hiç çıkmayın, hayatı ne kendinize ne de başkalarına zehir etmeyin.”
Dün sabah İstanbul’da hava parçalı bulutlu ve hatta güneşliydi.
Gözlediğim kadarıyla birçok kişi “Hah işte meteoroloji yine yanıldı, hani kar yağacaktı?” diye düşünerek arabalarıyla trafiğe çıktı.
Öğle üzeri kar yağışları başladı. Bir anda yoğunlaşan yağışlar yüzünden anlık tıkanmalar yaşandı. Ama asıl sıkıntı akşam oldu. Zaten normal günde bile insanı delirten trafik karla birlikte karabasana dönüştü.
Zorunlu olanları ayırıyorum ama bu kadar uyarıya rağmen trafiğe çıkan ve sonra da sıkışıp kalarak ağlaşanlara “nerde bu devlet” diyenlere pek üzülemedim. Başkalarına da çektirmiş olmasanız “beter olun” diyeceğim de dilim varmıyor. (Haydi size de iyi yıllar)

Can Ataklı - Korkusuz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları