loading
close
SON DAKİKALAR

Erdoğan'dan bir ilk “başkanın valisi”

Can Ataklı
Tarih: 17.06.2019
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Yandaş tetikçi medya sürekli kullanıyor ama Erdoğan'ın ağzından başkan sözünü ilk kez duydum. Üstelik hukuk ve demokrasi açısından çok talihsiz biçimde dile getirdi başkan tanımını Erdoğan.

ANALİZ

Biz yaptık, yine yaparız

İstanbul'un her tarafı “tek başına Binali Yıldırım fotoğraflarıyla” donatıldı.
31 Mart öncesinde “aşk” temalı ikili afişler asılıydı.
Bu kez sadece Binali Yıldırım var.
Kampanyanın özü “Biz yaptık, yine biz yaparız” sloganıyla oluşturulmaya çalışılıyor.
Her vaadin önünde mutlaka “Biz yaptık” sözü var.
“Gençlere 10 GB bedava internet, biz yaptık yine biz yaparız”
“Üniversitelilere spor tesisleri ücretsiz, biz yaptık yine biz yaparız”
“İşsizleri ulaşım bedava, biz yaptık yine biz yaparız”
Bu ve bunun gibi onlarca afiş sokaklarda. Ancak bana göre yanlış bir propaganda yöntemi olmuş bu.
Çünkü farklı çağrışımlar yaratıyor.
Öncelikle sanki bunlar vaat değil de zaten yapılmış olan şeyler gibi anlaşılıyor.
Ya da 25 yıldır İstanbul'u yöneten bir parti aslında bunları yapabiliyormuş ama yapmamış izlenimi veriyor.
Tabii asıl komik olan taraf başka.
“Biz yaptık, yine yaparız” sloganını bir de tersten okuyun.
AKP'li başkanların ve AKP iktidarının gerçekten yaptığı bazı işlere de bir bakalım;
“Genç işsizlik ve işsizlik rakamlarında tarihi rekorlara imza attık, biz yaptık yine biz yaparız”
“Yandaş vakıf ve derneklere yılda 850 milyon TL verdik, biz yaptık yine biz yaparız”
“Halk Ekmek şirketinin parasıyla yurtdışından futbolcu getirdik, halkın ekmeği ile oynadık; biz yaptık yine biz yaparız”
“İmar oyunlarıyla milyarlarca liralık rant yarattık, biz yaptık yine yaparız”
“İstanbul'u çirkin yapılarla donatarak kente ihanet ettik, biz yaptık yine yaparız”
“Seçimde yenilince aynı sandıktaki 4 oydan sadece 1'ini geçersiz saydık, biz yaptık yine biz yaparız”
“Sırf iktidardan olmamak için halkın yarısını terörist, PKK'lı, darbeci, FETÖ'cü ilan ettik; biz yaptık yine yaparız.
“Seçimi kaybedince terörist ediklerimizle iş birliği yapmaya soyunduk, biz yaptık yine yaparız”
“Partimize hizmet veren binlerce kişiyi hiç çalışmadıkları halde belediyede çalışıyor gibi gösterip maaş ödedik, biz yaptık yine yaparız”
“Dünyanın en pahalı metrosunu, en pahalı köprüsünü inşa ettik; biz yaptık yine yaparız”
Öğrencileri 25 yıldır otobüslere, metroya, vapura, motora pahalı bindirdik; biz yaptık, yine yaparız”
“İstanbullulara hep pahalı su sattık, biz yaptık yine yaparız”
Örnekleri siz de çoğaltabilirsiniz.
NOT: Bu yazının yazılmasında gönderdiği mesaj ile bana ışık tutan okurum Ersoy Ergün'e teşekkür ederim.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Aklına esen, Karadenizlilere “Rum-Pontus” demekten çekinmiyor

İktidarın sonunun geldiğini görenlerin sayısı giderek artıyor.
Ama en önemlisi bizzat iktidara destek verenler artık yolun sonunun geldiğini görüyor.
Bu nedenle müthiş bir panik yaşanıyor.
Bel altı, bel üstü, ahlak, namus, iffet, namus falan artık hak getire.
Ayakta kalabilmek için akla gelen gelmeyen her şey kullanılıyor. Bunlardan biri de “Rum-Pontus” söylemi.
Önce Esenler Belediye Başkanı başlattı. İmamoğlu'nun “nereli olduğunu” sordu kalabalığa.
“Trabzonlu” cevabını alınca da İmamoğlu'nun “Rum olabileceği” imasında bulundu.
Tabii kendini akıllı sayıldığından “Ben onu Yunan medyasındaki iddialara dayandırdım” diye savundu kendini.
Sonra bu furya iyice yayıldı.
Önceki gün AKP Mersin İl Başkan Yardımcısı Kenan Peker, resmi Twitter hesabından, Ekrem İmamoğlu'nun fotoğrafını “İstanbul'u Konstantinopolis mi sandın Yunan evladı?” diyerek paylaştı.
Ama bana göre en vahimi topa MHP Genel Başkanı'nın da girmesi.
Sanıyorum o da çaresiz, seçimin kaybedileceğini görüyor olmalı ki bir hamle yapıp İmamoğlu'na “Rum benzetmesi” yaptı.
Şöyle dedi; ‘Rumsa Rumdur, bu ülkede Rum var mı var, Yunanlı var mı var' diyen birinin nereye hizmet edeceği açıktır. Hakkı olmadığı halde VIP terminalini kullanmaya kalkan ve valimize ağır hakaret eden bir ağızdan İstanbul' için hayırlı bir sözün çıkması beklenmemelidir. Her vatandaşımızdan isteğimiz bu gerçeği görmeleridir. 23 Haziran'da 16 milyon İstanbullu huzura kavuşacaktır. FETÖ kaybedecektir, PKK yerin dibine geçecektir.
Vallahi pes yani.
Devlet Bahçeli'yi göre İmamoğlu hem Rum, hem Yunan, hem PKK'lı, hem FETÖ'cü.
Çaresizlik ne fena bir şey.

BUNU YAZMAK GEREK

Eskiden kavşak mı vardı sanki?

AKP Genel Başkanı Erdoğan demiş ki; “İstanbul'da 24-25 yıldır ne yapılmış diye soranlar, herhalde Avrasya Tüneli'nden, Marmaray'dan, Üçüncü Köprü'den hiç geçmedi. Eskiden İstanbul'da kavşak mı vardı, Metrobüs mü vardı? Bunları bu hükümet yaptı. Adayımız Binali Yıldırım Bey'in burada çok ciddi emekleri var.”
İş sonunda buraya kadar geldi.
Eskiden buzdolabımız yoktu, fırını bu iktidar getirdi, tomografi falan hak getireydi.
Meğer eskiden kavşak da yokmuş.
İyi oldu öğrendik.
Ama en önemlisi İstanbul'a hizmeti hükümet getirmiş.
Bunda da şimdi aday olan Binali Yıldırım'ın katkısı büyükmüş.
Günün sözünün özü şu: Bizi seçmezseniz İstanbul'a hizmet yok. Demek ki hükümetin de gitmesi gerekecek.

ŞAŞIRDIM

Erdoğan'dan bir ilk “başkanın valisi”

Yandaş tetikçi medya sürekli kullanıyor ama Erdoğan'ın ağzından başkan sözünü ilk kez duydum. Üstelik hukuk ve demokrasi açısından çok talihsiz biçimde dile getirdi başkan tanımını Erdoğan.
Tacikistan'a gidiyordu, gazetecilere önceden verilmiş soruların cevaplarını söylüyordu.
Lafı Ordu'daki VİP olayına getirerek “O vali kimin valisi?” diye sordu ve sonra da sözünü bitirdi “başkanın valisi” Ardından da “Devletin valisine hakaret ediyor, bu adam devleti bilmiyor, bunu yapamaz” türü sözler sarf etti.
Kavramlar çok karıştı tabii.
Ama şunu da sormadan edemiyorum; Devletin valisi, Atatürk'e hakaret edebilir mi?
Böyle bir şeyi devletin valisi yapılabilir mi? O zaman bu kişi gerçekten devletin valisi olabilir mi? Kim bilir belki de Erdoğan özellikle “başkanın valisi” tanımını kullanmıştır.

ÇOK GÜLDÜM

Aman altında bir mana aramayın

Neredeyse 30 yıldır bildiğim bir fıkra.
Bir okurum göndermiş.
Muhtemelen yaşı genç, fıkranın yeni olduğunu düşünmüş.
Ama öyle bir fıkra ki eski olmuş, yeni olmuş fark etmiyor.
Türkiye gibi bir ülkede şimdilik modası hiç geçmez;
Ali, 3'üncü sınıfa giden zeki bir çocuktur.
Bir gün öğretmeni Ali'ye, ‘Siyaset nedir?' diye sorar.
Ali düşünür ama o çocuk aklıyla cevap veremez.
Eve gider, kitaplara bakar ama hiçbir şey anlayamaz.
O da babasına sormaya karar verir.
Baba, Siyaset nedir?
Baba düşünür. Ali'ye uygun bir yolla anlatmak ister.
Bu evde parayı getiren kim oğlum?
Sen…
Ben kapitalist rejimim.  Peki, parayı alıp bizim yiyecek içecek ve giyecek gibi ihtiyaçlarımızı karşılayan kim?
– Annem…
– O da hükümet. Peki, küçük kardeşinle kim ilgileniyor?
– Dadım…
– Dadın işçi, kardeşin gelecek, sen de halksın o zaman.
Ali her şeyi not alır ve uyur.
Gece garip seslerle uyanır.
Bir de bakar ki kardeşi ağlıyor.
Yanına gidince altına pislediğini anlar.
Hemen annesini kaldırmaya gider.
Ama ne yaparsa yapsın anne kalkmaz.
Bu arada salondan gelen sesleri merak eder ve salona gider.
Babasıyla dadısını uygunsuz yakalayan Ali'nin ağzından aynen şu kelimeler dökülür:
Kapitalist rejim işçiyi sömürüyor, hükümet uyuyor, gelecek bok içinde, halk ne yapsın…??

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları