Erdoğan’ın 'Bunlara bir çakalım' sözü hiç hoş olmadı
Can Ataklı; Başörtüsü sorunu çözüldüyse bu anayasa dayatması nedir?
Bİ SORALIM BAKALIM
Başörtüsü sorunu çözüldüyse bu anayasa dayatması nedir?
Erdoğan muhalefete “gol atma” hevesiyle Türkiye’nin böğrüne hançer gibi saplanacak “anayasada türban dayatması” için bu hafta harekete geçiyor.
Büyük bir olasılıkla bu hafta içinde Meclis’te “türbanı anayasaya sokacak değişiklik maddesi” görüşülmeye başlayacak.
Eğer görüşmeler sonucunda değişiklik maddesi 360 oy bulamazsa madde düşmüş olacak.
Eğer 400 ve üzeri kabul oyu kullanılırsa anayasa maddesi değiştirilecek ve türbanla ilgili madde hemen yürürlüğe girecek.
Yok eğer 360 ile 400 arasında kalırsa bu kez referanduma gidilecek.
Toplumu adeta ikiye bölecek, kin ve nefreti artırdığı gibi bir tür “din kavgası” yaratacak olan “türban referandumunun” ne kadar büyük bir tehlike olduğunu görmemek mümkün değil.
İşin bir başka tehlikeli tarafı da şu; hem oylama öncesi hem de sonuca göre başta Erdoğan olmak üzere tüm iktidar kanadı, muhalefeti “din düşmanı, türban konusunda samimiyetsiz, yasakçı, vesayetçi” ilan eden kaba bir propaganda yürütecek.
Bunun toplumdaki yansımalarının ise nasıl bir ortam yaratacağını söylemek bile insana acı verir.
Saraya yakın medya ve yazarları hayli zamandan beri böyle bir propaganda yapılacağını açık açık söylüyor.
Örneğin Hürriyetin saray yazarlarından Abdülkadir Selvi bir yazısında “CHP’nin anayasa değişikliğine karşı çıkabileceğini, ancak aynı biçimde davranırsa ağır darbeyi İyi Parti’nin yiyeceğini, Erdoğan’ın seçim kampanyası boyunca İyi Parti’yi perişan edeceğini” açıkça yazdı.
Tabii burada asıl amaç muhalefette “türban gediği” açmak ve bunun üzerinden çirkin bir din istismarı ile toplumda yeni bir algı yaratmak.
Buna karşı saray yazarları da Erdoğan da aslında bu konuda hem ilkesiz hem de tamamen popülist biçimde davranıyor.
Örneğin Erdoğan geçen hafta TRT’nin bütün kanallarında yayınlanan bir programa çıktı.
Güya gazeteciler Erdoğan’a sorular sordular.
Önceden hazırlanmış sorulara Erdoğan da önceden hazırlanmış cevaplar verdi.
Öyle ki araya duygusal sahneler bile eklemeyi ihmal etmediler bu kez.
Hürriyet’in saray yazarı Abdülkadir Selvi bakın nasıl bir soru sordu;
“Ayasofya’yı açtınız, Taksim’e camiyi yaptınız. Başörtüsü sorununu çözdünüz. Bunlar merhum Erbakan’ın hayalleriydi ama bunu siz gerçekleştirdiniz.”
Selvi bu hatırlatmadan sonra şöyle devam etti; “Dünyaya meydan okuyan Erdoğan’ın sesi titredi, gözleri doldu. ‘Abdulkadir ağlatma bizi. Boş ver karıştırma orayı’ dedi. Belli ki yürek yarasına dokunmuştum. Ama bunu sormak gerekiyordu.”
Konunun “çanak” ve “duygusal” bölümünü bir kenara bırakalım, muhtemelen dikkatinizi çekmiştir, Selvi Erdoğan’a “Başörtüsü sorunun çözdünüz” dedi.
AKP genel başkanı “Hayır çözmedik, bu nedenle konuyu anayasa maddesi haline getirmeye çalışıyoruz zaten” demedi.
Öyle ya, eğer başörtüsü sorunu çözüldüyse bu anayasa dayatması nereden çıktı?
Ancak güya soru soran gazeteci de Erdoğan da durumun farkında bile değil, çünkü kendilerince bir plan yapmışlar, toplumda yeni algı yaratmak için türban konusunu yine pişirip ortaya koymuşlar, ama aslında bir yandan da topluma bu sorunu çözdüklerini söylüyorlar.
Muhalefet bu haftaki görüşmelerde Erdoğan’ın türban sorununu nasıl çözdüğünü gözyaşları ile anlatmasını dile getirmeli ve Türkiye’ye büyük zarar verecek olan bu son dakika “gol atma” hevesinin önüne geçmelidir.
ÖNERİ
Yeni YouTube kanalıma bekliyorum
Bir yandan Korkusuz’daki yazılar, diğer yandan Flashhaber’deki ana haberlerin sunumu ama bir de YouTube kanalım var biliyorsunuz.
Gün içinde hepsine yetişiyorum.
200 binin üzerinde takipçisi olan YouTube kanalım iki yılı aşkın süredir yayında.
Buna birkaç ay önce, YouTube’un da yol göstermesi ile “shorts” kanalımı eklemiştim.
Burada sadece “birer dakikalık” videolar yayınlanıyor.
Şimdi üçüncü YouTube kanalım yayına girdi.
Bu kanalın adı “Basit Çözüm.”
Adından da anlaşılacağı gibi bu kanalımda günlük siyasetin dışında, ekonomi, eğitim, sağlık, adalet, bilim, bilinmeyen, teknoloji konularında yayınlar yapacağım.
Tabii bu tek başıma olmayacak, bu kanalda çok sayıda konuk da izleyeceksiniz.
Sevgili dostum İlayda Kamer Çokuslu diğer alanlarda olduğu gibi yine en yakın çalışma arkadaşım.
Parlak fikirleri ile Levent Yarangümelioğlu özellikle “basit çözüm önerileri” ile karşınızda olacak.
İş dünyasının nabzını ise 30 yıllık televizyon deneyimi ile Nilgün Bakkaloğlu üstleniyor.
Arkamızda tabii ki yine Skala Bilişim’in genç ekibi olacak.
Hepinizi bu yeni kanalıma ve tabii eğer hâlâ takipçisi değilseniz diğer kanallarıma katılmaya davet ediyorum.
Çözümü hep birlikte bulacak ve hayata geçireceğiz.
İlgilenenler için kanallarımın linklerini de veriyorum;
Ana kanal
https://www.youtube.com/channel/UCT2Bh5Xd5NLMnO69_QW2UKg
Basit Çözüm
https://www.youtube.com/channel/UCsDNlZOCX_rRHOWVKhLPQ7w
Shorts
https://www.youtube.com/channel/UCDNK8p7Qqrr4JrLqlT9ei6Q
Bunun ötesinde facebook, instagram ve twitter hesaplarımla www.canatakli.com.tr internet sayfamı da ziyaret etmenizden çok mutlu olacağım.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Erdoğan’ın “Bunlara bir çakalım” sözü hiç hoş olmadı
AKP Genel Başkanı Erdoğan, Aydın’da konuşurken hiç olmadık sözler söyledi.
Gerçekten izlerken hem çok şaşırdım hem de üzüldüm.
Erdoğan’ın dilinin kemiği yok, “dokunulmaz” konumunu da kullanarak herkes için dilediğini söylüyor.
Başkalarının söylemesi halinde her biri davalık konu olan kelimeler Erdoğan’ın günlük söyleminin bir parçası gibi.
“Sürtük”, “rezil”, “ahlaksız”, “şerefsiz”, “namussuz”, “terörist”, “hain”, “cibilliyetsiz” gibi kelimeler neredeyse her gün çıkıyor Erdoğan’ın ağzından.
Aydın’daki konuşmasında da ilk duyulduğunda argo ya da küfür gibi algılanmayan ama aslında çok rahatsız edici bir cümle sarf etti AKP Genel Başkanı.
Şöyle dedi; “Bay Bay Kemal. 14 Mayıs, Kemal’in ‘Bay Bay’ olacağı gündür. 14 Mayıs’ta bunlara öyle çakalım ki bir daha belini doğrultamasınlar.”
Türkçe’deki “çakmak” sözünün pek çok anlamı var. Ama birine çakmak üstelik bu nedenle belini doğrultamaması çok manalı bir söylemdir. Tamamen “cinsel” içeriklidir ve kaba argo olarak kabul edilir. Cumhurbaşkanı sıfatını da taşıyan bir siyasi parti başkanının miting meydanlarında bu tür cinsel içerikli ve kaba sözler söylemesi hiç de hoş değil.
Gerçi hoş olmasa da yapacak bir şey yok. Erdoğan söz konusu olunca hiçbir şeyin anlamı kalmıyor nasıl olsa.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Mitingde reklam; ucuz ama geçerli bir buluş
Aydın’ın Nazilli ilçesinde düzenlenen AKP mitingi ilginç bir “reklam kurnazlığına” sahne oldu.
15 Temmuz olayından sonra sahipleri “FETÖ’cü” olduğu gerekçesiyle el konulan yakın bir zamanda da yine sahiplerine iade edilen Uğur Soğutma fabrikası işçileri patron tarafından zorunlu olarak mitinge götürüldü.
Bu sık görülen bir olay.
Erdoğan nereye gitse kamu çalışanları valilik emri ile miting alanına taşınıyor, gitmeyenler hakkında soruşturma açılıyor.
Ayrıca miting yapılan yerlerdeki özel şirketler de işçilerini mitinge götürmek zorunda.
Eğer bu şirketlerin çalışanları mitinge katılmazsa patronlar hakkında soruşturma başlatılıyor hemen.
Erdoğan’ın Nazilli mitinginde de aynı olay yaşandı doğal olarak.
Ancak bu kez ilginç bir kurnazlığa tanık olduk.
Uğur Soğutma şirketinin sahipleri tüm işçilerini medyana getirmişti.
Ancak daha önce görülmedik biçimde bu işçilerin başında üzerinde “Uğur” yazan mavi bereler vardı.
Patronlar kadın erkek tüm çalışanlarına “soğukta üşümemeleri” için yün bere dağıtmıştı.
Böylelikle hem Uğur fabrikasının işçilerinin tam kadro mitinge geldiği kanıtlanmış hem de Erdoğan’ın gelişinden istifade reklam yapılmış oluyordu.
BAŞIMDAN GEÇENLER
Ali Osman Akat aradı ve anlattı
Geçen hafta perşembe günü yayınlanan bir yazımda Ali Osman Akat’tan söz etmiştim.
Akat’ın adı Venezuela’dan gönderilen kokain kargosu nedeniyle gündeme gelmişti.
Bir süre tutuklu kalan Ali Osman Akat çıkarıldığı mahkemede beraat etmişti.
Peki ben niye bir yazı yazmıştım?
Çünkü Ali Osman Akat’ın gözaltına alındığı gün medyada “O uyuşturucular benim kapıma yanlışlıkla gelmiş” dediği yayınlanmıştı.
Ben de beraat kararı üzerine bu ilginç savunmayı yazarak “Bu nasıl iş?” diye sormuştum.
Yazının yayınlanmasından çok kısa bir süre sonra Akat aradı.
Şunu söyledi; “Uyuşturucu olayının asıl faili bir süre benim yanımda çalışan sonra da ayrılıp kendi şirketini kuran bir kişidir. Bu nedenle polis bu kişinin kendi başına bu işi yapamayacağını, arkasında eski patronu olarak benim olduğumu düşünmüş, ya da böyle bir ihbar almış. Ayrıca o sözler bana ait değil, bu kişiye ait. Sanıyorum soyadlarımız benzediği için gazeteciler karıştırmış. (Akat, Atak) Bir süre hapiste kalmama rağmen yapılan incelemede bu gerçek ortaya çıktı, benim bir ilgim olmadığı anlaşıldı.” Ali Osman Akat Türkiye’nin önde gelen kozmetik ürünleri şirketi sahibi olduğunu ayrıca Türk Amerikan İş konseyinde yönetici olduğunu, Erdoğan ve Soylu ile bu konseyin bir faaliyeti sırasında fotoğraf çekildiğini de sözlerine ekledi. Ben de durumu siz okurlarıma iletmek istedim.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları