Can Ataklı; Yani 20 bakanlık olacaksa, bu hükümette AKP yüzde 40 oya karşılık gelen 8 bakanlıkla temsil edilecek.
Artık kaçınılmaz olarak seçime gidiyoruz.
Bana göre aylardır belliydi.
Seçimden önce bile, AKP’nin 276’ın altında kalması halinde bir erken seçimin zorunlu hale geleceği görülüyordu.
Eğer hiç beklemediğimiz bir gelişme olmazsa erken seçim yapacağız.
Şu anda bilmediğimiz bu seçimin tarihi.
Ekim, kasım, mart, nisan mayıs.
Hepsi geçerli tarihler.
Ancak benim tahminim, olabilecek en kısa zamanda seçime gidileceği yönünde.
Çünkü saraydaki kişinin “tehlikeli” meclis aritmetiğine daha fazla tahammül etmesi mümkün değil.
Bu meclis aritmetiği saraydaki kişinin başını her an derde sokabilir.
Bu nedenle saraydaki olabilecek en kısa sürede sandıkların halkın önüne konmasını istiyor.
Erken seçim konusunda ikinci “henüz bilmediğimiz” şey, seçime hangi hükümetle gidileceği.
Saraydaki elbette mevcut hükümetle gitmek istiyor.
Hatta öyle ki bu hükümetten bir kişinin bile değişmesini kabul edemez.
Bunun nedeni saraydaki zatın bu bakanları çok beğenmesi, çok başarı bulmasından ötürü değil.
Başbakan’ın hükümette bir değişiklik yapması, sanki yeni hükümet kurulmuş gibi algılanabilir. Bunun için de bir hükümet programı yazılması ve bunun mecliste onaylanması gerekebilir ki, saraydaki zata göre bunların hepsi zaman kaybı.
Ancak bazı anayasal zorunluluklar da var.
Eğer “45 günde bir hükümet kurulamadığı” için cumhurbaşkanı yetkisini kullanarak “erken seçim” kararı alırsa, bir seçim hükümeti kurulması zorunlu.
Bu seçim hükümeti, mevcut parlamentoda grubu bulunan partilerin son seçimde aldıkları oy oranına göre hükümete bakan vermeleri ile kurulabiliyor.
Yani 20 bakanlık olacaksa, bu hükümette AKP yüzde 40 oya karşılık gelen 8 bakanlıkla temsil edilecek.
Yüzde 25 alan CHP’nin bakan sayısı 5 olurken, MHP ve HDP kalan 7 koltuğu paylaşacak.
MHP böyle bir hükümette asla olmayacağını açıkladı.
Bu durumda eğer kurulacaksa seçim hükümetinde AKP-CHP ve HDP olacak.
Sanıyorum saraydaki kişinin “farkında değilsiniz ama rejim değişti” sözlerinin altında böyle bir duruma karşı alacağı önlemin ipuçları yatıyor.
Saraydaki kişi “Bir parti katılmadığına göre, böyle bir seçim hükümeti kurulamaz, o halde mevcut hükümet seçime kadar devam edecektir” kararı verebilir.
Bu anayasaya aykırı olacaktır.
Olacaktır da, ne fark eder?
Saraydaki kişi “Bu hükümetle seçime gidiyoruz” dediğinde bunu engelleyebilecek bir merci var mı?
Anayasa Mahkemesi mi karar alacak, Yargıtay mı “olmaz” diyecek, Yüksek Seçim Kurulu mu engel koyabilecek, diğer partiler mi karşı çıkacak?
Ne yapılabilecek?
Hiçbir şey.
Tabii, saraydaki anayasayı çiğnemeyi göze alsa bile seçime mevcut hükümeti hiç bozmadan gitmenin başka yolları da var.
Ama bu durumda seçim kararını saraydaki kişinin değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin alması gerek.
Bu durumda başbakan mevcut hükümeti “seçim hükümeti” olarak ilan eder ve meclisten güvenoyu ister. AKP grubu 257 ile güven belirtir.
CHP ve HDP buna hayır diyebilir ama sayıları yetmez.
Sonucu belirlemek MHP’ye kalır.
MHP “azınlık hükümetine güvenoyu vermeyeceğini” ilan etti.
Buna karşı “ret oyu” vereceğini söylemedi.
MHP’nin “HDP’nin desteklediği hiçbir konuda biz olmayız” kararına göre azınlık hükümetine “ret” oyu vermeyeceği de malum.
O halde AKP azınlık hükümeti AKP oyları ile güvenoyu almış sayılır ve seçime kadar da görevde kalır.
Burada önemli bir soru ve sorun şu: Meclis seçim kararı alabilir mi?
Pekçok kişi istemese bile alır. Eğer iş seçim kararı almaya gelirse kimsenin gücü “hayır” demeye yetmez.
Şimdi gelelim seçim sonuçlarına.
Kamuoyu araştırmaları iktidarın terör kozunu oynamasına rağmen yandaş yalakaların attıkları “oylarımız yükseliyor” çığlıklarının gerçekçi olmadığını gösteriyor.
Son anketlere göre AKP’nın oylarında bırakın yükselmeyi düşüş var.
Ancak şöyle bir gerçek de var; “Erken seçim sonuçları şimdikinden çok da farklı olmaz.”
Kabul, bu doğru olabilir.
Ancak bana göre erken seçim sonucu aynı bugünkü gibi çıksa bile çok şey değişecektir.
Ben sadece birini söylemek istiyorum.
Saraydaki kişi, erken seçimde AKP 276’yı geçemezse artık orada oturacak gücü ve tabanı bulamayacaktır.
Daha da özeti, erken seçim mevcut durumun aynı çıkması halinde bile saraydaki kişinin sonunu hazırlayacaktır.
Saraydaki kişi, erken seçimde AKP 276’yı bulamazsa, hükümeti kurma çalışmalarını bugün olduğu gibi uzatma, oyalama, engelleme taktikleriyle önlemede başarılı olamaz.
Saraydaki kişi, bugün hükümeti kurma görevi verdiği kişiye “sakın kurma” talimatı verebiliyor. O kişi de çaresiz buna boyun eğiyor.
Oysa seçim bir kere daha kaybedilirse, AKP’nin başındaki kişi saraydakinin her emrine uyamaz, buna cesaret de edemez.
Buna artık Türkiye’nin ortak aklı izin veremez.
Yani saraydaki kişinin tek başına iktidarını sürdürmek için Türkiye’yi kaosa sokmayı göze almasına, milyonlarca lira masraf yapılmasına neden olmasına rağmen bu yıl bitmeden artık “etkisiz eleman” haline dönüşme olasılığı çok yüksektir.
O halde Türkiye’nin duyarlı insanlarının yapması gereken çok basittir.
Öncelikle “erken seçim olsa da nasıl olsa hiçbir şey değişmeyecek” fikrinin altında kimse ezilmemelidir.
Mevcut aritmetik tablo değişmese bile saraydaki kişinin durumu çok sarsılacaktır ki, erken seçimin en büyük hayrı da bu olacaktır zaten.
Erken seçim saraydaki kişinin sonunu getireceğine göre, herkes bunun bilincinde olarak seçimlere katılmalı, hiçbir bahane oy kullanmama için gerekçe olmamalıdır.
Saraydaki kişinin giderek daha agresif hale gelmesi, kaostan medet umması, şehit cenazelerini tabutun üzerine dirseğini yaslayıp siyasi konuşma yapacak kadar istismar etmesi, sadece muhalefeti değil, aklı başında, vicdanlı, namuslu, ahlaklı AKP seçmenlerini de çok ciddi biçimde rahatsız ediyor.
O halde durumu “bir akıl tutulmasının sona ermesi” olarak algılamalı ve seçimlerde bu güçle çalışılmalı.
Kimse erken seçimden korkmasın.
Muhtemelen bir döneme “kötü bir damga” vuranlar kendi kendini bitirecektir.
Can Ataklı