Can Ataklı yazdı, ''Artık özellikle kin ve nefret duygularıyla hareket edenlerden aldıkları 'belgeleri' savcılıklara verebilirler...
Benim gözümde “komedi” olan “Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu” çalışmaları sürüyor. Akıllarına kim geliyorsa çağırıyorlar, güya dinliyorlar, notlar alıyorlar. Çağrılıların kimi ne kadar kin ve nefreti varsa kusuyor, kimi kendini savunuyor, kimi dedikodular anlatıp sırasını savmaya çalışıyor.
Komisyon ağırlıklı olarak 28 Şubat’ı mercek altına almış durumda.
Kendisi de güya 28 Şubat’ta mağdur edilmişlerin avukatı olan Komisyon Başkanı, 28 Şubat’ı darbe olarak tanımlamayanlara hayret ettiğini söylemekten çekinmiyor.
Bu komisyona akla gelen herkes çağrılıyor da, nedense 28 Şubat’ta sembol olmuş isimlerin bazılarına hiç dokunulmuyor.
Örneğin Fadime Şahin, örneğin Ali Kalkancı, örneğin Müslüm Gündüz. Neredeler?
Meğer komisyon “Burası ciddi bir yer, işi magazinleştirip sulandırmayalım” kararına varmış.
Ne güzel değil mi? Fadime Şahin Ali Kalkancı için “Onlar bir planın figüranlarıydı, her şey düzmeceydi” diyeceksiniz, ama bu isimleri getirip sorular sormaya çekineceksiniz. Madem o olaylar tamamen düzmeceydi, getirsenize Fadime Şahin’i, kimden emir aldığını söylesin. Ali Kalkancı gelsin anlatsın. Onun müridi olanları da bulun, bakalım tezgâha getirildiklerine inanıyorlar mı inanmıyorlar mı?
Müslüm Gündüz için “o zaten askerdi, provokatörlük yaptı” deniyor. İşte fırsat, çağır Müslüm Gündüz’ü, sor sorularını, bunalt adamı, öğren gerçeği.
Hayır bu yapılmıyor.
Neden? Olay magazinleşmesin, sulandırılmasın.
Peki Sisi adıyla tanınan Seyhan Soylu neden getirildi komisyonun önüne?
Yoksa Seyhan Soylu’nun anlattıklarından “bir komplo olmadığı” ortaya çıktı da daha fazla skandal mı istemiyorlar.
Ali Kalkancı Fadime Şahin olayı, 28 Şubat’ta yaşanan çirkin olaylardan biridir. Ama bunun bir tezgâh olmadığı o gün de biliniyordu bugün de. Çünkü benzer ilişkiler hep olmuştu ve olmaya da devam ediyor.
Birileri cehaletin bataklığında, kimi hurafelerden medet ummaya devam ettikçe de bunlar olacaktır.
Ayrıca Fadime Şahin ile Müslüm Gündüz yatakta çıplak olarak yakalanmıştı. Elbette bunun istihbaratı da öyle bir baskın da ne ahlâka ne vicdana sığar.
Ama herhalde Fadime Şahin’i Müslüm Gündüz’ün yatağına silah zoruyla da sokmadılar. Ayrıca Müslüm Gündüz zaten bir asker görevliyse, aradan geçen 15 yıldan sonra neden hâlâ aynı yaşam biçimini ve ilişkilerini sürdürüyor. Provokatörlük görevi hâlâ mı bitmedi?
Yani neresinden tutsanız kopuyor. Güya “Darbeleri Araştırma Komisyonu” işlevini bitirmiştir.
Artık özellikle kin ve nefret duygularıyla hareket edenlerden aldıkları “belgeleri” savcılıklara verebilirler. Onlar da diledikleri gibi davalarını açar.
*****
İstanbul’a 137 yeni otopark geliyorİstanbul’un trafik çilesi çekmesindeki önemli faktörlerden biri de otoparkların yetersizliği.
O yüzden on binlerce araç, kullanılmadıkları halde yolları işgal ediyor ve ciddi bir trafik sorunu oluşturuyor.
İspark yetkililerinden aldığım bilgiye göre, bu yıl ihaleyle 137 yeni otopark açılacak. İspark yöneticileri “İhalelere biz de gireceğiz” diyor. Bu otoparkların açılmasıyla, yollarda zorunlu olarak yapılan parklarda azalma mümkün olabilecek.
İspark yetkilileri, bu kurum sayesinde İstanbulluların “değnekçi” denilen ne olduğu belirsiz parkçılardan kurtulduğunu belirterek, “geçen süre içinde bu sektörde önemli bir bilgi birikimine de sahip olduk. Amacımız İstanbul’da otopark sorununu tümden ortadan kaldırmak” dediler.
Aldığım bilgilere göre İspark yılda 750 milyon liralık hasılat elde ediyor. 2500 kişinin çalıştığı İspark’ta tüm görevliler sigortalı. Kurum yüzde 18 KDV ödeyerek devlete de önemli gelir sağlıyor.
*****
Migros’tan açıklamaBir okurumun Migros ve Macro Center’da kasa fişleri ve kredi kartı sliplerinin çok büyük olduğunu belirterek “Bu kâğıt israfıdır, doğayı korumak zorundayız” dediği mektubuna karşılık Migros’tan bir açıklama geldi.
Okurumun duyarlılığını paylaşan Migros’un açıklaması özetle şöyle:
Sayın Can Ataklı, Migros Grubu olarak sürdürülebilirlik adına somut çevreci adımlar atarak, sektörde öncü uygulamalar gerçekleştiriyoruz. İyi Tarım Uygulamaları, doğada çözünen poşetler ve çevre dostu alışveriş çantaları, enerji ve lojistik verimliliği, çevreci kiosklar, yanan tahrip olan ormanların yenilenmesi konularındaki çalışmalar çevreci çalışmalarımızdan sadece bir kısmı. Duyarlı bir vatandaşımızın sesine kulak vererek köşenize taşıdığınız “kasa fişleri ve kredi kartı slipleri” konusu, özel bir kampanya döneminde, ayrı bir kâğıt kaynağı kullanmaksızın, fiş altlarının ve sliplerin yasal mecburi bilgilere ilave olarak müşterinin kampanyadan bilgilendirilmesi amaçlı kullanıldığı bir çalışmadır. Müşterimizin duyarlılığına teşekkür eder, konunun kurumumuz nezdinde değerlendirileceğini belirtmek isteriz.
Saygılarımızla,
*****
30 bin kişilik kentten 6 bin kişi Ata’ya koştuAnıtkabir geçtiğimiz pazar günü çok anlamlı bir ziyarete tanık oldu.
İzmir’in Selçuk ilçesinden tam 6 bin kişi Ankara’ya gelerek Anıtkabir’i, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük önder Atatürk’ü manevi huzurunda ziyaret etti.
Selçuk’tan 6 bin kişinin Ankara’ya geldiğini ilk duyduğumda inanamadım. “Nüfusu nedir ki?” diye sordum. 2001 kayıtlarına göre 28 bin 157. Demek ki şimdi 30 bin kişinin yaşadığı bir kent.
Ancak fotoğraflarda gerçek görünüyordu, Selçuk Belediye Başkanı Hüseyin Vefa Ülger’in öncülüğünde “Yolundayız, yollardayız” sloganıyla tam 6 bin kişi Ankara’ya akın etmiş gerçekten.
Selçuk halkının tepkisine 29 Ekim kutlamaları için kendilerine konan yasak yol açmış. 28 Ekim akşamı otobüslerine çıkış izni verilmeyince Selçuk halkı bu eyleme başvurmuş.
Çok önemli bir gelişme bana göre. Toplam 30 bin nüfuslu bir ilçeden 6 bin kişinin aynı gün Ankara’ya getiremezsiniz. Eğer o insanlar hiç sakınmadan geliyorlarsa bu çok önemli bir tepkinin dile getirilmesidir.
Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının halkın önemli bölümünde Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılık heyecanına önemli bir katkı yaptığı ortada.
İktidar da muhalefet de halkın bu yürekten çıkışını görmeli ve siyasetlerini buna göre yeniden gözden geçirmeli. Cumhuriyet ve Atatürk sevgisi “En cumhuriyetçi hakiki Atatürkçü biziz” türü demeçlerle gerçek olmuyor. İşte halk nasıl olması gerektiğini gösteriyor.
*****
Gelen not artışıyla “yatırım yapılabilir ülke” olan Türkiye, artık “farklı bir lig”teymiş. Vatandaş mı? O hâlâ “küme düşmeme” derdinde! (Gani Yıldız)