Can Ataklı, ''Terör liderinin mesajları ancak Türkçe okununca insanlar ne dendiğinin farkına varıyor''.
Diyarbakır’da terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’ı dinlemek için toplanan kalabalığı izlerken çok önemli bir ayrıntı dikkatimi çekti. Kürsüde BDP Milletvekili Pervin Buldan, terör liderinin mektubunu “Kürtçe” okuyor. Kalabalıktan hiç tepki yok. Sonra kürsüye BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder çıkıyor ve terör liderinin mektubunu bu kez Türkçe okumaya başlıyor ki, kıyamet kopuyor. Her cümleden sonra alkış ve kesilmeyen sloganlar duyuluyor meydandan.
Neden?
Çünkü Pervin Buldan’ın Kürtçe sözlerini alandakilerin tamamına yakını anlamıyor, terör liderinin mesajları ancak Türkçe okununca insanlar ne dendiğinin farkına varıyor.
Şimdi kimi Kürt milliyetçileri “asimilasyonun sonucu” diyebilirler. Öyle olsa bile bu olay Türkiye’nin pek çok yerinde pompalanan “Güneydoğu halkı Kürtçe konuşuyor, Türkçe bilmiyor, neyi zorluyorsunuz” efsanesini de bitirdi aslında. Kendilerine “demokrat süsü” verenler uzunca bir süredir bu efsaneyi körükleyip “Ana dilde eğitim olmalı, mahkemelerde Kürtçe savunma yapılmasına izin verilmeli” tezlerini ileri sürüyorlardı.
Bundan etkilenen kimi iş adamları Güneydoğu’daki şubelerine “Kürtçe bilen eleman” almaya kalkışıyordu. Beyin yıkamayı andıran olağanüstü propagandanın etkisindeki kimi hümanistler de “Olur mu böyle şey, insanlara bilmedikleri bir dilde hitap edilir mi?” diye soruyorlardı saf saf.
Elbette herkes istediği dili öğrenmeli. Bunun önündeki bütün engeller kaldırılmalı.
Ama yalan da söylenmemeli.
İşte Pervin Buldan’ın durumu. Kuzey Irak’ta Kürtçe yayın yapan bir televizyon bile konuşmayı anında çevirememiş ve spiker sonunda “Bu ne biçim Kürtçe” diye isyan etmiş. Milletvekilinin bile durumu bu işte.
Öcalan mı? O zaten bilmiyor ki.
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmaLiberal Demokrat Parti Genel Başkanı Cem Toker’den “çözüm sürecine” ilişkin bir mesaj aldım dün. “Her endişenin barışa darbe olarak nitelenmesinden çok rahatsız olduklarını” belirten Toker çok ciddi 3 gelişmenin arifesinde olduğumuzu saptıyor.
Medyamız fikre değil de “sayısal güce” önem verdiği için muhtemelen LDP’nin görüşlerine yer vermeyecektir. Kayda geçmesi açısından Toker’in mesajını yayınlamak istiyorum:
“Kürt asıllı vatandaşlarımıza tüm bireysel özgürlüklerinin doğuştan bir hak olduğunu vurgulayarak, barış süreci denilen bu pazarlık sürecine endişeli yaklaşıyoruz.
Bu sürece çekince ile yaklaşan herkes kandan nemalanan, savaş çığırtkanı değildir.
Zira ülkemizin yağmurdan kaçarken doluya tutulma olasılığı yüksektir.
Orta Doğu’da gerçekleşmesine kesin gözü ile bakılan, bölgeyi ateş topuna döndürecek ve ufukta gidişatı ters yöne çevirecek hiçbir gelişme görünmeyen çok ciddi 3 olayın arifesindeyiz.
1- Suriye’nin dış destekli bir iç savaş ile parçalanması,
2- Irak’ta Bağdat-Erbil çatışması kaçınılmazlığı,
3- İran’a bir saldırı olasılığının varlığı.
Bu üç gelişme de, Türkiye kendi Kürt sorununu çözmeden başarı ile gerçekleşemez. Zira bölge patladığında her üç cephede de Türkiye’ye büyük ihtiyaç duyulacaktır. Bizce, bu süreç öncesi Türk-Kürt Federasyonu vaadi, genişlemiş sınırlar, Kerkük, Musul, petrol geliri yemlemesi ile Türkiye’nin Osmanlı özentileri bugün olduğu gibi işin içine çekilecek, zamanı gelince de Hırvatistan’ın Yugoslavya’da yaptığı gibi tek taraflı bağımsızlık deklarasyonu ve anında tanınma ile ülke bir gecede bölünecektir. O günkü Türkiye’nin durumunu Allah çocuklarımıza göstermesin.
Türkiye’ye iki ay önce kullanılmış eski iki fırkateyni satmayanların, Kerkük, Musul’u tepside teslim edip, ‘petrolleri de sizin olsun’ diyeceklerine inanmak saflık ötesi akıl tutulmasıdır.
Gidişata mani olamıyoruz, bari tarihe notumuzu düşmüş olalım.”
“Bayrağı unuttular” oyunu oynanıyorKimbilir kaç kere yazdım. “AKP Öcalan’la anlaşmayı çoktan yaptı, süreç dedikleri halkın buna alıştırılmasıdır” dedim. Nitekim terör örgütü lideri mesajını okuturken iktidar saflarında en küçük bir kaygı, endişe ya da merak yoktu. Biliyorlardı ne söyleneceğini. Herhalde işi şansa bırakamazlardı.
Ancak bilinen bir diğer gerçek de, halkın önemli bir bölümünün durumu “sessizce” izlemesiydi. Başbakan bu sessiz tepkiye karşı “çok da sevinmiş” görünmemek için olacak “Türk bayrağı olmaması kabul edilemez” dedi.
Ama oynanan oyunu Habertürk’te katıldığım programda BDP Milletvekili Altan Tan açık ediverdi.
Tan “Bize ne söylüyorlar, devletin valisi var, bayrak dağıtsaydı, ya da Kürt kökenli AKP milletvekilleri ellerinde bayraklarla gelseydi” deyiverdi.
AKP her şeyi hesaplamış ama bayrağı unutmuş demek ki. Ya da “söyleyecek bir sözümüz olsun” diye özellikle de unutmuş olabilir.
Can Ataklı - Vatan