Güneydoğu’da polis “taşıma seçmen var mı?” diyerek evleri basmıyor
Can Ataklı: Büyükçekmece’de hayali seçmen olduğu iddiaları üzerine harekete geçen polis, evlere baskınlar yaparak akla ziyan sorular sorarak insanlara işkence çektirdi.
ANALİZ
Var mı öyle borç takıp gitmek?
Yerel seçim sonuçlarında doğal olarak en çok İstanbulkonuşuluyor.
Oysa bu seçimlerde Türkiye’nin birçok yerinde çok önemli sonuçlar elde edildi.
Örneğin AKP rüyasında bile göremeyeceği yerleri kazandı.
Örneğin Şırnak.
Güneydoğu bölgesindeki bazı kentler ve kasabalarda da yönetim iktidar partisine geçti.
Buna karşı uzun süredir kayyumlarla yönetilen kentler, seçim sonrası eski sahiplerine geçti.
AKP bölgede nasıl kazandı, orası ayrı konu elbette.
Daha önce yazdığım bir yazıda Kürt kökenli bir aydının “PKK’ya ceza verildi” yorumuna yer vermiştim.
Bu da belki bir faktördü ama asıl gerçek; AKP’nin devlet gücüylebölgenin tepesine çökmesiydi.
Buna rağmen kazanamadığı yerlerde “KHK” oyunu oynandı.
YSK, OHAL sırasında kanun hükmünde kararnamelerle görevinden alınmış olanların seçilse bile belediye başkanı olamayacağına karar verdi.
İşin garibi YSK, yeni başkanın en çok oy alan partiden değil de ikinci partiden olmasına karar verdi.
İstanbul’da talimatla her türlü kanunsuzluğu yapan YSK’nın doğuda oynadığı bu oyun, sanıyorum HDP’ye zarar verdiği için pek konuşulmuyor.
Çünkü konuşanlar kendilerinin terörist ilan edileceğinden endişe ediyor besbelli.
Elbette arızi bir dönem yaşıyoruz. Hukuk sistemi tamamen askıya alındığı için yapılanların hesabı da sorulamıyor.
Ama bu asla sorulmayacak anlamına gelmiyor.
Günü gelecek bunun da hesabı sorulacak.
İktidar talimatıyla üniversite sorularını cemaatin çocuklarına veren ÖSYM Başkanı, zamanında kahraman gibi korunuyordu, bugün bileklerine kelepçe takılmış sünepe kılıklı biri hale getiriliverdi.
Türkiye’nin pek çok yerinde seçim hukuksuzluğu yaşanırken bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum.
Şu anda ilan etmiş değiller ama Erdoğan’ın görevden alıp yerine kayyum atadığı belediyelerin yeni başkanları koltuklarına oturduğu an “inanılmaz bir borç yüküyle” karşı karşıya kalmış.
Örneğin duyduğuma göre; Tunceli Belediyesi’nin 60 milyon lira borcuvarmış.
Bu belediye kayyum yönetimindeydi.
Peki kayyum hangi hak ve yetkiyle bu kadar borçlanmış ki?
Kayyumun görevi işin yeni sahibi gelene kadar mevcudu korumaktır.
Ama AKP’nin kayyumları fütursuzca borçlanmışlar.
Daha önce kayyumun elinde olan şimdi yeni sahiplerine geçen belediyelerin toplam borcunun 1 milyara yaklaştığı söyleniyor.
AKP’liler, Güneydoğu’nun kayyum sayesinde huzur ve refaha kavuştuğunu, halka hizmet gittiğini anlatıyorlardı seçimden önce.
Seçimler bitti, yeni başkanların önüne borç faturaları konuyor demek ki.
Yani iktidar hizmet olarak götürdüğü her şeyi aslında borç hanesine yazmış.
Diyarbakır’da çok büyük borç çıkarken, acaba Ağrı’da veya Şırnak’ta da borç var mı çok merak ediyorum?
Hukuken mümkün mü şu anda bilmiyorum ama bu belediye başkanları, görevi devraldıkları kayyumlara dava açarak bütün borcu bu kişilere ödetmenin bir yolunu bulmalı.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Güneydoğu’da polis “taşıma seçmen var mı?” diyerek evleri basmıyor
Seçim tarihimizin en büyük rezaletlerinden birini biliyorsunuz İstanbul Büyükçekmece’de yaşadık.
İstanbul’u kaybetmenin öfkesi ile akla hayale gelebilecek her yolu deneyen iktidar, sonunda polislere ev bastırarak terör de estirdi.
Büyükçekmece’de hayali seçmen olduğu iddiaları üzerine harekete geçen polis, evlere baskınlar yaparak akla ziyan sorular sorarak insanlara işkence çektirdi.
Birçok evde insanlar evli oldukları ispatlamak zorunda bile kaldılar. Küçücük çocuklara oy kullanıp kullanmadıkları bile soruldu.
İstanbul’da AKP’nin “seçmen taşındığını hissettik” gerekçesiyle evleri bastıran YSK zihniyeti, Güneydoğu’daki çok somut şikayetlerealdırmadı bile. Zaten YSK, AKP’den gelen itirazların dışındakilerin neredeyse tamamına kulak tıkadı.
Örneğin AKP’nin “zafer kazandığı” ilan edilen Şırnak’ta 4 bin asker ve 2 bin polisin seçmen olarak kente taşındığı iddialarına cevap bile verilmedi.
Nedense YSK, Şırnak’ta polisin taşıma seçmen olup olmadığını araştırmasını istemedi.
Ayrıca jandarma ve polisin, Şırnak’ın birçok mahallesinde adeta sıkıyönetim ilan ettiği, sandığa gidilmesi halinde sonucun çok fena olacağının söylendiği iddiaları da hiç konuşulmadı. Gerçekten çok merak ediyorum.
Acaba sadece Şırnak’ta ev baskınları ile hayali seçmen aransaydı, bu kentte oy kullanan binlerce polis ve asker bulunabilecek miydi, yoksa onlar çoktan kendi görev bölgelerine dönmüşler miydi?
Merak işte .
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Hürriyet’e göre damadın ciddiye alınmaması dış güçlerin bir yalanı
Hep diyorum ya, iktidar teflon tava gibi üzerine hiçbir şey yapışmıyor.
Son örnek Damat Bey’in Amerika seferinden.
Maliyeye bakan damat, 10 Nisan’da yeni ekonomik planı anlattı.
Söylediklerinden kimse bir şey anlamadı ama yandaş-tetikçi medya yeni programın olağanüstü olduğunu anlattı.
Bu medyaya konuşan TÜSİAD’cılar, MÜSİAD’cılar “Nihayet kurtuluyoruz, aslan damat” sloganları attılar.
Damat Bey, sermaye sahiplerini büyük sevince boğan planlarını anlattıktan sonra ekonomideki devrimi anlatmak üzere atlayıp Amerika’ya gitti.
İlk gün temaslarından sonra yabancı medyada, damadı alaya alan yazılarla Türkiye ekonomisinin iyice dibe batmakta olduğunu anlattılar.
Dünya medyasının bu tavrı bizim yandaş-tetikçi medyayı hemen harekete geçirdi tabii ki.
Bir anda yandaş-tetikçilerin amiral gemisi haline gelen Hürriyet,damadın Amerika temasları ile ilgili şu haberi yaptı dün;
“Oldukça verimli ve kapsamlı olarak değerlendirdiği bu toplantılardan hemen sonra önce Reuters, ardından Financial Times tarafından doğrudan Albayrak’ın programlarını hedef alan, yapılan çalışmaları karalayan ve algıyı bozmaya çalışan haberler servis edildi. Bakanlık kaynaklarının, ‘Gazetecilik ilkeleri ile bağdaşmayan ve gerçek dışı’ olarak nitelendirdiği haberlere rağmen Albayrak’ın programlarının ikinci günü de oldukça yoğun geçti. İki yabancı basın kuruluşu da programların içeriklerine ilişkin çarpıtma haberler yapmış, gazetecilik ilkeleri ile bağdaşmayan haberlerinde Bakan Albayrak’ı hedef almıştı. Yapılan algı operasyonu ile Türkiye ekonomisinin kırılganlığı artırılmak ve yatırımcıların bakış açılarının bozulmasını sağlamak hedeflenmişti. Aynı kuruluşlar, ağustos ayında da Türkiye için felaket senaryoları çizmiş, dengelenme sürecinin başarısının ardından ise sessizliğe bürünmüşlerdi.”
Artık tam bir deve kuşu politikasına girmiş durumdalar.
Allah sonlarını hayırlı etsin.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Seçim bitti “enflasyonla topyekün mücadele” vıcıklığı da bitti
Bu fotoğrafı cumartesi günü Taksim Meydanı’nda çektim.
Seçimlere iki ay kala iktidar bu çadırları büyük törenlerleaçmıştı.
Yandaş tetikçi medya günlerce buralardan canlı yayınlaryapmıştı.
Vatandaş çok mutluydu. Gıda terörü yaratan dış güçlere karşı büyük bir tokat atılmıştı. Ama olmadı.
Fiyatlar düşmedi.
Üstüne bir de seçim geldi. “Nankör” vatandaş bu iktidara oy vermedi.
Enflasyonla topyekün mücadele bitti.
Önce çadırlara mal koyamadılar, şimdi topluyorlar.
Her taraftan iflas ediyorlar.
BUNU YAZMAK GEREK
Ben olsam Ali Demir’in ifadelerinden korkardım
O fotoğraf toplumun hafızasından hiç çıkmayacak çıkmamalı da.
ÖSYM’nin eski Başkanı, bir dönemin kudretli ismi Ali Demir,bileklerinde kelepçe, süngüsü düşmüş biçimde polislerin arasında gidiyor.
On binlerce öğrencinin hayatını çalan bir zihniyetin ahlaksız uygulayıcısı şimdi hesap verecek.
Üstelik kendisine böyle bir ahlaksızlığı yapma olanağı tanıyaniktidarın döneminde.
Gerçekten Ali Demir’in mahkemede anlatacaklarını çok merak ediyorum.
Çünkü Ali Demir’in havasından geçilmediği günlerde dönemin Başbakanı Erdoğan, kendisine kefil olmuş hatta hakları yerdiği için yürüyen öğrencilere de ağır sözler söyleyerek; “Yürümüşler ne olmuş, biz de çıkarırız karşısına on binlerce genci” demişti.
Ali Demir, mahkemede hayatları karartma cesaretini nereden aldığınıanlatacaktır herhalde.
Yaptıkları hileler sonucu öne geçen iktidar zihniyetindeki öğrencilerin isimlerinin kimler tarafından kendisine bildirildiğini anlatacaktır.
Ya da, “bir dava adamı” olarak bir dönem hapiste yatmayı göze alarak hiçbir şey söylemeyecektir.
Ama ben olsam yine de korkardım, çünkü bu zihniyetin “davaya bağlılığı” hep güçlü oldukları anlarda var, güçten düştükleri an birbirlerini anında satıyorlar.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları