loading
close
SON DAKİKALAR

Haklarını tabii savunacağız ama bilin ki bunlar AKP dönekleridir

Can Ataklı
Tarih: 22.01.2016
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı; Şu gerçeği ortaya koyalım; dinci faşist zihniyet, kendini inkâr ederek daha önce kendisine payanda olan bir kesime yönelik çok ciddi bir linç kampanyası sürdürüyor.

Şu gerçeği ortaya koyalım; dinci faşist zihniyet, kendini inkâr ederek daha önce kendisine payanda olan bir kesime yönelik çok ciddi bir linç kampanyası sürdürüyor.
Güneydoğu’da yaşanan olaylara karşı, iktidarın politikası aksine görüş bildiren bin küsur akademisyen yoğun bir baskı altında.
Bir yandan başta saray olmak üzere hükümetin bütün önemli isimleri ağır hakaretlerde bulunuyor.
Yandaş yalaka medya azgın bir şekilde saldırıyor.
Talimatlı üniversite yönetimleri bu akademisyen hakkında soruşturmalar açıyor.
Talimatlı savcılıklar hareke geçerek polise gözaltı emirleri veriyor.
Bu akademisyenlerin bırakın mesleki güvenliklerini artık can güvenlikleri bile yoktur.
Bu akademisyenler Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesine göre suçlanıyorlar.
Bu madde ne diyor bir bakalım;
1- Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2- Devletin askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi 1. fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
3- Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.
4- Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
Bu madde ceza yasamızın en çok tartışılan maddesiydi.
AKP iktidarı “Türkiye’yi demokratikleştiriyorum, daha özgür olacağız, ifadeyi açıklamanın suç olmasını tamamen kaldırıyoruz” söylemiyle maddeyi bu hale getirdi.
Dikkat ederseniz yasanın son fıkrası “soruşturma yapılmasını adalet bakanının iznine” bağlıyor.
Yasa çıktığında AKP tam bir “demokrasi sarhoşluğu” yaşıyordu. Öyle ki Bülent Arınç coşmuş ve “Artık Apo’ya sayın denmesini, PKK bayrakları asılmasını suç olmaktan çıkardık, terörü övmek gibi bir kavramı artık yasalarımızda yok” demişti.
Peki, şimdiki uygulamaya ne diyeceğiz?
Hani “teröre destek olmak” diye bir suç yoktu?
Hani soruşturma iznini ancak adalet bakanı verebilirdi?
O halde savcıların bile adalet bakanından izin almadan yapamayacağı bir soruşturmayı YÖK ve üniversiteler hangi yasaya dayanarak yapabiliyor?
Sonuç şudur; Akademisyenlere yönelik soruşturmalar yasa dışıdır, hukuksuzdur.
Bu nedenle yıllardır söylediğim ve yazdığım gibi bu hukuksuzluğa elbette sonuna kadar karşı çıkacağım.
Ergenekon, Balyoz, Odatv, Fuhuş gibi saçma sapan ve hukuka aykırı kumpaslara zamanında nasıl karşı çıktıysam şimdi de bu akademisyenlere yönelik hukuksuzluğa sessiz kalamam.
Ancak dün de belirttiğim gibi, haklarını savunmak durumunda kaldığımız kişileri de tanımamız gerek.
Bunların pek çoğu, zamanında AKP iktidarına payanda olmuş, “yetmez ama evetçi” demokrasi maskesi altında Türkiye Cumhuriyeti’ni, devrimleri, Atatürk’ü karalayan, karşı devrime su taşıyan, şimdinin AKP dönekleridir.
İktidar, şimdi bu dönekleri bahane ederek, onlarla kendisine muhalefet eden herkesi aynı kaba sokmaya çalışıyor ve sanki bu döneklerle yıllardır Türkiye gerçeklerini haykıranları aynı saftaymış gibi göstermeye çalışıyor.
Herkes bilmeli ki, ben ve benim gibiler sadece hukuksuzluğa, dinci faşizmin demokrasi dışı uygulamalarına karşı çıkıyor ve “ifade özgürlüğünü” savunuyorum.
Yoksa bu döneklerin bizimle bir ilişkisi olamaz.

---ŞAŞIRDIM—

Medeni ölüm mekanizması da neyin nesi?
Saray gazetecisi Cem Küçük de RTÜK konusunu bırakıp akademisyenlere saldırma görevine soyunmuş.
Dünkü yazısını okurken hayretler içinde kaldım.
Çünkü bu saray gazetecisi medyayı yepyeni bir kavramla tanıştırmış.
Medeni ölüm mekanizması!
Aynen şöyle diyor;
“Benim son üç yıldır anlatmaya çalıştığım bu. Amerika’yı yeniden keşfetmeye lüzum yok. Tıpkı batıdaki gibi medeni ölüm mekanizmaları kurulmalı. Yani savcılar işe el atmadan üniversiteler hemen o akademisyenlerin iş akdini feshetmeli. O kişiler bir daha iş bulamamalı. Kariyerleri bitirilmeli. Medyaya çıkamamalı. Toplum onları otomatik olarak dışlar.”
Saray gazetecisinin yaşı küçük ama belli ki aklı çok gerilerde kalmış.
Çünkü “medeni ölüm mekanizması” dediği bu sistem batı dediği sadece Amerika’da 50’li yılların sonunda uygulanmıştı. Adı da Mac Charty dönemiydi.
Ve bu dönem Amerika’da ve dünyada halen “Amerika tarihinin en karanlık dönemi” olarak tanımlanıyor.
Bunun dışında hiçbir batı ülkesinde bu tür toplumsal linç yaşanmadı.
Yaşanmadığı gibi zaten böyle bir şeyi düşünenler bile tükürükle boğulur.

--ÖFKELİ ADAM—

Dijitürk aboneliğinden çıkma sefaleti
Evimdeki Dijitürk aboneliğini iptal ettirmek istiyorum.
Alırken çok kolay, bırakırken de öyle olmalı değil mi?
Hayır değil. Tam tersine, Dijitürk aboneliğinden kurtulmak hayatınızı kâbusa çeviriyor.
Abonelik iptali için yapılması gerekeler şunlar.
Bir dilekçe yazıyorsunuz ve “ayrılma gerekçenizi” yazıyorsunuz. Dilekçeye önlü arkalı nüfus kâğıdınızın fotoğrafını ekliyorsunuz. Cep telefonunuzu yazıyorsunuz. Sonra da 2125739999 nolu telefona fakslıyorsunuz.
Ancak binlerce numarası olan Dijitürk’ün iptalle ilgili tek numarası bu. Faksınız asla gitmiyor. Ben 5 günde, her seferinde 10’ar kez denediğim halde faksı geçemedim, çünkü hep meşgul.
Faks olmuyorsa bir Dijitürk yetkili servisine şahsen gitmeniz gerekiyor.
Bunları şirketin müşteri temsilcisine anlatıp “Bu kadar işkence çektirilmez” dediğinizde ise “Sizi anlıyorum” cevabından başka bir şey alamıyorsunuz.
Bu tüketici haklarına da rekabet kanunlarına da aykırı bir durum.
Ama elin Arabı gelip bu şirkete konmuş, Türk halkına müstemleke vatandaşı muamelesi yapabiliyor.

--- KAFAMI BOZAN ŞEYLER ---

“PKK tarafını neden görmüyorsun” sözü abesle iştigaldir
İktidar Güneydoğu konusunda çok sıkıştı.
İçi boş açılımla hem Kürtleri hem de demokrat maskeli sözde aydın liberalleri bir süre kandırdı.
7 Haziran seçimlerinde “iktidarı kaybetme riskini” görünce çark etti ve bir anda “PKK’yı keşfederek” eskisinden çok daha şahin biçimde saldırmaya başladı.
Çok doğaldır, bu politika elbette tepkide çekecektir.
İktidar eleştirilere karşı “neden PKK tarafına bakmıyorsunuz?” diye soruyor.
Nedeni basit; çünkü PKK tarafını biliyoruz. O bir terör örgütü. Üstelik AKP’nin şimdi keşfettiği gibi yeni değil, 30 yıldır var ve kan döküyor, bebekleri, masum insanları öldürüyor, askerimizi polisimizi şehit ediyor.
İktidar kendi amacına ulaşmak için bu terörü görmezden geldi, oy kaygısı ile terör örgütünün palazlanmasına göz yumdu.
Şimdi terör batağından kendini kurtaramıyor. Hata üzerine hata yaparak terörün daha da vahşileşmesine neden oluyor.
Bu nedenle “terör örgütünü eleştirmek” kimseye bir şey kazandırmaz. Terör örgütü eleştirilince eylemlerini bitirmeyecektir.
Aslolan devletin bu sorunu hukuk çerçevesinde kalarak, masum insanları koruyarak sonlandırmayı becermesidir.
“Terör örgütüne de iki çift laf etsene” çağrısı sadece iktidarın terör karşısındaki çaresizliğinin dışa vurumudur o kadar.

---DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER—

Paranın gücüyle iktidara yalakalık yapıyorlar
Terör konusunda görüş bildiren akademisyenler bir araya geldiler ve bir bildiriye imza attılar.
Bunu yaparken bir kuruş para harcamadılar.
Bildiri etkisini gösterdi, şu anda günün en tartışılan konularından biri haline geldi.
Dün gazetelerde “Vakıf Üniversiteleri Birliği Derneği” adındaki bir kuruluşun yarım sayfa ilanları vardı.
Bu dernek bütün vakıf üniversiteleri adına yayınlanan bildiriyi kınıyorlar.
Ama bunu yaparken en “hakim gücü” yani “parayı” kullanıyorlar.
İlan fiyatlarını bilmeyenler için söyleyeyim, yarım sayfa ilan nereden baksanız 50 bin lira tutar.
Bu ilan yandaş yalaka bütün gazetelerde vardı. Benim aldığım 5-6 gazetede olduğuna göre demek ki 10 gazetede bu ilan yayınlanmış. Parası yaklaşık 500 bin lira.
Bu dernek böyle bir parayı sırf saraya yalakalık yapmak için kullanmış aslında.
Oysa aynı dernek bunu bir basın bildirisi olarak da yapabilirdi.
Ama belli ki ses getirmeyeceğini düşünmüşler.
O zaman sarayın da dikkatinden kaçabilir.
O halde bastır parayı.
Yapılan demokrasiye, fikir özgürlüğüne, hukuka aykırıymış ne gam. Maksat saray beğensin.

--BUNU YAZMAK GEREK—

CHP Kurultayı yeni ufuklar açacaktır
Bugüne kadar CHP Kurultay’ı ile ilgili bir şey yazmadım. Çünkü Genel Başkanlık yarışı olmayacağı çoktan belliydi, asıl çekişme parti yönetiminde olacaktı.
Bu durumda ne yazarsanız yazın tahminden öte geçmezdi.
Dün Kurultay toplandı. Genel Başkan Türkiye için umut olacak bir konuşma yaptı. CHP’nin yeni ufuklara açılacağının ipuçlarını verdi.
Bugün parti yönetimi belirlenecek.
Tüm sonuçlar alındıktan sonra elbette CHP’nin yeni dönemi için görüş ve önerilerimi yazmaya başlayacağım.
Bugün seçim sonuçları geç saatte alınacağına ve yazı saatimi geçeceğine göre demek ki salı günü başlarız hayırlısıyla.

Can Ataklı - Korkusuz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları