loading
close
SON DAKİKALAR

Halifelik için Atatürk formülü

Can Ataklı
Tarih: 06.02.2015
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı; 1923 Cumhuriyet devrimiyle birlikte saltanatı da hilafeti de kaldıran ve laik bir düzeni öngeren Türkiye’de hilafeti geri getirmek pekçok sorun yaratacaktır.

Son yazıdan kaldığım yerden devam ediyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “başlatın” talimatı verdiği “Başkanlık sistemi”nin altında hilafeti geri getirmenin yattığını anlatmıştım.
Türkiye’nin tüm demokratik değerlerini, devrim ve ilkelerini sistemli biçimde erozyona uğratan bir çoğunu da neredeyse geçersiz hale getiren Erdoğan’ın son amacı hilafeti yeniden diriltmek ve “başkan-halife” olmak.
Bu aslında sadece Erdoğan’ın gönlünde yatan aslan değil.
Büyük Ortadoğu Projesi’nin de sonucu açıkça söylenmeyen felsefesi bu.
Elbette halifelik bizim için farklı global güçler için farklı anlamlar taşıyor.
1923 Cumhuriyet devrimiyle birlikte saltanatı da hilafeti de kaldıran ve laik bir düzeni öngeren Türkiye’de hilafeti geri getirmek pekçok sorun yaratacaktır.
Buna karşı, global güçlerin böyle bir endişesi yok.
Hatta tam tersine, global güçler zaman zaman müslüman dünyasının da tıpkı Vatikan gibi bir otoritesinin olmasının pekçok işi kolaylaştıracağını bile düşünmektedir.
Ancak sorun İslam otoritesinin merkez ini bulmak ve oluşturmaktır.
Mısır, din alimlerini barındırması açısından bu konuda daha avantajlı gibi görünmesine rağmen devlet olarak bu yükü taşıyacak güçte değildir.
Türkiye ise aslında laik, demokratik, sosyal hukuk devleti iskeletiyle ve nüfusunun yüzde 95’inin müslüman olmasıyla bu görevi en iyi yapacak ülke konumunda.
Burada sorun başta Arap ülkeleri olmak üzere, birçok İslam ülkesinde Türkiye’nin gerçek anlamda müslüman olarak görülmemesindedir.
Osmanlı İmparatorluğunu arkadan vurmaktan çekinmeyen müslüman Arap dünyası, cumhuriyet devrimlerini ve özellikle laikliği içlerine hiç sindiremedikleri için Türkiye’nin İslam liderliğini asla benimsemek istememiştir.
Turgut Özal’ı bile gerçek müslüman kabul etmeyen İslam dünyasının önüne 2002’de Tayyip Erdoğan kondu.
Din bilgisi İmam Hatip düzeyindeki Erdoğan’ın ajitatif karakteri, dini siyasete alet etmekten öte bir yaşam biçimi olarak topluma kabul ettirme politikaları İslam dünyasında da ilgi uyandırdı.
İslam ülkelerinin kamuoylarında bir dönem “kahraman” gibi bile anılan Erdoğan, global güçlerin gözünde “halife de olabilir” diye algılanmaya başladı.
Erdoğan da aldığı bu güçle Türkiye’yi bir taraftan dönüştürürken diğer yandan da hilafeti geri getirmenin planlarını yapmaya soyundu.
Kürt açılımı, Irak ve Suriye politikası, İsrail’e yönelik temelsiz efelenmeler, Afrika’nin müslüman ülkelerine hatta eli kanlı diktatörlerine her türlü destek ve yardımlar bu planın parçalarıydı.
Ancak tüm bunlara rağmen ve hatta Erdoğan’ın “milli irade” diye pohpohladığı yüzde 50’ye yakın oy desteğine rağmen hilafet gibi bir konuda tüm halkı ikna etmek sanıldığı kadar kolay değil.
Türbandı, Kuran Kursuydu, 4+4+4 gibi garebet bir sistemdi, normal liseleri İmam Hatipler’e dönüştürmekti gibi hamleler, tepkilere rağmen devlet gücü kullanılarak halledilebilir ama hilafeti diriltip kendini halife ilan etmek için çok başka koşulların da oluşması gerekir.
İsterse yeni bir anayasa yazılsın, böylelikle Türkiye Birleşik Federe Devleti kurulsun, halkın yarıdan fazlası da buna destek versin, iş hilafete gelince AKP’nin arkasında duran niteliksiz çoğunluğun gücü buna yetmez.
Bunun için AKP’ye biat ederek körü körüne oy verenlerin dışındaki kesimlerin de desteği gerekecektir.
Bu kesimlerin ikna edilmesi için de elde fazla enstrüman yoktur.
İşte bu nedenle Erdoğan yakın bir gelecekte, en önemli kozunu öne sürebilir.
O da hilafeti geri getirmek konusunda bizzat Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü öne çıkarmaktır.
Bu nasıl olacaktır?
Uzunca bir süredir Atatürk’ün gizli bir vasiyeti olduğu dedikoduları yapılıyor.
İddialara göre Atatürk çok özel bir vasiyet yazarak bunun ölümünden 50 yıl sonra açılmasını istemiştir.
Böyle bir gizli vasiyetin olup olmadığı tam bilinmediği gibi içeriği ile ilgili de pek çok spekülasyon yapılıyor.
Ancak burada konumuzu ilgilendiren en önemli iddia Atatürk’ün bu gizli vasiyetinde “hilafetin 50 yıl sonra geri getirilmesini ve halifeliğin yeniden tesis edilmesini” istediğidir.
Bu konuda yıllar içinde benim de birkaç köşe yazım oldu.
Bu yazılarım vasiyetin içeriği ile ilgili değil, bu iddialara karşı devletin ilgili birimlerinin açıklama yapmaları için çağrı niteliğindeydi.
Çünkü iddia sahipleri Atatürk’ün gizli vasiyetinin Genelkurmay Başkanlığı’nda olduğu, ancak Genelkurmay’ın bunu ısrarla sakladığı yönündeydi.
Birkaç yazımda “Genelkurmay bu iddialara cevap vermeli ve tartışmaları bitirmeli” demiştim.
Bu konuda resmi hiçbir açıklama yapılmadı. Sadece “böyle bir vasiyet yok ki açıklama yapalım” denildi.
Son günlerde iktidara yakın kişilerden “vasiyetin açıklanma zamanı geliyor” sözleri duyuyorum.
Bir süre sonra “İşte Atatürk’ün gizlenen vasiyeti” başlığı altında bazı belgeler kamuoyunun bilgisine sunulabilir.
Burada Atatürk’ün “hilafeti geri getirin” çağrısı yaptığı iddia edilerek “başkan+halife” formülü için Atatürkçü kesimlerin de etkilenmesine yönelik yoğun bir propaganda yapılabilir.
Şimdi gelelim Atatürk’ün gizli vasiyeti olarak sunulan ve henüz kimsenin görmediği belgenin içeriğine.
Tarih bilgisine, özellikle Atatürk konusundaki araştırmalarına saygı duyduğum önemli birk isimle konuyu sohbet etmiştim.
Bu uzman şunu anlatmıştı;
“Atatürk’ün sağlığında gelecekle ilgili bazı öngörülerini kaleme aldığı biliniyor. Bunlardan birinin de hilafetle ilgili olduğu yönünde kuvvetli bilgiler var. Atatürk Cumhuriyetin ilan edildiği dönemde hiçbir müslüman ülkenin gelişmemiş olduğunu biliyordu. O dönemde Türkiye’nin de saltanata dayalı olmayan bir yönetim biçimine geçmesi halinde hilafeti diri tutmasının İslam dünyasında etkisi ve gücü olmayacağını da görüyordu. Ancak Atatürk 50 yıl sonra müslüman ülkelerin toparlanabileceğini, gerçek birer devlete dönüşebileceğini öngörerek (Bir gün bu ülkelerin dünya önünde bir güçbirliği yapmaları, hem yönetimsel hem de dinsel olarak belirleyici olabilmeleri mümkündür. İşte o zaman tüm bu İslam ülkelerini aynı çatı altında toplayabilecek hilafete ihtiyaç duyulabilir. Bunun önderliğini de muassır medeniyetler seviyesine ulaşmış Türkiye yapabilir) diye düşünmesi de büyük olasılıktır. Bu inceliği göremeyenlerin (Atatürk gizli vasiyetinde hilafetin 50 yıl sonra geri getirilmesini istemişti) demeleri şaşırtıcı değildir. Ama ne Türkiye ne de İslam dünyası böyle birk oyuna gelmez.”
Sonuç; hilafet devrim kanunlarıyla birlikte tamamen ortadan kaldırılmadı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin uhdesinde bırakıldı. Yani şu anda hilafet Meclis’in himayesinde.
Global güçlerin düşüncesizce kışkırtmalarıyla Erdoğan bu kozu oynamak isteyebilir.
Başarabilir mi?
Bana göre hayır.
Ama yine eski solcu yeni AKP yalakası sözde aydınların da marifetiyle çok kafa karıştırıcı bir tartışma dönemine girebiliriz.

Can Ataklı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları