Can Ataklı yazdı, ''Bu halk binlerce Mehmetçik’i şehit eden PKK liderlerinden birinin bile 'etkisiz hâle neden getirilemediğini' çözemiyor...''
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını kınıyoruz.
İktidar ve destekçileri her zamanki gibi İsrail aleyhine dilediklerini yazıp söylüyorlar.
Halka baktığımızda da “resmi görüşün” İsrail’e en ağır dille saldırmak olduğunu görüyoruz.
Ancak teke tek kalındığında başka bir gerçek ortaya çıkıyor.
Kalabalık içinde “cani İsrail” diyenlerin özel sohbetlerde “Helal olsun bu İsrail’e” dediklerine herhâlde sizler de tanık oluyor hatta belki siz bile bu cümleyi kullanıyorsunuzdur.
Nedeni basit; çünkü İsrail, haklı da olsa haksız da, söylediğini yapıyor.
“Bana füze atma hesabını çok fena sorarım” diyor. Eğer karşı taraf füze atarsa bunun hesabını anında soruyor.
Hamas İsrail için bizdeki PKK ile aynı şey. İsrail Hamas’ın saldırılarına “kof” açıklamalar yaparak güç gösterisinde bulunmuyor.
“Vururum” diyor ve vuruyor. İsrail son bir ylda 7 Hamas yöneticisini vurdu.
İşte son olay.
Ahmet Cabari Hamas’ın askeri kanadının en tepesindeki isim. Çok sıkı korunuyordu. Anlatıldığına göre Cabari dikkat çekmeyen 7 makam aracı kullanıyormuş. Hangisine bindiğini kimse bilmiyormuş.
Ama Mossad o gün Cabari’nin bineceği aracı tespit etmiş. Sonuç, Cabari’nin aracı bir füze ile yok edildi.
İşte İsrail’e karşı duyulan gizli hayranlık buradan kaynaklanıyor.
İsrail sadece gürlemiyor, aynı zamanda yağıyor.
Türkiye’nin ise sadece gürlediğini, ama yağmadığını gören kamuoyu, belki sesini çok yükseltmiyor ama herkesin içinde derin bir sızı olduğu da kesin.
Çünkü İsrail dediğini yaparken, Türkiye örneğin “Doğu Akdeniz’de seyrüsefer hakkımızı kullanacağız” iddiasının neden gerçekleşmediğini soramıyor.
Suriye’ye karşı “yeni angajman koşullarını kabul ettik, sınırımıza şu kadar yaklaşan Suriye’ye anında karşılık verilecektir” açıklamasının neden hayata geçirilmediğinin cevabını alamıyor.
Güney Kıbrıs’ın “münhasır ekonomik bölgede petrol arayamayacağını” ve “bunu yapmaya kalkarsa silahlı müdahalede bulunacağımızı” bildirdiğimiz halde hiçbir şey yapılmamasını anlayamıyor.
Bu halk yıllardır binlerce Mehmetçik’i şehit eden PKK liderlerinden birinin bile “etkisiz hâle neden getirilemediğini” çözemiyor.
İsrail’se bunların hepsini yapıyor.
Halk da çok öfkelense bile İsrail’e karşı gizli bir hayranlık duyuyor.
*****
Şimdi ne yapacaklar
Başbakan durup dururken idam tartışması başlattı.
Üst üste üç defa, üstelik biri uluslararası bir toplantıda, “idam cezasının gerekli olduğunu” anlattı. AKP’de henüz bir hazırlık görünmüyor ama sonuçta bu bir gece yarısı talimatına bakar. Sabah uyanırız, bir AKP’linin verdiği kanun teklifi ile karşılaşırız.
Ne yapacak AKP’nin diğer milletvekilleri.
“Hayır biz özgür ve demokrat milletvekilleriyiz böyle oldu bittilere destek vermeyiz?” mi diyecekler?
Paşa paşa gidip “evet” için parmak kaldıracaklar.
Siyaset çok ilginç bir zanaattır. Dün “ak” dediğine bugün “kara” diyebilme kıvraklığıdır.
İdam cezasının “Apo hariç” kaldırıldığı ilk gün bazı AKP milletvekilleri ve Genel Başkanları bu kararı alkışlamışlardı. Ki zaten AKP o tarihte idamın kaldırılmasına “evet” demişti.
Bakın Bülent Arınç ne demişti o tarihte; “Ölüm cezasının kaldırılması hususu, geldiğimiz noktada, bir zaruret ifade etmektedir.”
Yine AKP Grubu adına konuşan Mehmet Ali Şahin ise “Ölüm cezasının kaldırılmasını, parti olarak, grup olarak biz de istiyoruz ” diye konuşmuştu.
Oylama sonrası ise o tarihte AKP Genel Başkanı olan ama milletvekili olmayan Tayyip Erdoğan Hürriyet Gazetesi’ne verdiği bir demeçte; ”Ben burada özellikle TBMM’yi alkışlıyorum, takdir ediyorum. Bu büyük bir başarıdır” demişti.
Şimdi yasa teklifinin Meclis’e gelmesini bekliyoruz. Bakalım aynı isimler idamı tekrar getirmek için neler söyleyecekler?
*****
72 tamam da ‘buçuk’ çok ayıp olmuş
Çamlıca Tepesi’ne yapılmak istenen cami için proje yarışması sonuçlanmış.
Jüri birinci olmaya hiçbir projeyi layık görmemiş ve ikinciyi seçmiş.
Tuhaflık burada başlıyor. Kimsenin bilmediği bir jüri heyeti bile “birinci” olacak projeyi bulamamış da ikinciyi inşa etmeye karar vermiş.
Türkiye’nin “dünya çapında eseri olacak” diye takdim edilen projeye bakar mısınız?
Hemen söyleyeyim; bu projeyi sakın hayata geçirmeyin.
Çünkü bu İstanbul’a ihanet olacağı için İslam’a da hakarettir. Türkiye, dünya tarihine geçecek bir eser olarak bu cami projesini seçemez.
Bu cami güzel bir cami değil.
Baştan aşağı taklit.
Projeyi çizenlerin “Eskiyle yeniyi birleştirdik” savunması doğru değil.
Bu cami başta Sinan olmak üzere daha önce yapılmış camilerin taklidinden öte bir şey değil.
İstanbul’u güzelleştirmez, tam tersine İstanbul’un güzelliğini bozar.
Tarihe bir eser olarak ille bir cami bırakılmak isteniyorsa, bunu adam gibi yapmak gerek.
Öyle bir ayda proje hazırlayarak dünyanın en önemli eseri ortaya çıkmaz. Bu konuda iktidar ısrar ediyorsa, Taksim gibi “Ben yaptım oldu” mantığı ile ortaya güzel olmayan bir şey çıkaracağına, dünya çapında bir yarışma açarak en güzel camiyi inşa eder.
Projeyi hazırlayanların bazı rakamsal sembolleri de çok kötü.
Minarelerin uzunluğunu 107.1 metre yapmak belki Tayyip Erdoğan’ın 1071, bininci yıl tanımına bir destek olarak kabul edilebilir ama kubbenin 72.5 metre olmasının “72 buçuk milleti temsil ediyor” diye açıklanmasına ne demeli?
Buçuk kelimesi bizde “Çingeneleri” tarif etmek için kullanılır.
Bir taraftan ayrımcılıktan söz edeceksiniz öte taraftan Çingenelerden “buçuk” diye söz edilen bir tanımı cami için kullanacaksınız.
Ne taraftan bakarsanız bakın akıl dışı.
*****
Demokrasiyi krallıktan getiriyorlar
Suriye muhalefeti “Amerikan dayatması” ile Katar’ın başkenti Doha’da toplandı biliyorsunuz.
Amaç Suriye’ye demokrasi getirmek için muhalefeti yeniden organize etmekti.
Üstelik bunu yapanlar, “ileri derecede demokrat” olan Batı ülkeleri.
Suriye’ye demokrasiyi getirmek için toplantının yapıldığı yer krallıkla yönetiliyor. Şeyh diyorlar Katarlılar krallarına.
Ülkede demokrasi yok, özgürlük yok.
Ama bol para var. Bol eğlence ve safahat var.
Sonuçta Suriye’ye demokrasi gelecek ya, bu fıkra gibi duruma herkes razı.
İyi de örneğin kimsenin aklına “Suriye’ye demokrasi getirmişken, şu Katar’a da demokrasi getirmeyi düşünsek mi?” demek gelmiyor.
*****
BBC Genel Müdürü yanlış haber sonrasında istifa etmiş. Basınımızda bu “doğru haber” sonrasında utanıp istifa etmesi gereken ne kadar çok insan var!
(Gani Yıldız)