loading
close
SON DAKİKALAR

HDP 'başkanlığı kabul etmek' zorunda kalabilir

Can Ataklı
Tarih: 25.12.2015
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı; HDP’nin Haziran sonrası olaylarda inisiyatif alamaması ve PKK’nın etkisi altında kalması iktidarın çok işine geldi.

HDP’yi artık siyaseten çok zor günler bekliyor.
Haziran seçimlerinden sonra iktidarın “terörü patlatmasına” karşı etkisiz kalan ve yaşanılan terör olaylarının “asıl sorumlusu” olduğu algısı kamuoyunun zihninde yerleşen HDP’nin Meclis’teki durumu da tehlikeli.
AKP çevrelerinde “dokunulmazlıklarını kaldıralım” rüzgârları esiyor. Özellikle Selahattin Demirtaş’la ilgili suç duyuruları nedeniyle Meclis’e fezlekeler yağmaya başlarsa DYP-SHP iktidarında olduğu gibi bir manzara ile karşılaşabiliriz.
HDP’nin Haziran sonrası olaylarda inisiyatif alamaması ve PKK’nın etkisi altında kalması iktidarın çok işine geldi.
Saray’ın “PKK terörünü bitiren kişi olacağım” hevesi, Güneydoğu’da kentlere yayılan şiddet ve devlete başkaldırı olarak nitelenebilecek eylemleri ile birleşince artık ordunun da fiilen katıldığı çok güçlü bir harekâta yol açtı.
Kürt siyasal hareketinin ısrarla “savaştan” söz etmesi, durumu “terörle mücadele” aşamasından çıkarıp bir tür savaşa sürükledi.
Bunun sonunda PKK’nın çok ağır darbe yemesi hatta yok olma aşamasına gelmesi kaçınılmazdır.
PKK ve etkisindeki HDP, süreci bir halk direnişine dönüştürmek istiyorlar ancak bunda başarılı olamadılar.
Ordunun da devreye girmesiyle birlikte karşısındaki gücün çok büyük olduğunu gören Güneydoğu halkı, ister gönüllü ister zorla bulunduğu kentleri terk ediyor.
Bu durumda güvenlik güçlerinin gözüyle bakacak olursak, artık o kentlerde kalan herkes “terörist” olarak kabul edilir.
PKK’nın söylemindeki gibi durum bir “savaş”sa o zaman kalanlara da düşman muamelesi yapılır ki, işte o zaman kaçınılmaz sona çok daha hızlı biçimde ulaşılır.
PKK’nın “savaşçı” unsurları ortadan kaldırıldıktan sonra bölgeden kaçan halk geri döner, devletin sağlayacağı olanakların cazibesi ile huzura kavuştuğuna inanarak “biat” etmiş, TC’ye bağlı, artık sadece kendi çıkarını düşünen kitlelere dönüşür.
Alınacak sert güvenlik önlemleri ile terörün yeniden filizlenmesi engellenir.
Medya ise “bölgede kurulan huzur ve güven ortamını” kutsayan haber, yazı, röportaj ve görüntülerle kamuoyu oluşturulmasında etkin rol oynar.
“Kürt açılımı” süreci “bölgesel kalkınma”ya dönüşür, vatandaşlık bilinci öne çıkarılır, Güneydoğu Anadolu bölgesine görülmemiş yatırımlar götürülür, Kürt kimliği, Kürt Kültürü, ana dilde eğitim, özerklik, öz yönetim gibi kavramlar artık hiç konuşulmaz ve unutturulur.
Bu durumda HDP gibi bir siyasi yapılanmanın da gereği kalmayacaktır.
HDP bu durumu aşmak, mücadelesine devam edebilmek için tek çare olarak “sarayla uzlaşma” yolunu seçmek zorunda kalabilir.
Haziran seçimlerinden önce “Seni başkan seçtirmeyeceğiz” sloganı ile yola çıkan HDP bu kez sarayın kapısına dayanıp “tamam seni başkan yapacağız” diyebilir.
Çünkü şu anda sarayın arzusunun hemen yerine gelmesi HDP’nin elinde. 316 AKP milletvekiline destek verecek 59 HDP’li ile Anayasa’nın kabulü için gerekli 367 sayısı bulunur.
HDP’nin önümüzdeki günlerde can havliyle “Tamam, seni başkan yapıyoruz” demesi şaşırtıcı olmaz.

---ŞAŞIRDIM---

Bu fotoğraflar hiç hoş değil
Güneydoğu bölgesinde yürütülen operasyonlar artık Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolünde.
Kentlerde ilan edilen sokağa çıkma yasaklarından sonra asker tanklar, zırhlılar ve ağır silahlarla içeri giriyorlar.
Şu ana kadar bu operasyonlarda ölenlerin kesin sayısı yok. Partiler halinde “etkisiz hale getirilen terörist” haberleri alıyoruz askerden. Bu 35 oluyor, 110 oluyor, 65 oluyor. Toplamı herhalde 500’e yaklaştı.
Genelkurmay ilk kez bu operasyonlarda yeni bir “bilgi paylaşımı yöntemi” uyguluyor.
Bütün açıklamalarını internet üzerinden yapıyor. Fotoğraf, film gibi görsel malzemeyi ise haber ajansları aracılığı ile dağıtıyor. İnternet sitesine girdiğinizde bu görüntüleri göremiyorsunuz.
Medyaya dağıtılan bazı görüntüler bana çok rahatsız edici geldi.
Örneğin bir fotoğrafta elinde otomatik tüfekli bir asker, bir okulun sınıfında tahtanın başında ve tahtada “Ya Allah Bismillah” yazıyor.
Bir başkasındaki yazı “Cehenneme gönderme vakfı.”
Bir de “JÖH” diye bir simge var. Bu “Jandarma Özel Harekat” kısaltmasıymış. Eski JİTEM’i andıran bir şey.
Yine sokaklara yazılan “Esedullah timi geldi” veya “Korkun bizden” türü sloganlar yazmak da hoş değil. Bunların genelkurmay aracılığı ile dağıtılması ise daha vahim.
Terörle mücadele ederken, kin ve nefret tohumları atmanın, kendince başka çaresi kalmayan insanları bu denli tahrik etmenin kimseye yararı olmaz. Olsa olsa daha fazla kan dökülmesine neden olur.

---BUNU YAZMAK GEREK—

Bahçeli kendi kazdığı kuyuya düştü
Devlet Bahçeli daha 7 Haziran gecesi “hiçbir koalisyona girmeyeceğini” açıkladığında sanıyorum ortaya çıkan tablo ile kasımda yeniden seçime gidileceğini görmüştü.
Ve yine sanıyorum şöyle düşündü; “AKP inişte. Eğer elimdeki PKK, terör ve Kürt açılımı kozunu oynarsam, erken seçimde AKP’deki bütün milliyetçi oyları kendime çekerim.”
Bu düşünceden hareketle ilk demeç olarak “HDP’yi tanımadığını, asla işbirliği yapmayacağını, Meclis’in o bölümünün kendileri için flu olduğunu” söyledi.
Sonra da bu politika gereği Meclis Başkanlığı’nı AKP’ye hediye etti.
Çünkü bir an önce seçime gitmek ve uyguladığı politika gereği milliyetçi oyları silip süpürmek niyetindeydi.
Ancak Bahçeli’nin hesaplamadığı AKP’nin terör oyunuydu. İktidar terörü patlattı, sonra üzerine gitmeye başladı, PKK’yı, HDP’yi, bölgedeki saf insanları kışkırttı ve operasyonlara başladı.
Görünen o ki bu operasyonlardan sonra terör çok ağır darbe yiyeceği gibi PKK da etkisiz hale gelebilir.
Artık saray ve AKP “30 yıllık terörü bitiren iktidar” olduğunu ilan edecektir.
Bu koşullarda MHP’nin “milliyetçilik” söyleminin de içi boşalacaktır. Çünkü milliyetçi kesim “asıl merkez” olarak artık AKP’yi görecektir.
Böylelikle 7 Haziran’da doğru teşhis koyan ama yanlış politika uygulayan Bahçeli kendi kazdığı kuyuya düşmüş gibi olacaktır.

--KAFAMI BOZAN ŞEYLER—

Hala Kubilay’dan korkuyorlar
Bugün 23 Aralık. Bundan tam 75 yıl önce İzmir’in ilçesi Menemen’de bir gurup gerici yeşil bayrak etrafında toplanarak sözde isyan etmişler ve yedeksubay öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı, başını kör testere ile keserek şehit etmişlerdi.
Cumhuriyet tarihimize kara leke olarak geçen bu gerici ayaklanmanın her yıldönümünde anma törenleri yapılır.
Ancak 13 yıllık AKP iktidarı boyunca bu anma törenleri her yıl artan oranda engellenmeye ve kamuoyundan saklanmaya çalışılıyor.
Bu yıl da Menemen belediye Başkanı’na konuşma izni verilmediği gibi Anadolu Ajansı ve TRT dışında hiçbir medya kuruluşu anma töreninin yapıldığı alana sokulmayacak.
Bu kararı ne yazık ki Türk Silahlı Kuvvetleri “iktidarın talimatı” üzerine aldı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi, Atatürk ve devrimleri ile barışık olmadığını gördüğümüz iktidarın Menemen olayının kamuoyu önünde tartışılmasından ve Kubilay’ın anılmasından rahatsız olacağını düşünmek yanlış değildir.
Tabii iktidar bu yönde ne çaba harcarsa harcasın, demokrasiye, hukuka, cumhuriyete ve devrimlerine bağlı kitleleri korkutması, engellemesi mümkün değildir.
Bugün Menemen’de iktidarın bütün baskılarına rağmen on binlerin anma törenlerine katılacağını biliyorum.

--KOMİK—

Rusların “karakutu” komedisi
Rus askeri yetkilileri Türkiye’nin düşürdüğü uçaklarının kara kutusunu “canlı yayında” ve “büyük bir şovla” açıklamaya kalktılar.
Ama ortaya çok “komik” bir durum çıktı.
Çünkü yetkili uzmanlar “karakutunun içindeki bilgilerin alınmasının mümkün olmadığını” belirttiler.
Nedeni karakutunun çok hasar görmüş olması.
Bana hiç inandırıcı gelmedi. Bugüne kadar ister askeri ister sivil yüzlerce uçak düştü ve bunlarla ilgili “karakutusu tahrip olmuş, içindekileri okuyamıyoruz” açıklamasını hiç duymadım.
Karakutular zaten “her türlü patlamaya, darbeye, zorlamaya karşı” olarak imal ediliyorlar ki, uçağa ne olursa olsun karakutu sağlam kalıyor.
Ruslar bu konuda çok mu aptalca davrandılar yoksa karakutu olayı başka bir “oyunun” habercisi mi?

Can Ataklı - Korkusuz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları