loading
close
SON DAKİKALAR

Herhalde 'tutuklamadan halledin' tavsiyesi aldılar

Can Ataklı
Tarih: 02.04.2016
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı; Can Dündar ve Erdem Gül tutuksuz yargılanacak. Aslında bırakın tutuklanmalarını yargılanmaları bile olmamalıydı.

ANALİZ

Keşke komutanları hapse girerken böyle bir açıklama yapabilselerdi!

Genelkurmay Başkanlığı’nın kamuoyunda “darbe yapmayacağız” olarak algılanan açıklaması çok ses getirdi.
Özellikle yandaş yalaka medya “darbe çeşitlemeleri” yapan kimi yazarların bu açıklama ile rezil olduklarını ileri sürdü.
Gerçi o darbe güzellemesi yapanların tamamına yakını bir süre öncesine kadar yandaş yalaka takımı içindeydi.
Genelkurmay Başkanlığı sonunda
bir açıklama yapmak zorunda kaldı anlaşılan. Ancak yapılan yazılı açıklama bana her açıdan çok tuhaf geldi.
Birincisi hedef kim belli değil. Yoruma açık bırakılmış.
Darbe lafı hiç geçmiyor ama o da yoruma açık bırakılmış.
Yani “anlayan anlar” denmek istenmiş.
Askerin bu açıklamayı yapmadan önce saraya danıştığı ve üslubunu birlikte oluşturdukları hissine kapıldım.
Çünkü zaten aksi olsa yandaş yalaka medyanın “asker ne hakla bildiri yayınlıyor” demesi gerekirdi.
“Karayolları Genel Müdürü canı istediğinde bu tür açıklamaları yapabiliyor mu?” türü sorular yandaş medyanın manşetlerine taşınırdı.
Oysa tam tersi oldu.
Yandaş medya açıklamadan çok memnun.
İktidar karşıtlarının ciddi bir tokat yediğini söylüyorlar.
Hepsi askerin safında yer tuttu.
Anlaşıldığı kadarıyla düne kadar etmediklerini bırakmadıkları askerin artık kendi yanlarında durduğuna inanıyorlar.
Gelelim konunun can alıcı diğer noktasına.
Çok merak ediyorum; asker onlarca generali, üst rütbeli subayları ve en sonunda Genelkurmay Başkanı “darbe yapacaklardı” iddialarıyla zindanlara atılırken neden buna benzer bir açıklamaya hiç gerek görmedi.
Dile kolay tam 5 yıllık bir süreçten söz ediyorum.
Bu süreçte Genelkurmay hiçbir zaman “Darbecilik de nereden çıktı. Türk Silahlı Kuvvetleri anayasaya bağlı, demokratik hukuk devletin kurallarına uyan yüce bir kurumdur, en güzide komutanlarını darbeci olarak damgalamaya kalkmak bu vatanı sevmemekle izah edilebilir” türü açıklamalar yapmadı.
Yaptığı tek şey komutanlar itile kakıla zindana atılırken “Biz yargıya inanıyoruz” demekti.
Orduya gerçek anlamda “darbeci” diye saldırılırken hiç sesini çıkarmayan Genelkurmay bugün başına taş mı düştü de “darbe” kelimesini kullanmadan “biz darbeci değiliz” demeye çalışıyor.
Üstelik bugün ordunun darbe yapabileceği imasında bulunanlar da dünün en azgın “darbe olacak” diye yeri göğü inleten isimleri.
Yani aynı isimler dün “darbeci” diye saldırırken ağzını açmayan Genelkurmay bugün aynı isimler imada bulunuyor diye telaşa kapılıyor.
Bunun izahını yapacak bir yetkili var mı acaba?

ANALİZ

Erdoğan herkesi ters köşe yaptı

Baştan söyleyeyim, Erdoğan Amerika’dan “zafer kazanmış” bir eda ile dönecektir.
Kendi adına çok büyük başarı kazandığı gibi arkasına büyük bir destek de almıştır.
Bu destek dış ilişkilerde çok yararlı olmasa bile iç kamuoyunu etkilemek açısından çok güçlüdür.
Erdoğan Amerika’dan adeta “hayat öpücüğü” alarak dönecektir.
Bunun “ölüm öpücüğü” olup olmadığı ise zamanla anlayacağız.
Erdoğan Amerika’ya gitmeden önce yoğun spekülasyonlar yapılmıştı.
Sonradan Erdoğan karşıtı olan, bir süre öncesinin hızlı iktidar yandaşları Erdoğan’ın Amerika’da hüsrana uğrayacağını, Beyaz Saray tarafından aşağılanacağını, bu nedenle gitmeye bile korktuğunu ve hatta son anda geziyi iptal bile edebileceğini söylüyorlardı.
Reza Zarrab’ın tutuklanması bu yöndeki tahminleri güçlendiriyordu.
Sadece sonradan muhalif olanlar değil, mevcut AKP yandaşlarının da önemli bölümü Amerika gezisi nedeniyle tedirgindi.
Çünkü onlar da biliyordu ki çok önem verilen Erdoğan, Obama görüşmesi için randevu alınamıyor, cami açılışı için üst düzey bir yetkilinin katılımı sağlanamıyor, bazı düşünce kuruluşlarına yapılan konuşma taleplerine de cevap verilmiyordu.
Üstüne bir Zarrab olayı gelince yandaşların önemli bir bölümü paniklemişti.
Ben bu konuda daha temkinliydim. Erdoğan’ın bazı garantiler almadan bu geziye çıkmayacağına inanıyordum. Hatta yazmadım ama çevreme “Amerika gezisini iptal etmesine bahane olabilecek bir eylemden endişe ediyorum” diye söyledim.
Amerika gezisinden birkaç gün önce “Ya şov yapacak ya da büyük hüsran” başlıklı bir yazıyla durumu kendimce irdeledim.
Aslında Erdoğan uçağa binmeden önce “Obama ile görüşeceğini” satır arasında söyledi. Bana göre o andan itibaren şov başlamıştı.
Amerika’da karşılama “hayal kırıklığı” gibiydi, nitekim bütün karşıtları bununla alay ettiler. Polislerin ahmakça ses perdelemesi ile de alay edildi.
Ama Erdoğan’ın tek beklentisi Obama ile görüşmekti. Duruma bakıp sonra zorda kalmamak için “Ayakta bir fotoğraf çektirebilirler” diyenler bile yanıldı. Erdoğan Obama ile tam anlamıyla “baş başa” görüşme yaptı.
Şimdi merakım şu; Amerika daha önce gösterdiği büyük soğukluktan sonra ne oldu da Erdoğan’a bu çok istediği desteği verdi?
Türkiye karşılığında ne verdi?

YENİ ÖĞRENDİM

Sarayda “Beyefendi” dönemi

Yanlışsam biri düzeltir nasıl olsa. Ama ben ilk kez duyduğum için yazıyorum.
Erdoğan’ın Amerika gezisi sırasında, maiyetindeki resmi kişilerin kendisinden “beyefendi” diye söz ettiğini öğrendik.
Uçaktaki gazeteciler Amerika yolunda Türkiye Avusturya maçını nasıl izlediklerini anlatırken saray danışmanı Mustafa Varank’ın yanlarına gelerek “beyefendi sizleri ön tarafa bekliyor” dediğini yazdılar.
Bugüne kadar resmi zevat Erdoğan’dan “Sayın Cumhurbaşkanı” olarak söz ediyordu.
Demek ki artık “Beyefendi” olmuş.
Kamuoyu “Beyefendi” tanımını en çok Süleyman Demirel için duymuştu. Demirel başbakanlığı döneminden itibaren hep “beyefendi” olarak anılmıştı.

BUNU YAZMAK GEREK

Herhalde “tutuklamadan halledin” tavsiyesi aldılar

Can Dündar ve Erdem Gül tutuksuz yargılanacak.
Aslında bırakın tutuklanmalarını yargılanmaları bile olmamalıydı, mahkemenin çoktan beraat ya da takipsizlik vermesi gerekirdi.
Ancak başta saray olmak üzere iktidarın bütün baskısı sonucu tutuksuz yargılanmaları bile “sürpriz” olarak nitelenebilir.
Tahminim savcının dün tutuklama isteyeceği mahkemenin de buna uyacağı yönündeydi.
Çünkü saray ve iktidar davayı adeta bir onur savaşı haline getirmişti. Tutuklanma olmaması adeta iktidarın karizmasını yerle bir edecek bir sonuç olarak görülüyordu.
Buna karşı dün sabah paylaştığım bir twitte “Amerika’dan destek alan saray bir iyi niyet gösterisi olarak tutuklamaya izin vermeyebilir” demiştim.
Bana göre bu tahminim doğru çıktı.
Erdoğan Amerika’da beklentilerin aksine Türkiye’de çok rahat kullanacağı “zafer” malzemeleri elde etti. Obama ile “fotoğraf bile çektiremez” denilirken baş başa 50 dakika görüştü.
Bu başarılı görünüme karşılık Amerikan yönetiminin “Basın özgürlüğü konusunda daha itidalli olun, şu tutuklamaları izah etmeniz çok zor, biz de zorda kalıyoruz” telkini yapmış olması çok muhtemel.
Zaten duruşmanın akşama kadar sürmesi de çok manidar. Amerika’da gündüz olup gerekli konuşmalar yapıldıktan sonra tutuksuz yargılama kararı çıktı sanıyorum.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Genelkurmay asıl soruya cevabı savsaklamış

Genelkurmay’ın darbe olmayacağını anlatan yazılı açıklamasının son paragrafı bence asıl önemli yeridir.
Çünkü o bölümde adı konmadan “Fethullahçı yapıdan” söz ediliyor.
Birkaç gündür ısrarla soruyorum.
Sabah Gazetesi’nin bir yazarı Rus uçağını Fethullahçı terör örgütüne bağlı bir pilotun düşürdüğünü, F-16 pilotlarının yarısının Fethullahçı teröristler olduğunu, bunların ilk Şura’da ordudan atılacağını, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın buna direnmesi halinde kendisinin de gönderileceğini yazdı.
Ben de sordum da sordum “Bunlar doğru mu?” diye.
Sonunda güya cevap diye bir açıklama yapıldı da kimsenin bundan bir şey anlaması mümkün değil ki.
Açıklamada Türk Silahlı Kuvvetleri’nde emir komuta zincirinin olduğu, başka bir hiyerarşinin oluşmadığı belirtiliyor ve yazan kişiyle ilgili suç duyurusu yapıldığı söyleniyor.
Suç duyurusu kime yapıldı, dilekçede ne söylendi, suç duyurusu hangi hukuki maddeye dayandırıldı?
Bunları biliyor muyuz? Hayır. Genelkurmay yasak savmış o kadar.
Suç duyurusunda bulunulduğundan bile emin olamıyorum, sonuçta yazan kişi saraya çok yakın.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Bayrağı da yok edecekler de şimdilik rengiyle yetiniyorlar

Bu iktidar milli olan her şeyi ya ortadan kaldırıyor ya dejenere ediyor.
Andımız kalktı örneğin.
19 Mayısların okullarda kutlanmasına yasak getirildi.
Atatürk anıtına çelenk koymak bile izne tabii.
Resmi kurumlarda, belediyelerde, bankalarda
TC rumuzu artık yok.
Bir süredir bayrağımızla oynuyorlar.
Ama o kadar da cesur olmadıkları için alıştırarak, yedirerek yapmaya çalışıyorlar.
Milli Takım’ın formasını görüyorsunuz değil mi?
O ne renktir öyle? Kırmızı hiç yok. Beyaz eser miktarda. Garip bir turkuaz renk.
O turkuaz giderek yeşile çalar sonra yeşil olur sonra “aaa böyle daha güzel, hem kan yerine tabiatı koymak daha iyi olur” derler. Milletin yarısı bunu da yer, o al bayrağımız gider yeşil üzerine ayyıldızlı bayrak gelir.
Olmaz olmaz demeyin, nelere olmaz dedik de oldu.

Can Ataklı - Korkusuz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları