Can Ataklı; Yandaş, yalaka, saray soytarısı liberal dönek solcu top yekun devletçi kesiliverdi başımıza.
Yandaş, yalaka, saray soytarısı
liberal dönek solcu top yekun
devletçi kesiliverdi başımıza
Anladığım kadarıyla artık çoğu hükümeti savunmaktan biraz utanıyor.
Kimler mi?
Yandaşlar, yalakalar, saray soytarıları, liberaller, dönek eski solcu sosyalist komünistler.
Bunda hükümetin pek çok konudaki başarısızlığının ve beceriksizliğinin yanı sıra, artık asıl gücün sarayda olduğunun tescillenmesinin de etkisi var.
Bu tayfa eskiden AKP’nin dizinin dibinden ayrılmadan toplumun beynini yıkamaya çalışan, bin bir türlü yalan uydurup bunları hergün defalarca tekrarlayarak inandırıcı olmasını sağlayan, bunun için de sürekli AKP’yi yücelten hatta kutsallaştıran yöntemler kullanırdı.
Şimdi güç sarayda ya, artık AKP’den hükümetten söz etmenin fazla anlamı kalmadı.
Yeni kullandıkları kavram devlet.
Herşey devlet için.
Devlete kalkan el kırılır.
Devlete ihanet eden cezasını çeker.
Akıl ve zekâlarının düzeyinden şüpheli olduğum yandaşlar neyse de, saray soytarılığına soyunan, çoğu eski solcu, sosyalist, komünist olanların bir anda “devletçiliğe” sığınmalarını anlayamıyorum.
Bu kadar mı ruhlarını sattılar, kendi fikir ve düşüncelerinden bu kadar mı koptular, kavramları bu kadar mı çorbaya çevirdiler?
Varlıklarını saraya bağlayan bu güruh, gazetecilerin yazdıkları haber yüzünden hapse atılmasını “devlet sırrını açıklamak” kitlelerin iktidarı protesto etmesini “devlete karşı çıkmak” aydınların komşu ülkelerle aramızda yaratılan düşmanlıkları eleştirmesini “devlete vatana ihanet” olarak niteliyor.
Bu güruh ilk başlarda güya “hukuk ve demokrasi” için AKP iktidarının yanında durduğunu söylüyor hatta ısrarla “Biz asla onlardan değiliz ama bu konulardaki reformları çok doğru, biz bunu destekliyoruz” diyorlardı.
Geçen süreçte AKP’liliklerini tescil ettiremeyenler birer birer buruşturulup çöplüğe atıldılar.
Kalanlar ise şimdi tam bir biat kültürü içinde “devlet” adına saraya hizmetlerini sürdürüyorlar.
Hiç utanmaları sıkılmaları yok.
Gazeteci tutuklamalarını alkışlıyorlar, Türkiye’nin maceraya sürüklenmesine arka çıkıyorlar, her türlü eleştiriye göğüslerini siper ederek “vatan hainliği yapmayın” diyerek saraya laf söyletmiyorlar.
İnsanın midesi bulanıyor.
--ŞAŞIRDIM—
Demek “senkronize hükümet” böyle oluyormuş
AKP 7 Haziran seçimlerini kaybetmişti.
13 yıllık iktidar saltanatı Meclis’te azınlığa düştüğü için sona ermişti.
Becerikli ! muhalefetimiz bu fırsatı değerlendiremedi.
Top tekrar AKP’nin ama özellikle sarayın eline geçti.
3 ay boyunca “kaos çıkar, istikrar için tek parti” propagandası yapıldı, bir anda terör patlatıldı, 600’ün üzerinde insanımızı yitirdik, halk korkutuldu ve AKP tekrar ve güçlenmiş olarak tek başına iktidara geldi.
AKP tekrar iktidara gelince saraydaki “senkronize hükümet kurulacak” dedi.
Bu cümleden kastı şuydu; “Artık her şey bana bağlanacak, icra benim elimle yürütülecek.”
Sonunda “senkronize hükümet” kuruldu.
Kurulduğu andan itibaren geçen 3 günde yaşadıklarımıza bakalım;
Rusya’nın bir uçağını düşürüldü. Böylelikle hem kendi başımızı sıkıntıya soktuk hem de dünya çapında bir sorun doğmasına neden olduk.
İki gazeteci, defalarca yazılmış ve bizzat hükümet ve saray tarafından doğrulanmış bir haber nedeniyle tutuklandı.
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi ne olduğu anlaşılamayan bir silahlı olay sonunda yaşamını yitirdi.
Bunların hepsi üç günde “Senkronize hükümet” kurulduktan sonra yaşandı.
O halde üst üste yaşadığımız olaylar da senkronize demektir.
“Şaşırdım” diyorum.
Öyle demesem “vay vatan haini” yaftasını yapıştıracaklar çünkü.
--BUNU YAZMAK GEREK---
Bu ne panik böyle, hemen katil yarıştırmaya başladılar
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi çok “vahim” bir silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.
Suikast mi, tesadüf mü, yoksa tesadüf süsü verilen organize bir cinayet mi, bu yazıyı yazarken henüz belli değildi.
Ancak şurası bir gerçek ki “senkronize” hükümetimiz ve yandaşları birden çok panikledi.
Bir yarış halinde “Baro başkanını PKK öldürdü” diye çığlıklar atmaya başladılar.
Neden? Çünkü o baro başkanı PKK’ya silahları bırakması çağrısı yapmış, hendeklerin kapatılmasını istemiş.
Gerekçeleri bu.
Böyle söyleyince sanıyorsunuz ki o baro başkanını pek beğenirler, arkasında dururlar.
Oysa tam tersi.
Çok değil 15 gün önce bu güruh Tahir Elçi’yi hedef tahtasına koymuştu. “Derhal tutuklayın, bu vatan hainini barındırmayın, görevden alın” çağrılarını yapanlar da kendileriydi.
Katil kim?
Nasıl olsa öğreneceğiz.
Ama panik halinde iktidarı korumak kollamak için “katil yarıştırmaya” kalkılmasını iğrenç buluyorum.
--DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER—
Ali Bayramoğlu’nun da “son kullanma tarihi” doldu
Rus uçağının vurulmasını “kahramanlık” destanına çevirmek isteyen yandaşlar bu konuda gelen her eleştiriyi “vatan hainliği” ile yaftalamaya çalışıyor.
Oysa biraz sakin olup olana bitene baksalar ortada bir kahramanlık olmadığını, iktidarın ne yapacağını bilemez halde çırpındığını, saraydakinin içeride şahin dışarıda kuzu tavrıyla bir ileri iki geri gittiğini görecekler.
İki gazetecinin tutuklanmasında da öyle. Herkesin bildiği, sarayın ve iktidarın defalarca itiraf ettiği bir konunun sırf intikam amaçlı bir operasyon olduğunu da anlayacaklar biraz düşünseler.
Gerçi bilseler de farklı davranmayacaklar o da ayrı.
Ama buna rağmen, biraz daha akıllı, biraz daha düşünmekten yana olan yandaşlar gelecekte hiç olmazsa insan içine çıkabilecek yüzlerinin kalması için “senkronize hükümetin” ilk üç gününde yaşattıklarına daha sağduyulu bakabiliyor.
Örneğin Yeni Şafak’ın AKP’li olmayan yandaşı Ali Bayramoğlu gerek Rus uçağı gerekse gazeteci tutuklamalarında farklı bir konum aldı.
Bayramoğlu Rus uçağını düşürmenin akıllıca olmadığını yazdı.
Ardından gazeteci tutuklamalarının da yanlışlığını belirtti.
Şimdi hedef tahtasına konacaktır.
Kısa bir süre sonra Ali Bayramoğlu’nun da “son kullanma tarihin gelmiş” denilerek buruştulup çöplüğe atılacağını söylemek kâhinlik olmaz.
--ANALİZ—
2016’da siyasette çok önemli değişiklikler olabilir
AKP 1 Kasım seçimlerinde “görünür” bir zafer kazandı ama, partinin önde gelenleri dahil siyasetle ilgili hiç kimse bu başarıyı “gerçek” ve “kalıcı” görmüyor.
Çünkü AKP toplumda yaratılan korku sonunda “sanal” bir zafer kazandı.
Sarayın siyasetteki ağırlığı şimdilik AKP içinde “sert” bir karşılık görmüyor ama bilenler partinin içinin kaynadığını anlatıyorlar.
İktidar böyle de muhalefet farklı mı?
CHP Ocak ayındaki kurultayından çok farklı isimler ve yeni siyasetlerle ortaya çıkabilir.
MHP’de temeller yıkılabilir.
Ama en önemlisi siyasetin böyle gitmeyeceği, “senkronize” denilen bu hükümetin hiçbir derde çare bulamayacağı konuşulmayan bir gerçek.
Siz bakmayın kimi işadamlarının, kanaat önderlerinin “umut aşılayan” açıklamalarına.
Teke tek konuştuğunuzda derin endişeyi herkesin sözlerinde görüyorsunuz.
2016’da yeni bir siyasi partinin kurulması ve hatta mecliste temsil edilmesi asla sürpriz olmaz.
İç ve dıştaki tehlikeli gelişmeler siyasette mutlaka yeni arayışlara yol açacaktır.
Medya dünyasında çok önemli gelişmeler ve değişimler yaşanabilir.
Çok büyük bir medya kuruluşu el değiştirebilir. Bu el değiştirme sonunda kimsenin aklına bile getirmediği bazı kişiler medya sahnesinde yer alabilir.
2016 tarihe geçecek bir yıl olabilir.
Can Ataklı - Korkusuz