Can Ataklı; Daha 'Ben AKP’ye oy verdim' diyerek göğsünü gere gere konuşan kimseye rastlamadım.
Sokağa çıkınca garip bir durumla karşılaşıyorum.
Motorda, metrobüste, minibüste, metroda, oturduğum cafe ya da lokantalarda veya yolda önümü kesenlere rastladığımda hep benzer tepkiler alıyorum; “Can Bey nedir bu böyle?”
Vatandaşın “Nedir bu böyle?” diye sorduğu AKP’nin yüzde 49’la yeniden tek başına iktidar olması.
Toplumun bir bölümünde büyük bir travma yaşanıyor.
Kimse inanmak istemiyor.
AKP öyle bir güçle geldi ki, önümüzdeki 4 yılı kapkaranlık görenler olduğu gibi parasına marasına bakmadan “çekip gideceğim bu ülkeden” diyenler de var.
Gerçekten garip bir durum.
Son iki gündür kendi kendime şunu soruyorum; “Herkes durumdan şikâyetçi, herkes AKP’nin nasıl olup da bu kadar oy aldığına inanamadığını söylüyor. İyi güzel de AKP’ye oy verenler nerede peki?”
Daha “Ben AKP’ye oy verdim” diyerek göğsünü gere gere konuşan kimseye rastlamadım.
Elbette AKP’ye oy verdiğini bildiklerim var. Ama onlar sanki yoklar.
Yer yarılmış da içine girmiş gibiler.
Espri bir yana tabii, seçim sonuçları üzerine gölge düşürmeye çalışmıyorum, sadece sokaktaki manzarayı anlatmak istiyorum.
Bunu daha önceleri de düşünmüştüm.
Vardığım sonuç şu; sokakta muhalif görüşlere rastlama oranı AKP’liye rastlama oranından daha yüksek.
Çünkü sokaktaki insanların çoğu iş güç sahibi, bir yerde çalışan ya da kendi işini yapan, vergisini veren, iyi kötü bir eğitim görmüş, kültürle, bilim ve sanatla bir şekilde ilişkili, görgülü, yoksulluk sınırında olmayan bu nedenle çeşitli yardımlardan ve avantalardan yararlanmayan, konumu gereği ülke sorunlarıyla da haşır neşir olan, birçok konuda duyarlılık gösteren insanlar.
Bu kesim hem doğası gereği AKP’ye pek sempati ile bakmıyor hem de tepkisini ortaya koyabilecek medeni cesarete sahip.
Oysa sokakta gördüğümüz insanların birkaç misli ortalıkta yok. Onlara rastlamıyoruz bile.
Çoğu evinde ya da kendi mahallesi içinde parklarda, kahvelerde veya köy, kasaba, şehir derneklerinde.
Oralarda neler konuşulduğunu, beklentileri, amaç ve umutları da pek bilmiyoruz.
O zaman da hayatın içinde gezerken sanki hiç AKP yokmuş gibi zannediyoruz.
Sakın bu cümlelerimle halkı küçük görmeye çalıştığımı falan sanmayın. Sadece ben kendi durumuma gülüyorum.
--DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER—
Samimi söyleyin bakalım “darbe var mıydı, yok muydu?”
Kendi adıma yıllarca AKP yandaşlarıyla özellikle tv ekranlarında çok çetin bir mücadele verdim.
Hele Ergenekon, Balyoz, Odatv, fuhuş ve casusluk davaları boyunca ekranlarda ne heyecanlı saatler geçirdim.
O tarihlerde AKP ile cemaat henüz çıkar kavgası nedeniyle birbirlerine düşmemişlerdi.
Kimin cemaatçi olduğunu bilirdik elbette ama aralarında hiç fark yoktu.
İki taraftan saldırırlardı.
Sonra parayı paylaşamadılar, aralarına kara kedi girdi, o davaların hepsi çöktü.
Şimdi merakım şu; cemaat medyasını bir kenara bırakalım, o tarihlerde bizlerle kıyasıya tartışmaya giren, bizlere etmedik laf bırakmayan, ne darbeciliğimizi, ne postal yalayıcılığımızı, ne vesayetçiliğimizi bırakmayanlar bu davalarla ilgili hiçbir şey söylemiyorlar.
Varsa yoksa “paralel yapı, kumpas kuruldu, inlerine girilecek” lafları.
Tamam da örneğin şu soruya cevap vermeliler; Darbe girişimi var mıydı yok muydu, o komutanlar, gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, akademisyenler, üniversite rektörleri, sendikacılar darbeye kalkışmış mıydı yoksa her şey düzmece miydi?
“Cemaat bizi kandırdı” dediklerine göre her şeyin yalan olduğunu kabul ediyorlar.
Ama hiç birinin aklına kamuoyundan ve bizlerden özür dilemek akıllarına gelmiyor.
Örneğin şimdi AKP’nin tetikçi milletvekillerinden biri kitaplar yazmıştı darbe üzerine. Çocuk gibi kandırıldığından öte bir şey söylemedi henüz.
Biraz yüreğiniz varsa ya yıllarca savunduklarınızın arkasında durun ya da çıkın özür dileyin.
---BUNU YAZMAK GEREK—
HDP yatmaya hazır da AKP mecburen temkinli
Size iki gün önce HDP’nin meclisteki en güçlü muhalefet partisi olacağını düşündüğümü yazmıştım.
Çünkü saraydakinin “başkanlık” hayalini gerçekleştirmek için HDP’ye ihtiyaç var. AKP yeni bir anayasayı geçirecek sayısal güce sahip değil, buna karşı HDP’nin desteği ile bunu sağlayabiliyor.
AKP sözcüleri saray talimatı ile “yeni anayasa” ve “başkanlık” laflarını tekrar ortaya attılar.
Yalçın Akdoğan “Anayasada ısrarlıyız” açıklaması yaptı bile.
HDP’nin bazı sözcüleri bu açıklamaya hemen tepki göstererek “destek olabilecekleri” sinyalini verdiler.
Ancak sadece HDP desteği AKP’nin çok işine gelmiyor. Çünkü bu durumda “AKP-HDP ortaklığı” durumu ortaya çıkacak. Kamuoyunun buna tepki gösterebileceği hesaplanıyor.
Gerçi daha önce de yazdığım gibi kamuoyunun fazla tepkisi olmaz. Apo bırakılsa bile hiçbir şey olmaz aslında.
Yine de AKP konuya temkinli yanaşacaktır. İşin içine CHP’yi çekmek isteyecektir. Nitekim AKP Başkanı Davutoğlu CHP liderini ziyaret edebileceğini söyledi.
CHP’den parti olarak destek çıkmaz ancak bireysel destekler olacaktır. Anayasa oylaması gizli olacağı için CHP’nin fire vermesi şaşırtıcı olmaz.
Ama AKP’nin amacı HDP desteğinin yanı sıra CHP’den de birkaç kişinin açık desteğini almaktır. En azından durumu meşru göstermek isteyeceklerdir.
--KAFAMI BOZAN ŞEYLER—
Sıktı artık şu “kafaya sıkmak” lafı
“Kurtlar Vadisi” dizisinin konuşma dilimize soktuğu tanımlardan bana göre en çirkin ve korkunç olanı “kafaya sıkmak.”
Devlet içindeki mafyayı anlatan dizide leblebi çekirdek yer gibi adam öldürme sahnelerine çok alıştık.
Polat Alemdar’ın “kafasına sıkın” sözü lümpen kesim arasında çok yaygın. Kafası bozulan sanki becerecekmiş gibi “kafana sıkarım” diyebiliyor.
90’lı yılların sonundan beri aralıksız yayınlanan bu dizi biliyorsunuz önce “susurluk çetesini” kutsamak işlevini yüklenmişti.
Sonra iktidar değişti. Bu kez cemaat zihniyeti diziye egemen oldu. AKP’nin “dürüst tetikçileri” Susurluk çetesinden intikam almaya başladı.
Daha sonra da cemaat tu kaka edilince dizi bu kez “AKP’nin tetikçilerinin cemaatin tetikçilerinden intikam almasına” devşirildi.
Her neyse.
Bu dizinin dilimize soktuğu “kafaya sıkmak” deyimi lümpenlerin günlük dilinden çıktı anlı şanlı televizyon kanallarının ciddi mi ciddi haberlerinin dilini de zehirledi.
Oysa “kafasına sıkmak” lafı o kadar çirkin, itici ve korkutucu. Ama haber yapanın kalitesi Kurtlar Vadisi düzeyini geçmeyince güzel Türkçemiz de böyle rezil ediliyor işte.
--SOSYAL MEDYA—
Twitter’da aktrollerden gelen mesajlardan bugün de bunları seçtim. Mesajlar aynen gönderildiği şekliyledir;
- Döner belki can cazım ama senin ömrün yetmez görmeye.Bırak şu hainliği de gel AKP li ol
- korkusuz ne ya mizah dergisi mi?
- biz artık meksika modeli tek adam rejimi istiyoruz hala anlamadınmı anayasa babayasa hikaye
- can ataklı sen hiristiyanmısın
- Seçimlerde kaç oy almıştın ! Seni kim neylesin. Bu toplumda karşılığın o kadar !
- Can Ataklıya Destek olan sayın yorumcular.Can'a bir sorun bakalım Aydın Dogan Canlı yayında Canı nasıl fırçaladı
- sen boş bir adamsın tabi tasmani tutanlar için mükemmel smile ifade simgesi
- atatürkün partisi oldu madara partisi ahahahaha
- sen zaten pkk yazarı olursun seri sonunda gazeteci seni..
- Hayırdır can ataklı, gazete pazarlamacılığınamı başladın. Git olum ya limon sat sen.
- hâlâ mı hdpkk yandaşlığl...
- Sen daha yaşıyormusun sesin soluğun çıkmıyordu.MANKURT...
- sen daha kendinde konuşacak yüz buluyormusun....
Bu da twitter’da son günlerde gördüğüm en güzel mesaj;
Çok samimi söylüyorum; Keşke bu oy oranını 7 Haziran’da alsaydılar da, yüzlerce insan şimdi yaşıyor olsaydı.