Katar gözünü Maraş’a mı dikti?
Can Ataklı; Günümüzü anlatan iki güzel masal.
KOMİK
Günümüzü anlatan iki güzel masal
Zamanında duyduğum iki fıkra/masal değerli avukat dostum Erdem Akyüz’den de gelince “Günümüze çok uygun, belki bilmeyenler vardır” diye düşündüm ve sizinle paylaşmak istedim.
Haydi gelin bu iki fıkra/masalı birlikte okuyalım;
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken; zamanın birinde hayat pahalılığının arttığı ve zamların birbirini takip ettiği bir ülke varmış.
Ülkenin yöneticisi Padişah, sadrazamı ile vezirlerini çağırmış ve “Sarayımın masrafları arttı, para yetişmiyor. Her şeye yüzde on zam yapın” demiş.
Sadrazam telaşla “Aman Sultanım, halk zaten zor geçiyor, bir karışıklık çıkmasın” demek üzere iken onun sözünü kesen Sultan “Derhal gidin ve zamları yapın” demiş.
Birkaç gün sonra Padişah, sadrazamı ve vezirleri tekrar çağırmış, durumu sormuş.
Onlar büyük bir telaş içinde “Aman Sultanım, halk köşe başlarında toplandı, şikayetler arttı, tehlikeli bir durum var” demek üzere iken duruma çok kızan Padişah “Hemen gidin ve her şeye yüzde yirmi daha zam yapın” demiş.
Birkaç gün sonra Padişah tarafından tekrar çağırılan vezirler, telaşlı ve ağlamaklı bir şekilde “Aman Padişahım, sokağa çıkmağa korkuyoruz, halk önüne gelen her şeyi deviriyor, kırıyor, bağırıp çağırıyorlar” demeye kalmadan Padişah onların sözlerin keserek sert bir şekilde “Hemen gidin ve her şeye yüzde kırk zam yapın” demiş.
Bir hafta sonra tekrar çağrılan ve Padişahın huzuruna çıkan vezirler, durum sorulunca, şaşkın bir şekilde “Valla Padişahım; biz bir şey anlamadık. Halk sokaklarda çalıp, oynayıp, gülüyor, halay çekiyorlar” demiş.
Kıssadan hisse; Gökten üç elma düşmüş, biri Sultana, biri vezirlere, biri de zamları yiyince gülüp oynayanların başına, onlar ermiş muradına, bir çıkalım kerevetine.
Bir masalımız daha var.
Masal masal matitas, çukura düşmüş çıkamaz, masaldır bunun adı, dinlemekle çıkar tadı, bu masalı dinlemeyenleri kovalasın kambur kadı.
Bir varmış, bir yokmuş… Bir ülkenin Sultanı akıllı adamlarını çağırmış, ülkenin halini sormuş. “Kasada para kalmadı, halkın durumu perişan” demişler.
“Hemen, her şeye yüzde yüzde 20 zam yapın” demiş.
“Aman Sultanım, zaman Sultanım” demişlerse de anlatamamışlar, yüzde 20 zam yapmışlar.
Sultan, ertesi günü akıllı adamlarını çağırmış, ne olup bittiğini sormuş.
”Aman Sultanım, herkes şikayet ediyor, gazeteler zamları yazıyor, halk kızgınlık içinde” demişler.
Sultan: “Şimdi de yüzde 2 indirim yapın” demiş, indirimi yapmışlar.
Ertesi gün gene adamlarını çağırmış, ahval-i durumu sormuş. Adamlar şaşkınlık içinde:
“Sultanım” demişler “Bütün basın yayın organları indirimi yazıyor, halk; hayat ucuzladı diye sokaklarda düğün dernek yapıyor” demişler.
NOT 1; Özellikle ikinci fıkra şu an ülkemizde aynen yaşanıyor. Saray medyası ne zamlardan, ne faizin yükseltilmesinden, ne döviz fiyatlarının neredeyse her saat başı rekor kırmasından, zamlardan hiç söz etmiyor. Varsa yoksa memura ve emekliye zam, ekonominin rayına oturması, Türkiye’nin bütün dünyanın gözbebeği olması haberleri manşetleri süslüyor. Bu medyayı okuyanların hiçbiri Türkiye’de ne olup bittiğini bilmiyor. Zamların normal olduğunu sanıyor ve sorumlusunu asla merak bile etmiyor.
NOT 2; Bir de “köprüden geçiş” fıkrası var ama onu yazmayayım, biraz hassas. Ama bilenler anlamıştır.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Adım adım karanlığa gömülüyoruz
Erdoğan muhtemelen seçimden önce “kaybedeceğini” düşündüğü bir seçimi yine son anda kazandı.
İktidarını sürdürecek yine.
Ama nedense bu başarısının keyfini sürmüyor.
Kendisi gibi partisinin de iktidar keyfi pek yok.
Akıllarında nedense hep intikam almak var.
Oysa 21 yıl sonra çok zor bir virajı da alıp yola devam eden bir iktidarın daha mülayim, daha yapıcı ve hoşgörülü olması gerek.
Erdoğan ise tam tersini yapıyor.
Aklı intikamda.
Halkın oylarıyla milletvekili seçilen Can Atalay’ı hapiste tutuyor.
40 yıllık gazeteci Merdan Yanardağ’ı olmadık bir suçla hapse attırdı.
Emrindeki sözde sivil tolum örgütleri sanatçılar üzerinde terör estiriyor.
“Bizden olmayan sanatçılara hayat hakkı yok” diyerek AKP’li belediyelerin bile festival yapmalarına engel oluyor.
Hâlâ cumhurbaşkanını koruyan eski yasa geçerli olduğu için açılan binlerce hakaret davasını hâlâ sürdürüyor, hiçbirinden vazgeçmiyor.
Meclis dışında kalan CHP genel başkanını zora sokmak ve hatta bir punduna getirip hapse atmak için savcılıkların harekete geçmesini istiyor.
Son solarak yapılan her yanlış işte hemen suç duyurusu yapan Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanı Nurullah Efe için yeni bir “hakaret davası” açtırmış.
Nurullah Efe yazdığı bir kitap nedeniyle 42 yıl hapis istemiyle yargılanacakmış.
İnsan bunlara bakınca çok üzülüyor.
Oysa keşke Erdoğan ve AKP’liler seçim kazandıklarını fark edip rahatlasalar ve kendilerinden olsun olmasın herkesin nefes almasını sağlasalar artık.Bu kin ve nefret nereye kadar gidecek acaba?
DEDİKODU
Katar gözünü Maraş’a mı dikti?
Kuşkusuz AKP iktidarının daha doğrusu Erdoğan’ın dünyada en yakın diplomatik ilişki kurduğu ülke Katar.
Neredeyse iktidarının ilk yılından bu yana en iyi ilişkiler Katar’la sürdürüldü.
Erdoğan en çok bu ülkeyi gitti.
Katar’ın Türkiye’de çok büyük parası var, aklınıza gelen her şirkette Katar’ın mutlaka bir payı var.
Bu Katar’ın Türkiye aşkından mı yoksa Katar üzerinden başka işler mi çevriliyor bilemem artık.
Erdoğan NATO zirvesinin ardından yine bu ülkeye gidecek.
Ayrıca gezide Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri durağı da var.
İktidar sözcüleri bu üç ülkeden 30 milyar dolara yakın para geleceğini söylüyorlar.
Ancak Katar gezisi ile ilgili bir dedikodu daha duydum.
Katar bu ziyaret sırasında KKTC’yi tanıyacağını açıklayabilirmiş.
Dedikoduların kaynağında “Katar gözünü Maraş’a dikti” iddiası da var.
Biliyorsunuz Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan bu yana yerleşime kapalı olan Maraş bölgesi kısmi olarak açıldı.
Buraya çok ciddi yatırımlar olacağı ve bir turizm merkezi yapılacağı belirtiliyor.
Maraş’ın özellikleri Türkiye’de de pek çok kişinin iştihanı kabartıyor.
Hatta eski Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun sırf Maraş’ın imara açılmasında işe yarasın diye KKTC’ye büyükelçi yapıldığı bile söyleniyor.
İşte Katar bu imara açılma operasyonunda pay almaya çalışıyormuş.
Yeni yapılacak binaların, otellerin ve tesislerin finansmanı için Katar kolları sıvamış bile.
Bu nedenle KKTC’yi tanıyacakmış.
ÜZÜLDÜM
Ne güzel adamdı Özkan Uğur
İlk gençlik yıllarımızın idolü gibiydi Mazhar-Fuat-Özkan üçlüsü.
Söyledikleri her şarkı halkın diline yapışırdı.
Sonra dağıldılar, üçlünün her ferdi kendi yoluna gitti, ara sıra bir araya gelip yeni şarkılar yaptılar tabii.
Ama halk onları hep Mazhar-Fuat-Özkan olarak sevdi, benimsedi.
Hiç tanışmamıştım Özkan Uğur’la, diğerleriyle de öyle, şarkıları benim de gönlümde yer etmişti sadece.
Taaa ki bundan bir ay öncesine kadar.
Beylerbeyi’nde sahile inen yola karşılaştım bir anda Özkan Uğur’la.
Zayıflamıştı, yürürken birazcık zorlanıyordu sanki, ama gözlerinde umut ve neşe vardı.
Nasıl heyecanlandım anlatamam.
Yanına yaklaşıp “Merhaba, nasılsınız?” diye sorduğumda çok içten bir gülümsemeyle “Çok iyiyim, daha da iyiye gidiyorum, siz nasılsınız?” diye karşılık verdi.
Bütün samimiyetimle “Ben sizi elbette tanıyorum, ben Can Ataklı” dediğimde sözümün bitmesine olanak vermeden “Sizi nasıl tanımam, ne kadar beğendiğimi anlatamam” demez mi?
“Çok teşekkür ederim” dedim, “Ama siz Türkiye’nin en sevilen insanlarındansınız, herkes sizin yanınıza gelmek için can atıyor, beni tanıyacağınızı hiç düşünmeden selam vermek istedim” dedim biraz da mahcup olarak.
Ayaküstü 5-6 dakika konuştuk.
Rahatsızlığını biliyordum tabii ki, ama belli etmemeye çalışarak hal hatır sordum.
“Bomba gibiyim, geçirdiğim rahatsızlığı atlattım sayılır, bugün güneşi görünce biraz dışarı çıkmak istedim” dedi.
Dün ölüm haberini aldım.
Belki de sokağa son çıkışında rastlamıştım kendime.
Müziğine hayran olduğum bir büyük sanatçı ile ömrünün sonunda tanışmış olmak, bir selam vermek, elini sıkmak ve umutlu gülüşünü görmek benim için en büyük teselli oldu.
Çok “güzel” adamdı.
Mekanı cennet olsun.
BUNU YAZMAK GEREK
Biraz tatile çıkıyorum
Bir yıldır hiç ara vermeden haftada beş gün yazıyorum.
Her sabah saat 10.00’da Youtube konuşması ile karşınıza çıkıyorum.
Haftanın beş çalışma günü Flashhaber’de 2 saat süren ana haberleri sunuyorum.
Artık biraz dinlenmek istiyorum.
Bedensel enerji yine çok iyi ama beyni biraz dinlendirmek gerekiyor.
Bir ay yokum.
Bu sürede televizyonda da olmayacağım.
Ama hiç olmazsa Youtube kanalımdan yine her gün kısa süreliğine de olsa birlikte olacağız.
Kalın sağlıcakla.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları