Can Ataklı yazdı, ''Türkiye'yi bu hâle getirenler kına yaksınlar...''
Pazartesi günü MHP’de genel başkan adayı eski bakan Koray Aydın’la baş başa bir öğle yemeği yedim.
Koray Aydın’a kamuoyunda oluşan bazı soruları sorma fırsatı buldum.
Talimhane’deki yeni açılan
Rixos Suit Otel’in en üst katında buluştuk.Aydın’a öncelikle “genel başkan seçilmesi için kendisini şanslı görüp görmediğini” sordum.
Hiç tereddüt etmeden “kazanacağım” dedi. 1241 delege olduğunu hatırlatan Aydın “622 oy alan adayın seçileceğini” belirterek 650-750 aralığında oy alacağını düşündüğünü söyledi.
Koray Aydın neden aday oldu, seçilirse ne yapacak?
Aydın Genel Başkan Bahçeli ile hiçbir sorununu olmadığını belirterek başladı sözlerine ve “partinin şu anda çok pasif olduğunu, kamuoyunun MHP’de bir hareket, bir atılım beklediğini” ekledi.
Partiden çok sayıda kişinin, ama küstüğü için ama dışlandığı için ama yorulduğu için uzaklaştığını belirten Aydın kendilerinden AKP’ye giden herkesi geri çağıracaklarını söyledi.
Aydın, seçilmesi hâlinde öncelikle parti örgütünün yeniden elden geçireceğini belirterek “Genel seçime kadar en az 3 milyon kişiyi partiye üye yapmayı planlıyorum” dedi.
Artık değişim ve dinamizm gerektiğini hatırlatan Aydın milyonlarca kişinin MHP’den bunu beklediğini belirtti.
Koray Aydın’a “kongre gününü” sordum, “Kongrede bir sürpriziniz olacak mı, kamuoyunun sevdiği saydığı sürpriz isimler sizinle birlikte salona girecek mi?”
Aydın bir sürpriz olmadığını, ancak örgütün desteğinin arkasında olduğuna güvendiğini söyleyerek “Bizim başlatacağımız hareketle birlikte partimize kimlerin geleceğini göreceksiniz” dedi.
Aydın’a MHP Genel Merkezi’nin kendisinin adaylığına çok sıcak bakmadığını hatırlatarak “Kongre günü güvenle salona girebilecek misiniz, sizinle hareket edenler salonda yerlerini alabilecek mi?” diye sordum.
Aydın güldü, Kongre günü herhangi bir tatsızlık beklemediğini belirterek “Bu zaten bizi sadece Türkiye’ye değil dünyaya da rezil eder” dedi.
Sonra da kongreden birkaç gün önce Genel Merkez’e giderek salonun durumuyla ilgili bir toplantı yapacağını, kongre salonunun hayli büyük olduğunu, Genel Merkez’den kendileri için de seyici yeri talep edeceğini söyledi.
Koray Aydın salonda büyük oranda yer almasalar bile dışarıda en az 10 bin taraftarı olmasını beklediğini de söyledi.
“Kendinize çok güveniyorsunuz, seçimi kesin kazanacağınızı söylüyorsunuz, peki neye dayanıyorsunuz?”
4 Kasım’da yapılacak kongrede adaylığını koyan Koray Aydın “Ben il il kongrelerden geliyorum. Oradaki durumu biliyorum. Benimle birlikte çekinmeden, korkmadan hareket eden il başkanları var, güvenim ve dayanağım onlardır” dedi.
Peki ya MHP Meclis grubu?
Koray Aydın, 50 milletvekili olduğunu, 40’ının Bahçeli’den yana tavır koyacağını ama 10 milletvekilinin kendisiyle birlikte hareket ettiğini öne sürdü.
Koray Aydın’a son soru olarak şunu sordum: “Sayın Aydın, parti içinde ve dışında, çok paranız olduğu, seçimi kazanmak için bir servet harcadığınız söyleniyor, gerçekten bu adaylık için ne kadar harcadınız?”
Koray Aydın gülümseyerek, bunları kendisinin de duyduğunu belirtti ve “İnanın hiç para harcamıyorum. Tanıtım broşürleri ve kongre kitapçığı için ödediğimiz para 65 bin lira. Hepsi bu!” dedi.
*****
“CHP masadan kalkmayacak”Pazar günü, Beykoz Vakfı’nın düzenlediği “Suriye, Irak ve Türkiye’de neler oluyor” konulu panelde konuşmacıydım.
Panelin diğer konuşmacısı ise CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu idi. Paneli araştrmacı Bülent Tanla yönetti.
Konuyla ilgili konuşmalarımızı yaptıktan sonra sıra dinleyici sorularına geldiğinde salon hareketlendi. Çoğu CHP’li dinleyiciler daha çok Faruk Loğoğlu’na yönelik sorular sordular. Sorular ağırlıkla CHP ile ilgiliydi doğal olarak.
İzleyiciler “CHP neden Anayasa Komisyonu’nda oturuyor?” sorusunu ısrarla yönelttiler. Loğoğlu ise demokratik bir anayasaya ihtiyacımız olduğunu belirttikten sonra CHP’nin bu alanı asla boş bırakamayacağını bu nedenle masadan da kalkmayacağını söyledi.
Ben daha önce de yazdığım gibi CHP’nin bu masada olmaması gerektiğini savundum.
Loğoğlu ayrıca Suriye ile çok yakın olmasa bile bir savaş riskinin bulunduğunu, bu nedenle hükümetin Suriye siyasetini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.
Beykoz Vakfı’nın bundan sonraki toplantısında CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç konuşmacı olacak.
*****
Karar doğru daGazetelerin dünkü manşetlerinde ortak bir haber vardı. Genelkurmay’ın “asker sevkiyatını artık hava araçlarıyla yapacağını açıklaması” medyada geniş yer bulmuştu.
Son aylardaki terör saldırılarından bunalanlar bu önlemi çok doğru ve yerinde buldu. Elbette, devlet vatani görevlerini yapan gencecik evlatlarımızı korumak zorunda. Terör tehdidi olduğu biline biline askerlerimizin adeta hedef hâline getirilmesini kimse mazur gösteremez.
Böyle olunca da Genelkurmay’ın açıklaması ayrıca sevinç de yaratmış oldu.
Ben de bu kararı yürekten destekliyorum.
Ancak bir de madalyonun arka yüzüne bakalım.
Bu karar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin egemen olma özelliğine de gölge düşürmüyor mu?
Aslında bizi sevindiren bu açıklama aynı zamanda terörle mücadele edemediğimiz gibi vatan görevini yapan gencecik insanlarımızı koruyamadığımızı da tescillemiş olmuyor mu?
Bunun literatürdeki adı “Vietnam Sendromu”dur.
Türkiye’yi bu hâle getirenler kına yaksınlar.
*****
Bu ne kin böyle?
Birkaç gündür Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi’nin Türkiye ile ilgili “basın özgürlüğü” raporu tartışılıyor.
Türkiye için hayli ağır ifadelerin yer aldığı raporu iktidardan yana tavır koyan gazeteciler hararetle eleştiriyorlar.
Rapordaki bazı bilgiler doğru olmayabilir, bazı kanaatler eksik bilgiden kaynaklanan yanlışlar da taşıyabilir. Ancak iktidar yanlısı gazetecilerin bir raporu eleştirmek için hâlen hapiste bulunan tüm gazetecilerin ve dolayısıyla çeşitli nedenlerle hapiste tutulan aydınların, akademisyenlerin, askerlerin durumuna adeta sevinerek “Ama onlar gazetecilik faaliyetleri nedeniyle değil, başka nedenlerle hapiste” demelerini anlayamıyorum.
İnsanların hapiste olmasına destek vermek, bundan bir sevinç duymak ancak “bu ne kin böyle” ifadesiyle kendini bulabilir bence.
Televizyondaki söylemleri ve bazı gazetelerdeki yazıları hayretle ve çok üzülerek izliyorum.