loading
close
SON DAKİKALAR

Korkutulan vatandaşın gözü hiçbir şey görmedi

Can Ataklı
Tarih: 04.11.2015
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı; Seçim tahminim yoktu. “Şu parti bu kadar alır öteki bu kadar alır” gibi bir öngörüde bulunmadım. Çünkü açıkçası bu benim için çok önemli değildi.

Seçim tahminim yoktu. “Şu parti bu kadar alır öteki bu kadar alır” gibi bir öngörüde bulunmadım.
Çünkü açıkçası bu benim için çok önemli değildi.
Önemli olan AKP’nin tek başına iktidar olup olamayacağı idi.
Tercih ve temennim AKP’nin 276’nın altında kalmasıydı.
Bu elbette çözüm değildi.
Türkiye tekrar koalisyon dönemine girecekti, hatta muhtemelen koalisyon bile kurulamayacağı için 4 ay sonra yeniden seçim gündeme gelecekti.
Ancak AKP iktidarının 13 yıllık serüvenine bakınca Türkiye’nin hızla bir uçuruma gittiğini görüyordum.
Pozitif eğitim yok edilmiş, “dindar kindar” nesil yetiştirmek esas alınmış.
Üretimi artırmak yerine ranta dayalı halkın gözünü boyayan yatırımlara öncelik verilmiş.
Bilim, sanat, kültür düşen değerler haline getirilirken her konu magazinleştirilmiş.
Ülkenin toplam kalitesi artırılacağına düşürülmüş, maganda anlayışı en geçerli akçe haline getirilmiş.
Türkiye dış dünyada müthiş bir yalnızlığa itilmiş, topraklarımız dinci terör örgütlerinin cirit attığı hale dönüşmüş
Bütün komşularla neredeyse savaşacağımız bir ortam yaratılmış.
İşte bütün bunların bitmesi gerekiyordu.
Bunun için de Türkiye’nin başına geçmiş bir kişinin gücünün kırılması gerekiyordu.
Oysa tam tersi oldu.
Bütün kamuoyu araştırmalarının aksine AKP oy kaybetmek yerine oyunu ciddi biçimde artırdı.
Yüzde 30’larda olacağı söylenen CHP yerinde saydı, MHP ve HDP ise baraj altında kalma tehlikesini son sandık sonucu gelinceye kadar yaşadı.
Peki, ne oldu da 7 Haziran’dan 1 Kasım’a kadar AKP’nin oyu 5 milyona yakın arttı?
Bunun tek mantıklı açıklaması halkın derin bir korkuya kapılmasıdır.
7 Haziran’da muhalefetin “Meclis Başkanını bile seçmekten aciz kalması” halkın gözünde “Bunlar çözüm olamaz” endişesi yaratmıştı.
Ardından patlatılan terör ve yeniden bir seçime gidilmesi olasılığı, başta orta kesim halkı çok korkuttu.
Aylardır siftahsız dükkân kapayan esnafta, sürekli artan döviz fiyatlarıyla açmaza giren küçük orta büyük boy şirketlerin sahipleri ve buralarda çalışanlarda, hergün patlayan ve kimi vuracağı belli olmayan bombaların hedefi olan insanlarda, “bana mı kaldı bu ülkeyi düşünmek, ver şunlara oyunu kurtul” duygusu yarattı.
Sonuç AKP tek başına iktidar.
İtiraz şansımız var mı?
Yok.

--ŞAŞIRDIM—

Seçim sonuçları AKP’lileri de şaşırttı

Gönlüm AKP’nin tek başına iktidarı kaybetmesinden yanaydı.
Ancak son birkaç güne girdiğimizde içimde bir endişe vardı. Bunu pek çok kişiyle de paylaşmıştım.
Çünkü gezdiğim yerlerde esnaf işlerin durduğunu söylüyordu, otobüste, minibüste, motorda, metroda rastladığım pek çok kişi “Yine aynı tablo çıkarsa bir daha mı seçim olacak” endişesini dile getiriyordu, yine birçok kişi “Aynı tablo çıkarsa terör de durmayacak demektir, İstanbul’da da bombalar patlayacakmış” diye panik sergiliyordu.
Bu nedenle son güne girdiğimizde AKP’nin sanıldığının aksine oyunu biraz artıracağını fark etmiştim ama böyle bir patlama olacağını hiç düşünmemiştim.
Sadece ben ve benim gibi düşünenler mi, AKP’lilerin de tamamı seçim sonucuna çok şaşırdı.
Son güne kadar “Yine tek başımıza iktidarız” diyen tek AKP’li yoktu.
En iyimser olanları “Sınırdayız, 276’yı biraz geçebiliriz” diyordu.
Ama tek bir AKP’li bile yüzde 50’yi, 300’ü aşan milletvekilini düşünmemişti.
“Ben yazdım, söyledim” diyen tek AKP’li varsa kanıtıyla bana bildirsin, özür dileyerek yayınlayayım.

--BUNU YAZMAK GEREK—

Cemaat fos çıktı

Medyada Fethullah Gülen cemaatinin devlet içinde yapılandığını ve büyük tehdit oluşturduğunu yazan ilk kişilerden biriyim.
1992 yılında yöneticiliğim yanı sıra köşe yazmaya başladığım günlerden beri bu tehdit ve tehlikeye hep dikkat çektim.
28 Şubat günlerinde de asıl tehdit ve tehlikenin Erbakan değil Gülen cemaati olduğunu defalarca dile getirdim ve dönemin komutanları tarafından da uyarıldım.
Bu süreçte en çok dikkat çektiğim konu şuydu; “Cemaat devlet içinde güçlü. Mülki idarede, yargıda, emniyet ve özellikle istihbaratta çok etkili hale geldiler, buna karşı kitle tabanları yok. Bu nedenle partiler boşuna Hoca’nın peşinden gidiyor ve taviz veriyor, bunların oy desteği yok” diyordum.
Kimse inanmıyordu, çünkü cemaatin 1’e 15 efekt verdiğini görmüyordu.
Çok büyük bir medya grubunun sahibi bu görüşümü öğrendiğinde “Yanılıyorsun, cemaatin en az 10 milyon oyu var” demişti. Bu nedenle AKP ile birlikte iş tutulduğu dönemlerde yayın grubunu cemaatçilerle doldurmaktan çekinmemişti.
Önce Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sonra da yaşadığımız son iki seçimde cemaatin oy tabanının benim tahminimin bile altında çıktığı görüldü.
Seçim öncesi cemaate bel bağlayın, onların yanında görünmeyi kâr sayanlar düştükleri acı durumdan artık bir ders çıkarmalı.

--MERAK ETTİĞİM ŞEYLER—

İntikam mı alınacak sakinlik mi tercih edilecek?

Seçime giden süreçte saray ve AKP halkı korkuturken, AKP yandaşları da bizzat hedefler koyarak bazı medya kuruluşlarını ve kişileri tehdit ediyordu.
Seçim sonuçlarının belli olmasından sonra pek çok kişide oluşan ortak fikir şu; “Saray ve AKP şimdi intikam mı alacak yoksa alınan oyu yeterli sayıp sakinlik politikası mı izleyecek?”
Bu konuda bir görüş birliği yok.
Bir kesim “Erdoğan başına geleceği gördü, oyunu iyi kurdu ve oynadı, kazandı. Şimdi sakinlikten yana olur, intikamcı hisler içinde olmaz” diyor.
Diğer bir görüş ise tam aksine; “Erdoğan dinci ve kinci bir nesil yetiştireceğini söylemişti zamanında. Kendisinin de hiçbir şeyi unutmadığı biliniyor. 7 Haziran’dan sonra AKP içinde paniğe kapılanları da muhalefette olanları da çok iyi izledi. O karakter intikam almadan duramaz” görüşünde.
Bana sorarsanız ikinci görüş daha ağır basıyor, göreceğiz.

---DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER---

Bu seçim sarayın tek başına zaferidir

AKP adına kimse seçimden kendine bir pay çıkarmaya çalışmasın.
Ne derseniz deyin bu seçimlerin galibi saraydır ve orada oturan kişidir.
7 Haziran’da sadece birkaç gün içine kapanan saraydaki, muhalefetin bir araya gelemeyeceğini anladığı an karşı atağa geçti.
AKP’lileri bile şaşırtan biçimde yeniden şahinliğe soyundu ve ipleri eline aldı.
Hiçbir kural tanımadı.
Demokrasi, insan hakları, özgürlükler, hukuk, yasalar, anayasayı bir kenara bırakmaktan çekinmedi.
Bu uğurda terörün patlatılmasından da korkmadı. Tam tersine patlayan bombaları, gelen şehitleri, bir hiç uğruna ölenleri seçim kozu olarak kullandı.
Halkın korkuya kapılmasının durumu değiştireceğini gördü.
Muhalefetin “Bu bir referandumdur” sözünün bir tehdit olarak değil kendi avantajına bir durum olduğunu anladı.
Seçimi kazandı.
Bu nedenle kimse “Davutoğlu rüştünü ispatladı, artık AKP’de ipler onun elinde” diye düşünmesin.
Artık bütün ipler sarayın elindedir. Davutoğlu da zaten hiçbir anda saraya karşı durmadı. Öyle bir derdi de beklentisi de yok.
Saray bütün gücü elinde tutsa da, Davutoğlu başbakandır ve artık kimse itiraz da edemeyeceği için konumunun keyfini çıkaracaktır.

Can Ataklı - Korkusuz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları