Can Ataklı; Televizyonlar, gazeteler, radyolar 'sorun söyleyelim' kıvamında dini programlar yapıyorlar.
Son yılların modası topluma her konuda ve hiçbir engel koymadan “dini referans” verilmesi.
Televizyonlar, gazeteler, radyolar “sorun söyleyelim” kıvamında dini programlar yapıyorlar.
Burada vatandaş “ojeli tırnakla abdest alınır mı” dan “Mars’ta bulunan suyla abdest almak caiz midir”e kadar akla ziyan pek çok soru soruyor.
Sözde din alimleri de Kuran’dan ayetler okuyarak, hadislere başvurarak ya da din alimlerinin kitaplarının sayfalarını çevirerek yanıtlar veriyorlar.
Tabii bazen soruların ayarı iyice kaçıyor, işte son yaşadığımız örnekteki gibi öz kızını öperken şehvet duymanın dine uygunluğunu bile soranlar çıkıyor.
Daha da vahimi böyle bir soruya devletin en üst düzeydeki dini kurumunun ciddiyetle cevap vermesidir.
Madem bu kadar moda oldu, ben de kendimce bazı sorular hazırladım Diyanet’e sormak için.
Ancak bu soruların hiçbiri hayali değil. Hepsi günlük yaşamımızda karşılaştığımız durumlarla ilgili.
Bu sorulardaki tutum ve davranışlar, kendilerine “inançlı” diyen ve bu durumlarını üstünlük olarak kullanmaya çalışarak toplumda egemen olanların neredeyse günlük yaşamlarını içeriyor.
O halde Diyanet de cev ap versin bakalım, “inançlıyım” diye gezinenlerin bu tutum ve davranışları dinen uygun mu değil mi?
• Gittiğim pek çok kahvehanede türbanlı kızların okey, iskambil veya tavla oynadığını görüyorum. Bu dinen caiz midir?
• Arap ülkelerindeki bir ulema satranç oynamanın haram olduğunu açıkladı. Satranç gerçekten haram mıdır?
• İhmal sonucu çıkan yangında 6 masum kız Kuran Kursu öğrencisi çocuğun ölmesini “ilahi takdir” olarak nitelemek ve sorumlulardan hesap sormamak dinen uygun mudur?
• Türbanlı bir kızın nargile içmesi dini açıdan sakıncalı mıdır?
• İhale almak için bir devlet görevlisine para ödemek dini açıdan ne anlam taşır?
• Cuma günlerini taçlandırmak için sabah kalkınca Google’dan bir ayet bulup “bakara-makara” diyerek twit atmanın bir cezası var mıdır?
• Türbanlı genç kızların gece yarıları başlayan sinema seanslarına yalnız başlarına veya sadece kız arkadaşlarıyla gitmesi sakıncalı mıdır?
• Parfüm sıkılması tecavüzü haklı kılacak bir şey midir?
• Dindar olduklarını söyleyen çiftlerin, evli olsalar bile sokak ortasında öpüşmesi dinimizce uygun mudur?
• Bazı Arap ülkelerinde tanık olduğumuz “para karşılığında bir gecelik ilişki” için imam nikâhı yapmak ve sabah “boş ol, boş ol, boş ol” diyerek evliliği bitirmek olabilir mi?
• Televizyon, sinema ya da internette porno film izlemek günah mıdır?
• Bir kişi için herkesin içinde ortaya bir kanıt koyamadan “alçak, hain, zavallı” sıfatlarını kullanmak dinimizce uygun mudur?
• İnanç sahibi olduğunu söyleyen ve kıyafetiyle de bunu bütünleyen bir kişinin kadın ya da erkek, milyonların izlediği televizyon programlarında eş aramaları caiz midir?
• Türbanlı bir kadının hangi amaçla olursa olsun, tanımadığı erkeklerin de bulunduğu bir toplantıda şarkı söylemesi ya da bir marifet sergilemesi dinen kabul görür mü? Bunun televizyonda olması durumu değiştirir mi?
• İnanç sahibi bir kişi, nedeni ne olursa olsun içkili bir mekânda yemek yiyebilir?
• Başbakan’ın “besmele çekmeden ve abdestiz” hiçbir karar imzalamadığını öğrendik. İçki veya şans oyunları ile ilgili bir kararın imzalanmasında da abdest gerekir mi? Abdestli ise bozulur mu?
• Dini inancı tam birinin tamamen estetik amaçlarla herhangi bir uzvunu ameliyatla değiştirmesi dinen kabul edilebilir mi?
• Abdest aldıktan sonra makyaj yapan bir kadın namaz kılabilir mi, Kuran dinleyebilir mi?
• İnancı gereği örtünen bir kadının kıyafetinin tüm vücut hatlarını gösterecek biçimde olması dinen bir sakınca yaratır mı?
• Bazı mutaassıp sitelerdeki yüzme havuzları kadınlar ve erkekler tarafından ayrı saatlerde kullanılıyor. Havuz suyu değişmediğine göre, az önce erkeklerin girdiği havuz, daha sonra kadınlar tarafından da kullanılabilir mi?
• Resmi bir dini kişinin, memur maaşları ortalama 2 bin lirayken, memurların da ödediği vergilerle alınan 1 milyon liralık lüks otomobili makam aracı olarak kullanması dinen uygun mudur?
• Dindar bir kişinin çocuklarını İslami eğitimden geçirmek yerine hrıstiyan batı eğitimi tercih etmesi ve yıllarca yabancı ülkelerde okutması dinimize aykırı mıdır?
• Dini kimliği olan ve peşinde on binleri sürükleyen bir kişinin “cehennemde yanmaz kefen” satmasının dini açıdan geçerliliği nedir? Satan günah işlemişse alan da suça ortak mıdır?
• Okunmuş olduğu söylenen ve zamanında peygamberimizin de giydiği ileri sürülen bir terliğin giyilmesi halinde peygamber efendimizi rüyamızda görmemiz mümkün müdür?
• Türbanlı bir kızın sokakta sigara içmesi sakıncalı mıdır?
• Yoksullara dağıtılmak üzere bağış toplanması ancak bu paraların başka amaçlarla kullanılmasına dinimiz cevaz verir mi?
• Başı açık bir kadının tecavüze maruz kalması yapan için dinen hafifletici neden olabilir mi?
• Sabah “tanımıyorum” dediğiniz biri için akşam “tanıyorum” demenizin dinen bir sakıncası var mıdır?
• Yalan söylemek dinen suç mudur?
• Toplumda “inananlar inanmayanlar” ayrımı yapmak ve devlet hizmetlerini de buna göre sunmak dinen caiz midir?
--DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER—
Hatayı kendileri yapıyorlar toparlamak için bin dereden su getiriyorlar
Daha önce de yazdığım bir hususu tekrarlamak istiyorum;
Güya din adına, sorulan her soruya dini açıdan cevap vermeye kalkmak üstelik bunu sadece soru sorana değil herkese duyurmak çok sakıncalıdır.
Çünkü soruyu soran belki de çok özel durum nedeniyle böyle bir soruyu sorma gereği duymuştur. Ancak cevabı herkes birden öğrenince, içerik birçok kişiyi rahatsız edebilir.
Bu da dini sorgulamaya hatta dinden soğumaya bile yol açabilir.
Diyanet’in fetva sitesine sorulan “öz kızını öperken şehvet duymak nikâh düşürür mü?” mealindeki soruya verilen cevap bunu çok tipik bir örnektir.
Tanıdığım çok sayıda dindar kişi “dinimizde böyle şey yok, bu İslam değil” diye tepki göstermişti.
“Peki, bu konuda sağlam kanıtlar gösterirlerse, din alimlerinin bu konudaki görüşlerini önünüze koyarlarsa ne dersiniz?” diye sorduğumda ise çok şaşırmışlar ve cevap verememişlerdi.
Diyanet İşleri Başkanlığı kendi sitesine bir soru ve cevap koydu.
Tepki gelene kadar belli ki hiçbir şeyin farkında değillerdi.
Teki gelince panikledir, önce “hacker” yalanına sarıldılar. Olmadı “cemaatin işi” demeye getirdiler. O da tutmayınca “tercüme hatasına” sığındılar.
Ama o da olmaz. Çünkü tercüme hatası varsa doğru tercümeyi ortaya koymak gerek, o da yok ortada.
Sonunda Diyanet, bu iktidarın en rahat yaptığı davranış yolunu seçti, sanki böyle bir olay olmamış da sadece dedikodu üretilmiyormuş gibi “dinimizi gözden düşürmeye çalışıyorlar” sloganını kullanıp üstü kapalı muhalefeti suçladı.
Bakın Diyanet’in camilere gönderdiği son Cuma hutbesinde konu nasıl anlatılıyor;
"Sorumsuzca, sonu düşünülmeden söylenen sözlerle nice olumsuzluklara, huzursuzluklara, buhranlara neden olunmaktadır. Sosyal medya başta olmak üzere kimi yayın organlarında gündeme getirilen asılsız sözlerle kitleler etki altına alınmakta ve algılar yanlış yönlendirilmektedir. Hiçbir ahlakî değer tanımaksızın, insanların kişilik hak ve onurları hedef alınmakta ve insafsızca zedelenebilmektedir. Daha da ötesi kimilerince zaman zaman hiçbir insani değer gözetilmeksizin türlü iftira ve karalama kampanyalarıyla din ve dini müesseseler itibarsızlaştırmaya çalışılmaktadır. Gayri ahlaki ve gayri vicdanî bu tür çabalar, mümin gönülleri derinden yaralamaktadır. Bu asılsız sözlerin, araştırılıp teyit edilmeden dillere dolanması ise ne vahim bir durumdur. Unutulmamalıdır ki bu tür sözleri ortaya atanlar kadar, araştırma gereği duymadan onlara itibar edenler de sorumluluk ve vebal sahibidir.”
Biraz vicdan sahibi olanlar burada söylenen yalanları ve halkın nasıl kandırılmak istendiğini herhalde görecektir.
--- BUNU YAZ MAK GEREK—
Bugün gazeteciliğin bittiği gündü
Uğur Mumcu’yu 23 yıl önce bugün alçak bir saldırıda kaybettik.
Dürüst, namuslu, ahlaklı, ilkeli ve araştırmacı gazeteciliğin temsilcisiydi Uğur Mumcu.
Onun o yıllarda haber verdiği tehdit ve tehlikeler yıllar sonra gerçekleşti. Türkiye gerici ve baskıcı bir zihniyetin egemenliğine girdi.
Hukukun tanınmadığı, demokrasinin askıya alındığı, insan hak ve özgürlüklerinin pas pas yapıldığı bir dönem yaşıyoruz artık.
Uğur mumcu gazeteciliği de öldü.
Şimdinin gazetecileri sormayan, sorgulamayan, eleştirmeyen bir tür oldu.
İktidara ne kadar yakınsa o kadar çok kazanan, iktidarın ağzıyla konuşup yazan, beğenmediklerini işten attıran, yetinmeyip hapse de attıran, hayatlarını zehir eden bundan da büyük mutluluk duyan bir gazeteci türü sisteme hakim artık.
Ama inanıyorum ki bu kara dönem mutlaka bitecek.
Haklı olan, dürüst, namuslu, ilkeli, gerçek yurtsever olanlar mutlaka kazanacak.
Uğur Mumcu boşuna yetişmedi, bir hiç uğruna ölmedi, bugünler kötü görünse de geçmişin şanlı mazisi geleceğimize ışık tutacaktır.
Can Ataklı - Korkusuz