Meral Akşener de masanın diğer üyeleri de Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istemez
Can Ataklı; Kılıçdaroğlu seçilirse bu aynı zamanda CHP’nin tek başına iktidara geldiğini anlamını taşır ki 6’lı masadaki diğer 5 lider bunu kabul etmek istemezler.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Bu kez de Yunanistan’dan AKP iktidarına müthiş destek atışı!
Daha iki gün önce Amerika’nın durumu giderek zorlaşan saray iktidarına yaptığı destek atışını yazmıştım.
Özetleyeyim; Erdoğan yönetiminde Türkiye Cumhuriyeti Devleti başından bu yana Rusya’ya yönelik ambargoya katılmadığını ve katılmayacağını açıkladı. Başta ABD olmak üzere NATO ve Avrupa Birliği üyeleri bu karara karşı hiçbir olumsuz tepkide bulunmadı. Çünkü Türkiye gerek konumu gerekse bölgedeki stratejik durumu nedeniyle adeta bir “açık kapı” gibi nitelendiriliyordu.
Nitekim bu sayede savaş durumunda olan Rusya ve Ukrayna Türkiye üzerinden diyalog kurabildi.
Aynı şekilde Ukrayna’nın limanlarda bekleyen milyonlarca ton tahıl ürününün dünyaya satılması da bu sayede gerçekleşti.
Böyle bir aşamada Amerika’dan TÜSİAD’a bir uyarı mektubu gönderildi.
Mektupta, Türk şirketleri Rusya ile çalışmamaları konusunda uyarılıyor ve bunun yaptırımının ağır olacağı belirtiliyordu.
Erdoğan iktidarı Batı dünyasının kendi çıkarı için yaptığı bu uygulamayı sanki kendi diplomatik başarısı gibi sunarak ülkede yükselen hoşnutsuzluğu “biz bir süper gücüz” algısı yaratarak kırmaya çalışıyordu.
İşte mektubun tam bu sırada gelmesini AKP iktidarına müthiş bir destek olarak tanımlamıştım.
Çünkü bu mektup Erdoğan’a “Dış güçler devrede ama biz dik duruyoruz” deme fırsatını bir kere daha sunuyordu.
Şimdi yepyeni bir destek atışı yapıldı, üstelik bu kez son zamanlarda sorun yaşadığımız Yunanistan tarafından.
Dün Milli Savunma Bakanlığı’ndan bir açıklama yapıldı.
Buna göre Yunanistan rutin devriye görevini yapan Türk savaş uçaklarını 300 Hava Savunma Sistemini aktif hale getirerek taciz etmişti.
Açıklamada “S-300 sistemine ait hedef takip ve füze güdüm radarı Rodos Adası batısında 10 bin feet irtifada keşif görevindeki F-16 ‘ya yerden havaya füze kilidi attı. Uçaklar, bu gelişme sonrasında planlı görevlerini tamamlayarak üslerine döndüler” deniliyordu.
Yunanistan’la hemen her gün bu tür bir sorun yaşanıyor.
Ancak bu kez durum farklı.
Çünkü Türk F-16’larını taciz eden füze sistemi Rus malı.
Yani NATO’nun Türkiye’ye “alamazsın” dediği S-400’lerin daha az gelişmiş bir modeli.
Yani içinde Yunanistan’ın da olduğu NATO ülkeleri Türkiye’ye “S-400 alamazsın” derken bir NATO ülkesi olan Yunanistan yine bir başka NATO ülkesi olan Türkiye’yi Rus malı S-300’lerle tehdit ediyor.
Bu olacak şey değildir.
Ancak burada çok garip bir durum var.
Yunan yönetimi bu kadar aptal ve sorumsuz olabilir mi?
Türkiye’ye “S-400 alamazsın” derken S-300’lerle saldırmaya kalkmak mantıklı olabilir mi?
Bunun Türkiye’yi çileden çıkarmasının ötesinde, eline çok büyük koz vereceği çok açık değil mi?
Hatırlayın, S-400’lerin en tartışıldığı bir dönemde Milli Savunma Bakanı Akar “Amerika ile görüşmelerimiz olumlu gidiyor. Girit formülü uygulayabiliriz” demişti.
Girit formülü şuydu;
Kıbrıs Rum yönetimi 90’lı yıllarda Rusya’dan S-300 almaya kalkmıştı. Başta Türkiye olmak üzere tüm NATO ülkeleri buna karşı çıkmıştı. Bunun üzerine Yunanistan devreye girmiş ve “Füzeleri ben alıyorum, Girit adasında yer altındaki bir depoya kaldırıyorum ve asla kullanmayacağım” demişti.
Şimdi anlaşılıyor ki bu füzeler gömülmemiş üstelik aktif hale getirilmiş.
Peki Yunanistan Türkiye ile bir askeri çatışmayı göze alabilir mi?
Bu mümkün değil
Bu aptal girişimin sadece ve sadece Erdoğan iktidarına yararı olabilir.
Erdoğan bir taşla iki kuş vurarak hem S-400 konusunda ne kadar haklı olduğunu söyler hem de Yunanistan’la çıkacak derin gerginlikten yararlanarak giderek azalan desteğini biraz yukarı çekme fırsatı yakalar.
Batı belli ki Erdoğan’ı yerinde tutabilmek için elinden gelen her şeyi yapacak.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Beylerbeyi İlkokulu İmam Hatip olmaktan kurtuldu
Kimse darılmasın kızmasın, bu yazımda Erdoğan’ı kutlamak ve teşekkür etmek istiyorum.
Geçen hafta bugün, bu köşede yazdığım yazıyı hatırlatayım.
Beylerbeyi’nin 100 yıllık ilkokulu depreme karşı dayanıksız olduğu için yıkılmış yerine çok modern bir bina inşa edilmişti.
Bu yıl Beylerbeyi sakinleri okullarına kavuşmanın mutluluğunu yaşarken gelen bir haber herkesi adeta yasa boğmuştu.
Çünkü tarihi ilkokul İmam Hatip lisesi olacaktı.
Beylerbeyi halkı ayağa kalktı başvurmadığı merci kalmadı ama sonuç alınamadı.
Milli Eğitim müdürü kararlıydı, okul imam hatip olacaktı.
Cumartesi günü Erdoğan Vahdettin konaklarına giderken gelip geçtiği Beylerbeyi’ndeki Kazım Pastanesi önünde durdu.
Pastaneye giren Erdoğan etrafına biriken çocuklarla sohbet ederken okullarını kurtarmak isteyen Beylerbeyi gönüllülerinden bir grup da Erdoğan’ın yanına girdi.
Durumu anlattılar.
Erdoğan “Olmaz öyle şey” dedi.
Hemen telefonla Milli Eğitim Bakanı’nı aradı, “Bu okul yine ilkokul olarak kalacak, bu bir talimat değil buyruktur” dedi.
Teşekkürler.
Yeri gelmişken daha önce birkaç kez dile getirdiğim Beylerbeyi halkının bir ricasını daha dile getireyim.
Erdoğan’ın Vahdettin Köşküne her gidip gelişinde Beylerbeyinde bir trafik terörü estiriliyor.
Arabalar çekiliyor, ekmek almak için bile araç durdurulmuyor.
Buna da bir çare bulunsun artık, millet “illallah” dedi.
ÖNEMLİ NOT: Basit bir konunun bile ille Erdoğan’ın “buyruğu” ile çözülmesi nasıl bir devlet olduğumuzu gösteriyor. Bunun da altının çizilmesi gerek.
İŞTE BUNU ANLAMIYORUM
O zaman belediyeye ne gerek var?
Özellikle İstanbul’da çok garip şeyler oluyor.
Bir tarafta İstanbul halkının yarıdan fazlasının oyuyla seçilmiş bir belediye başkanı diğer tarafta ise saraydaki kişi tarafından atanmış memur statüsündeki bakan ve bürokratlar.
İktidar, İstanbul’daki yenilgisinin acısını bir türlü unutamıyor.
Eskiden İstanbul’u canının istediği gibi yönetiyor, bütün kaynaklarını da dilediği gibi harcıyordu.
Şimdi bu olanak elinden gitti ama bu sefer de devletin tüm gücünü seferber ederek aynı tavrını sürdürmeye çalışıyor.
Halk TV’nin sahibinin Boğaz’da bir evi varmış.
İddiaya göre bunun çatı katını kaçak yapmaya çalışıyormuş.
Şikayet edilmiş ama Büyükşehir Belediyesi ses çıkarmamış.
Bunun üzerine Çevre Bakanlığı devreye girmiş, inşaatı mühürlemiş ve kaçak yeri yıkmaya başlamış.
Demek ki bu tür konularda merkezi otorite belediyeyi devre dışı bırakabiliyormuş.
Ama bu tek örnek değil.
Yine örneğin belediye bir metro hattının yararlı ve gerekli olmadığına karar verirken merkezi otorite resen harekete geçip İstanbul’da metro çalışması yapabiliyor.
Aynı şekilde belediyenin olan imar yetkisini de kendi kullanıp kentin istediği yerine istediği biçimde imar izni verebiliyor.
AKP’nin hem merkezi otoriteye hem de İstanbul’a sahip olduğu dönemlerde muhtemelen bunun yapılmasını sağlayan yasalar çıkarılmış olabilir.
Ama İBB bu garip duruma neden müdahale etmiyor bunu anlamak mümkün değil.
BUNU YAZMAK GEREK
Meral Akşener de masanın diğer üyeleri de Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istemez
Görünen o ki Kılıçdaroğlu dolu dizgin aday olmaya doğru koşuyor.
Diğer partilere oy verenlerin duygu ve düşünceleri biraz karışık ama bu konuyla ilgili asıl sorun CHP’liler.
Çünkü CHP’lilerin büyük bölümü Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sıcak bakmakla birlikte “Seçilemeyeceği” duygusuna sahipler.
Bana göre aday olması halinde Kılıçdaroğlu’nun seçilme şansı çok yüksek hatta bana göre kesin kazanır.
Benim bu konudaki kaygım 6’lı masanın bunu kabul etmek istemeyeceği yönünde.
CHP’li eski milletvekili gazeteci Barış Yarkadaş, katıldığı bir televizyon programında “Meral Hanım, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istemiyor. ‘2018’deki seçimde ortada olan seçmen İYİ Parti’ye oy verecekken CHP’ye oy verdi” demiş.
Yarkadaş bunun “duyum” değil “bilgi” olduğuna da vurgu yapmış.
Gerekçesini ise şöyle açıklamış; “Meral Hanım Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istemiyor. ‘2018’deki seçimde ortada olan seçmen İYİ Parti’ye oy verecekken CHP’ye oy verdi. İzmir, İstanbul, Ankara’da daha az milletvekili çıkardık’ diyorlar. Aynı kaygıyı 2023 seçimleri için yaşıyorlar.”
Bence doğru ama eksik bilgi.
Bana göre Meral Akşener olduğu kadar diğer 4 lider de buna sıcak bakmayabilir.
Çünkü Erdoğan’ın sırf kendi egemenliği için getirdiği bu ucube sisteme göre Cumhurbaşkanı seçilen kişi tek başına iktidara gelmiş oluyor.
Bu ucube sisteme göre seçilen kişi, parlamentoda arkasına 201 kişiyi bulduğu an kimse kendisine karışamaz.
Kılıçdaroğlu seçilirse bu aynı zamanda CHP’nin tek başına iktidara geldiğini anlamını taşır ki 6’lı masadaki diğer 5 lider bunu kabul etmek istemezler.
Kılıçdaroğlu yerine koordinatör olarak çalışacak ve sorun çıkarmayacak bir kişi ararlar.
Bu bir bilgi değil ama çok güçlü bir tahmindir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları