loading
close
SON DAKİKALAR

Ne jandarmaymış ama

Can Ataklı
Tarih: 20.10.2012
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı yazdı, ''Cumhuriyetimize sahip çıkmak için yürüyemedğimiz gibi toplanamıyoruz, çünkü bunu tehlike olarak görüyorlar...''

Ergenekon davası nedeniyle “ne suçu olduğunu bile bilmeden” yıllardır hapiste süründürülen İnönü Üniversitesi eski rektörü Prof. Fatih Hilmioğlu’na reva görülen muameleyi herhâlde hepiniz içiniz burkularak öğrendiniz.

Henüz 22 yaşındaki oğlunu bir trafik kazasında yitiren Hilmioğlu’na cenazeye katıldıktan sonra evinde kalma izni bile çok görülmüş ve koca rektör Sincan Cezaevi’nde gecelettirilmişti.

Elbette bu olay büyük tepki gördü.

Tepkiler doğal olarak iktidara yöneltildi. Adalet Bakanlığı eleştirildi.

Oysa yapılan resmi açıklamalardan öğreniyoruz ki, Hilmioğlu’na yönelik insanlık dışı uygulamanın gerçek mimarı jandarma.

Adalet Bakanlığı açıkladı; “Bu uygulama ile ilgimiz yok. Ayrıca Silivri hâkim ve savcılarının da bu yönde bir talebi yok. Karar doğrudan jandarma tarafından alınmış ve uygulanmıştır.”

Neymiş; jandarma izinle cezaevinden çıkarılan bir sanığın kaçması tehlikesine karşı önlem almak zorundaymış. Aslında sanık evinde de kalabilirmiş ama jandarma bunun için en az 6 personeli evin önüne koymak zorundaymış. Ne yazık ki yeterli personel bulunamamış.

Eğer komutanlarının birinin evine odun taşıtılacak olsa 6 değil 60 jandarma da bulunabilirdi.

Hilmioğlu’na yapılan insanlık dışı uygulama jandarmanın ilk sabıkası değil.

Gazeteci Doğan Yurdakul kanserle karşı yenik düşen eşinin cenazesine katıldığında, jandarma “belki kaçar” şüphesi ile cezaevi aracını mezarın dibine kadar sokmuş, Doğan Yurdakul’u ancak ondan sonra indirmişti. Yurdakul eşinin mezarına bir avuç toprak attıktan sonra yine apar topar, itile kakıla cezaevi aracına konulmuştu.

Daha sonra yine 22 yaşındaki oğlunu yitiren yarbay Mustafa Dönmez’e cenazeye katılması için bir türlü araç temin edilememişti. Araç temin edildiğinde de kompleksli bir üsteğmen önce aracı Silivri’yle yollamış sonra da “Araç komutanı benim, gelin beni Maslak’tan alın” demiş, bu nedenle yarbay Dönmez cenazeye yetişememiş, ancak mezara konurken oğlunun cenazesine sarılabilmişti.

Peki jandarma bunu neden hep yapıyor?

Hukuka saygı desem, bunun hukukla ne alakası var? Güvenlik diyorlarsa, o da olmaz.

Efendim geçenlerde bir uyuşturucu kaçakçısı benzer bir izin sırasında kaçmış.

Jandarma da koskoca bir rektörün oğlunun cenazesini bahane edip kaçabileceğini düşünüyor olmalı.

Herhalde jandarma komutanları bir bilim adamının koşullar ne olursa olsun kaçıp gitmeyeceğini bilir. Ayrıca yasalar önünde hepimiz eşitiz ama herhalde ne idüğü belirsiz bir uyuşturucu kaçakçısı ile bir rektörü de bir tutamazsınız. En azından kanunlarımızdaki “maruf kişi” sıfatına aykırı düşer bu.

Kimbilir belki de jandarma bu uygulamaların iktidarın hoşuna gideceğini düşünüyordur. Ama o da olmaz, çünkü neredeyse bütün iktidar sözcüleri uygulamanın şık olmadığını belirttiler.

O zaman bu jandarmaya ne oluyor?

*****


Kendileri kutlamıyor, millete de kutlatmak istemiyorlar

Bakalım bu yıl Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu yine bir bahane ile iptal edilecek mi?

Edilsin ya da edilmesin, Cumhuriyet’e, Atatürk ve devrimlerine sahip çıkmaya, cumhuriyet ve devrimlerin sürekli örselenmesine tepki gösteren büyük bir kesim bayramı kutlamak istiyor.

Bu nedenle 29 Ekim günü Ankara’da ilk meclis binasının önünde toplanmak üzere bir çağrı yapıldı.

“Vatan ve Cumhuriyet için Halk Buluşması” adı verilen toplantıya bütün halk davet edildi.

Ne var ki, Ankara Valililiği bu toplantıyı “yasa dışı” bularak yasaklamış. Gerekçe ise “Meclis’in önü gösteri ve toplanma merkezi değildir.”

Ankara Valilliği aynı gerekçe ile dün yapılması gereken Gaziler Yürüyüşü’ne de yasak koymuştu. Gösterileri yasaklayan Valilik ayrıca “Eğer buna rağmen bir toplanma olursa, düzenleyenler hakkında olduğu gibi katılanlarla ilgili de soruşturma yapılacaktır” açıklamasında bulunmuş.

Atatürk Anıtı’na çiçek bırakamıyoruz artık çünkü polis barikat kuruyor. Cumhuriyetimize sahip çıkmak için yürüyemedğimiz gibi toplanamıyoruz, çünkü bunu tehlike olarak görüyorlar.

İyi de, 29 Ekim günü elime bayrağımı alıp “İlk Meclis’in” önüne gitmemde bir engel yok herhâlde.

O sırada bir milyon kişi daha benim gibi düşünüp aynı yere gelmişse buna kim karışacak?

*****


Cumartesi anneleri gibi

Ergenekon, Balyoz 28 Şubat gibi davalarda tutuklu olan emekli ve muvazzaf subayların aileleri her hafta cumartesi günü Ankara ve İstanbul’da bir araya gelerek 1 saatlik eylem yapmayı sürdürüyor.

Bir dönem büyük ilgi gören “Cumartesi anneleri” gibi bir araya gelen asker eşleri “sessiz çığlık” adını verdikleri bir saatlik eylemde halka yapılan haksızlıkları anlatmaya çalışıyor.

Asker eş ve yakınları İstanbul’da her cumartesi saat 11.00’de Beşiktaş Özgürlük Anıtı’nın önünde, Ankara’da da Sakarya Caddesi’nde bir araya geliyor.

“Sessiz çığlık” hareketine destek vermek ve asker yakınlarıyla bunu paylaşmak isteyenler buraya mutlaka gitmeliler.

*****


Suriye’de Beşar Esad’ı eleştiren birisi yeri belli olmayan bir hücreye gönderilirmiş. Çok şükür bizde böyle bir şey yok; iktidarı eleştiren nereye götürüleceğini biliyor! (Gani Yıldız)

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları