Can Ataklı; Daha önce ordudan atılan cemaatçilerin bir bölümü orduya karşı kurulan kumpaslarda etkin görevler aldılar.
Sonra biliyorsunuz, iktidarla cemaat para paylaşımında ters düşünce her şey değişti.
Deniz Albay Koray Eryaşar hem “askeri casusluk ve fuhuş” hem de “Balyoz” davalarının sanıklarından.
Eryaşar casusluk davasından 5 yıl 7 ay Balyoz davasından ise 16 yıl hapis cezası yedi.
İlginç olan şu ki, Albay Eryaşar casusluk davası nedeniyle verilen hapis cezasının tamamını yattıktan sonra beraat eden tek subay.
İki davadan da sonunda beraat eden Albay Eryaşar, mahkumiyet aldığı gerekçesiyle emekli edildiği için yıllarını verdiği deniz kuvvetlerine dönemiyor.
Koray Eryaşar şimdi bir hukuk savaşı içinde. Başlarına gelenin “cemaat kumpası” olduğu gerçeğinin nihayet AKP iktidarı tarafından da kabul edildiğini belirten Eryaşar Genelkurmay aleyhine dava açmaya hazırlanıyor.
Davanın içeriği ise cemaatin ordu içindeki yapılanması ve bunun açığa çıkarılması.
Eryaşar dava dilekçesinde orduya kurulan tüm cemaat kumpaslarının ortaya çıkarıldığını ancak bunun ordu içindeki uzantılarının hala kendini koruduğunu iddia ediyor.
Bana göre Eryaşar haksız değil. Ordu içinde cemaat yapılanması olduğu bilinmeyen bir geçek değil.
AKP iktidarının ilk yıllarına kadar silahlı kuvvetler bu konuda çok hassastı ve içinde dinci yapılanmayı her seferinde tasfiye etmeyi başarıyordu.
Yakın tarihi iyi izleyenler hatırlayacaktır; her yıl yapılan askeri şuralar sonunda orduyla ilişkisi kesilen subay e astsubay sayıları açıklanırdı.
Orduyla ilişkisi kesilenlerle ilgili gerekçe açıklanmazdı. Ancak herkes bilirdi ki ilişkisi kesilenlerin tamamına yakını dinci yapılanma içinde olanlardı. Bunların yüzde 90’ı da cemaat yapılanmasına katılanların tasfiyesiydi.
Özellikle Kıvrıkoğlu döneminde cemaatçilere hiç göz açtırılmadı. (Cemaat bunun intikamını sonra çok fena aldı biliyorsunuz.)
Ne zaman ki AKP iktidar oldu, ordunun tamamen kendi iç işleyişini korumak için almak zorunda kaldığı bu önlemi ortadan kaldırdı. Cemaatçi olduğu için ordudan uzaklaştırmaları engelledi.
Daha önce ordudan çıkarılmış olan cemaatçileri de himayesine aldı, hepsine tazminat ödedi, bol paralı işleri yerleştirildi.
Daha önce ordudan atılan cemaatçilerin bir bölümü orduya karşı kurulan kumpaslarda etkin görevler aldılar.
Sonra biliyorsunuz, iktidarla cemaat para paylaşımında ters düşünce her şey değişti. İktidar cemaate savaş açtı. Devlet içindeki cemaatçiler ayıklanmaya başlandı. Cemaat adına çalışan ve her türlü pis işi yapanların birçoğu soluğu yurtdışında alırken bazıları da tutuklandı.
Sadece ordu hala kendi içindeki temizliği yapmıyor.
Şurası bir gerçek ki cemaat iktidarla birlikte orduya kumpas kurarken, ordu içinden destekçileri de vardı. Yoksa bu kumpaslar bu kadar başarılı olmazdı.
Biliyoruz ki ordu içindeki cemaat uzantıları yerlerini hala koruyorlar.
Aslında bunun için dava açılmasına bile gerek yok.
Bu arada bir not daha yazmak istiyorum. Albay Koray başına açılan pis işlerden sonra “genelkurmayın kendilerine ihanet ettiğini” söylemişti. Genelkurmay da bunun üzerine “hakaret” davası açmıştı. 3 yıl hapisle yargılanan Eryaşar bu davadan da beraat etti.
Genelkurmay cemaatçileri içinden ayıklayarak en azından albay Eryaşar’a karşı yaptığı ayıbı da temizlemeli.
-----ÇOK GÜLDÜM—
Rakı masasında “Erdoğan’a hakaret” kavgası
Beylerbeyi’nde Köy kahvesinde oturuyorum, yazılarımı yazıyorum.
O sırada yan masadaki sohbete ister istemez kulak misafiri oldum.
Bir gece önce Beylerbeyi’nin “içki de içilen” restoranlarında bir kavga çıkmış.
Beylerbeyi sahili ikiye bölünmüş durumda. Camiye yakın olan lokanta ve kafelerde içki yok. 150 metre yasağından sonrakilerde ise var.
Kavga çok ilginç. Çünkü iki komşu lokantada ayrı masalarda oturan iki kişi arasında çıkıyor.
Buradaki lokantalar yan yana. İki lokantayı genellikle naylon bir perde ayırıyor bu nedenle sırt sırta otururken diğer lokantadaki konuşmaları duyuyorsunuz.
Lokantalardan birindeki rakı masasında biri Erdoğan’a saydırmış.
Tam sırtında ama diğer lokantada oturan rakı masasındaki biri de dönmüş “Sayın Cumhurbaşkanımıza nasıl hakaret edersin” diye bağırmış.
Derken ciddi bir ağız kavgası çıkmış. Neyse ki araya girenler yumruklaşmayı önlemiş.
İşe bakar mısınız, rakı masasında biri AKP’li biri karşı olan iki kişi kavgaya tutuşuyor.
Ben buna çok gülerken, Köy Kahvesi’nin yöneticisi Mazhar lafa karıştı “Tayyip bey iki içeni sevmiyor ama demek ki içki içenlerden de onu sevenler var.”
AKP’li olduğunu bildiğim Mazhar’a “Tamam tamam propagandayı kes” dedim. Birlikte çok güldük.
---ÖNERİ---
Bu köye kitap yardımı yapar mısınız?
Manisa’nı Akhisar ilçesine bağlı Başlamış Köyü’nde öğretmenlik yapan Aslı Topak’tan bir mesaj aldım.
Aslı öğretmen okulda bir kütüphane kurmak istediğini belirterek “kitap bağışı” istiyor.
Bu konuda yapılacak en küçük bir yardımın bile çocukların geleceğine büyük katkı yaratacağını belirten Aslı öğretmen “Çocukların okuyabileceği nitelikte kitapları beklediklerini “ söyledi.
Elindeki kitapları çocukların eğitimine katkı olarak göndermek isteyenleri bu kampanyaya katılmaya davet ediyorum.
Hepsi ilk- orta okul düzeyindeki çocuklar olduğu için göndereceğiniz kitapları buna göre seçmenizi, Atatürk ve Cumhuriyet’le ilgili kitaplarla, klasik romanları, Türk edebiyatının örneklerini tercih etmenizi tavsiye ederim.
Kitapları şu adrese gönderin lütfen; Aslı Topak Başlamış Ceyhan Karasoy Ortaokulu. Başlamış Köyü/ Akhisar/ MANİSA Tlf: (0554) 756 57 50
---MERAK ETTİĞİM ŞEYLER—
Başbakan’a Kabe kapıları neden açıldı?
Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan Suudi Arabistan Gezisi sırasında Kâbe’nin içini de ziyaret etmişti. Suudi Kralı Erdoğan’a bir jest yapmış ve çok nadir durumlarda açılan Kâbe’nin içini ziyaret etmesi için izin vermişti.
Haber yandaş medyada Türkiye’nin İslam dünyasındaki itibarının ne kadar yüksek olduğunu anlatan başlıklarla yayınlanmıştı.
Şimdi Başbakan da Suudi Arabistan’da gitti ve aynı uygulama onun için de yapıldı.
Demek ki itibarımız daha da artmış durumda İslam dünyasında!
Ancak yine de aklıma bazı sorular takılıyor.
Hemen Cumhurbaşkanı’ndan sonra Kabe kapılarının Başbakan’a da açılması ne anlama geliyor.
1- Davutoğlu “Türkiye’de itibarım için böyle bir jeste ihtiyacım var” dedi. Kral kendisini kıramadı.
2- Suudiler Davutoğlu’na “Biz sadece sarayı değil seni de tanıyoruz” mesajı verdi.
3- (Bence önemli olan bu) Suudiler güya terör örgütlerine karşı kurulan İslam Birliği’nin başkomutanlığını yapıyor. Türkiye’ye bu tür jestlerde bulunarak bunu pekiştirmek istiyorlar. Türkiye’de yükselen eleştirileri böyle bir itibar oyunuyla gölgelemeyi amaçlıyorlar.
Eş zamanlı olarak Genelkurmay Başkanı’nın da Suudi Arabistan’da olduğunu düşününce üçüncü şık hak ettiği yeri buluyor galiba.
-----ŞAŞIRDIM—
Rusya’ya göre uçak düşürme önceden planlanmış
Dünyanın saygın gazetelerinden Independent’ın Ortadoğu uzmanı Patrick Cockburn, “Türkiye Suriye’de işgal kumarı oynayabilir” başlıklı bir yazı yazdı.
Cockburn Suriye’de dengelerin Esad yönetimi lehine değiştiğini ve Kürtlerin Türkiye sınırını ele geçirmek üzere olduğunu belirtip “Erdoğan yenilgidense müdahaleyi seçebilir” dedi.
Yazıda çok önemli olan bir bölüm var. Cockburn Türkiye’nin 24 Kasım’da Suriye sınırında bir Rus savaş uçağını vurmasından bir ay önce Rus askeri istihbaratının Devlet Başkanı Putin’i, Ankara’nın bu yönde planı olduğuna dair uyarıda bulunduğunu ileri sürüyor.
Ancak yazara göre Putin bu uyarıyı ciddiye almamış. Cockburn yazısında “Büyük ihtimalle Putin, Türkiye’nin Rusya’yı Suriye’de daha da kapsamlı bir askeri operasyona itmek istemeyeceğini düşündü. Ancak uçağın vurulmasında iyi planlanmış bir pusunun tüm izleri vardı. Rus savaş uçağını düşürmek üzere özel göreve çıkmış gibi duruyorlardı” diyor.
İndependent Gazetesi yazarının iddiaları doğru olabilir mi, bilmiyorum. Ancak olaydan sonra resmi ağızların yaptığı çelişkili açıklamalar kafaları çok karıştırmıştı.
Önce angajman kuralları gereği Rus uçağının vurulduğu açıklandı. Sonra Rus uçağı olduğunun bilinmediği, bilinseydi düşürülmeyeceği söylendi. Derken Başbakan emri kendisinin verdiğini söyledi, son noktayı koyan saray ise pilotun kendi inisiyatifini kullandığını açıkladı.
Sonuçta, olay üzerindeki sır perdesi kalkmadan ikinci bir hava sahası ihlali yaşadık ancak bu kez her nedense angajman kuralları işlemedi.
Can Ataklı - Korkusuz