loading
close
SON DAKİKALAR

Osmanlı Hanedanı gerçekten ecdadımız mı?

Can Ataklı
Tarih: 03.12.2012
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı yazdı, ''Osmanlı Hanedanı Türkiye'de yaşayan Kürtlerin de atası mıdır?''

Sevgili okurlar; bu hafta sizlerle Muhteşem Yüzyıl adlı TV dizisi üzerinden koparılan fırtınayla ilgili dikkatimi çeken bazı noktaları paylaşmak istiyorum. Dizinin bir belgesel olup olmadığı, tarihimizi kötüleyip kötülemediğini bir kenara bırakıp Başbakan’ın söylediği “Bizim ecdadımız bu değildi” sözleri üzerinde durmak istiyorum.

Ecdat - geçmiş

Öncelikle merakım şu; ecdat kime denir? Ecdat Arapça bir kelime. Türkçesi ata. Daha doğrusu ‘ata’nın çoğulu, atalar demek. Bir ülkede yaşayan herkesin atası aynı mıdır? Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayanlar “ataları” olarak kimi kabul etmelidirler? Yoksa “ata” kavramı ile “geçmişimiz” kavramını mı karıştırıyoruz?

Kastedilen kimdir?

En büyük merakım şu; Başbakan “Ecdadımız” dediği Osmanlı’yı “Türkler’in atası” olarak mı tanımlıyor? Bu durumda Osmanlı Hanedanı Türkiye’de yaşayan Kürtlerin de atası mıdır? Ya da Başbakan’ın her fırsatta saydığı etnik kimliklerin hepsinin atası olarak da Osmanlı Hanedanı’nı mı görüyor? Bu bilinmelidir.

Osmanlı; bir aile

Hemen belirtmek istiyorum ki, bana göre Osmanlı bizim atamız değil, geçmişimizdir. Eğer kastedilen Türklerse, tarih boyunca kurulan 50 Türk devletinin 49’uncusudur. Sonuncusu ise şu an sahip olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti’dir. Osmanlı ise Anadolu’ya gelen Türkler içindeki boylardan yani ailelerden biridir. Adı da Kayı’dır.

Anadolu’da Türkler

Türklerin Anadolu’ya resmi girişleri olarak 1071 yılı kabul edilir. Bu tarihte Alpaslan liderliğindeki Türkler Anadolu’ya gelmiş ve o sırada bu topraklarda egemen olan Bizans’ın ordusuyla ile karşı karşıya kalmış. Malazgirt’te yapılan meydan savaşını Alpaslan kazanmıştır. Bu tarih Türkler’in Anadolu’ya girişi olarak kabul edilir.

Anadolu Beylikleri

1071’den sonraki 200 yıllık süreçte Türkler Anadolu’da “Anadolu Selçuklu Devleti” gibi büyük devletle birlikte çok sayıda “Beylik” adı altında küçük devletler kurmuşlar ve bölgelerinde egemen olmuşlardır. Beylikler’in temel özelliği bunların aynı zamanda birer aşiret - büyük aile olmalarıdır. Kalabalıklaştıkça devlet gibi yönetilmişlerdir.

Kayı Boyu

Osmanlı İmparatorluğu’nun temellerini atan aşiretin adı da Kayı’dır. 1200’lerde Anadolu’daki Türkler dağılmış, küçük birimlere çekilmiş hâlde yaşıyorlardı. Altay Dağları’nda yaşayan Oğuz Türkleri’nin göç eden bir kolu olarak kabul edilen Kayı Boyu da kendine mekân olarak önce Ankara, sonra Bilecik- Söğüt havalisini seçmişti.

İslam gelenekleri

Kayı Boyu, çevresini saran Bizans tekfurlarının hâkimiyetindeki Hırıstiyan ve diğer dinlere bağlı nüfusa karşı İslam geleneklerini yaşatmaya çabalıyordu. Bu ailenin asıl efsane lideri olan kişi Ertuğrul Gazi’dir. Ancak Ertuğrul Gazi bir devlet düzenine geçemeden ölmüştür. Ailenin başına ise “Gazi” unvanlı Osman Bey geçmiştir

Bizans’a karşı

Osmanlı Devleti’nin tarihinin başlangıcı bu nedenle 1299‘dur ve o günkü lideri Osman Gazi’nin adıyla anılır. Osman Gazi’nin adı giderek devletin de adı olmuş ve hızla büyüyen devlete “Osmanlı” denmeye başlanmıştır. Osmanlı’nın daha derli toplu bir devlet olması ise Osman Bey’in oğlu Orhan Gazi döneminde gerçekleşmiştir.

Bursa’nın fethi

Bazı tarihçiler devletin asıl kuruluşunu 1302’de Osman Bey’in, Koyunhisar’da Bizans ordusunu yenerek zafer kazanması olarak kabul ederler. Ancak devletin yerine oturması 1324’te Orhan Gazi’nin Bizans’ın en önemli kenti olan Bursa’yı fethederek başkent yapmasıyla sağlanmıştır. Bursa’nın kaybı Bizans’ın da sonunu getirecektir.

1402’ye kadar

Bursa’nın başkent olmasıyla rahatlayan Osmanlı devleti hızla serpilmeye başladı. Genişledi, Bizans’a karşı ciddi bir tehdit oldu. Orhan Bey’in oğlu Murat (Birinci) döneminde Rumeli’ye de geçildi, Edirne’ye kadar hatta oradan daha da Batı’ya gidildi. Murat’ın oğlu Yıldırım unvanlı I. Beyazıt dönemi çok iyi başladı ama hiç de iyi bitmedi.

Fetret dönemi

İstanbul’u da fethetmeye çalışan ama başaramayan Yıldırım Beyazıt’ı 1402’de Timur’la giriştiği Ankara savaşı bitirdi. Bu olay Osmanlı devletini “fetret dönemi” olarak adlandırılan “ilk” duraklama dönemine soktu. Beyazıt’tan sonra Çelebi Mehmet döneminde devlet yıkılma tehlikesi geçirdi. Şeyh Bedrettin isyanı da bu dönemdedir.

Murat’la diriliş

Taht kavgalarıyla geçen ve Bizans’ın da müdâhil olduğu bir dizi olay sonunda şehzade Murat (ikinci) tahta çıkarak devleti tekrar toparladı, güvenliği sağladı. II. Murat bir süre sonra tahtını oğlu Mehmet’e (Fatih) bıraktı, ancak Mehmet’in henüz çok genç olması nedeniyle tekrar tahta çıktı. Sonunda II. Mehmet devletin başına oturdu.

İstanbul’un fethi

İkinci Mehmet, atalarının en büyük ideali olan İstanbul’u almak için kolları sıvadı ve 1453’te bunu başardı. Bin yıllık Bizans saltanatı da böylelikle tarihe gömüldü, Mehmet’e “Fatih” unvanı verildi. Osmanlı Devleti bundan sonra artık “Osmanlı İmparatorluğu” olarak anılmaya başlandı. İstanbul alınmasa belki Osmanlı da tarihe karışacaktı.

Hanedan devleti

İstanbul’un fethine kadar geldik. Hepimizin bildiği tarih bu. Uzatmaya gerek yok. Söylemek istediğim şu ki, 600 yıl hüküm süren bu devlet sonuçta bir “aile” devleti. Devlet yönetimi “babadan oğula” geçmiş. Oğulun çok akıllı, zeki, bilgili ve yetenekli olmasının hiçbir önemi yok. Gün gelmiş deli, gün gelmiş meczup tahta çıkmış.

Tarih böyle


Bu sadece Osmanlı için mi geçerli. Hayır. Tarih boyunca toplumları “hanedanlar” yönetmiş. Taa ki 1789 Fransız İhtilali’ne kadar. Ancak bu tarihten sonra “devlet yönetmenin” sadece bir aileye ve fertlerine özgü bir şey olmaması gerektiği anlaşılmış ve o tarihten sonra hanedanlar birer birer yıkılmaya başlamış.

Neden ecdadımız?

İşte bu nedenle Osmanlı Hanedanı’nı, zaferleriyle, başarılarıyla, tarihe geçen öneli adımlarıyla, ama aynı zamanda zaafları, yanlışları ve hatta kötülükleri ile “ecdadımız” olarak değil “geçmişimiz” olarak görmeyi tercih ediyorum. Ayrıca başta da yazdığım gibi “Neye göre ve hangimizin ecdadı?” sorusunu da gerekli buluyorum.

Küçük bir örnek

Sohbetimizin sonunda hepsi eskiden hanedanlarla yönetilen Avrupa ve Asya ülkelerinden hangisinin “babadan oğula geçen bir yöntemle” yönetilmiş eski devletlerini “ecdat” olarak kabul ettiklerini de sormak istiyorum. Örneğin bugün bir Fransız 1789’da yıkılan imparator ailesini ecdadı olarak kabul etmekte midir?

Benim miladım 1923

Bu açıdan bakınca, kendisini Türk olarak tanımlayan biri olarak, ecdadımızın Osmanlı‘ya değil en az iki bin yıl öncesine dayandığına inanıyorum ve bugün için miladın Cumhuriyet’in ilanı olan 1923 olduğunu düşünüyorum. Çünkü artık biz böyle yaşıyoruz ve böyle yaşamak istiyoruz. Kurduğumuz son devlet bu çünkü. Artık akıllısıyla delisiyle bir ailenin fertlerinin değil, halkın seçtiği kimselerin yönetimindeyiz.

Hepinize iyi haftalar dilerim.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları