Sağlık Bakanı sadece tweet atabiliyor
Can Ataklı; İşte bakanın attığı en son tweet; “Haftalık 100.000 nüfusa karşılık gelen vaka sayısında bazı illerimizde belirgin artış var. Normalleşmeyi konuştuğumuz şu günlerde, daha hızlı normal hayata dönebilmek için her birimiz tedbirlere daha çok uymalıyız.”
ÖNERİ
Muhalefet, valiler için suç duyurusunda bulunmalı
Herkese şaka gibi geliyor ama AKP kongreleri, koronanın yayılma merkezleri oldu.
Bu aslında herkesin görebileceği bir gerçek.
Çünkü bu virüs yakın temasla yayılıyor.
Kalabalıkları seviyor.
Dünya bu nedenle sert “karantina önlemlerine” başvuruyor.
Milyonlarca kişinin yaşadığı kentlerde tüm toplanma alanları, lokantalar, kafeler, barlar, sinemalar, tiyatrolar, eğlence yerleri, çocuk parkları kapalı.
Bazı ülkelerde sokağa çıkma yasakları ya da bölgesel karantinalar uygulanıyor.
Türkiye’de de aslında bazı önlemler var.
Gece ve hafta sonları sokağa çıkma yasakları var.
65 yaş üstü vatandaşlar günde üç saat sokağa çıkabiliyor.
Başta lokantalar olmak üzere toplanma alanı olarak nitelenen her yer kapalı.
Her türlü toplantı yapmak, topluca basın bildirisi okumak da yasak kapsamı içinde.
Tek istisna AKP kongreleri…
Erdoğan, partisinin il kongrelerine ya doğrudan katılıyor ya da video konferans sistemi ile aynı anda birkaç il kongresinde bir konuşma yapıyor.
Partililerin buraya gelmesini ve salonları tıka basa doldurmasını istiyor.
Bu talebi yerine getiriliyor, AKP’liler otobüslerle kongrenin yapılacağı salona ulaştırılıyor.
Korona ile ilgili hiçbir önlem alınmıyor, herkes adeta kucak kucağa Erdoğan’ı dinliyor.
Bunun koronayı tetiklememesi mümkün mü?
Değil elbette.
Zaten Sağlık Bakanı’nın açıklamaları da bunu gösteriyor.
Bakan Fahrettin Koca, Twitter hesabından 15-21 Şubat 2021 haftasına ait koronavirüs vaka sayılarını il il paylaştı. Bakan Koca’nın açıkladığı rakamlara göre, AKP il ve kadın kongrelerinin yapıldığı illerdeki vaka yükselişi dikkat çekti.
Haftalık vaka sayısında Samsun ve Ordu’dan sonra en büyük artışın yaşandığı üçüncü şehir olan Giresun’da, 8 Şubat’ta AKP İl Kongresi yapılmıştı. 8-14 Şubat tarihleri arasında Giresun’da 184.34 olan vaka sayısı 15-21 Şubat tarihleri arasında 217.51’e yükseldi.
Kongrelerin yapıldığı Sakarya, Giresun, Erzurum, Tokat, Malatya, Balıkesir ve Niğde’de de vaka sayıları gözle görülür şekilde arttı.
Çok açık görülüyor ki, koronanın tekrar yaygınlaşmasının ana kaynağı AKP kongreleri.
O halde muhalefetin bunu önlemek için harekete geçmesi gerekir.
Erdoğan, AKP Genel Başkanı olmasının ötesinde cumhurbaşkanı da olduğu için ona yönelik bir suçlama yapılamıyor.
Ancak bir ilde koronaya karşı alınacak önlemleri denetlemek ve aykırı davrananları önlemekle görevli olan kişiler valilerdir.
Muhalefet partileri, AKP’nin “lebalep dolu salonlarda” kongre yaptığı her yerdeki valiler hakkına suç duyurusunda bulunmalıdır.
Ayrıca yine büyük kalabalıkların katıldığı cenaze törenlerine izin veren valiler hakkında da aynı suç duyurusu yapılmalıdır.
Bunun da ötesinde henüz yapılmamış kongrelerin önlenmesi için de yasal girişimlerde bulunmalıdır.
Örneğin bugün İstanbul’da AKP kongresi yapılacak.
Her taraf kongre ilanı ile donatıldı.
Belli ki bu kongreye de katılım çok yüksek olacak.
Yani koronanın arayıp da bulamadığı bir fırsat.
İstanbul, diğer kentler gibi değil. Örneğin Rize’yi, Trabzon’u, Giresun’u karantinaya alabilirsiniz ama İstanbul’da bu çok zor.
Bu nedenle İstanbul’da asgari önlemler çok sıkı biçimde uygulanmalı.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Sağlık Bakanı sadece tweet atabiliyor
Geçenlerde de yazmıştım, “Sağlık Bakanı’nın durumu çok vahim” diye…
Korona bir türlü önlenemiyor, giderek daha geniş bir alana yayılıyor, bakan bunun nedenini biliyor ama konuşamıyor, önlem alamıyor.
Çünkü korona ile ilgili önlemler bizzat devletin en tepesi tarafından ayaklar altına alınıyor.
Ona karşı bir şey söylemek AKP’den kimsenin haddi değil, bu durumda “ölümü göze alarak” boyun eğiyorlar.
Sağlık Bakanı ne yapsın, tweet atarak tehlikeye dikkat çekmeye çalışıyor.
İşte bakanın attığı en son tweet; “Haftalık 100.000 nüfusa karşılık gelen vaka sayısında bazı illerimizde belirgin artış var. Normalleşmeyi konuştuğumuz şu günlerde, daha hızlı normal hayata dönebilmek için her birimiz tedbirlere daha çok uymalıyız.”
Yazık ki ne yazık…
Koskoca “doktor” bir bakanın düştüğü bu hal yürekler acısı.
BUNU YAZMAK GEREK
Bilim Kurulu istifa etmelisiniz
Bunu ilk kez yazmıyorum.
Bilim Kurulu adı altında bir şey var biliyorsunuz.
Bütün dünya ülkelerinde var.
Ama bizdeki farklı…
Dünyanın medeni ülkelerinde siyasi otoriteler, Bilim Kurulu’nun gösterdiği yolda ilerliyor, Bilim Kurulu’nun talimatlarına uyuyor.
Bizde ise Bilim Kurulu sarayın emrinde…
Hiçbir fonksiyonları yok aslında.
Sadece AKP Genel Başkanı, herhangi bir önlem aldıracaksa bunu Bilim Kurulu üzerinden yapıyormuş gibi gösteriyor.
Ara sıra da “Bilim Kurulu’nun uyarıları üzerine” falan gibi cümle kuruyor ayıp olmasın diye.
Bilim Kurulu etkisiz bir kurul olarak, yüksek paralar alarak orada öylece oturuyor.
Bu sırada AKP Genel Başkanı, alınan bütün önlemleri bir kalemde silip atan kalabalık katılımlı kongreler yapıyor.
Bilim Kurulu denilen kuruldan bir kişi bile “Bunu yapamazsınız. Bütün emekleri heba edemezsiniz” diyemiyor.
Niye?
Belli ki hiçbiri ballı maaşlardan mahrum kalmak istemiyor.
Ama şunu unutmasınlar, bu iktidar bir gün gidecek.
Ama Türkiye’nin korona yüzünden yaşayacağı felaket hep zihinlerde kalacak ve insanlar siyasi iktidarı elbette suçlarken bilim insanlarının ağzını bile açmadıklarını da hatırlayacak.
Bu nedenle Bilim Kurulu üyelerine diyorum ki; “Bu milletin sizi çok kötü anmasını istemiyorsanız ya gerçeği söyleyin ya da istifa edip gidin.”
ANALİZ
“Buharlaşma” tanımı AKP’nin kimyasını bozdu
Merkez Bankası rezervlerinin erimesi, muhalefetin eleştirisine neden oldu biliyorsunuz.
Merkez Bankası’nın piyasayı düzenlemek için 128 milyar dolarlık bir satış yapmasına muhalefet, “Para buharlaştı” teşhisi koymuştu.
Aslında durum gerçek…
Merkez Bankası rezervi eridi bitti.
Üstelik eksiye geçti.
İktidara bağımlı kimi ekonomistler, rakam oyunları yaparak Merkez Bankası’nda 95 milyar dolar olduğunu söylüyor ama bu, gerçeği yansıtmıyor. Çünkü bazı karşılıklar ve swap işlemleri göz önüne alınınca rezervin eksiye geçtiği görülüyor, ki bunu kendileri de biliyor.
Zaten “buharlaşma” tanımının büyük öfke yaratması ve iktidarın kimyasını bozmasının nedeni de bu.
Şimdi durumu kurtarmak için “Para buharlaşmadı, kimsenin cebine gitmedi, piyasa düzenlemesi yapıldı” deme yarışına girdiler.
Ekonomist olarak tanımlanan ne kadar iktidar yanlısı yazar varsa, iki gündür bunu yazıyor.
Diyorlar ki “Menfaat sağlama/buharlaştırma türü vurgular da hakikaten çirkin. Nedenleri ise çok net… ‘Rezerv nereye gitti?’ sorusunun cevapları çok belli. Gittiği kalemler zaten mevzuat dışı veya özel bir döviz satışı olmadığının ispatı.”
Sonra şöyle yazıyorlar; “Merkez Bankası’nın rezervlerinin sıfıra düştüğü, buharlaştığı iddialarının iktisat ilmiyle alakası yok. Bunları söyleyenlerin isimlerinin başında ‘ekonomist’ yazması, ‘profesör’ yazması çok da önemli değil. İktisat ilmine aykırı konuşuyorlar.”
Yine diyorlar ki, “Berat Albayrak’ın tek suçu ‘milli’ olmasaydı. Başında milli olan ne varsa karşılar. Önce milli şahısları, kurumları karalayalım. Çamur at izi kalsın mantığıyla hareket ediyorlar.”
Dikkat ederseniz, Merkez Bankası’nın rezervinin eritildiği kabul ediliyor ama bununla ilgili tek satır yok.
Ne zor şey şu iktidar yanlısı olmak görüyor musunuz?
CANIMI SIKAN ŞEYLER
“Mevzuata uygundur” deyince sorun bitiyor öyle mi?
İktidarın belirgin özelliklerinden biri kibir biliyorsunuz.
Hasbelkader ele geçirdikleri devleti yönetme görevinin kendilerine “ilahi güçler tarafından bahşedildiğini” sanıyorlar.
Herkese tepeden bakıyorlar, kendilerinden olmayan herkesi aşağılıyorlar.
“Sen kimsin ya” anlayışı, iktidarın bütün birimlerinin neredeyse resmi ideolojisi olmuş.
Bu nedenle milletvekillerinin sorularına cevap vermeyi adeta “zül” sayıyorlar.
(Zül “ayıplanacak şey, utanç verici, küçültücü davranış” demek.)
Yine de ara sıra sorulara cevap veriyorlar, verdikleri bazı cevaplar ise cevap falan değil.
Örneğin Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberinde gördüm. CHP Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’na garanti ödemelerinin Euro ile yapıldığına dikkat çekerek, Zafer Bölgesel Havaalanı için ocak ayında ne kadar ödeme yapıldığını sormuş.
Kasap, “2020 yılında Zafer Bölgesel Havalimanı’nda iç ve dış hat giden yolcu sayısı ne kadardır? Bu sayı 2020 yılında garanti edilen toplam yolcu sayısının ne kadar altında kalmıştır? 2021 yılı için Zafer Havalimanı’na iç ve dış hat, giden yolcu için garanti edilen yolcu sayısı ne kadardır?” sorularına da yanıt istemiş.
Bakandan gelen cevap evlere şenlik…
Aynen şöyle yanıtlamış bu soruyu; “YİD projelerinde tüm iş ve işlemler mevzuatına uygun olarak, uygulama sözleşmelerinde yer alan hükümler çerçevesinde yürütülmektedir.”
HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy da YİD modeli ile yapılan Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile ilgili Bakan Karaismailoğlu’na bazı sorular sormuş.
Ersoy; “Hazine’nin 2016 yılında açılan Yavuz Sultan Selim Köprüsü için IC İçtaş İnşaat-Astaldi Konsorsiyumu’na (ICA) yaptığı geçiş garantisi ödemelerinin yüzde 10’unu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne aktarması söz konusu iken hiçbir ödeme yapmıyor olmasının nedeni nedir? 2016 yılından itibaren köprüden kaç araç geçmiştir? Elde edilen gelir ve geçiş garantisi nedeni ile firmaya yapılan ödeme miktarı ne kadardır? 2016 yılından itibaren köprünün geçiş garantisi ödemelerinden bakanlığınıza ödeme yapılmış mıdır? Ödeme yapıldıysa tutar ne kadardır?” diye sormuş.
Bakandan gelen cevap yine evlere şenlik…
Bir önceki sorulara verdiği cevabı vermiş; “YİD projelerinde tüm iş ve işlemler mevzuatına uygun olarak, uygulama sözleşmelerinde yer alan hükümler çerçevesinde yürütülmektedir.”
Sonuç olarak bakan, “Sordular cevap verdik” dediğinde haklı.
Kibri görüyorsunuz değil mi?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları