Can Ataklı; Türkiye’nin Rusya’yı caydıracak bazı kozları vardır, buna karşı Rusya’nın Türkiye’yi zorlayacak daha fazla kozları olduğunu unutmayalım.
Rusya ile savaş çıkmaz ama Türkiye
terör destekçisi ülke konumuna düşer
Önce Rusya’nın Esat güçleriyle Bayırbucak’a operasyon yapmasıyla birlikte “milliyetçilik” duygularını yükselten bir kampanya başlatıldı.
Bayırbucak’ta Türkmenler yaşıyordu. Ruslar ve Esat soydaşlarımızı katletmeye başlamışlardı.
Türkiye buna sessiz kalamazdı.
Doğal olarak kamuoyunda bir tepki yükseldi. Milliyetçi damar harekete geçti.
Oysa hedefte olanlar Türkmenler değil, bölgede egemenlik kurmaya çalışan ve Türkiye’den de çok ciddi silah yardımları aldığı bilinen IŞİD militanlarıydı.
Üstüne Rus uçağını düşürmemiz geldi.
Haberin duyulmasıyla birlikte AKP yandaşları “sevinç” naraları atmaya başladı.
Türkiye artık gücünü gösteriyordu. Bugüne kadar söylenen “Sabrımızı test etmeyin” sözü palavra değildi.
İyi güzel de bundan sonra ne olacak?
Türkiye Rusya ilişkilerinin gerginleşeceği kesindir.
Putin’in “Bizi sırtımızdan hançerlediler. Bunun ciddi sonuçları olacaktır” açıklaması ürkütücüdür.
Ama bunun sıcak bir savaşa yol açması imkânsız değildir elbette ama çok zordur.
Rusya misilleme olarak bir uçağını düşürmeye kalkmaz, ama IŞİD’ten alınan petrolü İsrail7e taşıyan tankerleri vurabilir örneğin ki, buna da verilecek cevabı pek bulamayız.
Tabii savaş çıkmayacak olmasının nedeni Türkiye’nin değil Rusya’nın bunu göze almaya çekinmesinden kaynaklanmaktadır.
Çünkü konu Türkiye ile sınırlı değildir ve olası bir sıcak çatışma halinde NATO ülkelerinin de duruma müdahil olması kaçınılmaz hale gelebilir, ki bu da çok çaplı bir savaş demektir.
Kimse aklını peynir ekmekle yiyecek değildir.
İşte sarayın hesabı da bu. Bu olay bir süreliğine sarayın gücünü ve etkisini artıracaktır.
Milliyetçilik duyguları iyice körüklenen iç kamuoyu iktidara daha fazla destek verecektir ki zaten bu olaya ters bakanların “vatan haini” ilan edileceği de açıktır.
Sarayın böyle bir hamasete çok ihtiyacı var. Nedeni basit; Suriye politikası gün geçtikçe Türkiye’yi daha da batağa itiyor. Buradan kendini çekip çıkarması her gün daha da zorlaşıyor. Fiili bir durum yarattıktan sonra bütün gözleri sahte bir gerginliğe çevirip zaman kazanılacaktır.
Tabii bu dediğim gibi kısa vadeli bir “cambaza bak” taktiğidir.
Buna karşı sarayın hesaplamadığı ya da ciddiye almadığı konu şudur; Bu olay Türkiye’yi “terörü destekleyen ülke” konumuna sokacaktır. O zaman karşımızda sadece Rusya değil bütün dünya olacaktır.
Gelelim Türkiye Rusya ilişkilerinin bundan sonrasına; Rusya ile savaş çıkmaz ama eğer kazanılan zamanda etkin ve tatmin edici önlemler alınamaz, yeni stratejiler geliştirilemez ve yanlış Suriye politikasından olumluya doğru bir dönüş yapılamazsa işler sarpa sarar.
Türkiye’nin Rusya’yı caydıracak bazı kozları vardır, buna karşı Rusya’nın Türkiye’yi zorlayacak daha fazla kozları olduğunu unutmayalım.
Saraydaki Türkiye’de sağladığı üstün gücü korumak için çok tehlikeli bir oyuna girmiş durumda.
İşin kötüsü, başarısız olması hepimizi kötü etkileyecektir. Yani bazı anlarda gerçeği anlatmak doğrudur da sonuç için faydası olmayabilir.
--ÇOK GÜLDÜM—
Davutoğlu hükümete sadece kendini sokabilmiş
Beklenenden uzun sürdü ama sonuçta yeni hükümet kuruldu.
Hayırlı uğurlu olsun, ne diyelim.
Bakanlara bakınca kendi kendime “Galiba Ahmet Davutoğlu kendi hükümetine sadece kendini sokabilmiş” dedim.
Hükümetin açıklanmasının beklenenden uzun sürmesi pek çok dedikoduya neden olmuştu.
Kimi Davutoğlu’ndan medet umanlar saf saf “Ahmet Bey saraya karşı direniyor” diyordu.
Oysa Davutoğlu’nun, başbakanlığı ilk kabul ettiği günden bu yana sarayın söylediğinin dışında hiçbir şey yapmadığını ve yapamayacağını görüyoruz biliyoruz.
Buna rağmen hala saray yerine Davutoğlu’nu parlatmaya çalışanları hiç anlamadım.
Dün açıklanan hükümete bakınca da zaten gerçek bütün açıklığı ile görünüyor.
Hükümet tamamen sarayın kontrolünde. Hatta öyle ki sanki Davutoğlu kendi kurduğu hükümete ancak kendisini sokabilmiş gibi.
Bu arada yandaşların ve saray soytarılarının ilk tepkilerine bakınca bu hükümetin Türkiye Cumhuriyeti ruhuna Fatiha okutacak bir ekip olduğunu fikrine kapıldım. Çok sevinenler var “tarihimiz değişecek artık” diye çığlıklar duyuluyor.
--BUNU YAZMAK GEREK—
Türkiye yanıyor, Erdoğan’ın terörle dansı
Yukarıdaki başlığı Türkiye’nin durumunu anlatmak için atmadım.
Bu başlık bir buçuk yıl önce piyasaya çıkan kitabımın başlığı.
Tam kitap çıkacağı sırada tamamen işsiz kaldığım için duyurusunu etkili biçimde yapamamıştım. Bu nedenle çoğunuzun belki haberi bile yoktur.
Kitap piyasaya çıktıktan sonra ismiyle ilgili eleştiriler de aldım. Özellikle AKP yandaşı çevrelerden “hep böyle umutsuzluk aşılıyorsunuz, yanıyor, bitiyor, çöküyor gibi sıfatlarla halkın moralini bozuyorsunuz” diyenler çok oldu.
Bunları niye yazdım.
Bu kitap bugün yaşadıklarımızı çok önceden anlatan bir kitap da ondan.
Kitap çıktığında henüz IŞİD terörü bu kadar yaygın değildi ve hatta örgüt Türkiye’de pek bilinmiyordu bile.
PKK ile açılım müzakereleri sürüyor, her şey güllük gülistanlık gibi gösteriliyordu.
Bugünlerde “devlete kalkan el kırılır” görüşünü savunan AKP yandaşları ve saray soytarıları o tarihlerde PKK’ya da, HDP yöneticilerine de ve özellikle İmralı’daki terör örgütü liderine övgüler yağdırıyordu.
İşte kitabın adına bunun için kızıyorlardı.
Ne yanmasıydı, tam tersine ülkede güneş açmıştı.
Oysa çok kısa bir süre içinde bu rüya bitti. AKP seçimde tek başına iktidar olanağını kaybettiği an yıllarca beynimize balyoz gibi indirdiği fikir ve görüşlerini değiştirdi, şahinleşti, terörü patlattı, kan ve gözyaşına neden oldu.
Sonuç; yine tek başına iktidar. Korku imparatorluğu yine kazandı.
“Türkiye yanıyor” kitabında hem açılımdaki hem Suriye politikasındaki yanlışları ayrıntılarıyla anlatıyorum ve bugünleri haber veriyorum.
Başkanlık istekleri, eyalet sistemi ya da federal devlet arzularının altında yatan gerçekleri örnekleriyle sunuyorum.
Bugünlerde okunacak bir kitap.
Kendim yazdığım için söylemiyorum.
--ŞAŞIRDIM—
Sen de mi akil adam?
Yeni hükümette çok dikkat çekici isimler var. Örneğin transfer edilmeden AKP’ye ağır küfürleri eden Süleyman Soylu bakan olmuş. Son anda MHP’den tüyen Türkeş de itibar! yenilemiş.
Tabii herkesin gözünü en çok çevirdiği kişi damat Berat Albayrak Paşa.
Yandaşlar isim açıklanır açıklanmaz “O bir enerji dehasıdır, doktora tezini bile enerji üzerine yazdı” diye sevinçlerini gösterdiler.
Tabii münafıklar da var. Bunların en şaşırtıcısı ise akil adamların önde gidenlerinden Kadir İnanır.
Kızmış Kadir Abi belli ki ve şu twiti atmış; Takı merasimi; gelinin babasından damada bir adet bakanlık.”
İnşallah başına bir iş gelmez Kadir İnanır’ın.
--SORDUM ÖĞRENDİM—
Saray sadece Fransa’da kullanılıyor
Yeni yapılan adliye binalarına “saray” adı verilmesini eleştirmiştim dünkü yazımda. Saray’ın bir tek kişilik otorite merkezi olduğunu, buradan adalet değil sadece kral, padişah, tiran emri çıkacağını vurgulayarak “Adalet Sarayı yerine başka bir isim koyalım, Adalet Binası ya da Adalet Evi diyelim” demiştim.
Yazımı okuyan tarihçi bir dostum aradı. “Haklısın, ama biz pek çok hukuk kuralını Fransa’dan aldığımız için böyle diyoruz” dedi.
Anlattığına göre mahkemelerin bulunduğu binalara “saray” diyen tek ülke Fransa.
Ama bunun sembolik bir anlamı var.
Fransızlar adaletin en az saraydaki kral kadar güçlü olduğunu göstermek için mahkeme binalarına “Palais-saray” diyorlar.
Yani krala “Ülkeyi tek başına yönetebilirsin, kanunları çıkarabilirsin, ama bilki adaleti sağlayamazsan bir hiçsin. Hukuk ve adalet en az senin kadar güçlüdür” uyarısında bulunuluyor.
Herhalde bizde mahkemelerin bulunduğu binalara “saray” diyenlerin niyeti bu olmasa gerek.
Can Ataklı - Korkusuz