Can Ataklı; Başından bu yana Kürt açılımının ne olduğunu bilen yok...
Başından bu yana Kürt açılımının ne olduğunu bilen yok.
İktidar ne yapacağını bilmiyor.
Kürt tarafının pek çok talebi var ama sonucu onlar da bilmiyor.
Kendine aydın süsü vererek iktidardan nemalanan bir güruh ise “aman sürece zarar verilmesin” çığlıkları atıyorlar da sonucu onlar da bilmiyor.
Zaten sonunda BDP ile görüşmeleri sürdüren AKP “sessizlik” kararı aldı.
Özü şu; “konuşuyoruz da sonucun ne olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz, bari bir süre sessiz kalalım da vatandaş bir şey yaptığımızı zannetsin.”
Açılımın sonucu belli değil ama yakın gelecekte olacaklarla ilgili pek çok iddia var.
Bunun da ötesinde yine yakın gelecekte yaşanacak bazı gelişmelerle ilgili tahminler ve analizler de var.
Öncelikle Türkiye’yi haziranda bekleyen bir seçim var ve bu seçimin sonuçları pek çok önemli gelişmeye yol açacaktır.
Anayasa Mahkemesi genel seçimlerdeki yüzde 10 barajı konusunda hiçbir şey yapmayacağını açıklayınca, bu seçime de yine bu büyük barajla gideceğimiz kesinleşti.
Son iki genel seçimde yüzde 10 barajını “bağımsız adaylar” formülüyle aşan BDP (HDP) bu kez bütün Türkiye’de seçime katılacağını açıkladı.
Burada kısa bir parantez açayım.
HDP Anayasa Mahkemesi’nin yüzde 10 ile ilgili kararı belirlenmeden önce “her yerde seçime katılacağız, yüzde 10 baraj korkumuz yok” açıklaması yapmıştı.
Tahmin ediyorum HDP yöneticileri yüzde 10 barajının kaldırılacağını bekliyordu.
Ama bu olmadı. Şimdi HDP gerçekten yüzde 10’u geçeceğine inanıyor da mı “bizim kararımız kesindir” diyor yoksa “bir yiğitlik” yaptıkları için şimdi bundan geri dönemiyorlar mı, bilemiyorum.
Parantezi kapatalım.
Ancak şunu biliyorum ki HDP’nin barajı aşamaması Türkiye’de çok tehlikeli bir sürecin başlaması anlamına da gelecektir.
Bir kere bugün milliyetçi Kürt hareketi bağımsız seçilen milletvekilleri sayesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil şansı buluyor.
HDP barajı geçerse bu sayı hatırı sayılır şekilde artacaktır.
Oysa HDP’nin yüzde 10’u aşamaması halinde bu bölgeden milliyetçi Kürtleri temsil eden kimse kalmayacaktır. Buna karşı dinci Kürtler ağırlıklı biçimde AKP’nin çatısı altında Meclis’e geleceklerdir.
Öyle olduğu gibi şu anda milliyetçi Kürtleri temsil edenlerin dokunulmazlıkları da kalkacaktır.
Kimi maceracılar, “HDP barajı aşamazsa bölgede büyük olaylar çıkar” diye ahkam kesiyorlar.
Elbette bu tür olaylar çıkabilir, ama hükümet de artık karşısında siyasi bir güç kalmayacağı için daha da sertleşebilir ve bundan zarar görecek olan da bizzat Kürt halkı olur.
Ayrıca şimdi pek konuşulmayan bir gerçeği de hatırlatmakta yarar var. Ağırlıklı olarak “sol ve laik” anlayışı temsil eden şimdiki HDP (BDP) milletvekillerinin olmadığı bir ortamda Hizbullahçı (aşırı dinci) kesimler daha da güç kazanacak ve devletin de yardımıyla PKK’nın silahlı güçlerinin üzerine gitmekte cesaret kazanılacaktır.
Herhalde HDP yetkilileri bu riskleri hesaplıyordur.
HDP’nin barajı geçememesi, bölgedeki tüm milletvekillerinin AKP’li olacağı gerçeğini önümüze koyacaktır ki, böylelikle muhtemelen AKP tüm Türkiye’de oy kaybedeceği halde milletvekili sayısını çok artıracaktır.
Bu elbette AKP’nin çok işine yarayacaktır. Buna karşı AKP kurmaylarının milliyetçi Kürtlerin dışarıda kaldığı bir ortamın kendilerine sanıldığı kadar yaramayacağını da düşünüyor ve Erdoğan’a bu yönde bilgiler veriyorlardır.
HDP’siz bir ortamda Güneydoğu bölgesini daha dinci bir yapıya kavuşturmak ve hatta böyle bir ortamda “özerklik” ilanı ile Kürt kesimini tamamen şeriatçı bir yönetime devretmek mümkün olacaktır ama PKK’nın silahsızlandırılmasına kadar geçecek süreçte çok kan döküleceğini de kimse göz ardı edemez.
AKP iktidarı yakın gelecekteki bu tehlikelere karşı bir dizi önlemler almaya çalışıyor.
Seçimlerin sonucu ne olursa olsun, bölgede gerginliği azaltmak ya da zaman kazanmak için milliyetçi Kürt temsilcilerine verilecek tavizlerden biri İmralı’daki hükümlü Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması.
Hükümete yakın olduğunu bildiğim bazı kişilerle yaptığım özel sohbetlerde edindiğim izlenime göre, bir ara çok konuşulan “Apo bir çiftliğe nakledilecek” projesi tamamen rafa kalkmış durumda.
Ayrıca zaten Abdullah Öcalan’ın uzun bir süredir hücresinde değil, İmralı’da inşa edilen bir villada kaldığı ileri sürülüyor.
Demek ki Öcalan’ın “bir çiftliğe taşınsın” talebi bir şekilde İmralı’da yerine getirilmiş.
Şimdi konuşulan Öcalan’ın “tahliye” edilmesi.
Formül nasıl bulunacak bilmiyorum. Ancak muhtemelen onbinlerce kişinin yararlanacağı bir genel af gelebilir ki, bunun da seçimde AKP’ye ciddi bir destek sağlayacağı kesindir.
Sorun Abdullah Öcalan’ın serbest bırakıldıktan sonra nereye gideceği.
Bir Avrupa ülkesine ya da Amerika’ya gitmesi mümkün değil. Buralarda güvenliğini sağlamak o kadar kolay değil.
Türkiye sınırları içinde de yaşaması da aynı gerekçeyle zor görünüyor.
Aldığım izlenime göre Öcalan için belirlenen yer Kobani.
Kobani için neden bu kadar kıyamet koparıldığının gerekçesi de ortaya çıkmış oluyor böylelikle.
Öcalan Kuzey Suriye’de kurulacak Kürt kantonlarının başında oturacak, Türkiye’de değil.
İşte Kobani’nin bu nedenle kaybedilmemesi gerekiyordu.
Öcalan’ın serbest bırakılması bu yılın Nevruz’unda gerçekleşebilir.
Önemli soru şu; iktidar gerçekten Öcalan’ı serbest bırakmayı göze alabilir mi?
AKP yakın kişilerden aldığım izlenim şu ki “evet göze alabilir.”
Nedeni basit.
İktidar bugüne kadarki süreçte sadece Habur olayında biraz panikledi.
Çünkü Habur olayı AKP il ve ilçe teşkilatlarında ilk anda tepki yarattı.
Ama parti yönetimi şoku atlattıktan sonra yoğun bir propaganda operasyonu başlattı.
Medyanın ve diğer tüm iletişim kanallarının kullanılması ile bir süre sonra Habur unutuldu.
Ardından bazı testler yapıldı. Örneğin art arda Türk bayrakları yakıldı ya da saldırıya uğradı.
Toplumun pek sesi çıkmadı.
Atatürk’ün heykelleri kırıldı, resimleri yakıldı, yırtıldı.
Toplumun buna da pek aldırmadığı görüldü.
PKK olur olmaz yerlerde olaylar çıkardı.
Halk bunu da umursamadı.
Polislere ve askerlere yönelik “suikast tipi” saldırılar oldu, şehitler verildi.
Kamuoyu “aman canım eskiden daha çok şehit geliyordu” diyerek bunlara da hiç aldırmadı.
Kısacası “halkın hassasiyet” diye tanımlanan pek çok konunun aslında halkın hiç de umurunda olmadığı anlaşıldı.
Öcalan’ın serbest bırakılmasına elbette tepkiler olacaktır. Ama bunların cılız kalacağını söylemek yanlış olmaz.
Bunu güvenen iktidar Öcalan’ı serbest bırakır.
Can Ataklı