Can Ataklı yazdı, ''Balyoz Davası sanıklarından gelen her bir mektup bir ibret belgesi gibi, korkunç ve acı...''
Sevgili okurlar; sizlerle bu hafta Silivri’den, özellikle müebbet hapse mahkum edilen ama cezaları indirilen Balyoz Davası sanıklarından gelen mektupları paylaşmak istiyorum. Her bir mektup bir ibret belgesi gibi, korkunç ve acı.
Ortak konu haksızlıkSilivri’den gelen mektuplardaki temel konu, yapılan haksızlıklar, usulsüzlükler, intikama yönelik kasıtlı davranışlar sonucu doğru dürüst bir yargılama yapılmaması. Gerçekten insanın okurken kanı donuyor deliye dönüyor.
Bir sağlık sorunuİlk olarak emekli tümgeneral Recep Rıfkı Durusoy’un mektubundan söz etmek istiyorum. Durusoy’un sağ böbreğine yapışık 7x8 cm büyüklüğünde bir tümör varmış. Ayrıca hapse girmeden önce de bir by-pass ameliyatı geçirmiş.
Yeniden kalpRecep Rıfkı Demirsoy geçirdiği ameliyata rağmen 21 aydır yattığı Silivri’de her türlü bakımdan ve iyi koşuldan uzak yaşadığı için beş damarından ikisi tamamen, üçü ise kısmen kapanmış. Kanser de bu arada iyice ilerlemiş.
Kalp iyileşmeliSonunda cezaevi yönetimi Durusoy’un tümör ameliyatı geçirmesi için hastaneye yatırılmasına karar vermiş. Ama çile burada devam etmiş. Çünkü böbrek ameliyatı olması için kalbin durumunun iyileştirilmesi gerekiyormuş.
Bu vahşettirKalbin düzenlenmesi için doktorları Durusoy’a günde en az 60 dakikalık yürüyüş yapması gerektiğini raporla bildirmişler. Ancak jandarma hastane içinde yürüyüş yapılmasını uygun görmemiş. (Helal sana be jandarma. ca)
Aslanlar gibiDurusoy mektubunda “generaller aslanlar gibi gider dik ve saygın duruşu ile kendini savunur demiştiniz, bizzat gidip teslim oldum, aslanlar gibi kendimi savundum, ama savunmalarımız hiç kale alınmadı, keyfi 16 yıl verdiler” diyor.
Ağlamak yakışmazEmekli tümgeneral Durusoy mektubunun sonunda “inşallah sizi üzmemişimdir, çünkü biz savaşçılara ağlamak yakışmaz, ülkemizin birliğine kastedenlerle sonuna kadar savaşacağız, bu asil kanımızda mevcuttur” ifadesine yer veriyor.
Torbadan 16 yıl“Kısmetime torbadan 16 yıl çıktı” diyen Yunus Nadi Erkut “Yaşadığım tüm hukuksuzluklara ve haksızlıklara rağmen moralimden direnme gücümden hiçbir şey kaybetmedim, çünkü suçsuzum, haklıyım, daha da kamçılandım” diyor.
Buruk kırgınlıkErkut mektubunda “bazı gazeteci, siyasetçi, sanatçı ve aydınlardan, işçi, çiftçi, emekli vatandaşlardan gördüğümüz ilgi ve desteği kendi silah arkadaşlarımızdan ve kurumumuzdan beklediğimiz ölçüde görmedik” diye yakınıyor.
Hukuk artık yokBugün geldiğimiz noktada kimsenin hukuk ve adaletin güvencesi altında olmadığını belirten Erkut “Amaçlardan biri bizim üzerimizden geride kalan büyük kitle üzerinde psikolojik baskı yaratmaktı, bu başarıldı” diyor.
Fıkralı yorumBalyoz sanıklarından Deniz Kurmay Albay Utku Arslan yaşadıkları durumu bir fıkra ile anlatıyor. Kamp yapmak için ormana gider iki arkadaş çadır kurar. Gece biri diğerini uyandırır ve sorar; “Yukarı bak, ne görüyorsun söyle bana.”
Teorik olarakYeni uyanan yıldızları gördüğünü söyler. Diğeri üsteler “Bundan ne anlam çıkarıyorsun?” Diğeri anlatmaya başlar “teorik olarak milyarlarca yıldızdan Allah’ın yüceliğini, meteorolojik olarak yarın havanın güzel olacağını...”
Çadır çalınmışArkadaşının bu ukalaca sözlerini kesen diğeri “Çadırı çalmış şerefsizler” der. Utku Arslan “Darbecilerden hesap soruldu, demokratikleştik, gibi garip yorumlarda bulunanlara söylemek isterim: Çadır çalındı, haberiniz yok.”
Hukuk ve adaletUtku Arslan fıkranın sonunda “Bu davada çadır adalettir, hukuktur. Hukuk ve adalet çalınmıştır. Bir ülkede adalet olmazsa hiçbir şey olmaz” diyor, uğradıkları tüm hukuksuzlukları ve iddianamedeki sahtecilikleri bir bir sıralıyor.
Ceza ailelereBarbaros Büyüksağanak da kurmay albay rütbesindeyken tutuklanan ve 18 yıla mahkum edilen bir Balyoz sanığı. Büyüksağanak “Bu cezanın mesleğimiz gereği ikinci plana attığımız sevgili ailelerimize verildiğini düşünüyorum” diyor.
Her şey sahteBüyüksağanak dava konusunun aslında darbe olmadığını belirterek şunu yazıyor “Mesele sahteliği defalarca kanıtlanmış dijital verilerle seçilmiş bir grup TSK personeline ceza verilmiş olmasıdır, tartışılması gereken budur”
Tek sivil sanıkGüllü Sarıkaya, Balyoz davasının tek “kadın” ve “sivil” mahkumu. 27 yıldır devlet hizmetinde olduğunu belirten Sarıkaya, “biri 24 diğeri 22 yaşındaki oğullarımı babalarına bıraktım, onurumu ise kimseye bırakmadım” diyor.
Komediye bakınSarıkaya “Mahkeme öyle kötü bir karar verdi ki, beni babalık ve kocalıktan men etti. Benim kadın olduğumun farkında değiller mi? Yoksa bizi tek tek yargıladıklarını unutup basmakalıp bir kararı mı imzaladılar” diye soruyor.
Mutlu değilimTek başına bir koğuşta yaşadığını yazan Sarıkaya “Artık mutlu değilim. Bu yalan bir gün apaçık ortaya çıkıncaya kadar yüreğimde tek günahım olmadığını biliyor olmanın rahatlığı ile bu cezayı çekmeye devam edeceğim” diyor.
Araştırma komisyonuBu arada Silivri’den gelen bazı mektuplarda ve tüm mahkümlar adına ortak olarak gönderilen bir mektupta ise Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun Balyoz Davasını incelemesi isteniyor. Ancak bu talep reddedildi.
Paşanın dramıSilivri’den gelen mektuplar dışında bir konuya daha değinmek istiyorum. Cumartesi günü gazetelerde yürek burkan bir haber vardı. Balyoz sanığı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin annesinin cenazesine katılmak istememişti.
Gururu ağır bastıPekin 85 yaşında ölen annesinin cenazesine katılmak istediğini ancak daha önce yakınlarını kaybedenlerin cenaze törenlerinde maruz bırakıldıkları olumsuz tutum ve davranışlar nedeniyle cenazeye gitmekten vazgeçtiğini açıklamıştı.
Jandarma utanmış mıdır?Daha önce cenazesi olan Silivri ve Hasdal sanıklarına jandarma akıl almaz engeller çıkarmış ve en acı günlerinde insanlara azap çektirmişti. Defalarca yazdım, cevap vermediler. Kimbilir, utandıkları için bir şey söyleyemiyorlardır.
Orhan Aykut olayı
Sizlerle Silivri mektupları konusunda bir ayrıntıyı daha paylaşmak istiyorum. Hatırlayan olacaktır, Tekirdağ Cezaevi’nde yatan Orhan Aykut’u yazmıştım. Bu kişi Balyoz davası ile ilgili çok önemli bir suç duyurusunda bulunmuştu.
Kimse ilgilenmediAykut suç duyurusunda bir bavulla gelen Balyoz belgelerini bir Amerikalı’nın, bir AKP milletvekiline verdiğini ileri sürüyordu. Ancak savcılık bununla ilgili hiçbir şey yapmamıştı. Silivri mektuplarında bu konu da soruluyor.
Aykut’tan mektupOrhan Aykut da bir mektup göndermiş. Hâlen Metris Cezaevi’ndeki Aykut’un mektubunun ayrıntılı bir özetini sizlerle yarın paylaşacağım. Aykut’un mektubunda çok önemli bilgiler var.
Hepinize iyi haftalar dilerim.