Can Ataklı, ''Çünkü bir 'tiyatro çalışması' içindeyim''...
Son bir ayımı çok yoğun çalışarak geçirdim. Bir o kadar daha da çalışacağım.
Üstelik bu çalışma hiç de alışık olduğum türden değil.
Çünkü bir “tiyatro çalışması” içindeyim.
Bir ay sonra, eğer kendimi hazır hissedersem, yönetmenim ve tiyatro eğitmenim Özcan Alpar’ın içine sinerse karşınıza tek kişilik bir oyunla çıkacağım.
Bu sanıyorum Türkiye’de bir ilk olacak. Elbette ilk “tek kişilik gösteri” değil ama tamamen anılara, yaşanmış olaylara dayalı, ağırlıklı olarak politik hicivlerle dolu ilk olabilir.
Fikir babası, tiyatro sanatçısı ve eğitimci Özcan Alpar. Yaklaşık 3.5 ay önce “Sende potansiyel var” diyerek beni cesaretlendirdi.
Geçmişten bu yana anılarımı gözden geçirdim, günümüzle bağlantılarını irdeledim, ortaya bir metin çıkardım.
Şu ana kadar 15 sahne provası yaptık. O metindeki akışa uygun ama her seferinde ayrı cümlelerden oluşan bir tek kişilik oyun çıktı ortaya.
Konuyu paylaştığım gazeteci olan veya olmayan dostlarımın ilk tepkisi “Hadi canım” şeklinde oluyor. Ama bazıları gelip provaların bir kısmını izledi.
Çok şaşırdıklarını ve beğendiklerini söyleyebilirim.
Galiba nisanda Maltepe Belediyesi Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde galayı yapacağız. Ondan sonra devam edip etmemesi sizlerin beğenisine göre artık.
İşte bu haftanın fıkraları
Geçen hafta fıkralara yer verememiştim. Çok kızanlar oldu. Ama bu hafta var tabii. İşte Yıldırım Tuna’dan gelen son fıkralar..
Onun annesi
Genç sarışın sekreter, arkadaşına bir gece önce muhasebedeki delikanlıyla neler yaşadıklarını anlatıyormuş, “Yemekten sonra evime gelmek istedi ama kabul etmedim.. Böyle bir şey yaparsam annem beni anında reddeder dedim.” Arkadaşı, “Doğru bir cevap vermişsin” demiş ve “ Sonra ne oldu?” diye sormuş. “O ısrara devam etti, ben de reddetmeye.” Arkadaşı araya girmiş, “Vaz geçmedin değil mi?” Sarışın gülerek cevaplamış: “En ufak şekilde bir geri adım atmadım.. Birlikte onun evine gittik. Bıraktım onun annesi çeksin sıkıntıyı!”
Buruşuk para
Karım beni kapıda karşılayıp “Hiç iyice buruşturulmuş bir 20 lira gördün mü?” diye sordu. “Hayır” dedim. Çapkınca bir gülüş attı. Yavaşça sutyeninin arasından buruşmuş bir 20 lira çıkarıp gösterdi.. “Pekii” dedi, “Hiç bumburuşuk 50 lira gördün mü?” Ben de “Yoo..” dedim. Yine seksi bir gülüşle jartiyerinin kenarından buruşmaktan top gibi olmuş bir ellilik çıkartıp gösterdi, “Şimdiii” dedi, “ Tamamen buruşup tipini kaybetmiş, top haline getirdiğim 75.000 liranı görmek ister misin?” Doğal olarak “Yok artık??.. N.. Nasıl?” diye cevap verdim şaşkınlıkla karışık bir merakla heyecanlanarak. “Hadi koş o zaman” dedi, “Garajımıza koş bak ve ne yaptım gör..”
Yanlış anlama
Adam oteldeki odasından resepsiyonu aramış, “Karımla müthiş münakaşa ediyoruz, kendisini otelinizin penceresinden aşağı atmak istiyor” demiş heyecanla. “O aranızda ve sadece sizi ilgilendiren bir olay, biz ona karışamayız efendim” diye cevap vermiş görevli. “Hayır.. Hayır” demiş adam sinirlenerek, “Pencereniz sıkışmış açılmıyor, beni değil otelinizin bakım onarım birimini ilgilendiren bir olay.”
Gani Yıldız’dan seçmeler
Atatürk’ün, “Ey kahraman Türk kadını! Sen, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” sözünü galiba anlamadık ve yanlış uyguluyoruz. Baksanıza kadınlar omuzlar üzerinde göklere yükseliyor ama şiddet mağduru olarak tabutun içinde.
***
TRT, Meksika’daki mafya hesaplaşmasının görüntülerini, “Suriye’de Esed’in akıttığı kan durmuyor” diyerek vermiş. Valla bizde bu “pompalama” varken o kan hiç durmaz.
***
90’ıncı yılını kutlayan TIME dergisi son sayısı için seçtiği 90 kapak arasında ilk sıraya Atatürk’ü koymuş. Büyük Atatürk’ü “son sıraya koyanlara” kapak olsun!
***
Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Marmara Denizi’nde birkaç yıl içinde deprem bekliyormuş. Onların beklediğini biz yaşayacağımıza göre umarız bizimkiler “oturup” beklemiyordur.
***
Okullarda çocuklara okutulan dünya klasikleri dilimize çevrilirken sansüre uğruyormuş. 2013 yılında kitap sansürleyen zihniyetin kitabı yazılsa “Türk klasiği” olarak dünyadaki yerini alır.
***
Ürdün Kralı 2. Abdullah, Anıtkabir’de Atatürk’e saygı duruşunda bulunurken gözyaşlarını tutamamış. Ne diyelim, hakikaten “kral” adammış.
Can Ataklı - Vatan