Can Ataklı yazdı, 256 vekilimizin silahı varmış. İşin komik tarafı, bireysel silahlanma sorununu, toplu silahlanan bireylerin çözmesini bekliyoruz...
Geçen haftaki “Kelimelerle keyifli oyunlar” yazısı üzerine Gaziantepli okurlarımdan Çevik Çakmur,
“Ben de size tersten okunduğunda aynı olan cümleler göndermek istedim” demiş.
Çocukluğumdan beri birkaç örneği bilirdim.
Ama Çevik Çakmur o kadar çok tersten de aynı okunan cümle göndermiş ki şaşırdım. Sanırım sizler de şaşıracaksınız:
Traş niçin şart.
Ey Edip Adana da pide ye.
Anastas mum satsana.
Tasla kepek al sat.
Işıklar arar alkışı.
Rulo yap, küçük pay olur.
Elini aça aça inile.
Madara kaymakam, niçin makam yakar adam.
Alışır o sana, sor Işıl’a.
Takas çok ama koç sakat.
Emre ve kıza yazık, everme.
Teli ellerime demir elle ilet.
Pay ederek iki kerede yap.
Kasaya mal koyana yoklama yasak.
Arazi küçük, iz ara.
Rulo, arap eli ile para olur.
İbrahim kek mi harbi?
Ne bedenim azami, ne de ben.
Ey iyi ruh, Huri’yi ye.
Rulo küçük küçük olur.
Aç raporunu koy, okunur o parça.
Al kazık, çak karaya, kayarak kaç, kızakla.
Al Pakize, bezi kapla.
Altan attan atla.
Anastas keten etek satsana.
Anastas rulo iyi olur, satsana.
Arap Kara Murat atar umarak para.
Ayla da mı madalya?
Ayol abla, keten etek al baloya.
Ayşen, ıslak kalsın eşya.
Er işi pilavı vali pişire.
Ey kekeme, kek ye.
Firar eder Arif.
Kalsın o don ıslak.
Katıra da radarı tak.
Katla enine, al tak.
Keçin ileridedir, elini çek.
Kim o komik?
Koyma Vahit, teyp yetti, havam yok.
Nine, şu resim ise Ruşen’in.
O zaman al tak, katlanamaz o.
Para hazır ama Rıza harap.
Rıza, Haluk okula hazır.
Şeş-ü dü mü? Düşeş.
Uğur motora sar o tomruğu.
Yok, adını da koy.
Zamlı tas neden satılmaz.
*****
Gani Yıldız’dan
Devlet, hizmeti emeklinin ayağına götürüp ona “ikinci bahar” yaşatacakmış. Emeklimiz çalışırken hangi ilkbaharı gördü ki sıra ikincisine geldi acaba?
***
Şimdi de “Aile Vergisi” geliyormuş. Sanıyoruz “Yetmez ama evet!” haykırışının vergiler için de geçerli olduğu düşünülüyor..
***
“Ankara’da tam bir muhalefet yok” cümlesi çok da yanlış değil. Zira büyük bölümü Silivri’de..
***
Milli Eğitim Bakanlığı, üstün yetenekli çocukların bulunması için yeni stratejiler geliştirecekmiş. Bizde onlardan çok ne var! Durmadan değişen eğitim sistemimize rağmen sınıf geçip mezun olabilen her öğrenci “üstün yetenekli”dir.
***
256 vekilimizin silahı varmış. İşin komik tarafı, bireysel silahlanma sorununu, toplu silahlanan bireylerin çözmesini bekliyoruz.
***
Deprem gerçeği kapımızdayken, “Binamız yıkılır mı, yıkılmaz mı?”nın cevabını tarot analizlerinde arayacağımıza, işi şansa bırakmayıp karot analizi yaptıralım!
***
Gazeteciler, 2008 yılında kaybettikleri “yıpranma payı hakkı”nı geri kazanmışlar. Buna en çok muhalif gazetecilerin ihtiyacı vardı. Peki ya yandaşlar? Onlara da “yıpratma payı hakkı” yakışır!
***
Bu yıl 27 yeni alışveriş merkezi açılacakmış. Öyle bir tüketim toplumu olduk ki, birisine, “Ayağını yorganına göre uzatsana” dediğimizde cevabı, “Tamam ama önce yeni yorgan alayım” oluyor..
*****
İşte haftanın fıkraları
Bu pazar da Yıldırım Tuna’dan gelen bir demet fıkrayla gülelim:
Yoruluyorum
Yeni hasta doktorun yanına sokulup, “Affedersiniz doktor, siz anlayışlı birine benziyorsunuz, sıkıntılarım var” demiş fısıldayarak, “İlkinden sonra müthiş yoruluyorum, ikincisinde göğüs kafesim sıkışıyor, bacaklarım titriyor. Hele üçüncüsünde bayılacak gibi oluyorum artık. Nefesimin normale dönmesi yarım saatimi alıyor..” Doktor, “Yahu” demiş muzipçe gülüp hastanın omzuna bir şaplak indirerek, “Birincisinden sonra bıraksana azgın canavar?” Hasta, “Nasıl olur doktor?” diye cevap vermiş bu laubaliliğe şaşırarak, “Ben üçüncü katta oturuyorum.”
İstanbul’un yaratılışı
Bir gün Tanrı’nın son derece keyifli olduğunu gören meleklerinden biri bunun nedenini sormuş. Tanrı, “Aşağı doğru.. Bulutların arasından yaptığım şeye bak” demiş. “Nedir efendim o?” Tanrı, “ Bir gezegen. Ona hayat verdim ve adını ‘Dünya’ koydum.. Evrenimizde ‘Denge’nin test edildiği bir yer olacak.” Melek, “Denge?.. Hâlâ anlamış değilim efendim” demiş. Tanrı, dünyanın çeşitli yerlerini göstererek izah etmeye başlamış, “Örneğin Kuzey Avrupa fırsat ve zenginliklerin beşiği olacak ama güneyi tam tersi.. Bir sürü beyaz insan yarattım, karşılığında bir o kadar siyah..” Tanrı diğer ülkeleri işaret ederek “Buraları sıcak olacak, şuraları ise buz kaplı.” Melek, “Burası neresi efendim?” diye bir yeri işaret etmiş. “Orası İstanbul” demiş Tanrı, “Dünyanın en güzel şehri.. İki kıtanın karşı karşıya olduğu, içinden deniz geçen tek yer.” Melek “Peki” deyip “Ya bahsettiğiniz denge Tanrım?” diye sormuş. “Bak, buna karşılık İstanbul’dan pek de uzak olmayan bir yer yaptım” diye cevap vermiş Tanrı, “Ankara.. Oraya her şehirden ikişer üçer seçtirip yerleştirdiğim ‘Dünyayı ben yarattım’ diyen şu tiplere bakar mısın? Bak benim aşkıma!”
Yirmi yıl ceza
Hakim: Sizi daha önce bir yerde görmüş müydüm?
Sanık: Evet.. Kızınıza bateri çalmasını ben öğretmiştim efendim..
Hakim: Yirmi yıl..
Romantizm
Karda ‘Şöyle bir yürüyeyim’ diye sokağa çıktım, tam 13 araba ittim. İçimdeki romantizm anında öldü tabii..
Vatan/Can Ataklı