Can Ataklı, ''İşin tuhafı bunları yapanların çoğu da 28 Şubat’ın o günkü şahinleri. Şimdi demokrasiyi keşfettiler''.
28 Şubat geliyor ya, intikamcı çevrelerde yine aynı yaygara başladı. Yine mağdur edebiyatı, darbe lafları ortalığı sardı. TV’lerde belgesellerden, 28 Şubat kötülemelerinden geçilmiyor. İşin tuhafı bunları yapanların çoğu da 28 Şubat’ın o günkü şahinleri. Şimdi demokrasiyi keşfettiler.
20 gün kadar önce TRT’den aradılar. “İkna odaları belgeseli yapıyoruz, sizin de görüşlerinizi almak istiyoruz” dediler. Ben de “İkna odalarının nesi belgesel olacak?” diye sordum ve “Konunun önemli ismi Nur Serter’dir, o da konuşuyor mu?” dedim. Nur Serter’i aradıklarını ve cevap beklediklerini söylediler.
“Ne olduğunu görmek için” için çekime gittim. Niş Yapım adındaki bir prodüksiyon şirketi çekiyormuş. İlk belgeselleriymiş. “İkna odalarında türbanlı (baş örtülü diyorlar tabii) öğrencilere baskı yapılmasını nasıl değerlendirdiğimi” sordular.
Cevaben “Bir baskı olup olmadığını bilmediğimi” belirttikten sonra “Herkesin yanıldığı bir nokta var. O tarihte Anayasa Mahkemesi kararıyla da tescillenen kurala göre kız öğrencilerin üniversitelere başları kapalı gelmesi yasaktı. Buna bütün üniversiteler uymak zorundaydı. Birçok üniversite kapıya görevli koyup türbanlıları içeri sokmadı. İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı bu öğrencileri özel görüşmeye çağırarak durumu anlattı. Okulu terk etme durumunda kalmalarının önüne geçmek istedi. Bu öğrencilerin tehdit edildiğini, başlarını açmaya zorlandığını hiç duymadım. Belgeselinizde aksini söyleyen bir kız öğrenci var mı?” dedim.
Anladığım kadarıyla yok. İfadeler “Bizi çağırdılar ve okula türbanla giremeyeceğimizi söylediler” şeklinde. TRT buna rağmen belgeseli çekti, yayınlayacak mı veya yayınlıyor mu bilmiyorum. Çekimden hemen sonra Nur Serter’i aradım ve belgeselden haberi olup olmadığını sordum. Haberi yoktu.
Bir hafta önce arayıp tekrar sordum. Daha sonra aramışlar. “Size de cevap hakkı vermek istiyoruz” demişler. Tuhaflık burada. Belgeselde cevap hakkı mı olur. Belgesel belgeseldir. Serter TRT’ye ihtarname çektiğini, programın yayınlanması hâlinde yasal hakları için harekete geçeceğini söylemiş.
*****
Vatandaşın başını yakmışımBazen hiç farkında olmadan tanımadığınız birinin başını sıkıntıya sokabilir misiniz? Ben yapmışım. Öğrenince çok şaşırdım. Geçen hafta twitter mesajlarını izlerken “Can Bey bir garibandan ne istediniz, arabama niye haciz koydurttunuz?” diye bir cümle okudum. Doğal olarak “Ne arabası, ben kimsenin arabasına haciz koydurtmadım, davam yok ki” diye cevap yazdım. Ardından cevap geldi: “Hayrettin Ertekin’den araba aldım. Ama siz ona haciz koydurmuşsunuz, arabayı üzerime alamıyorum, perişan oldum.”
Allah Allah, nasıl olur. Doğal olarak Vatan’ın hukuk bürosuna sordum. Ertesi gün bilgi verdiler. Meğer Ergenekon sanıklarından Hayrettin Ertekin’in hakkımda açtığı dava sonuçlanmış ve davayı kaybetmiş. Bu durumda avukat masraflarını dava açanın karşılaması gerekiyormuş. Ama Ertekin ödememiş. Bunun üzerine Hukuk Büromuz da Hayrettin Ertekin hakkında ihtiyati haciz tedbiri uygulatmış. Böyle olunca Ertekin üzerine kayıtlı hiçbir malı satamıyor. Bu vatandaş Ertekin’den arabayı almış, belli ki aralarında anlaşmışlar, sonra haciz kararı gelince tabii satış da olamıyor. Adam da can havliyle “Benim gibi garibanla ne uğraşıyorsun?” diyor bana. Ertekin’den ricam, dava başka konu, şu vatandaşın işini hâlletmesidir.
*****
Ünlü Adliye Fatih Sultan Mehmet’eHafta sonu bir yemek için Beşiktaş’taydım. Arabamı da Bahçehir Üniversitesi ile Beşiktaş Adliyesi’nin arasındaki otoparka bıraktım.
O otopark İstanbul’un en hareketli otoparkıdır. Çünkü Özel Yetkili Mahkemelerin olduğu Beşiktaş Adliyesi’ne gelenler bu otoparktan geçer. Balyoz, Ergenekon ve türevleri davalar, KCK, DHKP-C davaları hep burada başladı.
Günün her saati kalabalıktır, keşmekeş içindedir. Bu sefer çok sakindi. Meğer Çağlayan’daki adliye açılınca Beşiktaş Adliyesi de oraya taşınmış. Peki eski adliye binası ne olmuş. Onu da Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’ne vermişler. Hemen yanında neredeyse bütün Beşiktaş’a yayılan Bahçeşehir Üniversitesi var. Onlar alamamış. Peki Boğaz’a nazır bu bina kim tarafından, hangi bedelle, nasıl bir yöntemle bu üniversiteye verildi?
Üniversitenin resmi sitesini açtığınızda en büyük haber olarak “Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a fahri doktora unvanı verildiğini” görüyorsunuz.
Bağlantı olabilir mi acaba?*****
Silivri davaları için “Yüzyılın davaları” diyebilir miyiz? Cevap: Evet ama sürelerine bakılırsa “Yüz yıllık davalar” demek de mümkün!(Gani Yıldız)
Can Ataklı - Vatan