Can Ataklı yazdı, ''Yasağın tek amacı vardı, Cumhuriyet'i, Atatürk'ü savunmayı 'marjinal' bir hareketmiş gibi göstermek...''
Cumhuriyeti kuran nesil 1915’te Çanakkale’de destan yazmış ve emparyalizme “Çanakkale geçilmez” dersi vemişti.
Aradan 98 yıl geçti. Cumhuriyeti kutlamak, Atatürk sevgisini göstermek ve devrimlerine sahip çıkmak için yüreklerini ortaya koyanlara karşı tüm Türkiye çapında bir “Çanakkale geçilmez” yaşattılar.
Pek çok ilden on binlerce kişi Cumhuriyet’i Ankara’da kutlamak için harekete geçecekken, kentlerden çıkış yollarını kesen polisler otobüsleri durdurdu.
Önce saatler süren “GBT araştırması” yapıldı. Hüviyetler toplandı, bilgisayarlara girildi, incelemeler yapıldı.
Ardından otobüslerin ve şoförlerinin belgeleri incelendi. “Pansuman bezin eksik, krikonun kenarı paslanmış, plakan çamurlanmış, yan kapın çizilmiş” gibi sudan bahanelerle otobüsler bağlandı, seferden menedildi.
On binler evlerine dönmek zorunda kaldı.
Bu “sıkı!” incelemelerden her nasılsa kurtulup yola çıkanlar olduysa, onların önüne de anlı şanlı jandarma çıkarıldı.
Yolda yakalananlar daha şanssızdı, çünkü onlar dağ başlarında kalakaldılar. Neyse ki jandarma biraz daha insaflı davrandı da herkesin geri dönmesine izin verdi, otobüsleri alıkoymadı.
Buna rağmen Ankara’ya kadar varanları ise bu kez Ankara polisi kentin girişlerinde bekliyordu.
Onlara da Ankara’ya kadar gelip Ankara’yı görememek “nasip” oldu.
Bütün engelleri aşıp Ankara’ya girenler, Ankaralılarla birleşerek İlk Meclis’in önüne gitmek istediler. Ama burada da polis barikatı vardı.
Polis ne kadın dinledi ne çocuk ne de Türk bayrağı.
Verilen emirle Toma’ların vanaları açıldı, biber gazlarının tüpleri kalabalıkların üzerine yağmaya başladı.
Az ileride, sadece bir kilometre ileride, hipodromda ise “milli bayramları statlardan, hipodromlardan kurtaracağız, halk istediği gibi kutlayacak” diyenler Türk askerinin geçişini, pilotların gösterilerini, polislerin parmak ısırtan marifetlerini izliyorlardı.
İçişleri Bakanı ise havada bir helikopterin içinden kendisine bağlı Türk polisinin Cumhuriyet devrimlerine, Atatürk sevgisine karşı cansiperane saldırılarını izliyordu.
Haber kanallarının büyük bölümü ise halkın coşkusuna saplanan hançerleri bölük pörçük gösterirken asıl tema olarak “Bu Cumhuriyet Bayramı’nın bir ilkler bayramı” olduğunu anlatıyordu sürekli.
İlkler bayramıydı bu Cumhuriyet Bayramı.
Cumhurbaşkanı’nın eşi türbanıyla ilk kez şeref tribünündeydi.
Akşam ise Çankaya Köşkü’nde verilecek resepsiyona cümle türbanlıların katılacak olması, generallerin ise eşlerini alarak sıraya girecekleri ve türbanlı kadınların elini sıkacakları ballandıra ballandıra anlatılıyordu.
İşte şimdi tam sırasıdır.
Herkes bir ağızdan haykırmalı: Türkiye sizinle gurur duyuyor.
*****
Bu Alaaddin Yüksel o Alaaddin Yüksel’di
Cumhuriyet Bayramı’nı kutlatmamak için neredeyse halka karşı bir kırım yapmaya bile kararlı olan Ankara Valisi Alaaddin Yüksel ilginç bir kişilik.
Bu Yüksel, 28 Şubat döneminde, Erbakan Çiller hükümeti sırasında Emniyet Genel Müdür Yardımcısıydı.
İçişleri Bakanı ise Meral Akşener’di.
Ancak Yüksel bakanını dinlemek yerine o günün askerlerinin sözünü dinlemeyi tercih eder, istihbaratı bakana değil askere aktarır, o günkü hükümetin altını oymak için elinden geleni yapardı.
Meral Akşener o Yüksel’i görevinden almak istemişti. Ancak Yüksel direniyordu. Asker de görevinden alınmasına karşıydı, onlara güveniyordu besbelli.
Sonunda Akşener Yüksel’i görevinden aldı ama bu kez başka sorun çıktı. Yüksel makam odasını kilitleyip gitmişti. Yeni Müdür Yardımcısı makamına giremiyordu.
Bir gece Akşener Emninet Genel Müdürlüğü’nü bastı, Yüksel’in kapısını kırdı ve makam odasını kurtardı.
O günün “askerci” bürokratı Alaattin Yüksel belli ki artık hidayete erdi.
Elbette, Yüksel bu yolda yalnız değil. 28 Şubat’ta asker peşinde koşan ama şimdi çok demokrat olan o kadar insan ortalıkta cirit atıyor ki.
*****
Amerikalı asker muammasıAmerika’nın Avrupa Kuvvetler Komutanı Mark Hertling bir süre önce bir açıklama yaptı ve “Türkiye’ye asker gönderdik. Bunun bir kısmı istihbarat paylaşımı ile ilgili” demişti.
Ardından Genelkurmay, açıkça Amerika’yı hedef almadan bu sözleri yalanladı ve Türkiye’de bilinenler dışında hiçbir Amerikalı askerin olmadığını açıkladı.
Elbette kendi Genelkurmayıma inanmak istiyorum. Ama ister istemez şu soru da akla geliyor; “Amerikalı general neden yalan söylesin?”
Amerikalılar yalan söylemez mi? Söylerler de yöntemi bu değil. Resmi ağızlardan duyurmazlar bunu.
Ya bir gazete “gizli kaynağa” dayanarak böyle bir haber yapar ya da medyada hiç yer almaz ama fısıltı gazetesi ile yayarlar.
Amerikalı yetkililer bu kadar kritik bir konuda açık beyanda bulunmazlar. Tabii bir diğer soru da geliyor akla; Genelkurmay gerçek olmayan bir açıklama yapar mı?
Yapmaz.
Kafanız karışmıyor mu?
*****
“Canım bu CHP de ayıp ediyor”Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına getirilen yasağın tek amacı vardı: halkı korkutmak, katılımcı sayısını düşürmek, Cumhuriyet’i, Atatürk’ü savunmayı “marjinal” bir hareketmiş gibi göstermek.
Ancak görünen o ki bunda başarı sağlanamadı. İlk başlarda “zorunlu” olarak dağılan kitleler daha sonra Anıtkabir’e doğru yürüyüşe geçti. Polis terörünün bittiğini gören yüz binlerce Ankaralı yürüyüşün her anında katılımı artırdı.
Herhalde yasakçı zihniyet Cumhuriyet’e ve Atatürk’e bağlılığın “marjinal” bir hareket olmadığını görmüştür.
Ancak bu olaylı günün ardından kalan tortu, kendini demokrat göstermek için “keşke bu yasak olmasaydı” diye timsah gözyaşı döken yandaşlara “CHP’ye bir de bu açıdan saldırma” fırsatı tanıdı.
Göreceksiniz, o büyük kalabalıklar, İstanbul ve diğer kentlerdeki olağanüstü coşkulu kutlamalar bir kenara bırakılacak ve CHP’ye saldırı başlayacak. Ki daha olay anında bile ekranları dolduranlar CHP’yi suçlamaktan başka bir şey yapmıyordu.
Bir taraftan iktidardan yana olduğunuz halde güya demokratmış gibi tavır takınıp “güçlü muhalefetin gerekli olduğunu” söyleyeceksiniz, öte taraftan her türlü muhalefete de “böyle olur mu?” diye karşı çıkacaksınız.
Cumhuriyet’e, Atatürk’e, devrimlere dil uzatacak kadar cesaretli olmayanlar “fırsat bu fırsat” diyerek CHP’nin yanlış davrandığını, halkı gerdiğini, kaos yaratmak istediğini hatta ve hatta bunu Esad’ın talimatıyla yaptığını söyleyecek kadar ileri gittiler.
Önümüzdeki günlerde daha da ileri gideceklerdir. İleri demokrasi va ya..
*****
Bu millet, bayramlar kutlayabilmek için ödediği bedellerin gururunu yıllarca yaşadı. Peki şimdi durum ne? Bayramlarda köprü ve otoyollardan bedelsiz geçmenin mutluluğu yetiyor. (Gani Yıldız)