Can Ataklı yazıyor, ''Üniversite öğrencisi Gerektiğinde gösteri yapar, polise de karşı çıkar, boykot da yapar...''
Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde öğrenciler Başbakan’ı protesto etti. Ancak eylemi önceden haber alan ve üniversite kampüsü içinde konuşlanan 3 bini aşkın polis öğrencilere coplarla, gaz bombaları ve tazyikli suyla müdahale etti. Bir öğrenci başından yaralandı.
Bir gün sonra polis, eylemi düzenlediğini ileri sürdüğü 10 öğrencinin evini bastı, hepsini gözaltına aldı, ancak mahkeme bütün öğrencileri serbest bıraktı.
ODTÜ öğretim üyeleri üniversite kampüsü içindeki polis dehşetini kınadı, bildiri yayınladı.
Öğrencilerin gösteri yapması, hatta polisle çatışması ilk kez yaşadığımız bir şey değil. Burada aykırı olan, polisin üniversite içinde öğrenciye müdahale etmesi.
Amaç belki Başbakan’ı korumak ama, eğer bu sert müdahale olmasa da zaten öğrencilerin Başbakan’ın bulunduğu yere ulaşmaları mümkün değildi. Kurarsınız barikatı, öğrenci geçemez, bağırır, çağırır hatta belki bir şeyler bile atar, o kadar. Diyelim ki buraya kadar herşey normal.
Ama ya sonrası?
Önce Başbakan çok sert bir konuşma yaptı. Öğretim üyelerini suçladı. “Bunlar nasıl hocadır böyle, böyle mi yetiştirilir öğrenci, böyle yetiştireceklerse vay hâlimize” dedi.
Başbakan konuşunca elbette AKP’liler de konuştular, onlar da öğrencileri ve özellikle öğretim görevlilerini suçladılar. Yandaş yalakalar durur mu, hepsi birer demokrasi kahramanı gibi ortaya çıkıp “Efendim kimse protesto etmesin demiyoruz, ama böyle olmaz ki” türünden inciler döktürdüler.
Haydi buna da “iktidar ve iktidar bağımlılığı” açısından bakalım ve normal diyelim. Ama ondan sonra öyle bir şey oldu ki, işte o Türkiye’de bir ilk. Kimbilir belki dünyada da bir ilktir.
Rektörler adeta sıraya girerek ODTÜ öğretim üyelerini ve öğrencilerini suçladı. “Kavga ve şiddet hiçbir fikre hizmet edemez” dedi anlı şanlı rektörler.
Üstelik açıklamalarına bir de yalan eklediler. Gösterilerin “Gururumuz Göktürk uydusunun başarısının gölgelenmesi” için yapıldığını söylediler. Oysa öğrenciler Başbakan’ı ve Patriot füzelerini protesto ediyordu, Göktürk’le ilgili bir şey yoktu, ki o da protesto edilebilir, ne var bunda?
Böylelikle Türkiye’de ve dediğim gibi belki dünyada, ilk kez “bir kısım” üniversite rektörü, saldırıya uğrayan bir üniversiteyi kınamış oldu.
İktidarın özgür üniversitelerden; soran, sorgulayan, eleştiren, karşı çıkan hatta isyan eden öğrencilerden yakındığı bilinen bir gerçek.
Üniversite öğrencisini gerçek kimliğinden çıkarıp uslu, efendi, her söylenene boyun eğen gençler hâline getirmek için üniversitelerde bir dizi operasyon yapıldı, hiç hak etmeyen kişiler rektör koltuklarına oturtuldu.
Buna rağmen aklıma rektörlerin üniversitelerin saldırıya uğramasına alkış tutacağı hiç gelmezdi.
Hayaldi, bunu da gördük demek ki.
İnsan utanıyor.
Üniversitelerin bu hale getirilmesi insanın yüreğini acıtıyor.
*****
ODTÜ’lü olmanın dayanılmaz ağırlığıOrtadoğu Teknik Üniversitesi Türkiye’nin en büyük üniversitelerinden biri. Ayrıca, öğrenci hareketlerinin de en büyük ve etkili olanlarının yaşandığı bir dev üniversite.
Bir teknik üniversite olmasına rağmen, çok uzun yıllardır Türkiye’nin en önemli aydınlarını, entelektüellerini, sanatçı ve düşürlerini de yetiştirmiş bir okul.
68 gençlik hareketlerinin başladığı dönemde adı en çok öne çıkan üniversitelerin başında geliyordu ODTÜ.
On binlerce mezun veren ve mezunlarının büyük çoğunluğu hep önemli görevlerde olan ODTÜ’nün tarihinde çok önemli olaylar vardır.
Biri, 6 Ocak 1969’da yaşanmıştı.
Dönemin Amerikan Büyükelçisi Commer ODTÜ’yü ziyarete gelmişti. ODTÜ’lü devrimci öğrenciler ABD elçisinin okullarına geldiğini duyunca kendisini protesto etmek için toplandı. Bir anda binlerce öğrenci rektörlüğün bulunduğu binanın önünde gösteri yapmaya başladı.
Commer’in Cadillac marka makam arabası tam rektörlüğün önünde duruyordu.
Bir grup öğrenci makam aracını devirdi, daha sonra da sızan benzini ateşe verdiler. Araç bir anda kül oldu.
Daha sonra 7 genç yanmış aracın önünde bir hatıra fotoğrafı çektirdi. Beşi, Sinan Cemgil, Hüseyin İnan, Ulaş Bardakçı, Taylan Özgür ve Yusuf Aslan‘dı. Diğer ikisinin adını bir türlü hatırlayamadım, bileni de bulamadım.
Olay ABD’de tepki yarattı. Senato’da bazı senatörler “Bizim sermayemizle kurulan bir üniversitede devrimcilik almış başını gidiyor, verdiğimiz desteği keselim” teklifini getirdiler.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Commer’in arabasının önünde fotoğraf çektiren 7 genç de öldürüldü.
İkisi idam edildi, diğerleri ise Türk asker ve polisinin kurşunlarına hedef oldu ve en verimli çağlarında aramızdan ayrıldı.
*****
Şiddet olmazmışİktidar ve yalakaları ODTÜ olaylarında öğrencileri “şiddete başvurmakla” suçluyor. Ekranları dolduranlar “Normal protesto olsa ne âlâ, ama öyle değil ki, polise taş atıyorlar” diyorlar. Duyan da “ileri demokratik ülkemizde” her türlü “şiddetsiz” eylemin iktidarın tepkisiyle karşılaşmadığını sanır.
Pankart açıp “parasız eğitim” diyen öğrenciler taş mı atıyordu da 30 yılla yargılanıyor?
Bir toplantıda ayağa kalkıp “Seni protesto ediyoruz” diye bir bakana bağıranlar silah mı ateşlediler de hem dayak yediler hem de örgüt üyesi olmakla suçlandılar?
Ne yazık ki vıcık vıcık demagoji yapılan ve popülist propagandalarla halkın uyutulduğu bir dönem yaşıyoruz.
*****
Üniversiteli olmak ne demek?12 Eylül darbesi ülkenin başına bir kâbus gibi çöktü. Dönemin generalleri “ruhsuz, duygusuz, bilinçsiz, duyarsız, ülke gerçeklerinden uzak, sormayan, sorgulamayan, eleştirmeyen, karşı çıkma ve isyan kültürü olmayan” bir gençlik yaratmak için kolları sıvadılar. Bunda da başarısız olmadılar.
12 Eylül’den sonra yetişen nesil tüm bu duygu ve düşüncelerden yoksun kaldı.
Bugünkü iktidar işte yaratılan bu gençliğin nemasından yararlanıyor.
“Öğrenci dediğin sadece dersleriyle ilgilenir, mesleğini eline aldıktan sonra istediğini yapar” demagojisine sığınıp “üniversite öğrencilerinin uslu birer çocuk olmalarını” tavsiye ederek gençliği iyice eziyor.
Oysa üniversite öğrencisi “efendi, uslu” çocuk değildir.
Tam tersine; “deli doludur.”
Bütün ideali okulunu bitirmek değil, bu süreçte ülke ve dünya sorunlarıyla ilgilenmek, gücü yettiğince müdahil olmak; sormak, sorgulamak, eleştirmek, muhalif olmak, itiraz etmek hatta gerektiğinde isyan etmek konumundadır.
Gerektiğinde gösteri yapar, polise de karşı çıkar, boykot da yapar. Bunlar demokratik ülkelerde çok normal karşılanan ve olmadığında şaşkınlık yaratan özelliklerdir.
*****
Bir vatandaş, “Rus generalim” diyerek dolandırıcılık yapmış. Normaldir; bütün generaller içerdeyken “Türk generalim” deseydi, kim inanırdı ki?! (Gani Yıldız)