Yerini bile bilmediğimiz bir ülkeden Türkiye’ye tepki
Can Ataklı; İddiaya göre Türkiye bu ülkenin yönetimine Tuareg’a karşı kullanılmak üzere TB-2 SİHA’larından satmış. Satmış olabilir mi?
ANALİZ
Erdoğan’ın Gazze için yapması gereken
İsrail’in Hamas’ın terör saldırısını bahane ederek Gazze’ye bombalar yağdırmasının üzerinden bir aya yakın zaman geçti.
Gelen görüntüler yürekleri paralıyor ama dünya hiçbir şey yapamıyor.
Hele Müslüman ülkelerin sadece laf üretmesi, bunun dışında kılını bile kıpırdatamaması ibretlik bir durum.
Gerçi iktidarların İsrail’in arkasında durmasına rağmen başta ABD olmak üzere birçok Batılı ülkede yapılan protestolar var ama bunların da sorunun çözümüne ciddi bir katkısı olmuyor.
Şunu görmek gerek; İsrail saldırılarının durması için öncelikle Netanyahu yönetiminin gitmesi gerek.
Bunu yakın bir zamanda sağduyulu İsrail halkının başaracağına inanıyorum.
Bugün herkes sadece yapılan zulmü görüyor ama İsrail’de de halkın çok ciddi protestolar yaptığı özellikle bizim medyamızda fazla yer almıyor.
Oysa İsrail halkının tamamı bu savaştan yana değil.
Hatta öyle ki savaşa ve İsrail ordusunun orantısız saldıranlarına karşı çıkanların sayısı destekleyenlerden çok daha fazla.
İsrail halkı da huzur istiyor.
Her gün binlerce İsrailli değişik kentlerde, başbakanlık önünde hatta Netanyahu’nun evinin çevresinde protesto gösterileri yapıyor.
“Katil Netanyahu” diye bağırıyor kalabalıklar.
Düşünsenize, İsrail acımasız bir saldırı sürdürüyor, kısa bir süre önce yüzlerce İsrailli teröristler tarafından katledilmiş ama İsrailliler “Katil Netanyahu” diye bağırabiliyor.
Bunun ötesinde dünyadaki Yahudiler de artık bu gidişten çok rahatsızlar.
Bu güçlerin birleşmesi Netanyahu’yu yakında iktidardan indirebilir.
Erdoğan birkaç gün önce yaptığı konuşmada “Bizim için İsrail farklı, Netanyahu farklı” demişti.
Bunu hangi amaçla ve bilerek mi söyledi bilemiyorum.
Ama bana göre Türkiye’nin en etkili politikası bu olmalı.
Dünyaya “Netanyahu’nun gitmesi gerektiği” anlatmalı Türkiye.
Diğer konularda ciddiye alınmıyor Türkiye belki ama bu konuda çok ciddi bir uluslararası kamuoyu oluşturulabilir.
Türkiye ancak Netanyahu gittikten sonra daha sakin bir politikayla Filistin sorununa müdahil olabilir.
Erdoğan iktidarı, içe dönük politikalarla “kahraman” edası takınacağına, ABD Dışişleri Bakanı’nın dayatmalarını yerine getirmek için kara kara düşüneceğine Netanyahu’nun üzerine oynaması çok daha mantıklı olacağı gibi dünyadan da destek alacağı bir strateji olacaktır.
Vakit geç değil.
Türkiye dışında kaldığı Gazze sorununa daha güçlü biçimde müdahil olabilir.
YENİ ÖĞRENDİM
Alican Türk 782 gündür her gün aynı tweeti atıyor
28 Şubat davası nedeniyle yargılanan ve beraat eden isimlerden Alican Türk, halen hapiste olan emekli generaller için yıllardır büyük savaş veren bir isim.
Bu dava ile ilgili kitaplar yazan Alican Türk komutanların hapse girmesinden 30 gün sonrasından başlayarak her gün bir tweet atarak kamuoyunun dikkatini bu haksız mahkumiyetlere çekmeye çalışıyor.
CHP’ye genel başkan seçilen Özgür Özel’in hapisteki komutanları da anması üzerine Alican Türk’ten bir mesaj aldım.
Bunu sizinle de paylaşmak istiyorum.
Değerli Can Bey,
Komutanların cezaevlerine girişlerini ve cezaevlerinde olduklarını unutturmamak amacıyla, içeri girişlerinin 30’ncu gününden itibaren her gün sosyal medyada bu tür tweetler paylaşıyorum. Bu tweetlerin paylaşımını engellemeye de çalışıyorlar, ama bugünün 812’nci gün olduğu dikkate alınırsa demek ki 782 gündür gün sektirmeden, bıkmadan usanmadan bu hatırlatmayı yapıyorum.
Çünkü biliyorum ki unutulursa orada ölürler.
Beni Twitter’da takip etmediğiniz için görmüyor olabilirsiniz. İlk günden beri sizin takipçinizim ama sizin tweetleriniz de benim önüme hiç düşmüyor. Gerçi karşılıklı takipleştiğim değerli gazetecilerden veya Twitter kullanıcılarından özellikle takipçi sayısı çok olanların neredeyse hiçbirinin tweetleri önüme düşmüyor. Ayrıca tweetlerimin çoğu kez “hassas içerik” uyarısıyla karşıya gittiğini, böylece insanların açıp okumasının engellendiğini öğrendim. Yani bir çeşit dolaylı sansür uygulanıyor diyebilirim. Ama her şeye rağmen, tek bir kişiye bile ulaşabiliyor olsam bile o haksız kumpas dava ve komutanların durumunu topluma anlatmaktan geri durmayacağım.
Selam ve saygılarımla...
Alican TÜRK
ŞAŞIRDIM
Yerini bile bilmediğimiz bir ülkeden Türkiye’ye tepki
Bilenler elbette biliyordur ama pek çok kimse bırakın haritadaki yerini hangi kıtada olduğunu bile bilmiyordur.
Söz konusu ülke Mali.
Afrika’nın batı bölümünde yer alan Mali, bu kıtanın en büyük 8’inci ülkesi.
12 milyon nüfuslu ülkenin yüzde 95’i müslüman.
Bu ülke son zamanlarda karışıklıklar yaşıyor.
Ülkenin kuzeyindeki Tuareg ayrılıkçıları iktidarla sürekli çatışıyor.
Dün ilginç bir bilgi geldi bu ülkeden.
Tuareg ayrılıkçı savaşçılarının oluşturduğu Azawad Koordinasyon Hareketi Kidal şehrinde düzenlenen konferans sonucunda ortak bildiri yayınlamış.
Azawad Koordinasyon Hareketi; Türkiye, Rusya ve Cezayir’i Sahel’de gerginlik çıkardığı iddiası ile kınamış.
Peki neden Türkiye de var bu kınama açıklamasında.
İddiaya göre Türkiye bu ülkenin yönetimine Tuareg’a karşı kullanılmak üzere TB-2 SİHA’larından satmış.
Satmış olabilir mi?
Elbette mümkün.
Bakalım Hakan Fidan’ın ekibi bu yerini bile bilmediğimiz ülkeden gelen tepkiye bir karşılık verecek mi?
BUNU YAZMAK GEREK
Diyanet bu cuma günü de mi Atatürk’ten söz etmeyecek
Yarın, Büyük Atatürk’ün ölüm yıldönümü.
Ve bu yıl anma günü cuma gününe denk geliyor.
Her cuma olduğu gibi bu cuma da cuma namazından önce Diyanet’in hazırladığı hutbe okunacak tüm camilerde.
Bugüne kadar hiçbir özel günde Atatürk’ün adını anmayan Diyanet, bakalım cuma gününe denk gelen bu önemli günde Atatürk’ü anacak mı?
Bu cuma günü da Atatürk’ün adını anmazlarsa “Yuh” olsun diyeceğim. İşin en tuhaf yanı Diyanet özel günlerdeki hutbelerde bile Atatürk’ün adının anılmamasını yine Atatürk’e bağlayarak savunma yapıyor.
Atatürk 1926 yılında bir kararname yayınlayarak camilerde hutbe okunurken şahıs ismi söylenmemesi ve “millet ve cumhuriyetin kurtuluşu için dua edilmesini” istemişti.
Diyanet İşleri Başkanı işte bu kararnameye dayanarak, “Atatürk istememişti biz onun emrini yerine getiriyoruz” bahanesinin arkasına sığınıyor.
Atatürk kendi zamanında camilerde adeta yalakalık yapılırcasına her seferinde başta kendi ismi olmak üzere bazı isimlerin okunmasının doğru olmadığını belirtmek için çıkarmıştı bu kararnameyi.
Sağlığında geçerliydi.
Oysa Atatürk 1938’de aramızdan ayrıldı. Aradan bunca yıl geçtikten sonra milli bayramlarda ve ölüm gününe denk gelen günlerde bile Atatürk’ün adını anmamak saygısızlık ve hatta düşmanlık olarak tanımlanabilir.
ÖNERİ
Özgür Karabat ve Deniz Yavuzyılmaz mutlaka yönetimde yer almalı
CHP’nin ateşli kurultayından sonra Parti Meclisi de belirlendi.
Şimdi sıra partinin ana yönetimine geldi.
MYK üyeleri önümüzdeki günlerde belirlenecek. Burada çok dikkatimi çeken iki isim var.
Birincisi Özgür Karabat.
İktidarın pek çok yolsuzluğunu oraya çıkaran Özgür Karabat delegelerden de en yüksek ikinci oyu alarak Parti Meclisi’ne girmeyi başardı.
Hiçbir listede adı olmayan ama delegenin tercihi ile listeleri delerek Parti Meclisi’ne giren Deniz Yavuzyılmaz da AKP’de çok sayıda maaş alanları ortaya çıkaran, deprem ve maden kazalarında gösterdiği üstün çalışmalarla tanınan bir isim.
Kurultay sonucu belki beklendiği gibi çok ciddi bir değişim olmadı, ancak kamuoyunun adlarını çok da bilmediği birçok değerli isim var.
İşte bunlardan ikisi, Karabat ve Yavuzyılmaz’ın MYK’da önemli görevlere getirilmesi kamuoyunda da beğeni yaratacaktır.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları