Can Ataklı; Saray ve AKP medyayı acımasızca susturmaya çalışıyor.
Saray ve AKP medyayı acımasızca susturmaya çalışıyor.
Bunda hayli de başarılı oldu. İktidara göbekten bağlı çok güçlü bir medya oluşturuldu.
İstenmeyen hemen herkes işinden edildi. Koca televizyonlar, gazeteler el değiştirdi.
Evindeki kumandayı kullanmaktan aciz insanlar bir anda televizyon gazete sahibi oldu.
Şimdi gerçekten gazetecilik yapmak isteyen herkes feryat ediyor.
Oysa gerçek gazeteciler, bugün “AKP’den nasıl kurtulacağız” diye çare arayan siyasetçiler, Türkiye ekonomisine yön veren büyük sanayici ve işadamları, yargı mensupları, sivil toplum kuruluşları bundan 11 yıl önce, hiçbir şey yapmasalar, sadece şu satırların yazarı bendenizin haykırışına kulak vermiş olsalardı, AKP iktidarı bu kadar hoyrat biçimde medyayı tırpanlayamazdı.
11 yıl önce Star medya gurubunun başındaydım.
Ana haberleri sunuyor, Kırmızı koltuk programını yapıyor, Star gazetesinde de köşe yazısı yazıyordum.
Star medyası Uzan Grubu’na aitti.
Daha önce 28 Şubat cengâverlerinin gadrine uğramış ve işsiz kalmıştım. Tam üç yıl sonra kasım seçimlerinde AKP’nin tek başına iktidar olmasının ardından Star’da çalışmaya başlamıştım.
TMSF Uzan Grubu’na el koyduğunda içinde medya da vardı.
Aslında el koyma Uzan’dan alacakları tahsil etmek için değil, bu medyayı etkisiz hale getirmek için yapılmıştı.
Bu Türkiye’de ilk kez denenen bir şeydi. Korkutmak, sindirmek yerine direk el koyarak o ana kadar muhalif olan gazete, televizyon, radyo ve internet sitelerini bir anda hükümet savunucusu, iktidar borazanı haline getirmekti amaç.
El koyma kararı o günün medyasında büyük sevinç! yarattı.
Hürriyet, Milliyet, Sabah, Zaman, Yeni Şafak, Radikal, Posta gazeteleri ve bunlara bağlı televizyonlar “oh olsun” manşetleriyle süslüydü.
O tarihlerde medyaya yansımayan çok ciddi bir mücadele verdim.
Başta bütün gazete genel yayın müdürlerini aradım. Basın meslek kuruluşlarının başkanlarına ulaştım. Siyasi partilere gittim. Cumhurbaşkanını, Yargıtay cumhuriyet başsavcısını, Barolar Birliği’ni, önemli sivil toplum kuruluşlarının başkanlarını, işçi sendikalarını, RTÜK üyelerini, en büyük holding sahiplerini ziyaret ettim.
Anlattığım şuydu; “Uzan grubuna yönelik bir mali operasyon yapılabilir. Eğer Uzanlar’ın borcu varsa bu çeşitli yollardan tahsil edilebilir. Ancak medyaya direk hükümetin sahip olması çok sakıncalıdır. Bunun için iki yol var. Ya itibarlı bir meslek örgütü geçici süre için yönetimi devralsın ve gazete, televizyon ve radyolar satılsın ya da hepsi bir süre için kapatılsın, üç ay içinde satış kararı alınsın, bu süreçte tüm çalışanlara maaşları ödensin, bu ödenenler de Uzanlar’a borç olarak yazılsın.”
O yıllarda ulaştığım hiç kimse buna sıcak bakmadı. Amaç Uzanlar’ı batırmaktı ve kimse yaklaşan tehlikeyi görmek istemiyordu.
Sonunda pes ettim. 4 yılımı işsiz geçirdim. Bu sürede hiçbir yerde Uzanlar’la ilgili tek satır yazmadım konuşmadım, sessizce bekledim.
Star medyasına el konması bugünlerin habercisiydi.
İktidar geçen süreçte aynı yolu kullanarak Cine-5’i, Sabah’ı, ATV’yi, Yeni Asır’ı ve televizyonunu, Olay TV’yi el koyma yöntemiyle ele geçirdi, başına oturttuğu yandaşları aracılığı ile bu yayın organlarını iktidar borazanı haline getirdi.
Bununla da yetinmedi, ele geçiremediği yayın organlarına ağır baskılar uyguladı, beğenmediği herkesi işten attırdı ya da etkisiz hale getirtti.
Bu nedenle geldiğimiz noktada medyadaki herkesin payı vardır.
Kendimiz düştük. Şimdi ağlıyoruz.
Bari bu son ders olsun. 1 Kasım’da eğer AKP yine tek başına iktidar olursa artık “ders alma” şansımız bile kalmayacak.
--BAŞIMDAN GEÇENLER---
11 yıl önce sabahın beşinde kanalı robokoplar işgal etmişti
Tarihler 14 Şubat 2004’ü gösteriyordu. İstanbul’da son yılların en şiddetli kar yağışı vardı. Sokaklar diz boyu karla kaplıydı.
Sabahın 7’sinde telefonum çaldı. Henüz uyuyordum. Uyku sersemi açtım telefonu. Karşımdaki ses “Gazete ve televizyona el kondu, yeni yöneticiler sizi bekliyor” dedi.
Her şeyi düşünmüşlerdi. Yoğun kar yağışına karşı 4 çeker bir araç göndermişlerdi eve ve kapıda bekliyordu bile.
Kar yağışı nedeniyle herkes evine kapanmış, trafik sıkışık değil. 45 dakika sonra İkitelli’deki binaya vardık.
Binanın etrafı Çevik Kuvvet’in robokop olarak bilinen ekipleriyle çevrilmişti. Kapıda kimlik kontrolü yapılıp “Can Ataklı olduğuma kanaat getirilince” içeri girdim.
Asansör başından itibaren bütün bina robokopların denetimi altındaydı. Çalışma katıma çıktığımda odamın içinde sivil polisler ve TMSF’nin atadığı yeni yöneticiler bekliyordu.
Hemen aynı katta ana haberlerin sunulduğu stüdyodaki bütün kameraların başına birer polis dikilmişti.
Yazarların odalarının kapısında, rejinin içinde, arşivde ve yayının uyduya çıktığı merkezin içi de robokopların işgali altındaydı.
Odamda oturan bir kişi “Ben Adem Gürses” dedi. “TMSF tarafından Star Medya Grup Başkanlığı’na atandım. Bu andan itibaren yönetim bizde olacak. Siz ana haberleri sunmayacak Kırmızı koltuk programını yapmayacaksınız. Ancak dilerseniz Star gazetesindeki yazılarınıza devam edebilirsiniz.”
Kimdi bu Adem Gürses? Tanımıyordum. Meğer TRT’nin en önemli isimlerinden biriymiş. Tabii TRT tek kanal iken.
“Bak kardeşim” dedim. “Bir gazeteci, televizyoncu olarak iktidarın emriyle bir yayın organını susturma görevini üstlenmişsin. Yaptığın iş onurlu değil. Ama bunu hiç unutmayacağım ve seni affetmeyeceğim. Hatta seni mezarına kadar kovalayacağım bu onursuz işi kabul ettiğin için.”
Bu şahıs daha sonra dün el konulan Kanaltürk’te patrona bağlı çalışan danışman olarak görev yaptı. Onun görevi sırasında Bugün TV’ye davet edilmiştim. Canlı yayında adını anarak bu söylediklerimi aynen anlatmıştım ve kanal içinde ciddi sorun yaratmıştı. Uzun süre beni davet etmeye çekinmişlerdi.
Adem Gürses’e bunları söyledikten sonra Star’da yazı da yazamayacağımı belirttim.
Artık işim bitmişti. Robokopların eşliğinde binayı terk ettim. Ertesi gün özel eşyalarımı almak için o binaya son kere girdim bir daha da hiç gitmedim.
Dün canlı yayında Bugün- Kanaltürk binasına polislerin içeri girme savaşını izlerken aklıma 11 yıl öncesi geldi.
O tarihlerde iktidar cemaatle iç içeydi. İktidara her türlü desteği veren cemaat ekibi bunlardan daha akıllı olduğu için operasyonu önceden planlamayı becermişlerdi. El koyma kararını gece saat 02.00’de almışlar, saat 04.00’de 200’ü aşkın robokopla binayı işgal etmişlerdi.
Oysa dün polis içeri güç bela girdi. O sırada televizyon yayınları canlı olarak devam etti. Kamuoyu kapıda yaşananları canlı olarak izledi.
Ben izleyiciye ve okura bir veda bile edemeden ayrılmak zorunda kalmıştım.
--BUNU YAZMAK GEREK—
Kimler geçmedi ki o medyadan
Sırası gelmişken bir noktayı daha yazmak istiyorum.
Uzan grubuna el konduğunda Star meydanının başındaydım.
Mesleğimde 30’uncu yıldı. İlk kez Uzanlar’la çalışıyordum ve bu toplam 10 ay sürdü.
Daha sonraları bu konuda çok eleştiriler aldım, hatta hayatımın önemli bir bölümünde bu dönemin bedelini ödemek zorunda kaldım.
Çok etkili bir genel yayın müdürü bir keresinde “Sen Uzan’ın yanında çalıştın, sermaye bunu affeder mi, yeniden hayata dönmek için biraz zaman geçmesi gerek” demişti. Mesleğim adına çok utanmıştım.
Oysa o genel yayın müdürü bana bunu söylerken, daha önce çok uzun süre Uzan’ın yanında çalışan ve milyon dolarlık transferler alan kimi isimleri kendi yayın organında çalıştırıyordu. Ne tuhaf değil mi?
Aklıma gelmişken, Uzan’ın yanında çalışan bazı isimleri saymak istiyorum.
Uğur Dündar, Ali Kırca, Reha Muhtar, Yılmaz Özdil, Ayşenur Aslan, Mustafa Mutlu, Mehmet Tezkan, Ahmet Altan, Neşe Düzel, Hakan Aygün, Engin Ardıç, Mehmet Barlas. Kimbilir kimleri de hatırlayamadım.
Bu isimlerin çoğu o günlerde sessiz kaldılar ya da sesleri çok cılız kaldı. Hepsi adına bedel ödemek de bana düştü.
Ve son not; Star medyada maaş dışı bir kuruş almadım. TMSF el koyduğunda da beş kuruşsuz kapı önüne kondum.
--MERAK ETTİKLERİM---
Şimdi sırada kim var?
İpek medya grubuna el konulacağı “tam tam” çalınarak duyurulmuştu aslında. Önce Holdinge ait kuruluşlar basılmıştı.
Ardından Kanaltürk ve Bugün TV TVbu ve Dijitürk platformlarından çıkarılmıştı.
Yandaş medyanın baskılarıyla iki kanalın Türksat uydusuna çıkmalarının da engelleneceği açıklanmıştı.
Hepsini bir çırpıda halletmek için dün tamamen el koydular.
Peki sırada kim var? Cemaatin diğer yayın organları Samanyolu Zaman grubu da aynı baskı altında. Eli kulağındadır onlara da bir operasyon yapılması?
Ya sonra?
Sıra Doğan ve Cumhuriyet’e gelecek mi?
İki yayın grubu da AKP ve yandaşların hedefinde. Teröre destek olmakla suçlanıyorlar.
Gözü kara iktidar bu gruplara da operasyon yaparsa şaşırmayın. 1 Kasım’da iktidarı devretmemek için bunların yapmayacakları şey yok çünkü.
---HOŞUMA GİDEN ŞEYLER---
Korkusuz büyüyor
Bu köşede yazmaya başlayalı bugün tam bir hafta oldu.
Ben başladığımda başka yazar yoktu gazetede.
Dün sevgili can dostum Ümit Zileli de yazmaya başladı. O da ne yazık ki medyanın bedel ödetilmiş isimlerinden.
Ayrıca kendi alanında otorite olan Taylan Kümeli’nin köşesi de sanıyorum çok ilgi çekecektir.
Korkusuz zaten korkusuz yayınları sayesinde halkın dikkatini çekmiş bir gazete. Günlük satışı şu anda pek çok adı büyük gazeteden daha fazla. Yandaş yalaka medya içinde bayi satışı Korkusuz’u geçen tek gazete bile yok. Bedava dağıtılanlarla geçen bir tane vardır belki.
Şu bir haftada bile gördüm ki, Korkusuz önümüzdeki dönemine en önemli ve en çok satan gazetelerinden biri olacak.
Kendi adıma çok mutluyum ve umutluyum.
Bu arada yeniden gazete yazarlığına dönmem nedeniyle kutlamak için arayan, mesaj gönderen ve en önemlisi bizi bağrına basan, destek olan Korkusuz okurlarına çok teşekkür ederim.
Sevginizi boşa çıkarmayacağımızı göreceksiniz.
Can Ataklı - Korkusuz