Umut hakkı emekli ve dar gelirlilere de uygulansın
Can Ataklı; Sende padişahlık kumaşı yok. Bugün hiç yorumsuz bir öykü anlatmak istiyorum.
ACAİP YAZILAR
Sende padişahlık kumaşı yok
Bugün hiç yorumsuz bir öykü anlatmak istiyorum.
Keyifle okuyun, artık kime nasıl yorum yapmak isterseniz o size kalmış, ben anlatayım sadece.
Vaktin birinde bir padişaha çok güzel bir tavus kuşu hediye etmişler.
Demişler ki “Bu tavus kuşunun eşi benzeri dünyada yok, çok cins bir hayvandır. Şöyle meziyeti var, böyle meziyeti var.”
Padişah hediyeyi kabul edip vezirine sormuş; “Nasıl buldun bakalım tavus kuşumu?”
Vezir, “Bu tavus kuşunun bir kusuru var” deyince padişah hiddetlenmiş, “Nedir bakalım benim eşi benzeri olmayan tavus kuşumun kusuru?”
Vezir “Efendim önce siz bunu size hediye edene sorun sonra söyleyeyim’’ deyince padişah çok merak etmiş. Tavus kuşunu hediye edeni çağırtıp kuşun kusurunu sormuş.
İlk önce kuşun hiçbir kusuru olmadığını söyleyen adam, kellesinin padişah tarafından alınacağını anlayınca gerçeği itiraf etmiş:
“Efendim bu tavus kuşu yumurtadayken anası öldü, biz de onu bir kaza kuluçkaya yatırdık ama bu onun zarafeti ve güzelliğini gölgelemez.”
Adamı yollayan padişah, veziri çağırtır ve tavus kuşundaki kusurun ne olduğunu ve bunu nereden anladığını sormuş.
Vezir “Efendim tavus kuşu alımlı hayvandır kasılır yürür. Suyu bile iki saatte içer çalım satmaktan. Ama bu tavus kuşu, su içerken kaz gibi boynunu uzatıyordu” demiş.
“Aferin” demiş padişah ve emir vermiş “Vezirimin yemeğini bir tas artırın.”
Aradan bir zaman geçtikten sonra padişaha muhteşem bir at hediye etmişler ki öve öve bitirememişler. Bu atı dünyada geçecek at olmadığını, şaha kalktı mı herkesi kendisine hayran bıraktığını, iki günlük mesafeyi birkaç saatte koştuğunu duyan padişah büyük bir heyecanla hediyeyi kabul etmiş.
Vezirini hemen çağırtıp muhteşem atını sormuş ve daha önce olduğu gibi bunu atı hediye edene sormasını istemiş.
Atı hediye eden adamı çağırmışlar o da “Bu atın anası, babası ataları hepsi soyludur amma velâkin bu at daha tayken anası öldü bunu bir inek emzirdi” diye anlatmış.
Padişah adamı kovmuş ve veziri çağırtmış. Vezir huzura gelip sabırsızlıkla kendisini bekleyen padişahı bekletmemek için cevabını vermiş:
“Padişahım soylu at üzerine sinek konduğunda öyle bir silkinir ki sinekler üzerine bir daha konmaya çekinir. Fakat bu sizin at, inekler gibi kuyruğunu sallıyor.”
Padişah, vezirini tekrar takdir edip emir vermiş “Vezirimin yemeğini bir tas arttırın.”
Vezirin bunları nasıl tahmin ettiği padişahın aklından bir türlü çıkaramamış. Veziri bir gün tekrar yanına çağırtıp sormuş; “Söyle bakalım vezir, ben nasıl bir padişahım benim asil soyum sopum hakkında ne söyleyebilirsin?”
Vezir de “Efendim doğrusunu söylemek gerekirse siz soylu bir padişah değilsiniz’’ deyince, padişah yerinden kalkıp vezirin kellesinin uçurulması talimatını verecekken merakı ağır basmış ve neden böyle söylediğini sormuş.
Vezir padişahtan valide sultan ile bu konuyu konuşmasını daha sonra kendisinin cevap vereceğini söyleyince padişah hiç beklemeden annesine gitmiş ve neden asil olmadığını sormuş.
Valide sultan oğluna “Oğlum sen beysin koca ülke senin iki dudağının arasında as dediğin asılır, yaşa dediğin yaşar, sen istemezsen ülkede kuş bile uçamaz’’ demiş.
Annesinin kendisini kandırmaya çalıştığını anlayan padişah kılıcını çekip ve annesinin üzerine yürüyünce durumun kötü olduğunu gören valide sultan gerçeği anlatmış.
“Oğlum, baban sürekli savaşlardaydı ve benimle çok ilgilenmiyordu. Sarayda çok yakışıklı ve kuvvetli bir aşçıbaşı vardı, senin baban odur. Bu neyi değiştirir ki oğlum sen sonuçta padişahsın.”
Padişah kendisini bekleyen vezirinin yanına gelmiş ve kendisinin soylu olmadığını nasıl anladığını sormuş.
Vezirin cevabı şu olmuş; “Efendim padişah dediğiniz ihsanda bulunurken kese kese altın verir, gümüş verir fakat siz her defasında bir tas yemek veriyorsunuz. O yüzden sizde padişahlık kumaşı yok...”
Neymiş; Herkes cinsine çeker!
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Umut hakkı emekli ve dar gelirlilere de uygulansın
Artık gazeteci Erdem Beliğ Zaman’ın yazdığı ve pazar günlerinin vazgeçilmezi haline gelen “iğnelemeler” bu hafta yine bomba gibi.
Zaman yitirmeden okumaya başlayalım o zaman;
İnsan kanı emen yaratıklara, vampir; insan eti yiyen vahşilere dünyanın her yerinde yamyam denir. Peki ülkemizde, yeni doğmuş bebelerin kanı üzerinden ticaret yapan canilere ve binlerce vatandaşımızı şehit eden teröristlerden medet uman politikacılara ne demeli?
★★★
Devlet Bahçeli, üniversite mezunu gençleri, iş arayan vatandaşları yararlandırmadığı “umut hakkını” binlerce kişinin katili Abdullah Öcalan’a reva gördü! Devlet Bey kafiyeyi sever; böyle giderse bir “umut” hakkını da emekliler ve asgari ücretliler için isteyecek!
★★★
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, “Adeta bütün dünya ticaretinde Türkiye’nin üzerine bir Türkiye ilave ettik” demiş. Bu beyanının ardından birçok kişi bakanı yalancılıkla itham etti. Hâlbuki söyledikleri doğru! Evet, sayelerinde Türkiye sıfırlandı; bu yüzden üstüne bir Türkiye değil, bin Türkiye de ilave etseler değişen bir şey olmuyor!
★★★
Sahibi bulunduğu hastanede, Yenidoğan Çetesi kaydına rastlanılan Sağlık eski Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, vicdanının rahat olduğunu söyledi. Çocuklarına iyi bir para mirası bırakacağından ötürü sanırım!
★★★
Dermatolog Derya Can, sağlığımız için cilt kremi sürerek televizyon seyretmemizi salık vermiş. Bizim evdeki televizyonda genellikle haber kanalları açık; o yüzden seyretmeden evvel krem sürmüyorum, sakinleştirici içiyorum!
★★★
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, enflasyonun düşmesi için Türk milletinden sabır istedi. Cumhurbaşkanı zaten Türk milletini epeydir vatandaş değil de sabır taşı olarak görüyor!
★★★
83 yaşında baba olan Al Pacino, “Bu yaşta baba olmak çok eğlenceli” demiş. Bunu bir de devlet babanın metres bellediği Türk vatandaşlarına sormalı.
★★★
Biri çıkmış Yüce Meclis’te atıp tutmada boş,
Öbür önder idealler ile düşmüş tezada
Biri pot der, biri yükseltiyorum el diye gaf;
Memleket böylece dönmüş kararan bir mezada!
KOMİK
Komik gibi görünüyor ama aslında değil çünkü gerçek bin kere yaşanmış gerçekler bunlar
Herkesin bildiği komik gibi görünen ama neredeyse hepimizin başına gelmiş tatsız olaylar vardır.
Murfey kanunları denir bunlara,
Örneğin “Bir iş ters gidecekse gider” yasası.
Çoğumuzun başına gelmemiş midir bu?
Ya da “Tereyağı sürdüğünüz ekmek dilimi yere düşerse yağlı tarafı alta gelir” sözü.
Çoğumuz yaşamıştır bunu mutlaka.
İşte Murfey kanunu gibi görünen ama başka isimlerle anılan yasalar da var.
Sosyal medyada bir kişi bunları toplamış.
Bu pazar günü okuması keyifli olur sanırım;
FANT YASASI:
Bir eliniz dolu iken diğer elinizle kilitli bir kapıyı açmak zorunda kaldığımızda, anahtar kesinlikle elinizin dolu taraftaki cebinizdedir.
WILLOUGHBY YASASI
Bir ustaya bir makinenin çalışmadığını kanıtlamaya çalışırsanız makine o anda çalışacaktır.
ANDREW YOUNG YASASI
Eğer çok sayıda işadamı yasal olmayan bir iş yapmaya karar verirlerse, o iş yasal olur.
MAXWELL’İN ÇIKARDIĞI SONUÇ
Eğer havayı soluyabiliyor ama suyu içemiyorsanız geri kalmış bir ülkedesinizdir.
Oysa, suyu içebiliyor ama havayı soluyamıyorsanız kalkınmış bir ülkedesinizdir.
MONLY’NİN KURALI
Mantık, yanlış sonuca özgüveninizi yitirmeden sistematik bir biçimde ulaşma yöntemidir.
GOODWIN’DEN HATIRLATMA
Gözle görülen her şey eleştirilmeye mahkumdur.
FULTON’UN YERÇEKİMİ YASASI
Düşen bir nesneyi sakin tutmaya çalışmayın. Bırakın düşsün, daha az zarar görecektir.
CAMPBELL YASASI
Ne kadar az iş yaparsanız, işleriniz o kadar yolunda gider.
KOVAC’IN YASASI
Telefonda yanlış numara çevirdiğinizde, asla meşgul çalmaz.
ANONİM BİR YASA
Beklenmedik bir yerden gelen para, beklenmedik bir harcamaya gider.
ÖNEMLİ İNSANLAR KURALI
Büyük hayranlık ve saygı duyduğunuz insanların derin düşüncelere daldığını gördüğünüzde, olasılıkla öğle yemeğinde ne yiyeceklerini düşünüyorlardır.
YASENEK’İN GÖZLEMİ
Öpüşen insanlar birbirlerine o kadar yaklaşırlar ki, birbirlerinin hatalarını göremezler.
ARLEN YASASI
Bir yerden ayrılırken aniden insanların size ne kadar iyi davrandıklarını görmek çok ilginçtir.
LOFTA’NIN GÖZYAŞLARI
Hiç kimse sizi kendinizi iyi hissettiğiniz zamanlarda terk etmez.
ÇOK GÜLDÜM
Üç fıkra ile güzel pazarlar
Bu hafta Yıldırım Tuna’dan üç güzel pazar fıkrası geldi.
Haydi birlikte okuyalım;
Evlat edinme
Sirk sahibi bir çift evlat edinmek istemişler, konuya karar verecek kılı kırk yaran sosyal hizmet görevlileri çiftin yaptıkları iş nedeniyle evlat edinmeye uygunlukları konusundaki endişelerini dile getirince, duvarları oyuncaklar ve bebek resimleriyle dolu karavanlarının fotoğraflarını göstermişler... Bu sefer görevliler çocuğun sirk ortamında alacağı eğitim konusunda olumsuz düşündüklerini söylemişler, bizimkiler “Çocuğumuza Fransızca, İspanyolca ve diğer dersleri öğretecek bir eğitmen ayarladık bile” diye cevap vermişler. “Çocuk yetiştirmeniz bu curcunalı iş ortamınızda bir sıkıntı yaratmaz mı?” sorusuna “Kadrolu dadımız çocuk sağlığı ve yetiştirme konusunda uzmandır” cevabını da verince sosyal hizmet uzmanları tamamen ikna olmuşlar ve hemen “Hangi yaşta bir çocuk evlat edinmek istediklerini “ sormuşlar. “Yaşı hiç önemli değil” diye cevap vermiş bizim çift, “Yeter ki gece gösterilerimizde karşıdaki kuleye fırlatılacağı topun çapına uygun, havada kolay dağılmayacak gürbüz biri olsun efendim!”
Mahkemede
Savcı – Bu fotoğraftaki adamı sen mi öldürdün?
Sanık – Hayır efendim.
Savcı – Jüriye yalan ifade vermenin cezasını biliyor musun?
Sanık – Hayır ama yalancı şahitliğin cezası idamdan daha az olmalı efendim!
Kefalet
Hakim – 5 milyon dolar değerinde külçe altın çalmakla suçlanıyorsunuz... Ne diyeceksiniz?
Sanık – Suçsuzum hakim bey.
Hakim – Peki... Duruşmanıza önümüzdeki çarşamba günü başlanacaktır. Kefaletinizi 5 milyon dolar olarak belirliyorum. (Elindeki tokmağı kürsüye sertçe vurur)
Sanık – Hakim bey?
Hakim – Evet?
Sanık – Kefalet tutarını saymanlığınıza külçe altın olarak yatırabiliyor muyuz?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları