loading
close
SON DAKİKALAR

Bombalanmış bir Meclis

Çiğdem Toker
Tarih: 17.07.2016

Çiğdem Toker; Sadece darbe girişiminin cüreti nedeniyle değil. O gece, gözle tanık olduklarımız bakımından da dehşet vericiydi.

Sadece darbe girişiminin cüreti nedeniyle değil. O gece, gözle tanık olduklarımız bakımından da dehşet vericiydi. Savaş uçaklarının saatler süren uçuşunu, alçalıp dalışlarını, TBMM’yi üst üste bombalayışlarını, kulakları tıkayarak yakın mesafeden izledik. İşgal yıllarında bile yaşanmayan yaşanmış, TBMM bom-ba-lan-mıştı.

Türk savaş uçaklarını kullanan Türk askerleri tarafından hem de. Dumanları gece yarısı karanlığında bile görülebilen şiddetteki bombardımanın içerideki izleri? Sorunun yanıtı için çeyrek asrın üzerinde bir zamandır, salonlarında koridorlarında haber izlediğimiz Meclis’in yolunu tuttuk. Gece bir tankın üzerinden geçerek dümdüz ezdiği iki araç yolumuzun üzerindeydi. TBMM’nin Güvenlik Caddesi kapısında iki mavi servis otobüsü yan yana çekili duruyor. Tıpkı Çankaya Kapısı’ndaki gibi bariyer işlevi görsün diye. Girerken “parlamento muhabiri” kartı yetmedi. Görevliler eşleştirme için bir de nüfus cüzdanı istedi. Yürüyerek ulaştığımız kampus bahçesinde hissedilir bir ağırlık. Olağanüstü gecenin sabahında, hasır koltuk ve masalarda milletvekilleri kısık seslerle, gruplar halinde sohbet ediyor. Az ilerde Yalçın Akdoğan, Mahir Ünlü, Yasin Aktay’ın yer aldığı bir grup.

'Fahri’yi götürdüler’

Eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in yanında ATO Başkanı Salih Bezci. Çiçek, Gölbaşı’ndaki lojmanlarda otururken Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga’nın eşinin, kendi eşini aradığını ve “Fahri’yi götürdüler” diye ağladığını aktarıyor. “Bakın” diyor Çiçek: “Dün gece buraya gelen hiç kimse bir çağrıyla değil, kendiliğinden geldi.” Grup başkanvekillerinin bir araya gelip ortak bir bildiriye imza atmasını çok başarılı bir sınav verme olarak görüyor: “Farklılıklarımız husumete dönüşmemeli. Bu gece gösterdiğimiz onurlu duruşu iktidarıyla muhalefetiyle, bir yıl götürsek, çok şeyi çözeriz. Bu duruş konjonktürel olmamalıdır”.

Moloz kokusu

Çiçek’le sohbetin ardından “iktidar kulisi” olarak bilinen bölümün kapısından girerek Genel Kurul salonuna açılan büyük fuaye alanına varıyoruz. İki bahçeye açılan geniş kapı ve pencereler paramparça. Cam kırıkları ikinci bir zemin yüzeyi oluşturmuş. Ancak inşaat şantiyelerinde duyulan sesler. Havada yoğun bir moloz kokusu Onlarca işçi, ellerinde aletler, çabuk hareketlerle bombardımanın izlerini temizliyor. Yüksek tavandan sarkan antika avize tehlikeli biçimde sallanıyor. İki üniteyi birbirine bağlayan geçiş köprüsü, çok şiddetli bir depremden çıkmışcasına harabeye dönmüş. Başbakanlık katı tanınmaz halde. Ortadoğu’daki savaş manzaralarını hatırlatıyor. Sanki havadan işaretlenerek vuruldugu izlenimi bırakıyor. CHP Grup katında her nokta cam kırıklarıyla dolu. Kapılar dışarı fırlamış. Özel, her bombada yerlerinden zıpladıklarını söylüyor.

Sığınaktaki saatler

Genel Kurul salonunun hemen altındaki sığınak pek çok vekil için bir “ilk” olmuş. “Yerini bile bilmiyorduk. Herkes bir yana doğru koşturuyordu” diye anlatıyor CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel o dakikaları. İkinci bombardıman çok büyük olunca inilmiş sığınağa. O güne dek kimsenin inmediği sığınağın yerini Mehmet Bekaroğlu bulmuş. Basık ve oturacak yer sayısının çok az olduğu, Çiçek’in deyimiyle “kırık dökük yerler.” Özel, “Bırakın acil durum çantasını bir yara bantı bile yoktu. Ama bunda sorumluluk hepimizin” diyor.

Ortak bildiri sığınakta hazırlanmış. Başkan İsmali Kahraman, grup başkanvekilleri bir araya gelip cümle cümle konuşup uzlaşmışlar. Başkan Kahraman, Cemil Çiçek, Mehmet Ali Şahin, Mehmet Muş, Erdal Akçay, Özgür Özel, İlknur İnceöz, Levent Gök, Aydın Ünal. Önce bir Meclis görevlisi el yazısıyla kâğıda yazmış. Sonra Kanunlar Kararlar’dan laptop gelmiş ve çoğaltılıp dağıtılmış. HDP o an bulunamamış ama Kahraman’a telefon ederek, darbeye karşı olduklarını söylemiş. Bildiri yazılırken, sığınak girişinde 30-40 polis ağır silahlarla beklemiş. Bir ara kalabalıktan dolayı havasızlık tehlikesi atlatılmış. O zaman dışarıya çıkmışlar.

Bunlar bir rüya mı

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’le rastlaşıyoruz. “Bütün bunlar rüya mı” diye anlamakta zorlandığını söylüyor. Çelik, “Meclis’i bombalayan bu alçaklar hangi yüzle milletin yüzüne bakacak” derken, darbe girişiminden sonra hükümetin otoriter uygulamalarının artacağı endişesini sormamız üzerine, “Milleti hiçe sayanlara karşı hukukun vereceği ceza bellidir. Türkiye demokratik bir ülkedir. Terörle ve millete saldıranlarla yapılacak mücadele ile diğer meseleler, sapla samanı birbiriyle karıştırmamak lazım” diyor.

Polise vekil yardımı

Yerden demir çubukların beton parçalarının fırladığı zeminde yürürken Eren Erdem’le karşılaşıyoruz. Saldırının darbe girişiminden çok bir “intihar saldırısı” olduğunu söylüyor. Yanı sıra, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a değil demokrasiye ve Cumhuriyete dönük bir saldırı olduğunu. Bekaroğlu, ilk saldırıdan sonra yaralanan polislerin yaralarını, milletvekillerinin buldukları bez parçalarıyla sardığını anlatıyor. Bombalanmış bir Meclis ne kadar şoke edicisiyle, farklı partilerin yaralarını sarma konusundaki ortak çabası o kadar “düzeltici” bir duygu bırakıyor. Bu havanın ömrü ve derinliğinin ne olacağı ise demokratik siyasetin temel sorusu olarak havada asılı duruyor.

Çiğdem Toker - Cumhuriyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları