Borsa İstanbul nereye bakıyor?
Çiğdem Toker; Geçtiğimiz günlerde Borsa İstanbul'da dikkat çekici gelişmeler oldu. Bankacılık hisselerinde önce benzeri görülmemiş bir artış yaşandı. Sonra bu artış hızla tersine döndü.
Borsa İstanbul, sadece birikimini orada değerlendirenleri ilgilendirmiyor.
Üretim yapan çok sayıda şirket ve bir zamanlar sahipliği Hazine'de bulunun kamu bankalarının hisseleri de orada işlem gördüğü için orada olup bitenler tüm vatandaşları ilgilendiriyor.
Öte yandan Borsa İstanbul'un yönetiminde, asıl görevleri Cumhurbaşkanlığı'nda olan bürokratların da yer alması, bu bağı güçlendiriyor.
Geçtiğimiz günlerde Borsa İstanbul'da dikkat çekici gelişmeler oldu. Bankacılık hisselerinde önce benzeri görülmemiş bir artış yaşandı. Sonra bu artış hızla tersine döndü.
★★★
Sözcü'de Emre Deveci bu konuda geçtiğimiz hafta ayrıntılı bir haber kaleme aldı. Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Hakkı Öztürk'ün “Varlık Fonu” değerlendirmesini, altı çizmek gerekiyor. Öztürk, gelişmiş ülke bankacılık endeksindeki yükseliş yüzde 5'ken, Borsa İstanbul'da yüzde 126 oranının anormal olduğunu dikkat çekmiş. Dahası ekonomide olumlu bir gelişme olmadığı halde bu artışın yaşanmasının sıradışı olduğunu vurguluyor.
Türkiye Varlık Fonu vurgusu neden önemli peki? Kamu bankalarının tamamı Türkiye Varlık Fonu kapsamında çünkü. Varlık Fonu da başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan olan kapalı bir kutu.
ŞEFFAFLIKTA DÜĞÜMLENİYOR
İçeride neler olduğu ne tür kararlar alındığı bilinmiyor. Çünkü özel hukuka tabii bir anonim şirket. Sayıştay denetimine tabii değil. Bir kamu kurumu olmadığı için de kendisini operasyonlarını açıklamakla yükümlü görmüyor. Enikonu rahat.
Mesele dönüp dolaşıp şeffaflıkta düğümleniyor. Hiç unutmuyorum, Türkiye Varlık Fonu'nu kuran kanun, altı yıl önce (2016) Meclis'te tartışılırken, muhalefet milletvekilleri, bu şirketin kamu denetimi dışına çıkarılmasının ağır sonuçları olacağını dile getirmişti. Eleştirilere karşı iktidar milletvekilleri de şirketin bağımsız denetim şirketlerince denetleneceği söylemişlerdi.
Görüyoruz işte, bağımsız denetim şirketlerine ödemeler yapılarak gerçekleştirilen denetim sonuçlarının kamuya nasıl bir faydası var. Borsa'da “küçük yatırımcı” diye geçen tasarruf sahiplerinin “keriz silkelemesi” argo tabiriyle anılan muameleye maruz kalmasına mı engel oluyor özel denetim?
Yoksa SPK mı, yoksa yönetiminde İletişim Başkanı'nın, Devlet Denetleme Kurulu başkanının da yer aldığı Borsa İstanbul mu?
Hangisi?
Hazine bakanları sorumlu olmalı
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Borsa İstanbul'daki puan artışı konusunda yorum yaptı.
Ona göre endeks yükselişinde ekonominin üretim ve istihdam artışının payı vardı.
Buradan hareketle de Türkiye'nin güvenli bir liman olduğunu söyledi.
Peki ne oldu sonra? Sert bir düşüş geldi. Sert düşüş, bazı yatırımcıların zarara uğraması anlamına geliyor. Peki bunun yaptırımı var mı? Normalde evet, olması gerekir. En azından maniplasyon incelemesi soruşturması yapılması zorunludur. Ama ülkemizde yok. Birileri vurgun vururken birileri parasını kaybettiğiyle kalıyor.
Biz de çocuğunun çantasına yiyecek koyamayan binlerce annenin olduğu ülkedeki “güvenli liman” nerede diye bakıyoruz.
Sosyal konuta başvururken
Sosyal konut projesi belirsizliklerle dolu. Başvuran vatandaşların kaçı 500 TL'leri verirken TOKİ'nin internet sitesini okudu bilmiyorum. Oradaki satır aralarına gizlenmiş şu iki bilgiyi, her başvuru sahibinin özellikle yüzde 10 peşinatı
yatırmadan bilmesinde büyük yarar var.
İşte o iki bilgi:
– Borç bitmeden devir yasağı var. Sosyal konut taksitleri toplam 240 ayda ödenecek. (20 yıl) Başvuru sahibi borcunu tamamen ödemeden konutunu devredemeyecek,
– Konutların kaç adet olacağı, brüt ve net metrekareleri ve kaç lira olacakları şu anda belli değil. Bu en temel bilgiler, “projenin ihalesi yapıldıktan sonra kesinlik kazanacak”mış.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un tavsiyesi olan ‘eşten dosttan borç alarak ve biraz da ek mesai yaparak bu bedeli karşılama'nın faturası, görünenden ağır olabilir.
Veliler bağışta zorlanıyor
“Velilerden bağış istemek” yazıma, velilerden çok sayıda mesaj aldım. Sorun, görünenden derin. Çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan, çoğu kez de karşılayamayan velilerden kimi kez çocuklarının önünde bağış isteme “rahatlığının” kanayan bir yara olduğunu tekrar vurgulayalım. Bir muhatap varsa tabii.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları